Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) öyle bir 'meslekler sözlüğü' hazırladı ki, engellilere ve kadınlara yönelik bir ayrımcılık belgesi gibi. Birçok meslek grubunda 'gereken özellikler' başlığı altında "bedenin güçlü, sağlıklı olması, özürü bulunmaması", "Bedensel özür, bu meslekte ilerlemeye engel" gibi ifadeler yer alıyor. Bazı meslekler anlatılırken de "bayanların çok tercih ettiği" notları düşülmüş. Ağırlıklı olarak kadınların yaptığı mesleklerin nitelikleri sıralanırken de "sır tutma", "sevimli olma" gibi akla ziyan ifadeler bulunuyor.
Bahadır Özgür’ün Radikal’deki haberine göre, İŞKUR, 4 yıl önce kendi ifadesiyle uzmanlardan oluşan bir heyete Türk Meslekler Sözlüğü hazırlattı. Her yıl yeni eklemelerle bu sözlük genişletildi. Sözlük, Türkiye'nin ilk ve tek resmi "Meslekler Sözlüğü" durumunda.
Ne var ki, on binlerce insanın her gün sitesini ziyaret ettiği İŞKUR'un hazırladığı sözlük bir "ayrımcılık" belgesi gibi. Rencide edici ifadeler ağırlıklı olarak engelliler için kullanılırken, kadınlar da 'tuhaf' tanımlamalarla bu işten payını alıyor. İşte İŞKUR'un çok övündüğü sözlükten bazı örnekler:
Diplomat: Düzgün fizikli, özürlü olmayan!
Sözlükte 'diplomat'ın görevleri sayıldıktan hemen sonra "Mesleğin Getirdiği Özellikler" başlığı altında "Söz ve yazıdaki ayrıntıyı, öz ifadeyi algılayabilen, sosyal bilimlere ilgili ve bu alanda başarılı, insanlarla iyi iletişim kurabilen" vb. sıfatlar sayıldıktan sonra "Düzgün bir fiziki yapıya sahip ve bedensel özürü bulunmayan" deniliyor.
Oysa İŞKUR yöneticileri dünyada birçok örneği bulunan engelli diplomatları bilmese bile BM'de elçilik yapmış CHP Milletvekili Şafak Pavey'i ve 1 Mart 2014'te atanan ilk görme engelli diplomat Dilek Ertürk'ü duymamış bile!
Basketbolcu: Sağlam kafa, sağlam vücut
İŞKUR'un engellilerin yapamayacağını ima ettiği bir başka meslek de 'Basketbolcu.' Nitelikler sayılırken, "Sağlıklı bir vücuda sahip, atletik özellikleri, uzun kolları, bacakları olan, kasları yeteri kadar güçlü" deniliyor. Yine İŞKUR uzmanları üst üste Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Galatasaray takımını 'meslekten' bile saymamış. Ek olarak "Belli bir zekâ seviyesini" de ekleyerek, down sendromlu çocukların kurduğu takımları da bir kalemde silivermiş.
İŞKUR sözlüğünde voleybolcu, futbolcu ve diğer spor dalları için de aynı özellikler sıralanıyor.
Fotoğraf sanatçısı: El ve ayaklar sakat olmamalı
İŞKUR, 'estetik' yönü ağır basan 'yaratıcı' mesleklerde ise engelli olmayı baştan aykırı buluyor. Mesela 'Fotoğraf Sanatçısı' başlığı altında şu nitelikleri sıralıyor: "Fotoğraf sanatçısı olmak isteyenlerin; görme duyusu güçlü ve renkleri ayırt edebilen, göz ve ellerini eşgüdümle kullanabilen, kapalı yerlerde çalışmaktan sıkılmayan, ayrıntıları algılayabilen, dikkatli, sabırlı, İnsanlarla iyi ilişkiler kurabilen kimseler olmaları gerekir." Ve devamında uzmanlar şu notu de eklemeyi ihmal etmemişler: "İleri derecede görme bozukluğu, el ve ayakların sakatlığı bu mesleğin yürütülmesini engeller."
İŞKUR yetkililerinin, İzmir'de her yıl "Görmeyen gözler fotoğraf çekiyor" başlığı altında Türkiye'nen her yerinden engelli sanatçıların katıldığı bir serginin düzenlendiğinden hiç haberleri yok.
