Gündem

İmamoğlu: Bizden önceki yönetimin imzası bulunan Kanal İstanbul İşbirliği Protokolü'nden çekiliyoruz

23 Aralık 2019 10:07

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Kanal İstanbul projesine yönelik ÇED raporunun onaylanmasına ilişkin yaptığı açıklamada, "Bizden önceki yönetimin imzası bulunan Kanal İstanbul İşbirliği Protokolü'nden çekiliyoruz. Protokolden çekildiğimizi iki bakanlığı da yazılı olarak bildirdik. Ben dua etmeye devam edeceğim. Bu projeyi savunanlara Allah akıl fikir versin" dedi. 

İmamoğlu, göreve geldiği 23 Haziran'dan bu yana geçen altı aylık çalışma dönemiyle ilgili bir toplantı düzenledi. 

"Mansur Yavaş hakkında soruşturma yürütülmesini kınıyorum"

İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada eski CHP milletvekili Sinan Aygün'ün Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında rüşvet iddiasında bulunmasına ilişkin olarak düşüncelerini de paylaştı. İmamoğlu, "CHP'li belediye başkanlarımıza yönelik bir saldırı söz konusu. Bu saldırı ne yazık ki Ankara'da bir gelenek haline gelmiş. Bu baskıyla birlikte politikaların engellenmesine yönelik bir gelenek ortaya konmuş. Kaygıyla izlediğimiz bir süreç" diye konuştu. 

İmamoğlu, "Mansur Yavaş'a karşı sürdürülen iftira ve soruşturma sürecini buradan kınıyorum. Bu kampanyaların sonuçsuz kalacağına olan inancım tamdır. Mansur Yavaş'ın her zaman yanında olduğumuzu ve kendisini desteklediğimizi buradan ifade ederim" dedi.

İmamoğlu ayrıca Urla Belediye Başkanı'nın tutuklanarak yerine kayyım atanmasını da protesto ettiğini ifade etti.

"Suriyeli sığınmacılar sorunun büyüdüğünü" dile getiren İmamoğlu, "İstanbul'un önemli bir sorunu. Her geçen gün büyüyen ve dramatikleşen bir sorun. Her zaman uyardığımız ancak dikkate alınmayan bu sorun bugünkü haline gelmiştir. Seçimlerin hemen ardından çalışmalara başladık. Sahada çalışma yürüten kuruluşlarla ilk toplantıyı gerçekleştirdik. 17 Ekim'de 22 ilçe belediyesi ve fon sağlayıcı uluslararası kuruluşlarla konferans yaptık. Görüş ve öneriler aldık. 11 Aralık'ta eylem planı çalıştayı tamamladık. Bunların sonunda İBB tarihinde ilk kez eylem planı çalışmalarına başladık" görüşünü savundu. 

İmamoğlu, ilk altı ayın bilançosunu açıkladı

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran seçimlerinin üzerinden tam 6 ay geçtikten sonra kameraların karşısına geçti. Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde, “İBB 6 Aylık Çalışma Dönemi Basın Toplantısı” adıyla gerçekleştirilen etkinlikte, İBB üst yönetimi, daire başkanları ve iştiraklerin genel müdürleri de İmamoğlu’na tam kadro eşlik etti. İBB yöneticileri, İmamoğlu konuşma yaptığı kürsünün arkasına kurulan, platformda oturdu.

Konuşmasına, dün, Sarıkamış harekatının 105’nci yıl dönümü olduğunu hatırlatarak başlayan İmamoğlu, “O gün vatan için hayatını kaybeden, şehit olan on binlerce vatandaşımızı, insanımızı, geçmişimizi, atamızı; rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum. Bugün de aynı zamanda, Cumhuriyet’imizin üzücü olaylarından birinin daha yıl dönümü. O da Menemen’de, ne yazık ki, Cumhuriyet’imize karşı, yeni ve cağdaş sürece karşı ayaklanma düzenlenerek şehit edilen Kubilay Asteğmen’in ölümünün yıl dönümü. Kubilay Asteğmen’i de minnetle, rahmetle anıyorum. Cumhuriyet’imizin ilkeleri doğrultusunda, yıllar boyu mücadele vereceğimiz, asla bu yoldan sapmayacağımızı duyurmak istiyorum” dedi.

