24 Mayıs 2013 23:39
Av.Nazım Tural
Avrupa sistemine katılımını, 1949’da Avrupa Konseyi ile başlatan, bu kuruluşun asli amacı olan; insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti alanlarındaki gelişimini sürekli erteleyen ülkemiz, futbol alanında şiddetle ve ırkçılıkla mücadelede de Avrupa’yı izlemekte gecikmekte.
Bazı siyasiler ve futbol adamları tarafından raddedilse de; Futbol’da ırkçılık tartışmalarının yoğunlaştığı günümüzde, futbolda ırkçılğa karşı başlatılacak geniş kapsamlı ve uzun süreli kampanyaların getireceği faydalar değerlendirilmeyi hak etmekte.
Örtülü de olsa ırkçılığın yıllar içinde örüldüğü bir kültürün geliştiği ülkemizde, nefret söyleminin günlük yaşamın olağan dili olarak kabul edildiği bir yapıda, siyasetin çatışma söylemi üzerine kurulduğu, farklılıkların küfür dili ile anılmasının doğal karşılandığı ülkemizde futbolda yaşananlar şaşırtıcı olmamalıdır.
Eğitimli, eğitimsiz geniş bir toplum kesiminin sıkça kullandığı ırkçı söylemlerin kamuya yansıdığı ülkemizde, ortalama futbol seyircisinin zihinsel yapılanmasının ırkçılığı, ırkçı söylemleri çok kolay benimsemesi de doğal sayılmalıdır. Diğer yandan, ırkçılığın, bir kısım görsel ve sosyal medyanın sürekli yinelediği nefret söylemi ile kendini yenilediği de gözlenmektedir.
Futbolun; ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve nefret söyleminin en rahat ve en ağır biçimde ifade edilen alanlar olması, ırkçı söylemlerin rakip tarafların rekabet dili gibi kullanılması gibi nedenlere, son dönemde yaşanan olaylar, özellikle genç fanatiklerin militanlaşmasında etkili olabildiğini de göstermekte.
Tarihinde ırkçı kökenli çeşitli acılar yaşamış ülkemizde, tüm farklılıkların benimsendiği ve barışçı bir dilin hakim olmasının istendiği toplum düzenine geçiş çabalarının sürdüğü günümüzde, futbolda ırkçılığa karşı başlatılacak kampanyalar ayrıca önem kazanmakta.
Futbol sahalarındaki kitlelerin ülkenin ortalama kesimini yansıttığı, tutum olarak benzerlik gösterdiği kabul edildiğinde, futbol, ülkemizde ırkçılıkla mücadele başlatılması için en uygun alanı oluşturmakta. Futbol stadyumları ırkçı söylemlerin, nefret söyleminin, çeşitli biçimlerde ifade edildiği alanlar olmakla birlikte, bu konuda yürütülecek kampanyalarda, günümüz iletişim teknolojisi sayesinde, milyarlara ulaşma kolaylığı sağlayan alanlar da olmaktadır.
Futbol da ırkçılığı önlemek üzere yürütülecek uzun süreli kampanyaların, niteliği gereği, ülkemizin yaygın hastalığı; ırkçılık kökenli, yabancı düşmanlığı ve nefret söylemine karşı. barışçı bir dil, söylem geliştirilmesine önemli katkı yapacağı kabul edilmelidir. Özellikle kendini ulusalcı, milliyetçi olarak tanımlayan kişilerin söyleminde ve medyada nefret söyleminin hemen her gün görüldüğü, ancak kendilerini hiç bir zaman ırkçı olarak görmeyen bu kesimlerin kendilerini sorgulamaya başlayabileceği de varsayılabilir.
Bu kampanyalarla birlikte başlatılacak çalışmalarla, uzun vadede barışçı bir toplum kurmaya yönelik ırkçılıkla mücadele stratejisi geliştirilmesi de ele alınabilecektir. Bu konuda akademik çalışmalar yanında; futbolda ırkçılıkla mücadelenin öncelikle spor-futbol eğitimi verilen okullar ve eğitim kuruluşları programlarında nasıl yer alacağı, eğitim materyali gibi konular ele alınabilecektir.
