Gündem

İranlı muhalifi kim öldürdü?

11 yıl önce Rusya ve İran’da iki gün arayla işlenen üç cinayetin ipuçları, Öcalan ile olan ilişkilerinde aranıyor.

11 Nisan 2009 03:00

Yaklaşık 11 yıl önce Rusya ve İran’da iki gün arayla işlenen üç cinayetin ipuçları, var olduğu ileri sürülen Ergenekon örgütünde aranıyor. Delil ise halen tutuklu bulunan eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek’in evinde bulunduğu iddia edilen bir mektup…

Yasemin Çongar: İki esrarengiz suikast, bir derin şüphe

20 Kasım 1998’de Rusya Parlamentosu (Duma) üyesi ve ‘Demokratik Rusya’ adlı partinin lideri Galina Vasilyevna Starovoitova, St. Petersburg’daki apartmanının girişinde silahlı şahıslarca öldürüldü. Starovoitovna’nın yardımcısı Ruslan Linkov da saldırıda yaralandı.

İki gün sonra, 22 Kasım 1998’de ise İran Millet Partisi lideri ve eski çalışma bakanı Daryuş Foruhar ve kendisi de siyasette aktif olan eşi Pervane Foruhar’ın Tahran’daki evine giren saldırganlar, çifti bıçaklayarak öldürdüler.

Bu üç suikastı, kendi ülkelerinin gizli servisleri tarafından gerçekleştirdiği olasılığı üzerinde duruldu. Ama Özbek’in evinde bulunduğu ileri sürülen mektuba göre, iki suikastın da hedefindeki isimlerin o yıllarda Abdullah Öcalan ile ilişkileri bulunuyordu.

Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar’ın konuştuğu İranlı muhalif Daryuş Foruhar’ın kızı, “Annemle babamı ortak çalışan gizli servisler öldürtmüş olabilir” diyor. Almanya’da yaşayan Parastu Foruhar (46), anne ve babasının Öcalan’a destek bildirisi yayımladıktan iki gün sonra katledildiğini anlatıyor.

Parastu Foruhar, röportajda şunları söylüyor:

‘Sorumluların İran rejiminin unsurları olduğunu düşünüyordum’

Türkiye’de devletin içine de sızmış bir suç örgütünün yargılandığı davada sanık konumdaki bir eski sendikacının evinde bazı belgeler bulundu. Bunlar arasında, babanız Daryuş Foruhar’ın öldürülmesinden bu suç örgütünün sorumlu olduğunu düşündüren bir mektup var. Babanızla birlikte annenizin de katledildiği bu korkunç olayın anısını canlandırdığım için özür dilerim ama bu iddiayla ilgili görüşünüz nedir?

Annemle babamın katliyle ilgili gerçeklere ulaşmama yardımcı olacak her şey benim için çok önemli. Onun için beni aramanıza çok memnun oldum, çok teşekkür ederim. Annemle babamın öldürüldüğü dönemde, İran’da başka muhalifler de öldürüldü ve ben bugüne kadar hep bu cinayetlerin sorumlusunun İran rejiminin unsurları olduğunu düşündüm. Bu mektupta annemle babamın neden öldürüldüğü söyleniyor mu?

‘Babam, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmemesini istiyordu’

Babanızın ve bir Rus siyasetçinin iki gün arayla, bu örgütün yönlendirmesi ya da katılımıyla öldürüldüğünü belirten ifadeler var. Babanız gibi Rus siyasetçi Galina Starovoitova’nın da PKK lideri Abdullah Öcalan’la ilişkileri nedeniyle öldürüldükleri yazılmış. Öcalan’ın Şam’dan ayrılıp kalacak ülke aradığı dönemde babanızla görüştüğü ve bunun dinlemeye takıldığı bilgisi veriliyor. Böyle bir temastan haberdar mıydınız?

Evet, bu konuyu çok iyi biliyorum. Babam, İran’da muhalefetin bir üyesi olarak Öcalan’la sık sık görüşüyordu. İnançları doğrultusunda davranıyordu ve bu nedenle de Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmemesini istiyordu.

Babanızın Öcalan’a ilgisinin özel bir nedeni var mıydı?

İslam Devrimi’nden sonra İran’ın Kürdistan bölgesinde silahlı direniş başladı. Babam bu savaşı durdurmak için devreye girdi. Kürt liderlerle görüşmeye başladı. Babam her zaman Kürtlere kültürel özerklik verilmesini savunmuş bir siyasetçiydi. Bunu, İran, Irak ve Türkiye için istiyordu. İran’daki Kürtler babama hayranlık duyarlar ve güvenirlerdi. Bir sorunları olduğunda babama başvururlardı. Öcalan’la temasa geçmesi de bu ilişkilerin bir sonucuydu.

Öcalan, İtalya’dayken babanız onunla somut bir dayanışma girişiminde bulundu mu?

Annemle babam öldürülmelerinden iki gün önce, İran’da o günün koşullarında yasadışı olan bir bildiri yayınladılar. Rejime muhalif Millet Partisi adına, Öcalan’ın Türkiye’ye geri gönderilmesine karşı çıktılar ve böyle bir kararın uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundular. Aynı görüşleri içeren ve “Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etmeyin” çağrısı yapan bir mektubu da İtalya makamlarına hitaben kaleme aldılar. Bu mektubu İtalya’nın Tahran’daki Büyükelçiliği’ne teslim edeceklerdi ama bunu başarıp başaramadıkları konusunda emin değilim. Çünkü hemen ardından öldürüldüler. Ama annemle babamın sadece Öcalan’la dayanışma gösterdikleri için öldürtülmesi bana çok tuhaf geliyor.

‘Gerçekler ortaya çıkmadı’

Mektupta kesin ifadelerle yer alan iddianın doğru olup olmadığından bağımsız olarak kesin olan şu ki, iki gün arayla biri St. Petersburg, diğeri Tahran’da meydana gelmiş iki ayrı suikastı üstlenmekte beis görmeyen bir oluşum var ve iki kurban da o sırada Öcalan’la irtibat kuran, yardım etmek isteyen siyasetçiler...

Bu mektup önemli olabilir. Çünkü annemle babamın öldürülmesi olayı hiçbir zaman açığa kavuşmadı, gerçek ortaya çıkmadı. Ben hep İslam Cumhuriyeti’nin bu cinayetleri işlettiğine inandım ama tabii, bazen birbirinden farklı gizli servislerin çıkarları ortaklaşabiliyor, birlikte hareket edebiliyorlar. Ben cinayetlerin annemle babamın ‘rejim muhalifi’ olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum ama bu, bir çıkar ortaklaşmasının kurbanı olmadıkları anlamına gelmez.

On bir yıldır adaletin yerini bulması için uğraşıyorsunuz. Bu süre zarfında hiç bu mektuptaki gibi bir iddiayı işittiniz mi?

Cinayetlerin Öcalan’la ilişki yüzünden işlenmiş olabileceğini daha önce de duydum.

Ne zaman duydunuz?

Cinayetlerden hemen sonra bu ihtimali ortaya atanlar oldu. O zaman Hatemi yönetimi sayesinde biraz daha serbest olan İran basınında da sanırım bu yazıldı. Ama üstüne gidilmedi. Gündeme gelen birçok senaryodan biri olarak kabul ettim ben de. Tam zamanını söylemek gerekirse, ‘Öcalan faktörü’ iddiasını, İran İstihbarat Bakanlığı’nın bazı mensuplarının cinayete karışmış olabileceğinin açıklanmasından hemen önce işitmiş olmalıyım.

Sizin bir makalenizden öğrendiğime göre, bu açıklama 5 Ocak 1999’da yapılmış. Cinayetlerden sonraki bir buçuk ay zarfında duydunuz demek ki...

Evet. Öyle olmalı. Tabii, bir süre sonra da Hamaney bir açıklama yapıp yabancı ülkelerin gizli servislerinin bu cinayetleri işlettiğini söyledi. Ben bu açıklamaya itibar etmedim. Suçu başkasının üzerine atmaya çalıştığına inandım. Zaten Hamaney, Türkiye’yi hiçbir zaman suçlamadı; ABD ve İsrail’in gizli servislerini kastediyordu.

Anne babanızın öldürülmesine ilişkin dava askerî mahkemede görüldü ve mahkûmiyet kararı çıktı. Ama siz adaletin yerini bulmadığını söylüyorsunuz. Ne istiyorsunuz? Ne yapacaksınız?

Davanın yeniden açılmasını istiyorum. Zanlılardan birinin hapiste intihar ettiğini söylediler, ifadeleri kaybettiler, gerçeği karanlıkta bıraktılar. Yeniden yargılama talep ediyorum ve bu konuda uluslararası bir soruşturma başlatılması için de uğraşıyorum. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’na da bunun için başvurdum ama maalesef şu ana kadar sonuç alamadım.