T24 - İngiltere'de yaklaşık 70 yıldır kurulan ilk koalisyon hükümeti, göreve başladı. Koalisyon, Muhafakazkâr Parti ve Liberal Demokrtalar arasında gerçekleşirken, Muhafazakâr Parti ve Başkan ve Başbakan David Cameron son iki yüz yıldır İngiltere'yi yöneten en genç başbakan olarak tarihe geçerken, 13 yıl aradan sonra İngiltere'nin başında bir Muhafazâkar Başbakan yer alıyor.
Seçimden ilk sırada çıkan Muhafazakâr Parti ile üçüncü sıradaki Liberal Demokratların kurduğu koalisyon hükümeti, bugün (12 Mayıs 2010) ilerleyen saatlerde ilk toplantısını düzenleyecek.
Bu toplantının konusu Afganistan ve Pakistan'daki durum ve İngiltere'ye yönelit terör tehdidinin gözden geçirilmesi olarak belirlendi.
Ülkenin yeni Başbakanı olan Muhafazakar Parti lideri David Cameron, koalisyonun İngiltere'nin ihtiyaçlarına cevap verecek, güçlü, istikrarlı ve dürüst bir hükümet olacağını söyledi.
BBC Türkçe'nin haberine göre Cameron koalisyon için önceliğin ulusal çıkarlar olacağını vurguladı.
Ülkesini bütçe açığı, siyasi reformlar gibi acil ve ağır sorunların beklediğini belirten Başbakan Cameron, Liberal Demokrat Parti'nin lideri Nick Clegg'le siyasi farklılıklarını bir kenara bırakacaklarını ifade etti.
Yeni hükümetin Başbakan Yardımcısı olan Liberal Demokratların lideri Nick Clegg de oluşturulan koalisyonun "yeni bir tür" hükümet olduğunu belirtti.
Bu koalisyon üyelerinin geçmiş hükümet deneyimleri açısından en "deneyimsiz" yönetimi oluşturuyor.
Liberal Demokratlara beş sandalye
İngiltere'de 1945 yılından bu yana kurulan ilk koalisyon hükümetinin bakanlar kurulunda Clegg'in yanı sıra dört Liberal Demokrat milletvekili daha bulunacak.
Bu iki partinin bir arada çalışmak açısından ilk deneyimi olacak.
Partinin önde gelenlerinden David Laws ve Vince Cable ekonomi ile bağlantılı, Hazine ve İş Dünyası gibi bakanlıklarda yer alacak.
Ayrıca toplam 20 kadar üye, bakan yardımcılığı gibi portföylerle hükümetin kilit görevlerini üstlenecek.
Bu 57 milletvekilliği olan Liberal Demokratların, 306 sandalyeli Muhafazakârlar yanında önemli oranda temsil edileceğini gösteriyor.
Clegg ile birlikte öğle saatlerinde bir basın toplantısı düzenleyen Cameron, "tarihi ve çok sevindirici" bir gün yaşandığını söyledi.
Koalisyon ortakları, ittifaklarının "amaç birliği" doğrultusunda oluştuğunu ve beş yıllık görev süresini tamamlayacağını belirtti.
Karşılıklı tavizler
Her iki parti de ortaklık için seçim manifestolarından taviz vermek durumunda kaldı.
Muhafazakâr Parti, Liberal Demokratların parlamentonun beş yıllık sabit dönem için seçilmesi, seçim sisteminde reform ve gelir vergisi ödenmeye başlayan limitin yukarı çekilmesi gibi taleplerine "evet" dedi.
Liberal Demokratlar da Muhafazakârların Avrupa Birliği dışından gelen göçmenlerin sayısında sınırlamaya gidilmesi ve Avrupa Birliği'ne herhangi bir yetki devrinin gündeme gelmesi halinde bunun referanduma tabi olması gibi taleplerini kabul etti.
Ayrıca Muhafazakârlar bu mali yıl içinde 6 milyar dolar kesinti yapılması ve Trident nükleer denizaltı sisteminin yenilenmesi planlarını da kabul ettirdi.
Koalisyon hükümeti, elli gün içinde yeni bütçesini hazırlayacağını duyurdu.
