Dünya

İngiltere'nin yeni başbakanı Theresa May

İki kadın adaydan biri olan Andrea Leadsom, çekilme kararı aldı

11 Temmuz 2016 18:33

İngiltere'de iki kadın adayın yarıştığı başbakanlık koltuğu için Andrea Leadsom'ın çekileceğini açıklamasının ardından, İçişleri Bakanı Theresa May'in ülkenin yeni başbakanı olacağı kesinleşti. May, İngiltere tarihinin ikinci kadın başbakanı olacak. İngiltere'nin ilk ve son kadın başbakanı, 1979-1990 yılları arasında görev yapan "Demir Leydi" lakaplı Margaret Thatcher idi.

Enerjiden Sorumlu Devlet Bakanı Leadsom, bugün başkent Londra'da yaptığı açıklamada, liderlik yarışından çekildiğini söyleyerek, May'in ülkenin AB'den çıkışını sağlayacak ideal lider olduğunu dile getirdi. Leadsom, May'e başarılar diledi.

İngiliz basını, Leadsom'ın çekilmesiyle iktidardaki Muhafazakar Parti’nin liderliği için tek aday kalan Theresa May'in eylülden önce başbakanlık koltuğuna oturacağını belirtiyor. Yarışta tek adayın kalmasıyla Muhafazakâr Parti üyeleri arasında yapılması planlanan oylamanın gerçekleşmesi de öngörülmüyor.

Leadsom'ın hafta sonu Sunday Times gazetesine verdiği demeçte rakibi May'in anneolmamasının kendisini başbakanlık için daha uygun kıldığını söylemesi tepkiye neden olmuştu. Leadsom, May'den özür dilemiş, May ise rakibinin özrünü kabul ettiğini söylemişti.

Birleşik Krallık'ta 23 Haziran'da yapılan referandumda halkın yüzde 52'sinin Avrupa Birliği'nden çıkılması yönünde oy kullanmasının ardından, 2010 yılından bu yana başbakanlık yapan ve ülkesinin AB içinde kalması için kampanya yürüten Muhafazakâr Parti lideri David Cameron görevinden ayrılacağını açıklamıştı. Bunun ardından Muhafazakâr Parti liderliği ve başbakanlık için yarış başlamıştı.

Geçmişte kadın ve eşitliklerden sorumlu devlet bakanlığı görevini de üstlenen May, referandumdan önce AB'de kalınması için kampanya yürütüyordu. Leadsom ise AB'den ayrılma yanlısıydı.

 

"AB'ye arka kapıdan tekrar üye
olmaya çalışmayacağız"

 

Bu arada, Theresa May, bugün İngiltere'nin Birmingham şehrinde düzenlediği basın toplantısında, Birleşik Krallık'ın güçlü bir lidere ihtiyacı olduğunu belirterek "Ülkeyi ekonomik ve siyasi belirsizlikten çıkaracak ve AB'den ayrılırken en iyi anlaşmayı sağlayacak güçlü bir lidere ihtiyaç var" dedi.

Referandum sonucunun ardından ülkeyi ve partiyi birleştirmenin önemini vurgulayan May, "Referandum, AB'den ayrılık kararının yanı sıra, ciddi değişiklik kararı anlamına da geliyor. Brexit, Brexit demektir. AB'de kalma yönünde ya da ikinci bir referandum için herhangi bir girişim olmayacaktır. Birliğe arka kapısından tekrar üye olma girişimimiz olmayacak. Ülke, AB'den ayrılma kararı vermiştir. Bunun olmasını sağlayacağım" diye konuştu.

 

Thatcher'a benzetiliyor

 

İktidardaki Muhafazakâr Parti'nin liderini, dolayısıyla ülkenin yeni başbakanını belirlemek için son yapılan oylamada, İçişleri Bakanı Theresa May, 329 milletvekilinden 199'unun desteğini almıştı.

Referandumdan önceki kampanya sürecinde ülkesinin AB'de kalmasına destek veren 59 yaşındaki İçişleri Bakanı May, başbakanlık için favori aday olarak görülüyordu. Muhafazakâr Parti'nin tecrübeli siyasetçileri arasında yer alan May, Margaret Thatcher'ın ülkenin tek kadın başbakanı unvanını da elinden alacak.

Disiplini ve sert mizacı dolayısıyla Thatcher'a benzetilen May'le ilgili İngiliz basını "yeni Demir Leydi" değerlendirmesinde bulunuyor. Bir papazın kızı olan May, Oxford Üniversitesi mezunu. 2010'dan bu yana İçişleri Bakanlığı yapan ve en uzun süre bu görevde bulunan siyasetçiler arasında yer alan May, 1997'de milletvekili seçildi.

1977-1983 yıllarında İngiltere Merkez Bankasında çalışan May, siyasete 1986'da Merton Belediyesinde, belediye meclis üyeliğiyle başladı. 1992'de yapılan genel seçim ile 1994'te yapılan ara seçimde milletvekili seçilemeyen May, 1997'deki genel seçimle Muhafazakâr Parti'nin Maidenhead milletvekili olarak İngiliz Parlamentosuna girdi.

 

6 yıldır İçişleri Bakanı

 

1999'da ana muhalefette bulunan Muhafazakâr Parti'nin gölge kabinesinde EğitimBakanlığı yapan May, 2002'de ise Muhafazakar Parti'nin ilk kadın başkanı seçildi. Son 6 yıldır yürüttüğü İçişleri Bakanlığı görevi süresince, özellikle göç konusuyla ilgili katı kararlar alan May, hükümetin yıllık göçün 100 binin altına indirilmesi hedefine ulaşamamakla da eleştirilmişti.

May, referandum öncesinde ülkesinin AB'de kalmasından yana tavır alsa da kampanya sürecinde bu yöndeki görüşünü çok fazla dillendirmeyerek arka planda durdu.

May, referandumun ardından yaptığı açıklamada, AB'den çıkış müzakerelerini başlatacak Lizbon Antlaşması'nın 50’nci maddesinin bu yıl sonundan önce yürürlüğe sokulmaması gerektiğini de kaydetmişti.