“CHP’li belediye başkanlarına saldırı gelenek haline geldi"

CHP’li belediye başkanlarına yönelik bir saldırının söz konusu olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Bu saldırı, ne yazık ki Ankara’da gelenek haline gelmiş. Açıkçası; çok acıyla, üzüntüyle, kaygıyla izlediğimiz bir süreç. Milyonlarca Ankaralı’nın oy verip seçtiği, güvenini ortaya koyduğu Mansur Yavaş’a karşı sürdürülen iftira ve soruşturma sürecini buradan kınıyorum. Bu kampanyaların mutlak sonuçsuz kalacağına da inancım tamdır. Ankara’da yürüttüğü hizmet politikalarıyla, tasarruf politikalarıyla, yine çok başarılı uygulamaları ve görev anlayışıyla Mansur Yavaş’ın her zaman yanında olduğumuzu, buradan bütün gücümüzle kendisini desteklediğimizi ifade edelim. Özellikle CHP’li belediyelere yapılan bu müdahaleler, sanki güncel ve sıradan bir vakaymış gibi dile getiriliyor. Bu düşündürücü. Belediyesine müfettiş gelmemiş, hakkında inceleme başlatılmamış, hatta ‘Seçimi kazandın’ diye geçmişe dönük de incelemesi ve müfettiş taraması sıklıkla ve baskı üstüne baskı yapılmasını da kınıyorum. Yine Urla’da, seçilmiş bir belediye başkanımıza yapılan tutuklama sürecini de kaygıyla izlediğimi belirmek istiyorum. Hele hele yerine kayyım atanmasını da protesto ediyorum. İnsanların eğer terörle ilişkisi var ise ve terörle ilgili bir süreç denetimine tabiyse, bu ne tesadüftür ki hep seçimden sonra oluyor. Seçimden önce bunların hiçbirisi ortaya çıkmıyor” diye konuştu.

“Tek amacımız 16 milyona hesap vermek"

Toplantının tek amacının, “16 milyona hesap vermek” olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Biz, bu ülkede her hangi bir makama seçimle gelmiş olan her siyasetçinin, kamu adına karar alan, iş yapan ve bütçe kullanan her bir yöneticinin hesap vermesinin bir mecburiyet olduğuna inanıyoruz. Biz, demokrasi ve demokratik değerlerin bu ülkede yeniden yeşermesi için, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin olmadan olmaz değerler olduğuna inanıyoruz. Bizce şeffaflık ve hesap verebilirlik her şeyin başıdır. Bir ülkede kamu adına iş yapanlar hesap vermeye yanaşmıyorsa, o ülkede işler yanlış gidiyordur. Şeffaflık ve hesap verebilirlik yoksa, çürüme başlamış demektir” dedi.

İmamoğlu, slaytlar eşliğinde yaptığı sunumuna, yönetimi devraldıkları günden bu yana finansal alanda yaptıklarını özetleyerek başladı. İşe, vadesi geçmiş yaklaşık olarak 6 milyar liralık bir borcu teslim alarak başladıklarının bilgisini paylaşan İmamoğlu, şunları söyledi:

“İşbaşı yaptıktan bir hafta sonra, personelimizin maaşlarını ödeyecek paramız yoktu kasamızda. Bizden önceki yönetimin yaptığı bütçeye göre, yıl sonuna kadar 7,9 milyar liralık da bir büyük bütçe açığı devraldık. Yani 6 milyar liralık vadesi geçmiş borç ve artı, sene sonuna kadar da 8 milyar liralık da bütçe açığı. Yani işbaşı yaptığımız 26 Haziran’da, İBB’de toplamda 14 milyarlık bir kara delik devraldık. İlk altı ayımızda öncelikle işte bu 14 milyar liralık açığı yönettik. Üstelik İBB’nin ve bağlı şirketlerinin gelirlerinde de ekonomik kriz yüzünden ciddi bir gerileme yaşanmışken. Üstelik, bize ödenmesi gereken 1 milyar liranın üstünde Maliye Bakanlığı payı, bize ödenmek yerine Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde, bizden önceki yönetime kullandırılmış ve kasa bize teslim edilmiş olmasına karşın, biz, bu büyük krizi, bu devasa finansal açığı yönettik. Yönetmekle de kalmadık, 6 ayın sonunda vadesi geçmiş borçlarda neredeyse artış da olmadı.”

"Oturma dönemi bitti"

Şehrin emin ellerde olduğunu ve kentte oturma döneminin bittiğini vurgulayan İmamoğlu, “Oturanlar da gitti. Biraz sonra sıralayacağım bir sürü iş yaptığımız halde, eski yönetimden devraldığımız yüz milyonlarca liralık borçları ödediğimiz halde, toplam borçlarımız artmadı” dedi. Öncelikli olarak tasarruf yaptıklarını vurgulayan İmamoğlu, bu şekilde israf düzenine son verdiklerinin altını çizdi. İmamoğlu, “Vermeye de devam ediyoruz. İhale şartnamelerindeki rekabeti engelleyici hükümleri değiştirerek, rekabeti arttırdık. Böylelikle fiyatların düşmesini sağladık. Altı ayın sonunda, 7,9 milyar liralık bütçe açığını 4,7 milyar TL’ye indirdik. Bizden önceki yönetimin planladığı belediye bütçesinden israfı önleyip 3,2 milyar lira tasarruf sağladık. 3,2 milyarlık tasarruf ne demek? Bin 300 tane kreşin inşaatına yetecek finansman demek” dedi. Bu denli tasarrufa rağmen önemli hiçbir yatırımı durdurmadıklarını belirten İmamoğlu, “Durmuş pek çok yatırımı yeniden başlattık. Piyasaya bizimle birlikte bir güven geldi. Çünkü herkes biliyor ki, İBB’de artık profesyonel kadrolar var ve bu kadrolar işi biliyor. Finans yönetimini hakkaniyetli ve profesyonelce yapıyor” diye konuştu.