Futbol’da ırkçılıkla mücadede deneyim kazanmış ülkelerin deneyimlerinden yararlanılması sivil toplum kuruluşlarının bu alanda çalışmaya teşvik edilmesi, bu çalışmaların sürekliliğinin sağlanması için büyük önem taşımaktadır.
İngiltere’nin bu konuda en kapsamlı çalışma yapan ülke olduğu görülmekte. Parlamento’da bu amaçla bir komisyon kurulması, bu komisyon aracılığı ile futbol ve ırkçılık konusunda hazırlanan rapor bu konuda önemli bir kaynak oluşturmakta. 1993 yılında, ırkçılığı futboldan atalım anlamında gelen ‘Let’s Kick Racism out of Football’ kampanyası, iki yıl sonra ırkçılığa kırmız kart gösterelim ‘Show Racism the Red Card’ ve futbol birleştirir, ırkçılık böler ‘Futbol Unites, Racisim Divides’ kampanyaları günümüzde ağırlıklı olarak futbolda ırkçılıkla mücadele ederken, genelde toplumda ırkçılığın giderilmesi konusunda etkin araçlar olarak önemli işlev yerine getirmekteler. (http://www.parliament.uk/business/committees/committees-a-z/commons-selectparliament-2010/racism-in-football)
Futbolun son on yıllardaki gelişimi dikkate alındığında, önemli bir yapısal değişim yaşandığı; bölgesel-küresel düzeyde yapılabilen maç yayınları, sponsorluk ilişkileri, kulüplerin şirketleşmeleri, reklam ve tanıtım gelirleri ile çok zenginleşen bir sektör olduğu görülmekte. Dahası, futbolun sadece sahalarda, dar alanda kalmadığı, siyasal ve ekonomik boyutları ile her zaman önemli olduğu bilinmekte.
Futbolu’un dünyamızdaki yeri, sosyal ve siyasal alana yansıyan boyutları konusunda özet bilgi için, Cemal Tunçdemir’in 21 Mayıs günlü T24’deki yazısına bakılabilir.
Futbolda ırkçılıkla mücadelede ülkemizin de üyesi olduğu futbolun Avrupa ve Dünya örgütlerinde; UEFA ve FIFA’da özellikle son yıllarda yapılan çalışmalara baktığımızda, ülke olarak, kurumsal uyum sağlama yanında, bu alanda daha aktif olma gibi bir yükümlülüğümüz de olduğu görülür.
FIFA ve UEFA’nın bu konuyu sosyal sorumluluk faaliyetleri kapsamında ele aldığı, ırkçılıkla mücadele için özel birimler, çalışma grupları oluşturduğu görülmekte. Her iki kuruluşun da, resmi sitelerine bakılacak olursa, belli programlar kapsamında, bu alanda çaşitli kampanya ve projeler uyguladıkları görülmekte.
Başlatılacak kampanyalar, UEFA ve FIFA’nın futbolda ırkçılıkla daha kararlı, daha ağır yaptırımlarla mücadele için hazırlıkları başlattığı bugünlerde, Türkiye’nin bu kuruluşlarla aynı politika ve eylem birliği içinde olduğunu ortaya koyacaktır.
Ayrıca, bu konudaki kampanyaların, uluslar arası alandaki boyutları dikkate alındığında; konunun yalnızca, UEFA, FIFA gibi futbol örgütleri ile sınırlı olmadığı, insan hakları gelişimi ile ilgili, BM İnsan Hakları Ofisi, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği gibi kurumların ilgi alanına girdiği de düşünülmelidir. Avrupa Komisyonu’nun her yıl yayımladığı ilerleme raporlarında, nefret söyleminin altını çizerek, ıırkçılık kaynaklı insan hakları ihlalaleri nedeniyle ülkemizin eleştirildiği hatırlanmalıdır.
Ayrıca, Avrupa Konseyi, Avrupa Biriği, AGİT gibi kurumların bu kampanyalara destek verebilecekleri dikkate alınmalıdır. Özellikle, Avrupa Birliği’nin ırkçılıkla mücadeleye özel bir önem vediği düşünüldüğünde, geliştirilecek çeşitli projelere AB fonlarından da destek sağlabilecektir. Bu kurumlar tarafndan bu nedenle Türkiye’ye yönelik mesajların politik önemi de küçümsenmemelidir.