Her iki taraf da Heathrow Havalimanı'na üçüncü bir pist yapılmayacağında uzlaşırken, Muhafazakâr Parti'ye yakın kaynaklar, önceki hükümetin kimlik kartı çıkartma, ulusal kimlik veri tabanı oluşturma gibi planlarıınn rafa kaldırılmasının beklendiğini söylüyor.
Hükümetin kurulmasını yabancı liderlerden ilk kutlayan ABD Başkanı Barack Obama olurken, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Avustralya Başbakanı Kevin Rudd, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Çin Başbakanı Wen Jiabao da Cameron'ı arayarak tebrik etti.
13 yıl aradan sonra 'Muhafazakâr' başbakan
43 yaşındaki David Cameron, son iki yüzyıllık süre içinde İngiltere'yi yöneten en genç başbakan.
Hızla yükselen bir siyasi kariyere sahip olan Cameron, 2005 yılında Muhafazakârların başına geçtiğinde, partisi seçimlerde İşçi Partisi tarafıdan üç kez yenilgiye uğratılmıştı.
Cameron bu ortamda, Muhafazakârları genç ve yeni bir isimle şanslarını denemeye ikna etti.
Sonuçta partinin logosu dahil, tüm imajı değiştirildi.
Büyük dedelerinden üçü milletvekili olan David Cameron, varlıklı bir aileden geliyor.
Cameron'un başbakanlığa yükselişi, eski Başbakan Gordon Brown'un dün (11 Mayıs 2010) akşam istifasını Başbakanlık konutu önünde habercilere açıklamasının ardından Kraliçe'ye sunmasını izliyor.
Hareketli saatler
Brown, başbakanlıkla birlikte partisinin liderliğinden de istifa etmişti.
Gordon Brown liderliğindeki İşçi Partisi dün Liberal Demokratlarla hükümet ortağı olabilmek için son bir hamle yapmış ancak bu girişim başarılı olamamıştı.
Bunun üzerine Kraliçe II. Elizabeth yeni hükümeti kurma görevini geçen hafta yapılan seçimlerde en fazla oyu alan Muhafazakâr Parti'nin lideri David Cameron'a verdi.
Brown, Tony Blair'le birlikte İşçi Partisi'ne üç kez üst üste seçim kazandırmıştı.
Blair'in başbakanlığı altında 10 yıl Maliye Bakanlığı görevini yürüten Brown'un dönemi boyunca İngiltere sürekli bir ekonomik büyüme yaşadı.
Üç yıl önce, başbakanlığı Tony Blair'den devralan Brown'un siyasi profili, Maliye Bakanı olduğu dönemdeki gibi yükselen bir çizgi izlemedi.
Brown'un istifası, 6 Mayıs günü yapılan genel seçimlerden hiçbir partinin çoğunluk hükümeti kuracak sandalye sayısına ulaşamaması ardından yapılan koalisyon pazarlıklarının ardından geldi.
İşçi Partisi kaynakları, parti liderliğinde Brown'un halefinin Temmuz ayı sonunda seçilebileceğini belirtiyor.
Yeni lider seçilene kadar partinin liderliğini Harriet Harman yürütecek.
Brown konuşmasında, başbakanlığı, "baba ve eş olmanın ardından hayatının ikinci önemli görevi" diye tanımladı.
Portre: David Cameron
Tam adıyla David William Donald Cameron, Muhafazakâr Parti'nin liderliğine beş yıl önce sürpriz bir çıkışla seçildi.
Hiç bakanlık yapmamış, hatta o sırada parlamentoya gireli daha bir kaç yıl olmuştu.
Muhafazakar Parti ise son üç genel seçimden hezimetle çıkmış, üç lider değiştirmişti.
Cameron bu ortamda, Muhafazakârları genç ve yeni bir isimle şanslarını denemeye ikna etti.
Sonuçta partinin logosu dahil, tüm imajı yeniden yaratıldı. Muhafazakârların düsturu "değişim" haline geldi.
Bahçeyle uğraşıp yemek yapmayı sevdiğini söyleyen Cameron da soğuk ve mesafeli parti lideri kalıbını kırmaya yöneldi.
