11 Ağustos 2017 16:40
Musul'u IŞİD'in elinden almak için verilen acımasız savaşın ardından Irak'ın kuzeyindeki Musul kenti harabeyi dönüşmüş durumda. Binlerce kişi öldü, hayatta kalanlar ise ülkenin dört bir yanına dağıldı. Peki ABD'nin hava saldırılarıyla destek verdiği Irak güçleri ile IŞİD arasındaki çatışmalar ne kadar yıkıma yol açtı ve bundan sonra ne olacak?
Musul savaşı 9 ay süren çatışmaların ardından sona erse de kent halkı büyük bir insani felaketle karşı karşıya.
Ölü sayısına yönelik tahminler binlerden on binlere kadar geniş bir aralıkta değişirken; bir milyondan fazla kişi Ekim ayında başlayan çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Bazı mahalleler tamamen yıkılmış durumda ve enkaz altında çıkarılmayı bekleyen cesetler var. Kentin sokakları patlamamış mühimmatlar, mayınlar ve bubi tuzakları ile dolu.
Binaların uydu görüntülerinde gözükmeyen bina katları da dikkate alındığında, BM son hesaplamasında hasar alan binaların sayısının ilk tahminlerinden 3 kat fazla, 32 bin civarında olduğunu tahmin ediyor.
BM'nin Irak'taki insani koordinatörü Lise Grande, etkilenen bölgelerin normale dönmesinin yıllar süreceğini söylüyor.
Grande, kenti yeniden inşa etmek ve sivillerin evlerine dönmesini sağlamak "aşırı derece zor" olacak ve yaklaşık 1 milyar dolara mal olacak.
1. Operasyondan önce
135 bina hasarlı (yüzde 21'i konut).
Saldırıdan önce pek çok kamu binası hasar görmüştü. Buna Gazlani Askeri Kampı, Musul Havalimanı ve Musul Üniversitesi de dahil.
2. Operasyonun ilk 5 ayı
Bin 240 bina hasarlı (yüzde 47'si konut).
Operasyonun ilk aşamasında yollar ve fabrikalar gibi stratejik hedefler vuruldu. Dicle Nehri'nin üzerindeki beş köprünün tamamı yıkıldı. Hasar gören binaların neredeyse yarısı konuttu.
3. 8. ayın sonunda
4 bin 356 bina hasarlı (yüzde 70'i konut).
Mart'tan Temmuz'a kadar geçen 3 ay boyunca hasarlı binaların sayısı neredeyse dört kat artarak 4 bin 356'ya ulaştı. Hasar gören her 10 binadan 7'si insanların yaşadıkları evlerdi.
4. Neredeyse 9 ayın ardından
9 bin 519 bina hasarlı (yüzde 85'i konut).
Savaşın son haftalarında 5 binden fazla bina hasar gördü. Bu 5 bin yapının yüzde 98'i konuttu ve çoğu Eski Kent'te yer alıyordu. Tarihi El Nuri Camii de yıkıldı.
BM'nin uydu analizine göre konutların büyük kısmı hasar aldı, en az 8 bin 500 konut ağır hasarlı veya tamamen yıkılmış durumda. Bunların çoğu Eski Kent'te yer alıyor.
Sahada kapsamlı hasar tespiti yapılmasının ardından bu sayının artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
130 kilometrelik yol altyapısı da hasar gördü. Bunların 100 kilometresi kentin batısında bulunuyor.
Koalisyonun hava saldırıları cihatçıların kentin batısından doğusuna takviye güç kaydırmasını engellemek amacıyla, Dicle Nehri üzerinden kentin iki yakasını birleştiren 5 köprünün tamamını yıktı.
Kentin havalimanı, tren istasyonu ve hastaneleri de harabeye döndü.
Iraklı yetkililer Musul'un sağlık tesislerinin yüzde 80'inin yok edildiğini tahmin ediyor. Çok sayıda hastane, laboratuvar ve bir tıp okulunun bulunduğu bölge, Ninova'nın en büyük sağlık merkeziydi.
Savaşın son haftalarında özellikle Eski Kent büyük hasar aldı.
IŞİD güçleri binaların iç içe olduğu bu yoğun bölgede Irak hükümeti yanlısı güçler tarafından kıstırıldı.
Savaş yoğunlaştıkça bölgedeki siviller evlerinde mahsur kaldı. Evlerini terk edebildiklerinde çoğu yaralanmıştı, beslenme yetersizliği çekiyordu ve travma mağduruydu.
10 yaşındaki Amira, onlardan biriydi. Evlerine isabet eden bir havan mermisi bacaklarını yaralamış, annesini de öldürmüştü. Amira, tek başına kalmıştı:
"Sürekli annemi çağırıyordum, yardım etmesini istiyordum ama bana hiç cevap vermiyordu... Hareket edemiyordum."
Babası kardeşleriyle kaçmaya çalıştığı için kimsesi yoktu ve üç gün boyunca evde mahsur kaldı.
"Su veya yiyecek yoktu" diyor Amira ve ekliyor:
"Üç gün ve üç gece boyunca yalnızdım. Bağırıyordum ama kimse beni duymuyordu. 'Anne' çığlıklarım yanıtsız kalıyordu. Beni kurtardıkları ana kadar ölmüş olduğunu bilmiyordum."
Şu anda tedavi gören Amira, babası ve kardeşlerinin kurtulmayı başarıp başaramadığını bilmiyor.
Bu durumda olanlar yalnızca Amira ve ailesi değil.
Uydu görüntülerine göre Eski Kent'te neredeyse her 3 evden biri, yani 16 bin evden 5 bin 500'ü yıkıldı veya kullanılamayacak kadar hasar gördü.
Gerçek sayıların çok daha yüksek olduğu düşünülüyor.
Kentin tarihi yapılarından El Nuri Camii 2014 yılında IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'nin halifelik ilan ettiği yerdi.
Iraklı güçlere göre IŞİD Temmuz 2017'de El Nuri Camii'ni patlattı. IŞİD caminin ABD'nin hava saldırısı sonucu yok edildiğini savunsa da bunu destekleyen herhangi bir kanıt bulunmuyor.
En büyük trajediyi yaşayanlar ise Musul'un halkıydı.
Kaç kişinin öldüğü hâlâ bilinmiyor.
BM'nin Ocak ayındaki tahmini 2 bin 463 idi fakat Uluslararası Af Örgütü yalnızca o tarihten sonra 5 bin 805 kişinin sadece hava saldırıları sonucu yaşamını yitirdiğini söylüyor.
İngiliz Independent gazetesinin ortaya çıkardığı bir Kürt istihbarat raporu ise 40 bin kişinin öldüğünü belirtiyor.
Cesetler hâlâ enkaz altında beklerken gerçek ölü sayısının tespit edilmesi uzun bir süre alabilir.
Buna ek olarak BM tahminlerine göre Ekim'de başlayan operasyonun ardından bir milyon sivil de kenti terk etmek zorunda kaldı. Bu, Musul'un savaş öncesi nüfusunun neredeyse yarısı.
Bunların yarısı çocuk ve 700 bini savaşın en fazla etkilediği kentin batı bölgesinden.
Bu, yakın tarihteki en büyük tahliye faaliyeti oldu.
Uluslararası Göç Örgütü Ağustos başında 800 bin kişinin yerinden edilmiş durumda olduğunu ve bunların yarısından fazlasının kamplarda ve geçici merkezlerde barındığını açıkladı.
Bazıları ise kente geri döndü, evleri yıkılmış olsa da başka ev kiraladı veya savaştan etkilenen binalarda yaşayan arkadaşları ve akrabalarının yanına yerleşti.
Kentten göçün çoğu, operasyonun son aylarında gerçekleşti. Uluslararası Göç Örgütü'ne göre Ekim ortasından Temmuz'a kadar geçen sürede 7 binden fazla aile Musul'daki evlerini terk etti.
Sonraki ayda 125 bin aile göç etti. Bugün bu sayının 140 bine ulaştığı tahmin ediliyor.
Ancak bu artışın büyük kısmı, Musul'a girmek güvenli bir hâle geldikten sonra Uluslararası Göç Örgütü'nün elindeki sayıları yerel örgütlerin elindeki sayılarla birleştirmesinden kaynaklanıyor.
Çok sayıda kişi Musul'un sınırlarından ayrılmış olsa da evleri yıkılan kişilerin çoğu kenti terk etmedi. Evlerinden olan 100 binden fazla aile hâlâ Musul içinde barınıyor.
BM'nin ortaklık yaptığı örgütlere göre kamplara gitmektense akrabalarının yanına taşınmayı tercih eden Batı Musullular nedeniyle Doğu Musul'un nüfusu ikiye katlanmış durumda.
Bunlardan biri de Batı Musul'daki çatışmalardan kaçıp kentin doğusundaki ailesinin yanına yerleşen 35 yaşındaki kuaför
Boşanmış bir anne olan Jumana'nın mesleği, IŞİD döneminde yasaklanmıştı. Fakat yine de güvendiği müşterilerinin evlerine gidip onların saçını keserek para kazanmayı başarıyordu.
Militanlar gittikten sonra kiraladığı bir dükkanda tekrardan kuaförünü açtı:
"Kentte kuaför dükkanını yeniden açan ilk kişi ben oldum. Bununla çok gururluyum. İnsanlar bana bunun tehlikeli olabileceğini ve istemediğim sonuçlarla karşılaşabileceğim uyarılarında bulunsa da bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadım."
Kızı okula devam ediyor ve kendisi de artık kentin doğusunda yaşamayı düşünüyor:
"Burası benim doğduğum yer olmasa da burada kalacağım. Musul'un batısındaki eski evimiz yıkıldı."
Jumana'nın aksine pek çok aile çatışmalardan uzaklaşabilmek için kentten tamamen kaçmayı tercih etti.
Bu ailelerden 3 bini başkent Bağdat'a gitti.
Musul'dan arabayla bir buçuk saat uzaklıktaki Erbil de 2 bin aileye ev sahipliği yapıyor.
Ekim ayında Musul'u geri alma operasyonu başladığında IŞİD Kuzey Irak'ın geniş bölgelerini kontrol ediyordu, bu yüzden kentten kaçanlar yönlerini güneye çevirdi.
Irak ordusu IŞİD'i Eski Kent'te kuşatmaya başladıktan sonra aileler için Erbil'e veya Musul'un güneyindeki kenar mahallelerine yerleşmek daha güvenli bir seçenek haline geldi.
Kentteki yıkımın gerçek boyutu Musul Temmuz 2017'de geri alındığında belli oldu. 9 aylık çatışma boyunca 126 bin aile yerlerinden edilmişti. Her 6 aileden 5'i Musul'un farklı bölgelerine veya çevresindeki kentlere yerleşti.
Şehir artık geri alındı. Irak hükümeti ve müttefikleri bir zamanlar büyük bir dinamizme sahip olan bu metropolü yeniden ayağa kaldırmaya odaklanmış durumdalar.
Ancak önlerinde devasa zorluklar var. Özellikle de kentin batısında.
Yeniden inşa dönemi uzun yıllara ve milyarlarca dolara mâl olacak olsa da öncelikli hedef kenti Musulluların geri dönmesini sağlayacak kadar güvenli hale getirebilmek.
Bunun içinde sokaklardaki cesetlerin toplanması, uyuyan IŞİD hücrelerinin yanı sıra çetelerin ve diğer gruplara bağlı militanların ortadan kaldırılması gerekiyor. Temel ihtiyaçların yeniden sağlanması ve kent geneline yayılmış patlayıcıların etkisiz hale getirilmesi de şart.