Diğer yandan böyle bir kampanya, 2020 Olimpiyatlarına aday olan ülkemiz için önemli bir ciddiyet göstergesi olacaktır. Irkçılık karşıtlığını vurgulayan, olimpik değerleri öne çıkaran bir kampanya bu konuda ülkemizin şansını artırmada katkı yapacağı kabul edilmelidir.
Kampanya yürütecek kuruluşlar; Futbol Federasyonu, Kulüpler bbirliği, futbol klüpleri, futbol medya kuruluşları, Futbol’a sponsorluk yapan bankalar, taraftar dernekleri düşünüldüğünde, geniş kapsamlı kampanyalar için kolaylıkla, finansman sağlanabilecektir. Futbolda ırkçılıkla mücadelede, ırkçılık karşıtı kampanya aktörleri arasında, spor yayıncıları ve spor yazarlarının önemli katlı verebilecekleri dikkate alındığında milyonlara ulaşma abartma sayılmamalıdır.
Bu kurumların belli bir eş güdüm içinde oluşturacakları fonlarla desteklenmesi halinde; Avrupa’nın en büyük kampanyasını uygulama iddiası ile dahi proje başlatılabilir. Başlatılacak yoğun kampanyalar, futbolun kitlelere ulaşım gücü dikkate alındığında, en geniş kapsamlı kampanya olarak, barışçı bir dil oluşturmada çok önemli bir sosyal araç oluşturabilecektir.
“Sporda Irkçılık” İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından, 2013 yılının ana konusu olarak belirlenmiş bulunmakta. 21 Mart 013’te “Ayrımcılığın Kaldırılması Uluslararası Günü” nedeniyle BM’in Cenevre’de İnsan Hakları Ofisinde, yapılan toplantının başlığı “Sporda Irkçılık” olarak belirlenmişti. Toplantıya, Avrupa’da futbolda ırkçılık karşıtı faaliyet gösteren kuruluşlar yanında, bu alanda çabaları ile öne çıkan futbol dünyasının insanları katıldı. (http://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/IDERD/Pages/EliminationRacialDiscrimination.aspx)
Olimpiyat ruhuna atıf yapılarak, “insancıl düşünce, tolerans, fair play and dayanışma” gibi kavramların vurgulandığı toplantıda BM Genel Sekreteri’nin mesajında, spor ile insan haklarının ortak değer ve amaçlarını vurgulaması, Olimpik Şart’ın “ayrımcılık yasağı ve eşitlik” gibi insan haklarına atıf yapılması dikkat çekti.
BM İnsan Hakları Yüksek komiseri Navi Pillav tarafından yapılan açılış konuşmasında, sporun takım ruhu, öz denetim gibi değerler üzerine kurulu, çok kültürlü, kapsayıcı niteliği vurgulandı. Futbol maçlarındaki ırkçı davranışları dile getirerek, böyle önyargıların 21.yüzyılda yerinin olmadığını, sporun da uluslararası insan hakları çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini, ırkçılığın bu hakların ihlali olduğunu, günümüzde her tür ayrımcılığı yasakladığının altını çizdi.
Avrupa’da futbolda yaşanan ırkçılık olaylarından örnek veren Pillav, futbol otoritelerini, kurumsal sponsor kuruluşları sorumluluk yüklenmeye, ırkçılıkla kararlı biçimde mücadele etmeye, bu alanda etkin önlemleri alacak kurumlar oluşturmaya çağırdı.
Son dönememlerde Avrupa sshalarında özellikle İtalya’da yaşanan ırkçı saldırılar olayları, FIFA’yı bu konuda daha kararlı çalışmaya sevketmiş bulunmakta. FIFA Başkanı Sepp Blatter, yaptığı açıklamalarda, konunun önemine dikkat çekerek, FIFA olarak, Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Görev Gücü kurulduğunu, bu kurulun ırkçılıkla mücadele konusuna odaklanacağını, yürütülecek çeşitli eğitim faaliyetleri yanında, bu konnuda caydırıcı olabileceğini düşündükleri daha ağır yaptırımların gündeme geleceğini bildirdi.
