Gündem

'İslami radyo programlarını dinleyip, karşılaşılan dinciliği fark edince dehşete kapılmamak mümkün değil'

Fatma Barbarosoğlu, İslami kesime hitap eden bazı radyoların dini tahrip ettiğini savundu

29 Eylül 2014 11:35

Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu, “dindar kesime hitap eden radyo programlarının yapmış olduğu tahribat” konusunda Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) harekete geçmesi gerektiğini söyleyerek, “İslami kesime hitap eden bazı radyo programlarını dinleyince, nasıl bir dincilik ile karşı karşıya olduğunuzu fark edip dehşete kapılmamak mümkün değil” dedi.

Fatma Barbarosoğlu, bu görüşlerini Yeni Şafak’taki köşesinde yazdı. Barbarosoğlu’nun “İddialı, büyük cümleler bugünü kurtarmaya yetmiyor!” başlığıyla yayımlanan (29 Eylül 2014) yazısı şöyle:

 

İddialı, büyük cümleler bugünü kurtarmaya yetmiyor!

 

Üsküdar vapurunda, akademisyen olduğunu tahmin ettiğim bir grubun tarih ile sosyoloji üzerine yaptığı tartışmalar kulağıma çarptığı sıra, bendeniz de bir tarihçi olan Chartier ile sosyologların en tarihçisi unvanına sahip olan P. Bourdieu'nun vakti zamanında radyoda yapmış olduğu söyleşiden kitaplaştırılmış olan 'Sosyolog ve Tarihçi' adlı minik ancak ebatları ile ters orantılı bir vukufiyyet sunan çalışmanın satırlarında mola vere vere ilerliyordum.

Geçerken söylemiş olayım, yıllar önce Prof. Dr. Mete Tuncay'ın editörlüğünde dilimize kazandırılan BBC radyosunda Gellner'den Chomsky'e, Murdoc'tan C. Taylor'a kadar 20. yüzyılın önde gelen düşünce insanları ile yapılan söyleşilerin kitabını okuduğumdan bu yana derin söyleşilerin yapıldığı bir radyo programı hayalim var.

Ne diyordum...

'Sosyologların en tarihçisi' unvanına sahip olan P. Bourdieu'ya bir tarihçi olan Chartier şöyle diyor:

'Bir tarihçi belli bir tarihi şahsiyetle başkası arasında gizli ilişkileri ya da bağlantıları bulduğunda, onu övüp göklere çıkarıyoruz ve buna bir keşif mantığıyla yaklaşıyoruz. Oysa misal ben üniversite camiasının, akademik alanının işleyişini anlamak için söylenmesi gerekenlerin onda birini yayınlayacak olsam cani bir muhbir yerine konulurum. Öte yandan zamansal uzaklığın, nötürleştirme erdemine sahip olduğunu düşünüyorum. Ama sosyoloji söz konusu olduğunda her daim ateşli topraklar üstündeyiz ve tartıştığımız şeyler canlı, ölü ya da toprak altında değil.'

Bourdieu yukardaki fikre tamamen katıldığını lakin her şeye cevap veren bütüncül bakış açısından kurtulmak gerektiğini söylüyor: 'Her şeye cevap verecek durumda değiliz; kısmi, bilerek kısmi olarak kurgulanmış sorulara cevap vermek lazım.'

Yazının girişinde bahsi geçen bir grup akademisyenin ne üzerine tartıştıklarını merak ettiniz. Gençliklerinin verdiği cesaret ile ilimleri tasnif ediyorlar ve her biri kendi alanının ne kadar önemli olduğu konusunda muhatabını ikna etmeye çalışıyordu.

Sorun şu ki, ikna etmeye çalışırken en ziyade kendilerini ikna etmeye çalıştıklarını fark etmiyorlar. Belli ki tahsil ettikleri ilmi, hayatlarına dahil etmekte, dünün bilgi ve tecrübesini güncel olaylarla bağlantı kurarak bugüne transfer etmekte ciddi sıkıntıları var.

Çalıştığımız alanın bilimler hiyerarşisinde yukarda olması o konuyu çalışan bizi yukarı çıkartmaz. Sosyal bilimler eskiden apartman metaforu ile açıklanıyordu. Günümüzde apartman metaforu yerine daire/kat metaforu ile açıklanmasının mümkün olduğunu düşünüyorum. Dairenin her odasında bir sosyal disiplin var ama mutfak ve banyo müşterek. Mutfak ve banyo kısmını sosyoloji ve tarih olarak düşünebiliriz.

Genç akademisyenlerin kıran kırana tartıştıkları dakikalarda elimdeki kitapta Bourdieu şöyle diyordu: 'Fransız entellektüel alanında çok düşmanım var ama rakibim yok, üzüntümün nedenlerinden biri bu. Yani bana aksini ispatlama yoluyla karşı koymak için gerekli çalışmayı yapacak insanlar yok. Benzer bir durumda bana şöyle cevap veriyorlar: 'İyi de çalışmanız totaliter, siz çürütülemezsiniz'. Asla öyle değil. Ama tezlerimi çürütmek için sabah erkenden kalkman lazım, çalışman lazım.'

Bourdieu'nun yukardaki görüşlerini sadece sosyoloji alanında değil sosyal bilimlerin her alanında geçerli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Özellikle de siyaset alanında.

İçinde bulunduğumuz günlere zamansal bir uzaklığa kavuştuktan sonra bakınca hepimizin üzerinde yerine getirilmemiş onlarca mesuliyetin lekesi olacak...

Tehlikeyi kavramak için, zamansal mesafeye ihtiyaç duymayacak titizlik içinde olmamız gerekiyor.

Yazıya radyo konuşmalarından yapılan kitap ile başlamıştım. Yine oradan nihayetlendirmek istiyorum.

İslami kesime hitap eden bazı radyo programlarını dinleyince, nasıl bir dincilik ile karşı karşıya olduğunuzu fark edip dehşete kapılmamak mümkün değil.

RTÜK sadece ekranlar için olmamalı. Radyo programlarının özellikle de dindar kesime hitap eden radyo programlarının yapmış olduğu tahribat konusunda zamansal uzaklığı beklemeden hemen şimdi harekete geçmek gerekiyor.

Harekete geçmek için İslami kesimin öncelikle kısmi sorular üzerinden gündelik hayatın açmazları ile yüzleşmeyi göze alması gerekiyor.

Genel ifadeler, iddialı cümleler bugünü kurtarmaya yetmiyor.

YETMİYOR!