“İştiraklerin vergi borçlarını ödedik"

İBB iştiraklerine ayrı bir paragraf açan İmamoğlu, bu alanda da başarılı adımlar attıklarını kaydetti. İştirakler için 23,5 milyar liralık toplam bütçe öngörüldüğünü aktaran İmamoğlu, “Ama yıl sonu itibariyle, iştiraklerimizi toplamda 20,5 milyar lira ile kapatıyoruz. Yaklaşık yüzde 15 daralma oldu. 27 iştirak şirketimizin çoğu zarardaydı. İş başına geldiğimizde iştiraklerin büyük bölümü hareket edemez vaziyetteydi. Pek çoğu kendi belediyesinin ihalesine giremeyecek haldeydi. Pek çok iştirak şirketinin devlete olan vergi borcu ödenmemişti. İSTAÇ; yani çöp transfer ve bertaraf şirketimiz, çöp ihalesine giremiyordu… İSPER; yani personel şirketimiz, personel ihalesine giremiyordu. Keza İstgüven, Spor İstanbul, İSFALT şirketlerimiz, belediyenin işini yapmak üzere belediye bünyesinde kurulmuş bu şirketler, vergi borçları yüzünden belediye ihalelerine giremiyorlardı” ifadelerini kullandı. “Peki niçin bunlar belediye ihalelerine giremiyorlardı? Onların yerine kimlerin hangi şirketleri ihaleye giriyorlardı” sorularını yönelten İmamoğlu, “Biz, bu şirketlerimizin devlete olan vergi borçlarının büyük bölümünü ödedik. Geri kalan tutarın büyük bölümünü yeniden yapılandırdık ve ödemeye devam ediyoruz. İştiraklerimizin ihalelere girmesi sonucu, başkalarının şirketlerine 400 milyon liraya ihale edilen işleri, 200 milyon liraya belediye iştiraki şirketlerimiz yapar hale geldi. İlk altı ayda iştiraklerdeki bu fotoğrafı tersine çevirdik. Bu da çok büyük başarı. Hizmette devamlılığı sağladık. İGDAŞ hariç, iştiraklerimizde yaklaşık 500 milyonluk fark yarattık ve kara geçirdik. İGDAŞ ile birlikte 900 milyon lira gibi bir kar ile bu yılı kapatıyoruz” bilgilerini verdi.

“Ulaşıma ve metroya odaklandık"

Halkın parasını korumanın temel prensiplerinin belli olduğunu belirten İmamoğlu, bunları şöyle sıraladı:

“İsrafa asla izin verme. Maksimum tasarrufu sağla. Gereksiz, beyhude ve öncelikli olmayan işlere kaynak harcama. Eğitim, sağlık, ulaşım, çevre, afet işleri ve kent yoksulluğu ile mücadele alanları başta olmak üzere eldeki kaynakları 16 milyonun öncelikli ihtiyaçları için kullan. Başta 39 İlçe belediyesi olmak üzere; şehrin yatırımlarını, demokratik katılımla ve ortak akılla yönet.”

İmamoğlu, finansal özetin ardından verdikleri hizmetleri ve başlattıkları yeni projeleri anlattı. Ulaşım alanında hızlı bir işbaşı yaptıklarını vurgulayan İmamoğlu, “İşbaşına gelir gelmez, bir yandan tasarruf tedbirleri uygularken bir yandan da yeni finansman arayışlarına başladık. Biliyorsunuz üst üste Fransa, Danimarka, Almanya ve İngiltere ziyaretleri yaptık. 2 yıldan uzun bir süredir tamamıyla durmuş olan metro yatırımları için kaynak bulduk ve 3 önemli hatta inşaatları yeniden başlattık. Bu aziz kentin yıllardır çözülemeyen en büyük sorunu olan, ulaşıma ve metroya odaklandık. Ve kaynağımızın olmadığı, kamu bankalarının kaynak vermeye yanaşmadığı ilk 6 ayımızda sonuç aldık” dedi.

İmamoğlu, finansman yetersizliği nedeniyle yapım faaliyetleri Aralık 2017’de durdurulan 3 metro hattındaki çalışamalara; (Ümraniye – Ataşehir – Göztepe), (Çekmeköy – Sancaktepe – Sultanbeyli), (Kaynarca – Pendik – Tuzla) sağladıkları 371 milyon Euro finans desteği ile yeniden başladıklarını belirtti. Bu 3 proje tamamlandığında İstanbul’un 36.9 kilometre yeni metro hattına kavuşacağını kaydeden İmamoğlu, kentte yaşayan vatandaşlara iki de müjde verdi. İmamoğlu, finansal çalışmaların tamamlanması durumunda, yapım çalışmaları devam eden iki önemli hattan Mahmutbey – Mecidiyeköy Metro Hattı’nın 2020 yılı ilk yarısında, Eminönü – Alibeyköy Tramvay Hattı’nın ise 2020 yılının ikinci yarısında hizmete açılacaklarını ifade etti.

“24 saat kesintisiz ulaşım başlattık"

İstanbul'da 30 Ağustos'tan itibaren hafta sonu ve resmi tatil günlerinde 24 saatlik kesintisiz ulaşım tarifesine başladıklarını hatırlatan İmamoğlu, 6 metro hattında da hafta sonu gece işletme uygulamasına geçtiklerini kaydetti. ilk 4 ayda gece seferlerinden 900 bin yolcunun yararlandığını belirten İmamoğlu, Adalar hattında 24 saat kesintisiz seferler başlattıklarını sözlerine ekledi. İmamoğlu, 2 bin yeni İstanbulKart kurumsal dolum noktasını hizmete açtıklarını; açık, katlı ve yol üstü İSPARK otoparklarının tamamında İstanbulKart ve kredi kartları ile ödeme hizmetini başlattıklarına da sunumunda yer verdi. İstanbul için “adil, yeşil ve yaratıcı” bir vizyon tarif ettiklerini söyleyen İmamoğlu, “6 aylık icraatımızda hem 16 milyon İstanbullunun iradesinin izlerini hem de bizim vizyonumuzun ve yönetim felsefemizin izlerini birlikte görebilirsiniz. Ulaşım, eğitim, çevre ve kent yoksulluğu ile mücadele, 6 aylık icraat döneminde bizim yatırım önceliklerimizin başında oldu” dedi.

“İstanbul, meydanlarını konuşacak"

Geçmişte, “İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi”nin kurulduğunu, ancak süreç içinde işlevsiz bırakıldığını hatırlatan İmamoğlu, “Önce tepeden inme, merkezden alınan kararlarla planı kadük hale getirdiler. Sonra da intikam alırcasına uzmanları dağıtıp, bu merkezi pasifleştirdiler. İstanbul, artık nereye gittiği belli olmayan, tüm doğal ve kültürel değerleri yok edilmeye yüz tutan bir şehir halini aldı. Biz, göreve talip olduğumuzda şehrimizi geleceğe taşımada anahtar olmak üzere adil, yeşil ve yaratıcı İstanbul vizyonunu ortaya koyduk. Ve dedik ki: ‘İstanbul’un bütün paydaşlarının bir arada ortak akılla belirlediği, kentin geleceğine yön veren bir 2050 vizyonuna ihtiyaç var’. İşte bu amaçla işbaşına gelir gelmez ‘Vizyon İstanbul Ofisi’ni kurduk. Bu kapsamda, ‘Kentsel Politika ve Strateji Merkezi’mizin hazırlıkları da tamamlandı. Ocak ayı içerisinde açılışını yapacağız” diye konuştu.

Bu süreçte birçok çalıştay, hazırlık toplantısı, bilimsel analizler ve kamuoyu yoklamaları gerçekleştirdiklerini ifade eden İmamoğlu, vizyonlarını ve politikalarını hamasetle değil, akılla, bilimle, somut verilere dayanarak oluşturacaklarını vurguladı.

“Bu kadim kentin tüm mekanlarında, özellikle de kamusal alanlarında Ocak ayı itibariye önemli dönüşümler görmeye başlayacaksınız” diyen İmamoğlu, “Düzenleyeceğimiz ‘İstanbul Meydanlarını Konuşuyor’ kampanyası ile dünyada örneği olmayan bir demokratik katılım sürecini hayata geçireceğiz. Meydanlarda yapacağımız yarışmalar, yarışma süreçlerinin ötesine geçerek, bir demokrasi şenliğine dönüşecek. ‘Vizyon İstanbul Ofisimiz’, oluşturduğu ortak akıl masalarıyla Silivri’den Pendik’e, 15 kent meydanına kimlik kazandırmak ve gerçek kamusal alanlar oluşturmak üzere çalışmaya başladı. Bu projeleri adım adım hayata geçireceğiz” şeklinde konuştu.

30 bin üniversite öğrencisi için, yıllık 3 bin 200 TL eğitim destek kararı

Kent yoksulluğu ile mücadelede yeni projelere de ilk altı ay içinde bütçe ayırabildiklerini dile getiren İmamoğlu, “Haziran ayı itibari ile Belediye Meclisimizden geçirdiğimiz kararlarla sadece Haziran – Ekim döneminde toplamda 12 milyon vatandaşımızın ulaşımdan indirimli veya ücretsiz yararlanmasını sağladık” dedi. Vatandaşların bu 5 aylık dönemde toplamda 616 milyon adet yolculuk yapmasına finansal destek verdiklerini belirten İmamoğlu, sunumunda bu konuyla ilgili detaylı bilgiler paylaştı. “Bir kent eğitim alanına eğilmeden, ihtiyacı olan öğrencilere yardım etmeden geleceğini tasarlayamaz” diyen İmamoğlu, bu nedenle 30 bin üniversite öğrencisi için, yıllık 3 bin 200 TL eğitim destek kararı aldıklarını ve bunu hayata geçirdiklerini ifade etti.

"‘Yuvamız İstanbul’ bizim için bir seferberlik süreci"

İstanbul içim en büyük projesinin çocuklar olduğunu yineleyen İmamoğlu, “İhtiyacı olan ailelerin çocuklarını, varlıklı ailelerin çocuklarıyla eşitlemek için okul öncesi eğitim alanında 150 kreş yapma sözü vermiştik. Adına ‘Yuvamız İstanbul’ dediğimiz bu proje kapsamında Eylül sonunda 11 kreşin temelini attık. 51 kreşin yerlerini belirledik. Kreşlerdeki eğitimin içerik ve yöntem çalışmaları STK ve Üniversite işbirliği ile tamamlandı. ‘Yuvamız İstanbul’ bizim için bir seferberlik süreci. Hayırsever kişi ve kurumların da bu seferberliğin parçası olabilmesi için model geliş̧tirdik” diye konuştu.

“Süt her çocuğun hakkıdır” sloganıyla, Ekim ayında, ücretsiz ‘İstanbul Halk Süt’ uygulamasını başlattıklarını belirten İmamoğlu, “39 ilçede birden İstanbul Halk Süt'ü çocuklarımıza ulaştırıyoruz. Proje kapsamında 90 bini aşkın 3-6 yaş arası ihtiyaç sahibi çocuğa, aylık 8 litre İstanbul Halk Süt desteği vermeye başladık” dedi. İstanbul'da yeni bir tarım ve gıda rejimi kuracaklarını vurgulayan İmamoğlu, bu kapsamdaki çalışmaların da başladığını duyurdu.

“Kadınlar için pozitif ayrımcılık önceliğimiz"

Cinsiyet eşitliğine inandıklarının altını çizen İmamoğlu, nüfusun yüzde 50’sinin işin içinde olmadığı toplumların gelişmesinin imkansız olduğuna dikkat çekti. “O yüzden kadınlar için pozitif ayrımcılığı öncelik gören bir yönetimiz” diyen İmamoğlu, şunları kaydetti:

“Her şeyden önce en acil konu olan alana çözüm üretiyoruz. İstanbul’u kadınların daha güvenli bir şekilde yaşayabildiği bir kent olması için, bir ilki hayata geçiriyoruz. Sığınak sonrası ‘Kadın Dayanışma Evi’ni ay sonu itibariyle hizmete açıyoruz. İhtiyaç̧ sahibi kadınlar çocukları ile birlikte hayata tutunacak ve barınma ihtiyaçları karşılanacak, bu amaçla açılan 40 oda kapasiteli ‘Dayanışma Evi’mizden yararlanacaklar. İstihdam alanında da kadınlara büyük borcumuz var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve tüm iştiraklerinde işe alımlarda önceliğimizi kadınlara verdik. Örneğin; İSPARK’ın 2 bin 500 personeli arasında tek bir kadın çalışan bile bulunmuyordu. Bu tabloyu değiştirmeye başladık. 2’si üst düzey yönetici İSPAR’taki işe alımlarımızın yüzde 50’sinden fazlasını kadınlardan seçtik. Keza Hamidiye A.Ş. tarihinde de ilk kez üretimde kadın çalışanlar istihdam etmeye başladı. Yeni başlayan yöneticilerde yarı yarıya kadın – erkek oranı sağladık. Metro’da kadın şoför sayımızı artırmaya, İstgüven’de ve diğer tüm iştiraklerimizde kadın istihdamına ve kadına kariyer yollarında fırsat eşitliğine öncelik verdik. İBB tarihinde ilk kez 2 kadın genel sekreter yardımcısı birden atadık. 8 kadın daire başkanına işbaşı yaptırdık. İştiraklerimizde 3 genel müdür ve 10’ün üzerinde üst yönetici kadın liderlerimizden seçildi. Sonuç olarak; 6 ayda işe alımlarımızın toplamda yüzde 30’undan fazlası kadın çalışanlarımız oldu."

“Liyakata dayalı bir iş kültürü yaratıyoruz"

İşe alış sürecini yenilediklerine dikkat çeken İmamoğlu, “Çalışanlar arasında seçim öncesinde yaratılmış olan kaygı ortamını giderdik. Partizanlıkla, tanıdık, eş, dost bakış açısıyla yapılagelmiş olan işe alımlar, atamalar ve görev değişikliği kararlarının yaşattığı yönetim kültürü yerine işini iyi yapanın yükseldiği, liyakata dayalı bir iş kültürü yaratıyoruz” dedi.

Bu amaçla ‘kariyer.ibb.istanbul’ iş başvuru portalını açtıklarını aktaran İmamoğlu, ‘Portalımız herkesin erişebileceği, ülkenin en değerli kariyer portalı oldu” dedi. İSMEK’lerdeki güncellikten uzaklaşmış ve verimsiz hale getirilmiş yapıyı değiştirmek için çalışmalara başladıklarını ifade eden İmamoğlu, “İSMEK Gelişim programları ile bölgesel istihdam ofisleri saha deneyimi buluşturularak, istihdam edilebilirliğin artırılmasını sağlandık. İSMEK’lerdeki yeniden yapılandırmayla, İstanbulluların daha mutlu ve daha üretken bir geleceğe erişmelerine yardım edeceğiz. İş arayanlarla eleman arayanları buluşturmak üzere 11 ‘Bölgesel İstihdam Ofisi’nin planlaması yaptık. Küçükçekmece Bölgesel İstihdam ofisini hizmete açtık. 10 gün içinde Kartal ve Şişli İstihdam Ofisleri de açmış olacağız” diye konuştu.

"25 bin İstanbullunun iş sahibi olmasına destek olacağı"

İstihdam ofislerine bugüne kadar 11 bin iş arayan vatandaşın başvurduğunu kaydeden İmamoğlu, “5 bin 800 adayı görüşmeye yönlendirdik ve bin 200 kişinin istihdam edilmesini sağladık. Bir yılımız dolduğunda, 11 Bölgesel İstihdam Ofisi’nin 7’sini faaliyete geçirmiş olacağız. Bu ofislerimizin etkin çabasıyla 2020 yılı içinde en az 25.000 İstanbullunun iş sahibi olmasına destek olacağız” bilgilerini paylaştı.

"Çalışanlarımızın maaşlarına zam yaptık"

Sosyal adalete önem veren bir yönetim olduklarına dikkat çeken İmamoğlu, “Belediyemiz iştiraki olan 13 şirketimizde ve 15 ayrı iş kolunda, çalışanlarımızın maaşlarına zam yaptık. İş güvencesi, çalışma barışı, çalışan bağlılığı, standartlara uygunluk ve performans temelinde sendikalarla anlaşarak sözleşmelerimizi yaptık. Yaklaşık 38 bin personelimizin maaşlarını ve özlük haklarını iyileştiren ve herkesi mutlu eden anlaşmalar sağladık. Üç şirketimizin personeli için ise benzeri görüşmelerimiz devam ediyor. BELTUR ve İSPARK şirketlerinde performansa dayalı ek protokoller kabul edilmiş ve anlaşma yapılmıştır” dedi.

“Cemevlerine ibadethane statüsünü Meclis'e getiriyoruz"

İmamoğlu’nun özel paragraf açtığı alanlardan biri de “inanç” konusu oldu. “Her inanca adil davranan bir mekanizma kuramamışsanız, adil bir kentten bahsedemezsiniz” diyen İmamoğlu, bu amaçla önemli bir adım attıklarını vurgulayarak, cemevlerinin statüsünü İBB meclisine getireceklerini söyledi. İmamoğlu, “Cemevlerinin İstanbul’un tamamında ibadethane statüsüne kavuşturulması için adımlarımızı atıyoruz. Benim hayalimdeki İstanbul, hoşgörü ve barışla kenetlenmiş, bir arada yaşama sevinci ve huzuruna kavuşmuş bir İstanbul” diye konuştu. Suriyeli sığınmacılar konusuna da değinen İmamoğlu, seçimin hemen ardından, İBB’nin ‘Göç Birimi’ stratejisinin oluşturulması için çalışmalara başladıklarını ifade etti. Bu amaçla yaptıkları çalışmalardan örnekler veren İmamoğlu, “Tüm bu toplantıların sonunda İBB tarihinde ilk kez ‘Göç ve Uyum Eylem Planı’ oluşturmaya yönelik alt yapı oluşturmuş ve bu alanda eylem planı çalışmalarına başlamış olduk” dedi.