'Kaymak Tabaka'
Ama konu imaj olunca, Cameron'ın sürdüğü yaşam da işin içindeydi.
Büyük dedelerinden 3'ü milletvekili olan David Cameron, varlıklı bir aileden geliyor.
Ailesinde gelenek olduğu üzere, bakanların, liderlerin, prenslerin okulu Eton Koleji'ne gitti.
Oxford Üniversitesi mezunu; eşi Samantha bir baronetin kızı...
Bu "ayrıcalıklı" yaşam, muhafazakârların sıyrılmak istediği "kaymak tabaka partisi" yaftası açısından bir dezavantaj olarak görülüyordu.
43 yaşındaki siyasetçi, bu nedenle "halktan biriyim" mesajına odaklandı.
Dostları da Cameron'ın toz pembe bir yaşam sürdüğü fikrine tepki gösteriyor.
Cameron ve eşinin doğuştan engelli ve epilepsi hastası oğlu Ivan, bir yıl kadar önce öldü...
Muhafazakar lidere göre bu; iş ve siyasetin yaşamdaki yerini sorgulamasına yol açtı.
İki çocukları daha olan çift, şimdi yeniden bebek bekliyor.
Danışmanlık, milletvekilliği, liderlik
Tüm kariyerini Muhafazakar Parti bünyesinde, siyaset koridorlarında geçiren, eğitimden maliyeye pek çok alanda görev alan David Cameron, ilk kez, aniden bir sandalyenin boşalması ile 2001'de milletvekili oldu.
Muhafazakar Parti lideri sıfatıyla, partide getirdiği yenilikler kimi gözlemcilerce Tony Blair'in 1990'larda İşçi Partisi'nde yarattığı vizyon değişimi ile karşılaştırılıyor.
Cameron partisini iklim değişiminden eşcinsel haklarına belli konularda geleneksel çizgisinin dışına çekti.
Partinin kadınlardan ve etnik kesimlerden daha fazla aday göstermesini sağladı.
Avrupa'ya yetki aktaracak yasalarda referandum istemesine rağmen, Avrupa'ya yüklenmekten göreli olarak uzaklaştı, ulusal sağlık sistemi NHS'i benimseyen bir tavır izledi.
Suça karışan gençlere sevgi ve şefkat gösterilmesi gerektiği sözleri, "kapşonlu gençleri kucaklayalım" sloganıyla hicvedildi...
Siyaseti sarsan milletvekili ödenekleri skandalında, bu meseleye karışanlara saflarında yer olmadığı mesajıyla temiz siyasete vurgu yaptı.
Seçim kampanyasını ise 'İngiltere'nin yönetimine katılma daveti' adı altında, küçülen bir devlet ve toplumun pek çok alanda daha çok vatandaş girişimi yürütmesine yönelik bir plana dayandırdı.
1997'de iktidarı İşçi Partisi'ne kaptıran Muhafazakârlar, Cameron'un liderliği sırasında yükselişe geçti.
Hatta geçen yılın başında bir ara İşçi Partisi'nin 20 puan kadar önünde gidiyorlardı. Ancak bu ivme korunamadı.
Ekonomik krizin Başbakan Gordon Brown'a göreli bir toparlanma fırsatı sunması ile, seçim öncesindeki son haftalarda fark 3-5 puana dek geriledi.
Anketlerde yüzde 30-35 aralığında seyreden oy oranı, ilk sıraya yerleşmeleri beklentisi yaratsa da aslında bu Muhafazakarların zafer kazandıkları geçmiş seçimlere göre ulaştığı en düşük oran.
Muhafazakârlar yine de 6 Mayıs genel seçiminde iktidar olmaya 13 yıldır ilk kez bu kadar yaklaştı.
Cameron'un özellikle seçim kampanyasında doğrudan ABD Başkanı Barack Obama'nın taktiklerine başvurduğu dikkat çekti. Sürekli "değişim ve umut" temalarına vurgu yapıldı.
Sonuç ne olursa olsun, David Cameron Muhafazakârları daha genç ve geniş bir kesime açarak 2000'li yıllara taşıyan lider olarak anılacak.