Potsdam/Viyana, 2016: 300'den fazla polis, Almanya’nın yedi eyaletinde onlarca eve operasyon düzenledi ve çok sayıda şüpheliyi gözaltına aldı. Alman makamları, haberi “Organize insan kaçaklığına indirilmiş büyük bir darbe” ifadeleriyle kamuoyuna duyurdu.
Bavyera, 2016: Polis, sürücüsü kaçmış bir minibüste istiflenmiş 20 Afgan kaçak göçmen buldu. Budapeşte’den Almanya’ya gelebilmek için herbirinin kaçakçılara 5 bin Euro verdiği belirlendi.
Budapeşte, 2016: Macar ve Alman polisinin ortak operasyonu sonucu, insan kaçaklığı şebekesesi üyeliği şüphesiyle Suriye ve Macar uyruklu iki kişi gözaltına alındı. Genişletilen soruşturmanın ardından yine aynı şüpheyle çok sayıda minibüs ve kamyonet sürücüsü yakalanıp Almanya’ya getirildi.
Bunlar, Alman polisinin insan tacirlerine karşı düzenliği çok sayıda operasyondan sadece üçü. Ayrıca Fransa, Belçika, İtalya ve İsveç ile yapılan işbirliği sonucu yine kaçakçılık şebekesi üyesi çok sayıda kişi gözaltına alındı. Avusturya ile 815, Çek Cumhuriyeti ile 360 kilometre sınırı olan Almanya’nın Bavyera eyaleti, özellikle Balkanlar ve İtalya kaynaklı yasadışı göçün odak noktasını oluşturuyor. Bu nedenle 2015 sonbaharında burada başlayan sınır kontrollerinin 2017 sonuna kadar uzatılması kararlaştırıldı.
"İnsan kaçakçılarına gün doğdu"
2015 yılında Balkan rotası üzerinden Almanya’ya ciddi bir mülteci akını oldu. Almanya’nın uyguladığı tecrit politikasının, insan kaçakçılarının ekmeğine yağ sürdüğünü savunan BM Danışmanı Andreas Schloenhardt, “Sınırlar açıkken sığınmacılar rahatça ülke sınırlarını geçebiliyordu. Sınır kontrolleri başlayınca insan kaçakçılarına gün doğdu ve göçmenler yasadışı yollardan gelmeye başladı” diyor.
Ancak rakamlara bakıldığında tecrit politikası işe yaramışa benziyor. Emniyet yetkililerine göre, 2016 yılında sınırları kaçak olarak geçmeye çalışanların sayısında ciddi bir gerileme kaydedildi. Gerilemedeki en önemli faktörlerden biri de Türkiye imzalanan ve nisan ayında yürürlüğe giren Geri Kabul Antlaşması. Buna göre Türkiye, Yunanistan’dan sığınma hakkı elde edemeyen göçmenleri geri almaya başladı. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, bu durumdan duyduğu memnuniyeti “Böylece insan tacirlerinin işini bozduk” sözleriye dile getiriyor.
Ayrıca Macaristan, Slovenya, Hırvatistan ve Sırbistan’ın ardından Makedonya da sınır kontrollerine başladı.Federal Alman İçişleri Bakanlığı ise kaçakçılık şebekelerine verecek parası olanların çoğunun yine de Almanya’ya bir şekilde girmeyi başardığını varsayıyor. Kesin rakam vermekten kaçınan yetkililer, bu sayının “günlük birkaç yüz” ile sınırlı kaldığını söylemekle yetiniyor.
4 bin 700’den fazla ölü ve kayıp
Balkan güzergâhını kısmen kontrol altına almayı başaran AB, Kuzey Afrika’dan deniz yoluyla gelen göçmenlere karşı henüz somut önlemler geliştirebilmiş değil. 2016 yılında, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışınların sayısında bir önceki yıla oranla bariz bir azalma kaydedilmesine rağmen, hayatını kayben ya da kaybolan mültecilerin sayısı rekor bir artışla 4700’ü aştı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 2016’yı “Akdeniz’de en ölümcül yıl” olarak nitelendiriyor.
Akdeniz üzerinden İtalya’ya 174 bin, Yunanistan’a da 172 bin kaçak göçmen ulaştı. Almanya her ay, bu ülkelerden 500’er mülteciyi kabul edeceğini taahhüt etti. Yükün diğer AB üyeleri arasında paylaştırılmasına ise çoğu ülke karşı çıkıyor.
Çözüm önerileri
Federal Alman İçişleri Bakanlığı yetkililerinden Helmut Teichmann, Akdeniz'deki trajediye son vermek için AB'nin Kuzey Afrika'da "kabul merkezleri” kurmayı düşündüğünü belirtiyor. Tecihmann, böylece göçmenlerin hem insan kaçaklarının ağına düşmekten kurtarılacağını, hem de canlarını tehlikeye atmalarının önleneceğini belirtiyor.
Göç araştırmacısı Serhat Karakayalı ise mültecilerin küçük ve güvensiz teknelerde ölümle burun buruna gelmesinin önlenebilmesi için bir tür “mülteci vapuru” uygulamasının devreye sokulmasını öneriyor. Karakayalı, aksi takdirde insan tacirleriyle doğrudan mücadele etmenin mümkün olmadığını söylüyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ise korunmaya muhtaç olan kalabalık insan grupları için "yasal ve güvenli yollar” oluşturulmasını istiyor. Mültecilerle ilgili faaliyetler yürüten Pro Asyl adlı Alman STK yetkilileri ise kaçakçılarla askerî yöntemlerle mücade edildiğini, ancak yasal geçişler kapalı olduğu sürece bu yöntem de boşa çıkacağını savunuyor.
Suriyeli mülteci Alaa Houd ise şu tespiti yapıyor: "Avrupa ülkeleri, insan tacirlerine karşı bir şey yapsın ya da yapmasın, farketmez. Zor durumda olan insanlar, ülkelerinden kaçmanın bir yolunu mutlaka bulacaktır. Ben eğer hâlâ ülkemde olsaydım, kaçmak için her yolu denerdim. Çünkü Şam çoktan öldü.”
© Deutsche Welle Türkçe
Andrea Grunau