Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Ankara ve İstanbul'da meydana gelen canlı bomba eylemlerine ilişkin, "Hem PKK’nın hem IŞİD’in son saldırıları Suriye’den yönetildi. Türkiye içinde çok sayıda IŞİD hücresi olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtiliyor. IŞİD’ın Türkiye içindeki network’ü tamamen çökertilse bile buradan bazı isimlerin yurtdışına kaçtığı, bunların yakalanmaya çalışıldığı ifade ediliyor" dedi. IŞİD'in saldırı sisteminin merkezi olduğunu öne süren Çevikcan, "Bütün intihar saldırıları tek bir yerden, tek bir kişi üzerinden yönetiliyor. Ancak saldırıyı önceden gizlenen bir intihar timi yapıyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de daha önce de canlı bomba eylemlerinin yaşandığını belirten Çevikcan, "Bütün örgütlerin topyekün saldırıya geçtiği bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıyayken canlı bomba eylemlerinin bir sağdan bir soldan peş peşe vurması hem toplumsal gerginliği tırmandırıyor, hem de sağduyulu değerlendirmeleri engelliyor" diye yazdı.
Serpil Çevikcan'ın, "Devlet ne yaptı ne yapıyor?" başlığıyla yayımlanan (21 Mart 2016) yazısı şöyle:
Türkiye, geçtiğimiz yıllarda da canlı bomba eylemleri yaşadı.
PKK, 1990’ların ikinci yarısından itibaren bu tarz eylemler yaptı.
Keza DHKP-C’nin İstanbul ve Ankara’da pek çok canlı bomba eylemini bir çırpıda sıralayabiliriz.
Ancak bütün örgütlerin topyekün saldırıya geçtiği bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıyayken canlı bomba eylemlerinin bir sağdan bir soldan peş peşe vurması hem toplumsal gerginliği tırmandırıyor, hem de sağduyulu değerlendirmeleri engelliyor.
Farklı örgütlerin kısa aralıklarla gerçekleştirdikleri etkisi büyük saldırılar, birbirleriyle bağlantısız değil. Türkiye’nin özellikle Suriye konusunda oyun dışına çıkartılmaya çalışıldığı, içine kapanması için PKK’sıyla, IŞİD’iyle ve yeniden diriltilen taşeron örgütlerle topyekün bir saldırı konseptine hedef olduğu kesin.
Ancak bu ana gerekçe, Ankara’da art arda yaşanan ve son olarak Beyoğlu’nda gerçekleşen canlı bomba saldırısının ardından sokaktaki vatandaşın “Bunlar neden önlenemiyor, MİT ne yapıyor, devlet nerede?” sorularını sormasını engellemiyor.
Peki neler yapıldı, neler yapılıyor?
Dün güvenlik ve istihbarat kaynaklarıyla yaptığım görüşmelerin ardından edindiğim bazı bilgiler ışığında şunları sıralayabilirim:
Sınırdaki önlemler
- Türkiye, uzun bir süredir sınır güvenliğini sağlam ve eksiksiz hale getirmek için yoğun önlemler alıyor. Ancak kaynaklar, Irak sınırını kontrol edememenin 35 yıllık PKK sorununun temel nedenlerinden biri olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin, Suriye ve Irak’la yaklaşık 1200 km. sınırı bulunuyor. Kaynakların verdiği bilgiye göre, sınırlardan giriş çıkışlar geçtiğimiz aylara göre çok daha zorlaştı. Kaçakçılık yolları kapatıldı, kaçakçılar artık hızlı biçimde yakalanıyor. Sınırın bir bölümüne duvar örüldü, bir bölümüne güçlü aydınlatma yapıldı, tespit edilen tüneller dolduruldu, bir kısmı patlatılarak ortadan kaldırıldı. İllegal geçişler kapatıldı. Sınır boyunca binlerce kamera sistemi kuruldu. Sınır önceki yıllara göre çok daha güvenli.
4 YPG’li canlı bomba
- Alınan bu önlemler sayesinde 4 gün önce, canlı bomba olduğu değerlendirilen 4 YPG’li, Türkiye’ye giriş yaparken Suriye sınırında öldürüldü. Bu YPG’lilerin Kamışlı’da canlı bomba eğitimi aldığı ortaya çıkarıldı. Şubat ayında da sınırda canlı bomba yelekleri ele geçirilmişti. Çok sayıda saldırı planı, bu şekilde etkisizleştirildi.
- IŞİD’in Türkiye içindeki bilinen bütün “network”ü dağıtılmış durumda. Bu ağ içerisinde lojistiği sağlayanlar, sınırdan geçişi temin edenler ve dışarıdan irtibat kurulan elemanlar tespit edildi. Halihazırda IŞİD’e katılımların yarıdan fazlası Ürdün üzerinden sağlanıyor. Kaynaklar, buna karşılık, uluslararası basında Ürdün’ün IŞİD’in geçiş yolu olduğuna dair herhangi bir haber ya da eleştiri yer almadığına dikkati çekiyor.
