Gündem

İşkencenin kayıt dışı olanı da varmış

Bir topluiğneyi bile tutanakla teslim alan ‘devlet’in, cezaevinde beyin kanaması sonucu ölen Mustafa Kükçe’yi ‘kayıtdışı olarak’ gözaltına aldığı ortaya

25 Ekim 2008 03:00

Ümraniye’de hırsızlık gerekçesiyle gözaltına alınan ve iki gün sonra konulduğu Ümraniye Cezaevi’nde ölen Mustafa Kükçe’yle ilgili 10 aydır beklenen Adli Tıp Raporu nihayet tamamlandı.
Rapora göre; Ümraniye Emniyet Müdürülüğü tarafından bir gün gözetim süresi alınan, iki ayrı karakola götürülen, dört hastane raporu bulunan Kükçe’yle ilgili hiçbir gözaltı işlemi yapılmadı! Nezarethanedeki kamera kayıtlarını isteyen savcılığa da bildik bir gerekçe gösterildi: Kamera sistemi arızalı olduğundan kamera kayıtları yapılamadı.” Raporda, Kükçe’nin beyin kanamasından öldüğü, bunun ölümden 2-5 gün önce meydana geldiği belirtilerek, ‘korsan gözaltı’ süreci işaret edildi.

İşte yanıt
Ümraniye Başsavcılığı’nın, Kükçe’nin ölümünün belirlenmesi için 12 Aralık 2007’de Adli Tıp Kurumu’na gönderdiği yazıya 10 ay sonra yanıt geldi.
Eski Ümraniye Emniyet Müdürü Necmettin Pek, nezarethane görevlisi Ahmet Yurdagüven, Ümraniye Cezaevi baş memurlarından Binali Karadağ ve cezaevi sağlık memuru Erdinç Çolak’ın da ifadelerinin yer verildiği Adli Tıp Kurumu raporuna göre, iki çocuk babası, 24 yaşındaki Mustafa Kükçe’nin son iki günü şöyle geçti: Ümraniye İlçe Emniyet Müdürü Necmettin Pek’in yazısına göre Kükçe, 14 Haziran 2007’de saat 05.30’da bir araçla hareket halindeyken durdurulmak istendi. Araç ‘Dur’ ihtarına uymayınca yakalandı. Araçta, çeşitli marka ve ebatlarda stepne ve oto lastiği ele geçirildi. Kükçe, Ümraniye Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirilip Ümraniye Şehit Sevgican Polis Merkezi’ne teslim edildi. Bu raporda göde darp ve cebir izine rastlanılmıyordu. Aynı gün savcıdan bir gün gözetim izni alındı. Çakmak Polis Karakolu’nda gelen çalıntı stepne ihbarı üzerine saat 21.00’de sağlık raporu alınıp bu karakola götürüldü. Yine Ümraniye Devlet Hastanesi’nden verilen rapora göre de darp ve cebir görülmüyordu. Ertesi gün nedense saat 13.20’de yine Ümraniye Devlet Hastanesi’ne götürülüp bir rapor daha alındı. Bu rapor da temiz çıktı.
İfadesi alınmak istenen Kükçe, susma hakkını kullanınca savcıya haber verildi. Savcının, mevcutlu getirilmesini istediği Kükçe, çıkış raporu için saat 16.40’ta Ümraniye Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Bu Kükçe’nin iki günde dördüncü raporuydu. Pek’in yazısına göre Kükçe, “Hastane girişinde ekip otosundan inmek istememiş ve zorluk çıkarmış ancak şahıs zorla ve ikna edilmek suretiyle saat 16.50 sıralarında doktor muayenesine çıkarılmıştı.”
Tutanak tutulurken, Kükçe’nin muayenesinde, vücudunun muhtelif yerlerinde morluk ve ödem (şişlik) bulgularına rastlanıldı.
Ancak bir çelişki vardı: Pek’in “Gözetim izni aldık” dediği Kükçe’yle ilgili Polis Merkez Amirliği nezarethanesi görevlilerinden Ahmet Yurdagüven’in 18 Haziran’da verdiği rapora göre, gözaltı kayıtlarında hiçbir bilgi yoktu. Kayıtlara göre 14 Haziran’da iki kişi gözaltına alınmıştı. Bu iki isim arasında Kükçe geçmiyordu. Ertesi gün içinse gözaltı işlemi yapılmamıştı. Kükçe’ye ‘kayıtdışı gözaltı’ işlemi uygulandığını ortaya koyan yazıda, “Nezarethanenin kamera kayıtlarını gönderin” talebine de tanıdık bir yanıt verildi “Nezarethanede bulunan kamera sistemleri arızalı olduğundan kamera kayıtları yapılmamaktadır.”
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu Raporu’na göre Kükçe, Ümraniye Devlet Hastanesi’ne 14 Haziran ve 15 Haziran’da ikişer kez kontrole getirildi. Savcılığa çıkarılmadan önce saat 16.50’deki son kontrolünde, “Sırtında dört santimetre eninde, 15 santimetre boyunda hiperemi (kızarıklık), boyun sol tarafından 4x2 santimetre boyutlarında ekimoz (morluk) alanı, ensede 1/3 santimetrelik hiperemi (kızarıklık) alanı, kollarda multipl skar izleri olduğu...” belirlenmişti. Raporun sonuç bölümünde, Kükçe’nin vücudundaki travmatik izlerin kötü muamele sonucu oluşmuş olabilecekleri gibi, düşme, çarpma sonucunda da meydana gelebilecekleri, kesin oluşun mekanizmalarının tıbben belirlenemeyeceği belirtildi. Ölümün beyin kanaması ve beyin doku harabiyetinden meydana geldiği vurgulanırken, “Daha ziyade yüksekten düşmekle uyumlu olduğu” ifade edilldi. Raporda, Kükçe’nin beyin kanamasının ölümden 2-5 gün öncemeydana gelmiş olabileceği belirtildi.
Kükçe Ailesi’nin avukatı Eren Keskin, Kükçe’nin gözaltına alınması ilişkin bilinçli biçimde kayıt tutulmadığını savunarak, şunları söyledi: “Bence bu çocuğu alırken bir yerden attılar. Durumu kötü, ölür diye kaydetmemiş olabilirler. Çünkü Adli Tıp raporuna göre işkence, 2-5 gün dönemini kapsıyor. Gözaltına alınmadı denemez. ‘Unuttuk, kaydetmedik’ diyeceklerdir. Gözaltında kaybedilen insanları yıllarca ‘Gözaltına almadık’ diye açıkladılar. Bu bir devletin politikasıydı.” Festus Okey’in Beyoğlu Karakolu’nda polis kurşunuyla öldürülmesi sonrası nezarethanedeki kamera kayıtlarını isteyen savcılığa da “Kamera sisteminin kaydetme özelliği yok” denilmişti. Gözaltında polis tarafından dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metini Göktepe’yle ilgili de başlangıçta, “Gözaltı listesinde adı yok” denilmiş, daha sonra cinayet kabul edilmişti.