Alagöz, bu tutumu “İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Suriye ziyareti sonrası Sam’dan yapılan açıklamalar Türkiye’nin memnun olacağı bir içerikte olmadı. Dolayısıyla İran’ın Suriye üzerinde kurduğu baskı oldukça nettir” sözleriyle açıklıyor.
BBC Türkçe’ye konuyla ilgili konuşan üst düzey bir Türk güvenlik yetkilisi, “Türkiye ile Suriye arasında yaşanan sorunların devam etmesi, ABD ve YPG gibi aslında İran’a da alan sağlıyor. Ülkede kazandığı alanı kaybetmek istemeyen İran aslında uluslararası basını görüşmelerle ilgili olumsuz haberlerle besliyor. ‘Esad’ın Erdoğan ile görüşmek istemediği’ haberi gibi…” yorumunu yapıyor.
Aslında Ankara, normalleşme sürecine destek vermeyen ABD’yi ikna için de bu argümanı kullanıyor. Türk yetkililer, İran’ın Suriye’deki etkisinin, Suriye-Türkiye normalleşmesiyle birlikte kısıtlanacağını Amerikalı mevkidaşlarına iletiyor.
İran, iç savaşın başından bu yana hem milisleriyle hem de finansal olarak Suriye yönetiminin yanında oldu. Bu nedenle Şam’ın bu ilişkiyi kısıtlaması şu aşamada mümkün gözükmüyor.
Rusya ile rekabet İran’ı nasıl etkiliyor?
İran, savaş boyunca Suriye’ye sağladığı ucuz petrolden bir süre önce vazgeçti. Batı’nın uyguladığı yaptırımlar ve ciddi ekonomik sıkıntılar, İran’ı artık Şam yönetiminden daha fazla ödeme istemeye itmişti.
Ancak Rusya’nın arabuluculuğunda başlayan görüşmeler, İran’da, Şam’ın Türkiye ile ticaret kanalları açarak bir alternatif bulabileceği yönünde kaygılandırdı. Bu da Tahran’ı Şam’a yeniden uygun fiyatlı petrol ihraç etmeye itti.
Peki Tahran’ı asıl kaygılandıran şey, iç savaş sırasında Suriye’deki etki ve gücünü iyiden iyiye artıran Rusya’nın arabulucu olması mı?
İki ülke Şam’a destek konusunda ciddi bir işbirliği içinde olsa da, bir yandan da aralarında bir rekabet vardı.
İran uzmanı akademisyen Bilgehan Alagöz, bu rekabetin ortaya çıkardığı bazı sorunları “2018 tarihli Hazar Denizi’nin Statüsü Anlaşması’nı Rusya’nın baskısına rağmen İran’ın ulusal meclisinde bir türlü onaylamaması, Rusya’nın arabuluculuğunda İsrail-Suriye gizli görüşmelerinin başlaması ve Şubat 2022’de Viyana’da devam eden İran nükleer müzakerelerinde Rusya’nın bir nevi süreci bloke etmesi” diyerek özetliyor.
Ancak Alagöz ABD'nin baskısıyla karşı karşıya olmanın iki ülkeyi yakınlaştırdığını söylüyor:
“Ne var ki 2018’den beri ABD’nin yoğun bir baskısı ile karşı karşıya olan İran’ın Avrupa tarafından da bu baskıyı hissetmeye başlaması, onu her şeye rağmen Rusya’ya yakınlaştırıyor. İran için Ukrayna krizi Rusya ile çeşitli askeri unsurlar konusunda işbirliği yapmak suretiyle Avrupa üzerinde baskı kurmak için bir fırsat haline geldi. Dolayısıyla her ne kadar İran ve Rusya, Suriye’de her konuda anlaşamasa da, Tahran için Rusya ile ilişkiler stratejik bir öneme sahip. En azından mevcut yönetim boyunca bundan bir geriye adım olması beklenmemeli.”
Normalleşme İran’ı nasıl etkiler?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Türkiye ziyaretinde “Ankara ve Şam arasındaki herhangi bir pozitif gelişmeyi bu ülkelerin ve bizim ülkelerimizden yararına olduğunu düşünüyoruz. İran’ın bu iki ülkeyle yakın ilişkisini göz önünde bulundurarak bizler de bu amaca bir an önce ulaşmak için elimizden geleni yapacağız” dedi.
Peki savaşın başından bu yana Suriye’de ekonomik anlamda can suyu olmuş ve yeniden inşa sürecinde de söz sahibi olmak isteyen; aynı zamanda İsrail sınırı başta olmak üzere Suriye topraklarında milisleriyle varlığını güçlendirmiş olan İran; benzer hedefleri olan Türkiye’nin de devreye girmesine gerçekten nasıl yaklaşıyor?
Aademisyen Bilgehan Alagöz, “İran’ın Suriye ile çok boyutlu ilişkileri var. Dolayısıyla bu ilişkinin Türkiye-Suriye normalleşmesi olursa köklü bir değişiklik göstermesini beklemek gerçekçi olmaz" diyor ve ekliyor:
“Öte yandan İran için gerek Rusya gerek Türkiye ile ilişkiler de şu dönemde oldukça kritik. Nükleer anlaşmanın bir türlü canlandırılamaması, ABD’nin baskılarına Avrupa ülkelerinden gelen sert politikaların da eklenmesi İran’ı pek çok konuda çaresiz bıraktığı gibi, Rusya ve Türkiye ile dengeli ilişkiler kurmaya sevk ediyor.”
Alagöz ayrıca, YPG konusunun İran için de kritik olduğunu ve ABD’ye karşı Tahran’ın da bu konuda işbirliğine açık olduğunu söylüyor:
“Bölgede İsrail ve ABD etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Özellikle ABD’nin YPG’yi sistematik bir şekilde silahlandırmaya devam etmesi, İran açısından da bir risk oluşturuyor. Dolayısıyla bu konuda Türkiye ile daha işbirlikçi bir tavır takınma ihtimali artıyor.
“Kısacası, Ankara-Şam ilişkilerdeki bir normalleşme İran’ın bölge politikalarını belirleyen tek unsur olmayacaktır. İran Suriye’ye güvenlik, siyasi ve ekonomik nüfuz perspektifinden bakmaya devam edecektir.”