Son eylemler Suriye’den yönetildi
- Canlı bomba olarak seçilen kişilerin daha zor yakalanmasının sebebi hiyerarşi içerisinde yer almamaları. Örgütler, canlı bomba eyleminde kullanılacak kişileri örgüt içindeki hiyerarşiye sokmayarak gizliyor. Bu kişilerin örgütle ilişkisi kesiliyor, telefon irtibatı kullanmıyor, kaldığı yer bulunamıyor. Çoğunlukla Türk vatandaşı olanlardan seçiliyor. Elinde sahte kimlik oluyor ya da kimlik ibrazı yapmasını gerektirmeyecek yerlere geçiyor. Buralarda hayatlarını sürdürüp, kendilerini kaybettiriyorlar. Kaynaklara göre bunu çözmenin tek yolu, intihar timini yöneten adamı yakalayıp konuşturmak. Ancak bu kişilerin de çoğunlukla yurtdışından yönetildiği saptanmış durumda. Ankara’daki son PKK ve Beyoğlu’ndaki son IŞİD saldırısında da bu yöntemin uygulandığına dikkat çekiliyor. Hem PKK’nın hem IŞİD’in son saldırıları Suriye’den yönetildi.
PKK yöntem değiştirdi
- Türkiye içinde çok sayıda IŞİD hücresi olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtiliyor. IŞİD’ın Türkiye içindeki network’ü tamamen çökertilse bile buradan bazı isimlerin yurtdışına kaçtığı, bunların yakalanmaya çalışıldığı ifade ediliyor. Ancak bu kişilerin ailesi ile bile irtibat kurmadığı, telefon kullanmadığı, adresinin olmadığına da dikkat çekiliyor.
- IŞİD’teki saldırı sistemi merkezi. Bütün intihar saldırıları tek bir yerden, tek bir kişi üzerinden yönetiliyor. Ancak saldırıyı önceden gizlenen bir intihar timi yapıyor.
- PKK’nın da yöntem değiştirdiği belirtiliyor. Kızılay’daki saldırıda PKK’nın kullandığı canlı bomba Seher Demir’in Türkiye dışından geldiği, örgütle bağlantı kurmadan, uyuşturucudan sabıkalı bir isimle bağlantı kurduğuna işaret ediliyor. Canlı bombanın klasik PKK kaynaklarını kullansa yakalanacağını bildiği için ayrı bir sistemde hareket ettiği belirtiliyor. Emniyet ve istihbaratın artık tamamen bu yeni sistem üzerinde çalıştığı vurgulanıyor.
İstihbarat yeniden yapılanıyor
- Emniyet ve istihbarat, “yeni bir tehdit türü” olarak değerlendirilen bu eylemlere karşı takip ve izleme yöntemini bütünüyle değiştirdi. “Konvansiyonel bir tehdit değil. Geliştireceğin tedbirin sonuç alması zaman işi” değerlendirmesi yapılıyor. Bu çerçevede hem PKK hem IŞİD için ayrı yapılanmaya gidildi. Bütün çalışma tarzı değiştirildi; analiz, teknik takip ve izleme artık farklı bir konsepte gerçekleşiyor. Bu sayede hem IŞİD’in bağlantılarının çözülebildiğine hem de PKK’nın saldırılarında şehit sayısının düştüğünü belirtiyor. Asker ve polisin artık PKK’nın pusu atması sonucu şehit düşmediğine, şehitlerin çatışmalarda verildiğine dikkat çekiliyor.
Gaziantep grubu
- Suruç’ta Kobani’ye giden 34 gencin ölümü ile sonuçlanan saldırı, Adıyaman’daki Dokumacılar grubu tarafından gerçekleştirilmişti. Bu eylemi yapan kişinin ağabeyi ise Ankara Garı’ndaki canlı bomba saldırısını yapan iki canlı bombadan biriydi. Ancak bu eylemi IŞİD’in Gaziantep grubu yaptı. Dokumacılar grubunun büyük bölümü yakalandı. Tel Abyad’da PKK’ya karşı savaşan bu grubun bir bölümü canlı bomba olarak seçildi. Bunların da büyük bir bölümü ele geçirildi. Ancak bu yakalamalardan sonra henüz ele geçirilemeyen ve bu gruplardan olan kimse artık ailesi ile bile görüşmüyor. Beyoğlu’ndaki son olayda eylemi yapan canlı bomba Mehmet Öztürk’ün Gaziantepli olmasına rağmen Dokumacılar grubu ile ilişkili olabileceği üzerinde duruluyor. Yakın zamanda Suriye sınırından geçmediği, eylem öncesinde Türkiye içinde bulunma ihtimalinin daha yüksek olduğu belirtiliyor. Bağlantılı olduğu bazı isimlerle ilgili arama çalışmaları sürüyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayın