Irak Şam İslam Devleti örgütünün (IŞİD) Musul ve çevresini kontrolü ile bir anda kendini Irak’ta kaosun içinde bulan Ankara’nın yaşadığı gerilimin dozu, 49 Türk diplomatı ile 28 Türk tır şoförünün rehin alınmasıyla daha da tırmandı. Ankara bir yandan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun mekik diplomasisine karşın rehinelerin kurtarılmasında henüz başarıya ulaşılamamış olmasının şokunu atlatmaya çalışıyor, bir yandan da “Irak’tan çekilmenin” nasıl gerçekleşeceğine kafa yoruyor.
Türk Dışişleri Bakanlığı, Irak’ta güvenliğin sağlanamadığı ve ülkedeki Türk vatandaşlarının biran önce Irak’ı terk etmeleri konusunda iki ayrı açıklama yaptı. Bu açıklamalar, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan kriz toplantılarının ardından geliyor. Bakanlıkta, bir büyük toplantı daha yapılarak kısa vadede yapılması gerekenler ilgili hükümet birimlerine bilgi notu olarak iletildi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Ulaştırma, Enerji ve Ekonomi bakanlarının da katılımıyla yapılan toplantıda, “Irak’taki Türk vatandaşları tamamen tahliye edildiğinde bölgeye ilişkin uzun vadeli değerlendirmelere geçilecektir” denildi. Uzun vadeli değerlendirmeler arasında “uluslararası bir güç şemsiyesi altında” Irak'a operasyonun da gündemde olduğu ancak bu konunun “son seçenek” olarak görüldüğü kaydedildi.
‘Gereken adımlar atılır'
IŞİD örgütünün elinde tuttuğu rehinelerden Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz ile bir telefon bağlantısı kurduğunu açıklayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Irak stratejisi için “Diplomatik yollarla bu işi yürütme gayretindeyiz. Önceliğimiz, Irak’taki vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlamaktır” dedi. Erdoğan, Türkiye’nin Irak konusunda “gereken her adımı atacağına” dikkat çekti. Ancak, Irak’ta yaşananlar Türkiye'de muhalefet ile hükümet arasındaki gerilimin katsayısını artırdı. Ana muhalefet partisi CHP, hükümetin dış politikada ülkeyi “bataklığa sürüklediğini” öne sürerken, MHP “askerî operasyon” seçeneğinin öncelikli olarak düşünülmesinden yana tavır koydu. Muhalefeti, Irak konusunda hükümeti eleştirerek “yıkıcı” olmakla suçlayan Başbakan Erdoğan “Biz, sabırla gerekeni yapacağız” mesajını yineledi.
‘Kanlı olayların kapısı açılabilir'
Ankara’da, Irak’ta yaşananlarla ilgili değerlendirme üzerine değerlendirme yapılırken “Irak’ta bundan sonra ne olacak?”, “Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri nereye gidiyor?” soruları öne çıkıyor.
Bu sorularla ilgili Deutsche Welle’ye açıklamalarda bulunan Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Hasan Ali Karasar özellikle Suriye ve Irak’ta yaşananlar üzerinden Türk dış politikasını eleştirmenin yanlış olduğunu söylüyor. Karasar, “Türkiye hiçbir zaman uluslararası partnerlerinden bağımsız hareket etmez” derken, Irak’taki durum için “Ortada çok ters bir durum var. Çünkü yaşanan kriz ve kaosu yönetecek küresel bir irade yok. Sadece Türkiye değil şimdi bütün dünya çok riskli bir döneme giriyor, çünkü Irak’ta kanlı olayların kapısı açılabilir” açıklamasını yapıyor. Karasar, uluslararası güçlerin zaman zaman “bataklığı kurutmak” için önlemler aldığını hatırlatırken, “Şimdi görülüyor ki, bataklığı kurutmak gerekiyor. Acilen, Irak’ta Sünnilerin dertlerine deva olacak çözümler üretilmeli. Sünnilerin yönetimde yer alması için uluslararası bir çalışma başlatılmalı” yorumunu yapıyor.
Karasar'a göre önümüzdeki süreçte Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri kendi “lokal küçük hedeflerini” gerçekleştirmeye çalışacak. “Türkiye; rehinelerin kurtarılmasına odaklanacak, IŞİD tehlikesi altındaki Türkmenleri korumaya yönelecek” diyen Karasar, İran’ın Bağdat’taki hükümete desteğinin artacağını, Rusya’nın ise bölgede denge arayışını sürdüreceğini dile getiriyor.
‘Türk dış politikası gözden geçirilmeli'
Gazi Üniversitesi Siyaset Bilimi öğretim üyesi Hüseyin Yayman ise Suriye’den sonra Irak’ta yaşananların Türkiye’ye dönük bir saldırı olduğunu düşünüyor. Yayman, Türkiye’nin bölgesel güç olmasının hazmedilemediğinden yakınırken “Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışanların yeni numaralarının ortaya çıkması yakındır” diyor. Ancak Türk dış politikasının gözden geçirilmesinin, üzerinde yeniden düşünülmesinin de şart olduğunu söyleyen Yayman, Türkiye’nin IŞİD ile ilişkisinin bu bağlamda değerlendirilmesini istiyor.
Irak’ın bölünmesinin önümüzdeki süreçte kaçınılmaz olduğunu belirten Yayman, Türkiye’nin bu süreçte nasıl davranacağına ilişkin kararını da gecikmeksizin vermesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu kararın kısa sürede verileceğine inandığını anlatan Yayman, “Suriye ve Irak konusunda yapılan hatalar da zaman kaybetmeksizin düzeltilecektir. Zaman çok hızlı ilerliyor ancak şimdi hatalardan çok yapıcı aksiyonlar üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Böylece, daha çok zarar verici hata yapılmasından da kurtulunacaktır” diyor.