Futbol’da uzman kişilerin oluşturduğu görev gücü , ilk toplantısını 6 Mayıs'ta Zürih’te yaptı. FIFA Başkan Yardımcısı Jeffrey Webb’in başkanlığında yapılan ilk toplantıda, ırkçılıkla mücadelede, bir örnek uygulanması amaçlanan yaptırımlar konusuna öncelik vererek, Mayıs sonunda yapılacak FIFA Kongresine sunulacak öneriler hazırladı.
Öncelikle, statlarda ırkçı-ayrımcı eylemleri belirlemede hakemlere kolaylık sağlanması amacıyla bir görevlinin bulunması, iki kademe olarak derecelendirilen yaptırımlar yanında, üye federasyonların ve kulüplerin ırkçı eylemler karşısında uygulayacakları yaptırımlar için eylem planları yapmalarının istenmesi gibi öneriler belirlenmiş bulunmakta. Uygulanacak yaptrımların eylemin ağırılığına bağlı olarak; ihtar, para cezası, seyircisiz oynama, puan düşürme, ligden düşürme gibi yaptırımlar olması beklenmekte.
UEFA’nın futbolda ırkçılıkla mücadeleye özel bir önem verdiği, uygulanan yaptırımları bu günlerde yeniden gözdden geçirmeye başladığı, ağırlaştırma mesajları verdiği görülmekte. Ayrıca, ırkçılığın önlenmesi amacıyla futbol izleyenlerin bu yönde eğitimini amaçlayan çeşitli kampayaları destekleme yanından, bu alanda çalışan örgütlerle işbirliği yaptığı, bu kuruluşlara önemli miktarda fon aktardığı görülmekte.
UEFA Başkanı bu konudaki açıklamasında; UEFA olarak, Avrupa’da futbol sahalarında ırkçılığı sona erdirmek için daha kararlı olacaklarını, daha sert kurallar getireceklerini, 24 Mayıs’ta Londra’da yapılacak UEFA Yürütme Kurulu toplantısına bu konuda standard yaptırımlar uygulanmasını öngören kurallar önereceklerini açıkladı. Önerilecek yaptırımların Büyük ölçüde FIFA ile benzerlik gösterdiği görülmekte.
Avrupa’da ırkçılıkla mücadele konusuna kısaca da olsa bakarken, futbolun kurumsal örgütleri yanında, bir tür sivil toplum örgütü olarak çalışan FARE, kısaltması ile tanınan, ırkçılık karşıtı futbol ağına değinmekte yarar var. FARE, 1999’da Viyana’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele amacıyla kurulmuş bir ağ. FARE, aktif tutumu ile UEFA, FIFA’nın yürüttüğü ırkçılık karşıtı kampanyalarda partner kuruluş olarak yer almakta, bir çok proje FARE tatafından yürütülmekte.
Futbol’da ırkçılıkla mücadelenin günümüzde yalnıza ülkemiz için önemli olmadığı, tüm dünya ve özellikle, dahil olduğumuz Avrupa’da da önemli sorun oluşturduğu, bu alandaki ilgili kurumlar FIFA ve UEFA’nın tam da bugünlerde yeni önlemler arayışı içinde olduğu görülmekte. Bu konuda yapılan tüm kampanyaların futbolu hedef alsa da, genelde tüm topluma hitap ettiği, yabancı, düşmanlığı, nefret söylemi gibi ırkçı kökenli söylemlerin yerine barışçı bir dil ve tutum geliştirmeye hizmet ettiği anlaşılmakta.
Birleşmiş Milletler, FIFA ve UEFA’nın günemine aldığı bu konuda, 2020 Olimpiyetlarına aday ülkemizin kapsamlı kampanyalar başlatması, çok zor olamayan bir eşgüdüm konusu olarak karşımız çıkmakta. Futbol federsyonu ve Kulüpler birliği gibi futbolun önde gelen kurumlarının öncülüğünde başlatılacak eşgüdüm toplantıları ile gerekli örgütlenme, kampanya projeleri geliştirme ve finansman konuları kısa zamanda çözülebilecektir.
Böylelikle, ülkemiz futbolunun önde gelen kurumları sadece furtbol dünyası için değil, özellikle, içinden geçtiğimiz dönem dikkate alındığında, ülkemiz için çok önemli bir sosyal sorumluluk işlevi yerine getirmiş olacaklardır.
© Tüm hakları saklıdır.