Aylar süren ağır çatışmalar ve hava saldırıları şehrin her yerinde patlamamış mühimmatların kalmasına neden oldu. Patlamamış top mermileri ve el bombaları her yerde. Kentin büyük bölümünde tuzaklanmış patlayıcılar bulunduğu da sanılıyor.
Birleşmiş Milletler'in Mayın Eylem Servisi'nin aktardığı verilere göre, geçtiğimiz yılın Ekim ayında patlayıcıları temizleme çalışmalarının başlamasından bu yana 1700 kişi hayatını kaybetti.
İngiltere merkezli yardım kuruluşu Mayın Danışma Grubu'nun (MAG) Irak Direktörü Nina Seecharan, Temmuz ayında yaptığı bir açıklamada son 20 yıldır mayınların bu kadar yoğun kullanıldığı başka bir çatışma alanı görmediklerini söylemişti.
MAG, geçtiğimiz üç hafta içerisinde sadece Musul'un doğusundaki bir köyde 250 tuzaklanmış patlayıcı etkisiz hale getirdiklerini söylüyor. Bu patlayıcıların pek çoğu bir arabayı havaya uçurabilecek kadar güçlü ancak bir çocuğun üstüne basmasıyla tetiklenebilecek kadar da hassastı.
Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Musul'un büyük hastane kampüslerinde dahi tuzaklanmış patlayıcıların her yerde olduğunu söylüyor.
Hastanelerin önünde park halindeki bazı araçlarda patlamamış bomba düzeneklerinin hâlâ durduğu da ifade ediliyor.
Ancak tek sorun Musul'un altyapısı da değil.
Kent nüfusunun büyük kısmı Sünni. Bağdat'taki Şii ağırlıklı hükümetle Musullular arasında bir güvensizlik oluşması olası.
Bölgedeki yardım kuruluşları, özellikle Şii kesimden gelebilecek intikam eylemleri endişelerinin, Musulluların evlerine ve hayatlarına geri dönmesini engellediğini anlatıyor.
Geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne hitap eden BM Özel Temsilcisi Jan Kubis de, bölgede anlamlı bir siyasi diyaloğun bulunmamasının yeni bir şiddet sarmalına yol açabileceği uyarısını yapmıştı.
Kubis, "Askeri zaferin kazanımlarını istikrar, güvenlik, adalet ve kalkınmaya dönüştürmek için hükümet elinden geleni yapmalıdır. Hükümet ,nsanlara hayatlarını, toplumlarını ve itibarlarını geri vermelidir" diye konuşmuştu.
Musulluların bir araya gelerek kenti yeniden ayağa kaldırmak için çabaladığına dair sinyaller de var.
BM Kalkınma Programı destekli projeler, okulları ve hastaneleri hızla işler hale getirmek için Musulluların yardımını alıyor. Mahallelerde yaşayanlar binaları tekrar açılmaya hazır hale getirmek için temizliyor.
El Zuhur mahallesindeki bir kavşağın temizlenmesine yardımcı olan İbrahim Mustafa, şehirn ancak bu ekilde kurtulabileceğine inanıyor:
"Musul'da her şeyi kaybettik. İşlerimizi, evlerimizi, hayatlarımızı... Ama hala bir ruhumuz var. Komşularımız birbirlerine yardım eli uzatıyor. Kenti yeniden inşa etmek de yaraları sarmanın bir parçası."
Yazan: Lucy Rodgers, Nassos Stylianou ve Daniel Dunford. Tasarlayan: Joy Roxas. Telifi belirtilmeyen Musul fotoğrafları Getty'den alınmıştır. Kamp fotoğraflarının hakları Reuters'a aittir. 10 yaşındaki Amira ile IOM röportaj yaptı. Fotoğraf ise Raber Aziz'e ait. Jumana Najim Abdullah ile röportaj ve fotoğraflar UNHCR'a ait.
© Tüm hakları saklıdır.