Ressam: El ve gözde özür varsa meslekte ilerleyemez
Meslekler Sözlüğü'nde ressam da tanıtılırken yine aynı ifadeler hayli ağır şekilde yer alıyor. Ressam olmak isteyenlerin, "El becerisi gelişmiş, imgelem gücü yüksek, yaratıcı, yeniliklere açık kimseler olmaları" gerektiğini sayan İŞKUR uzmanları, yine şu notu da düşmüşler: "El ve gözlerdeki özürler mesleğin yürütülmesini engeller." Ayrıca renk körlerine de mesleğin kapısını tamamen kapatmış: "Renkleri ayırdedebilen kişiler olmaları gerekir."
Opera sanatçısı: Güçlü görsel bellek, düzgün fizik, iyi dans etme...
Türk Meslekler Sözlüğü'ne bakarsak, dünyaca ünlü İtalyan tenör Antonio Bocelli, opera sanatçısı olamaz. Çünkü görme özürlü üstelik dans da edemeyen Bocelli, İŞKUR’a bakılırsa bu meslekte asla ilerleyemez. Sözlükte opera sanatçısının özellikleri de şöyle yazılmış: "Çok güçlü işitsel ve görsel belleği olan, yoğun dikkat ve okuduğunu, söyleneni anlamak, duyma ve konuşma özürü bulunmayan, düzgün bir beden yapısına sahip, çok iyi dansedebilen.."
Kadastro teknisyeni, takı teknikeri, yapı teknik ressamı da özürlü olamaz
Sözlükte, kadastro teknisyeni için "El ve parmak becerisi, göz-el koordinasyonu lazım” denilirken; şehir plancılığı açısından önemli özellik olarak da “seyahat etmesine engel bedensel özürü bulunmamalıdır" ifadesi kullanılıyor. Takı teknikerinin de "Gözlerinin, ellerinin sağlam ve güçlü" olması gerektiği gibi bir kanıya varılmış.
Mimari yapı teknik ressamı için ise şu uyarı yapılıyor: "Elleri, gözleri, kulakları sağlam, el ve parmak becerisi gelişmiş, el ve gözleri eşgüdümle kullanabilen kişiler olmalı."
Manken dediğin sevimli olur!
İŞKUR, genelde kadınların yaptığını düşündüğü meslekler de ise yine ayrımcı ifadelere çok sık yer veriyor. Örneğin; "Defilelerde ve diğer gösteri yerlerinde tanıtım amacı ile giysileri giyen ve sunan kişi" olarak tanımladığı mankenin özellikleri arasında "Sevimli kimseler olmalı"yı da eklemiş.
Kuaför dedikodu salonu olursa,
manikürcü de sır saklamasını bilmeli
İŞKUR'un en tuhaf tanımlamalarından birisi manikürcü-pedikürcü mesleği için yapılıyor. Sözlüğe göre, manikürcü - pedikürcü olmak isteyenlerin, "ellerini ve parmaklarını ustalıkla kullanabilen, görme problemi olmayan" kişiler olması ve özellikle "sır saklayabilmeleri" gerekiyor. Kurumun uzmanları anlaşılan kadınların gittiği kuaför salonlarını da birer 'dedikodu' alanı olarak görüyor!
İŞKUR'a kalsa aç kalırlardı!
İŞKUR hazırladığı Türk Meslekleri Sözlüğü'nde matematikten felfeseye, resimden mühendisliğe kadar birçok meslek için "yaratıcı, zeki, bedensel engeli olmayan, düzgün fizikli" nitelikler sayıyor. İŞKUR'a engelin engel olmadığını hatırlatmak için herkesin bildiği ama muhtemelki kurumun uzmanlarının unuttuğu kısa bir listeyi hatırlatalım:
Sudha Chandran: Bir bacağı kesilmiş dansçı
Sudha Chandran, Hindistan’ın en başarılı dansçılarından biri. Üstelik dansını takma bacağıyla yapıyor. Güney Hindistan’da 1964 yılında doğan Sudha Chandran, şehirlerarası yolculuk yaptığı sırada talihsiz bir kaza yapar ve kazada bir bacağını kaybeder. Bu korkunç olaya rağmen, o pes etmez ve Hindistan’ın en iyi dansçılarından biri olmayı başarırır. Şuana kadar Hindistan ve Dünya’da birçok ödül kazanan Sudha, performansını halen binlerce kişiyle paylaşmaya devam ediyor.
Marla Runyan: Kör atlet
Daha 9 yaşındayken Stargardt’s hastalığına (stargardt çocukluk döneminde rastlanan retina üzerindeki macula hücrelerinin zarar görmesi ile gelişen bir hastalıktır) yakalanan Runyan, bu hastalık yüzünden gözlerini kaybetti. Kör bir insan genelde ne yapar? İşte o yapılanın tam aksini yaparak Kadınlar 5000 metrede tam 3 kez Milli Şampiyonu oldu. Engelliler şampiyonasında da 4 altın madalya kazandı . Daha bitmedi… Runyan, 2000 yılında Avustralya, Sydney’de yapılan Olimpik oyunlarını tamamlayabilen ilk kör olarak tarihe geçti. Evet bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz, 2001 yılında 500 metre şampiyonu, 2002 yılında ise kadınlar şampiyonasında 1. oldu .
Frida Kahlo: Çocuk felci geçirdi
Meksikalı ressam, 6 yaşında geçirdiği çocuk felci yüzünden bir bacağı sakatlanmış, bu yüzden ona “Tahta Bacak Frida” denmişti. Yaşamı boyunca, geçirdiği çocuk felci yüzünden, sayısız ameliyat olan Frida, bu rahatsızlığı yüzünden sıkıntıdan odasında resim yapmaya başladı. Hayatı boyunca sürekli olarak rahatsızlanan Frida, tüm gücünü resim yapmaktan aldı.
Hellen Keller: Kör, sağır, dilsiz yazar-konuşmacı
1880 yılında sağlıklı bir çocuk olarak doğan Keller, 19 aylıkken geçirdiği ateşli bir hastalık yüzünden görme, işitme ve konuşma duyularını kaybetti. Ailesi bu duyuları kaybetmesine rağmen, onun eğitilebileceğine inandı ve telefonun icadını yaptıktan sonra kendini sağır çocukları eğitmeye adayan Graham Bell ile iletişime geçti. Keller, Dünya’da lisans derecesi alan ilk kör, sağır ve dilsiz insan oldu. Tüm duyularını kaybeden Keller 5 dil biliyor,makaleler ve kitaplar yazıyor, dünyayı gezip konferanslar veriyordu. Keller 39 ülke gezdi ve bu ülkelerde kadın hakları ve işçilerin hakları ile ilgili konuşmalar yaptı. 1964 yılında Amerika’nın en büyük sivil madalyası olan Özgürlük Madalyası’nı Başkan Johnson’dan aldı.
Ludwig Van Beethoven: Sağır
Dünyaya gelmiş, en iyi bestecilerden biri. 20li yaşlarının sonunda sağır olan Beethoven, seyircilerin karşısına ilk kez 8 yaşında piyano çalarak çıktı. Eğitimini Viyana’da, Mozart’ın rehberliğinde yaptı. 20′li yaşlarına geldiğinde o çok ünlü bir piyanist olmuştu bile. 1801 yılında duyma problemleri yaşamaya başlamış, bundan 16 yıl sonra ise tamamen sağır olmuştu. Sağır olması, müzik hayatında hiçbirşey farkettirmemiş üstelik Dünya’nın en çok tanıdığı ve şuanda Avrupa Birliği marşı olan 9.senfonisini de sağır olduğu dönemde bestelemişti.
John Nash: Şizofren
Daha 21 yaşındayken hazırladığı doktora tezi olan “Oyun Teorisi” ona 1994 Nobel Ekonomi Ödülünü kazandırdı. Oysa o Üniversite’deki odasında hayali bir oda arkadaşıyla konuşuyordu. 23 sayısına takıntılıydı ve toplam 23 bilimsel makale yayınladı.
Stephen Hawking: ALS hastası
Evrenbilim üzerine çalışan Hawking, daha sadece 21 yaşındayken ALS hastalığına yakalandı ve bütün sinir sistemi felç oldu. Sonra bundan 25 sene sonra 1985 yılında sesini de kaybetti. 1979 yılında Matematik bölümünde Lucasian profesörü oldu. Bu profesörlük daha önce sadece 2 kişiye verilmişti. 1. Isaac Barrow, 2. de Isaac Newton’a. Hawking, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor.