Dünya

İran'la nükleer kriz aşılamıyor

Batı dünyasınca ‘ultra-muhafazakar’ olarak nitelendirilen Cumhurbaşkanı Ahmedinejad önderliğindeki nükleer çalışmalarından taviz vermeyen İran, sürekli BM yaptırı

06 Haziran 2008 03:00

Batı dünyasınca ‘ultra-muhafazakar’ olarak nitelendirilen Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad önderliğindeki nükleer çalışmalarından taviz vermeyen İran, sürekli olarak Birleşmiş Milletler yaptırımlarına maruz kalıyor.

ABD’nin, Ortadoğu bölgesinde kendi çıkarlarına ve İsrail’e karşı en büyük tehdit olarak gördüğü İran’a yönelik üçüncü dalga yaptırımlar da 3 Mart 2008 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandı.

URANYUM ZENGİNLEŞTİRMEDE ‘BOMBA’ TEHDİDİ

BM Güvenlik Konseyi, İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarına son vermesini istiyor. Çünkü teknik olarak, nükleer enerji tesislerine yakıt sağlamakta başvurulan uranyum zenginleştirme sürecinde, nükleer silah üretimi için gerekli malzemeler de geliştirilebiliyor.

Başta ABD olmak üzere Batı dünyası, İran’ın uranyum zenginleştirme sürecinde gizlice nükleer silah üretimi için yol aldığını öne sürüyor. Tahran yönetimi ise, uranyum zenginleştirme işlemini, sadece sivil amaçlarla, yani nükleer santrallere yakıt sağlama niyetiyle yaptığını söylüyor.

‘NÜKLEER SİLAH NİYETİMİZ YOK’

Halihazırda İran’ın da imzacıları arasında bulunduğu Nükleer Silahsızlanma Antlaşması (NPT), üye ülkelerin sivil amaçlı nükleer zenginleştirme işlemi yapmasına imkan tanıyor. İran da, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) denetimindeki antlaşma uyarınca kendilerine tanınan yasal hakkı kullandıklarını ve nükleer bomba geliştirme gibi bir niyetleri olmadığını belirtiyor.

Ancak İran, daha önceki bir uranyum zenginleştirme programını 18 yıl boyunca dünyadan sakladığı için, BM Güvenlik Konseyi şimdi her şeyin şeffaf olmasını ve İran’ın art niyetli olmadığına kanaat getirilene kadar, Tahran yönetiminden, zenginleştirme işlemini durdurmasını istiyor. İran’ın daha önceki zenginleştirme programını dünyadan gizlediği, UAEA tarafından 2003 yılında ortaya çıkarılmıştı. Bu kriz, mevcut gerginliğin de temelini oluşturuyor.

'KABADAYILIK YAPTIRMAYIZ'

Ülkesinin uluslararası baskılar karşısında yılmayacağını ve uranyum zenginleştirme projelerine devam edeceğini her fırsatta dile getiren Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise, “İran, kimsenin kendisine kabadayılık yapmasına, istilaya ve haklarının ihlal edilmesine izin vermeyecektir” diyor.

Mevcut krizin Batı dünyası ile İran arasında askeri boyuta tırmanması da ihtimaller arasında gösterilirken, ABD sık sık, “İran’ın nükleer silah edinmesine izin vermeyeceğiz” şeklinde sert açıklamalar yapıyor. Askeri seçenek masada olsa da, ABD Başkanı George W. Bush, krizin diplomatik yollardan aşılmasına öncelik tanıyacaklarını belirtiyor.

İSRAİL'İN BEYAN ZORUNLULUĞU YOK

İran’ın yanı başındaki “ezeli düşmanı” İsrail’in, NPT’ye üye olmadığı için nükleer çalışmalarını ve nükleer silahlarını UAEA'ya beyan etmek zorunda olmaması, İran’ın daha da ısrarlı bir şekilde nükleer vurgu yapmasına neden oluyor.

1981’de Irak’taki bir reaktörü bombalayan İsrail’in İran’a yönelik bir saldırıda bulunabileceği de yine basında arada sırada boy gösteren haberler arasında yer alıyor.

ABD İSTİHBARATINDAN 'ŞOK' RAPOR

Bu arada 2007 yılı sonunda, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA), Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA) de aralarında bulunduğu 16 Amerikan istihbarat teşkilatı tarafından açıklanan İran raporu, Başkan Bush’un İran’la ilgili tüm iddialarını yerle bir etmekte kalmadı, İran’a askeri operasyon ihtimalini de zora soktu.

Amerikan istihbarat teşkilatları tarafından Irak Savaşı öncesinde hazırlanan raporlarda, "Saddam’ın kitle imha silahları var” sonucuna ulaşmış ve tüm dünyaya da bu senaryo kabul ettirilmişti. Aynı istihbarat teşkilatları 2005 yılında hazırladıkları İran raporunda da, “İran yönetimi nükleer silah programını tüm hızıyla sürdürüyor. Hedef atom bombasına sahip olmak” ifadelerini kullanıyordu.

YALANLAMA GİBİ...

Ancak bu 16 istihbarat teşkilatı tarafından Aralık 2007’de yayımlanan rapor, Amerikan yönetimi için adeta bir soğuk duş etkisi yarattı. “Ulusal İstihbarat Tahminleri” başlığıyla yayımlanan dokuz sayfalık metin, İran’ın nükleer silah peşinde koştuğunu iddia eden ABD Başkanı George Bush’a bir ‘yalanlama’ niteliğindeydi.

'İRAN 2003'TE PROGRAMINI DURDURDU'

Metinde şu ifadeler yer aldı:

* İran, nükleer silah programını uluslararası baskılar sonucunda 2003 yılının sonbaharında durdurdu.

* İki yıl önceki düşüncemiz, İran’ın nükleer silah yapmaya kararlı olduğu yönündeydi. Ancak durumun farklı olduğu görülüyor. Silah yapma konusunda eskisi gibi kararlı değil.

* İran isterse 2010-2015 yılları arasında nükleer silah yapma kapasitesine sahip olabilir. Ancak kısa vadede bir tehlike yok.

İSRAİL UMURSAMADI

ABD’yi İran’a yönelik askeri operasyona ikna etmeye çalıştığı öne sürülen İsrailli yetkililer, raporla birlikte adeta şoke oldu. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, raporun sonuçlarının aksine, İran’ın askeri nükleer programına devam ettiğini savundu.

İsrail Başbakanı Ehud Olmert de, “İran’ın nükleer silaha sahip olmasının engellenmesi gerektiğini” söyledi. Olmert, “İran’ın konvansiyonel olmayan silahlara ulaşmasını engellemek için Amerikalı dostlarımızla çabalarımızı sürdürmemiz gerekmektedir” dedi.

İRAN OLUMLU KARŞILADI

İran ise, ABD istihbaratının raporunu olumlu karşıladıklarını açıkladı. Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, “Barışçıl amaçlı nükleer faaliyetlerimiz hakkında geçmişte şüpheleri olanların düşüncelerini gerçekçi bir şekilde düzeltmelerini ve sonunda gerçeği görmelerini olumlu karşılıyoruz” dedi. Mutteki, ülkesinin nükleer faaliyetlerinin dünya için giderek daha “şeffaflaştığını” da savundu.