İBB, İSKİ, İETT ve bütün iştiraklerin bilgi teknolojisini tek elden ve ortak bir masadan yönetmeye başladıklarının bilgisini paylaşan İmamoğlu, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Uygulama çöplüğüne dönen ve birbiriyle konuşamayan onlarca sistemden vatandaşın kolay ulaşacağı ve ihtiyaçlarını kolayca karşılayabileceğini bir bilişim sistemine geçiyoruz. Aynı işin farklı birimlerde tekrar tekrar yapılmasının önüne geçip, milyonlarca lira tasarruf sağlamaya başladık. Ayrıca akıllı şehrin olmazsa olmazı olan, araştırmacı, akademisyen ve startup’ların İstanbul’un sorunlarına çözüm bulacak yazılımlar geliştirmesine olanak sağlayacak açık veri platformunu da kurduk. Bu platformu ihtiyaç duyan herkesin kullanımına yakında açacağız. Özetle İstanbul’un yeni yönetimi olarak her alanda 16 milyonun mutluluğu için çalışıyoruz. Şeffaflığa, halka hesap verme prensibine, vicdana ve adalete dayalı bir yönetim anlayışıyla şehrimizi ayağa kaldırmak için büyük bir enerjiyle çalışıyoruz.”

İmamoğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü: 

"Kaynaklarımızı yabancılara çar çur edeceğimize kendi üreticilerimize dönük bir çalışma başlattık.

Kurbağalıdere sorununu çözüyoruz. Hem de ihale edilmiş rakamdan büyük tasarruflar yaparak halledeceğiz. Kurbağalı dere yemyeşil bir alana kavuşacak. Ayvalıdere yağmur suyu çalışmasına da hızlıca başladık. Sel baskınlarına dur diyeceğiz. Bir diğer konu, İstanbul Otogarı hepimizin. Devir alır almaz hızla ıslah ettik. Resmen işgal altındaydı, temizledik ve güvenli bir hale getirdik. Belediyemiz için daha önce gider kapısıydı artık gelir kapısı.

"Şehir Tiyatroları'nın sayısını arttırıyoruz"

Sanatçıların İstanbul sokaklarında renk ve neşe saçtığı günlere dönüyoruz. Platformumuzda her sesten insan olacak. Şehir Tiyatroları'nın sahne sayısını artırıyoruz. Yeni kültür ve sanat merkezlerimizi hizmet olmayan alanlarda açmayı planlıyoruz.

İstanbul Deprem Platformu'nu kurduk. Deprem konusunun millî bir sorun olarak görülerek bu soruna çözüm bulunması adına İBB'nin İstanbul'da organize ettiği platformla büyük bir destek sunacağına inanıyorum.

"İstanbul halkının seçimlerde verdiği demokrasi mesajının hakkını vermeliyiz"

İstanbul'da şeffaflık ve yerel yönetim çalışmalarına başlamıştık. Dünyada belki de ilk kez bir belediye meclisinin 4 milyona yakın izlendiğini gördük. Bu kadar ilgi ulusal parlamentolarına bile görülmemiştir. Yerel demokrasi için insanların yönetim mekanizmalarına katılmasının yolunu kurmalısınız. İstanbul'u ilgilendiren tüm kararlar herkesin bilgisi dahilinde olsun, hiç kimse kendini dışlanmış hissetmesin diye mekanizmalar kuruyoruz. Cesur demokrasi için adımlar atıyoruz. Bunlar sadece bir başlangıç. İstanbul Kent Konseyi'ni kurduk ve derhal yönetime katılmasını sağladık. Hemen her alanda onlarca çalıştay düzenledik. Bizim için demokratik katılım çok ama çok önemli. İstanbul halkının seçimlerde verdiği demokrasi mesajının hakkını vermeliyiz.

Haydarpaşa ve Sirkeci Garı açıklaması

"Özetle biz 16 milyon İstanbullunun mutluluğu için çalışıyoruz. Halka hesap verme anlayışıyla ayağa kaldırmak için, büyük bir enerjiyle hep birlikte çalışıyoruz. Öte yandan bizimle ilgili hayatın her alanında engelleme çabalarını sizler de duyuyorsunuz. Haydarpaşa ve Sirkeci Garları bir hokus pokusla 16 milyonun elinden alınmaya çalışılıyor. Lâkayıt bir duruşla İstanbul halkından elinden alınmasına dönük bir belli olmayan bir motivasyonla bir süreç yönetimini izliyorsunuz. Bu konuda İBB olarak yetkilerimizi çok iyi biliyoruz. Bu yetkileri an be an takip edeceksiniz. 16 milyon İstanbullunun hakkını kurda kuşa yem ettirmeyiz.

Atatürk Havalimanı ve Kanal İstanbul konuları

Ne yaparlarsa yapsınlar bize engel olamayacaklar. Biz 16 milyon İstanbullunun hakkını aramaktan asla ve asla vazgeçmeyeceğiz. Bize karşı yönelecek antidemokratik yöntemler karşısında asla ve asla yılmayacağız, 16 milyonun hakkı olan konularda asla geri adım atmayacak, asla susmayacağız.

Oturup izleyenlerin devri bitmiştir. 'Ben yaptım oldu' devri bitti. 'Benim işim sana ne' bitti.  Atatürk Havalimanı'nın kapatılmasının doğru olup olmadığını bilim insanlarıyla tartışacağız. Kapatıldığı için bu milletin kaç milyarı çöpe atılıyor seslendireceğiz. Başka bir niyet varsa bunu milletçe sorgulayacağız.

Kanal İstanbul kadar ciddi bir konunun gayriciddi bir şekilde ele alınmasına karşı çıkacağız. Bu kadar net. Ya Kanal, ya İstanbul!

"Adalar'daki fayton süreci devam ediyor"

Altı aydır sürecin içerisindeyiz. Adalar'da arkadaşlarım çalıştay yaptı. Süreç hâlâ devam ediyor. Böyle adım adım neler olacağını sizinle paylaşmak istiyorum. Ulaşım burada elektrikli ve lastikli araçlarla yapılacaktır. Bunların dizaynı ve boyutları Adalar'da uyum içinde olacak. Yine turistik amaçlı yolculuklarla alakalı belirli güzergâhlarda yine Adalar'a uyumlu iki, dört kişilik elektrikli araçlarla sağlayacağız.

Turistik amaçlı geziler bunlar. Gerçek ihtiyaç sahipleri dışında kalan kişilerin kapıdan kapıya destek vereceği bir sistem oluşturuyoruz. 35 civarındaki faytonun simgesel olarak devam etmesi konusunda Adalar'da oturan insanların bir kanaati var. Bazı gruplarda, bu konuda gönüllü çalışan gruplar da buna karşı. Az önce başlattığım bütün hizmetler İBB tarafından yapılacak. Yeni bir bireysel hizmetten bahsetmiyorum. Buna tavsiye edilen 35 civarındaki fayton meselesi de dahil. Bu sürece de şahsen ben kendi vicdanı sorgulamamla ben de karşıyım. Bunun olmasından yana değilim. Ben de gerekli olmadığını düşünenlerdenim. Süreç devam ediyor. 

"Kanal İstanbul İşbirliği Protokolü'nden çekiliyoruz"

Bugünün en önemli bir kararını söyleyeyim. 2018 yılında İBB olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında usule uygun olmayan şekilde imzalanan, imzalatılan işbirliği protokolünden çekiliyoruz. Kararımızı bugünden itibaren yazılı bir şekilde iki bakanlığa da iletildi. Protokol hukuksuzdur. Kanal İstanbul’un birçok detayını açıklayacağım bir toplantı düzenliyorum çarşamba günü. Hukuksuz protokolü de sizlere açıklayacağız.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasına da gelecek olursak açıkçası Kanal İstanbul konusunda yapalım diyenlerin cümlelerini hatırlayalım. Biz de diyoruz ki ‘Bizi akılla, bilimle ikna edin’ Bahsettikleri şeyin mali raporunu bile bilmiyorlar. Çıktığı günden beri bu süreci titizlikle takip ediyorum. Sorsan, 13 bin sayfalık rapor varmış, kaç tane bilim adamı varmış. Nerede yüzlerce bilim adamı? Aksi takdirde ben dua etmeye devam edeceğim. Bu projeyi savunanlara Allah akıl versin.

O kadar çok şey var ki, plan ortada yok, şahıs arazilerinin devri yapılmamışken, kamulaştırma yapılmamışken, İSKİ’nin önünde yatırım öngörülmüş. Bunlar belli değilken neyin ihalesini yapıyorsun, hangi ÇED raporundan bahsediyorsun? 

Ocak’ın ilk haftasından Kanal İstanbul Çalıştayı’nı yapacağız. Sahada araştırmalarımız var süreci devam eden.Bu konuyla ilgili yetişirse çarşamba günü açıklama yapabiliriz.

Mevcutta yürüyen iş ve işlemler var. İhbar olduğunda takip ettiğimiz işler var. Bu konularda birçok suç duyurusunda bulunuldu. İBB olarak kurumsal olarak yapılmış işlerle ilgili nasıl suç duyurusunda bulunabiliriz şeklinde bir çalışma olmadı.

Bazı konularda belediye, bazı konularda emniyet yetkili. Daha büyük uyuma ve işbirliğine ihtiyacımız var. Bu konudaki uyumluluk süreci ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. 

Bürokratik baskı olduğu ortada. Bize kanunda yetki verilmesine rağmen genelge nedeniyle yapamıyoruz. Ama ben baskı hissetmiyorum. Baskı falan hiç umrumda değil. İBB önerir, bakan onaylar. Neden onaylamıyorsunuz? Tüy gibi hafif hissediyorum kendimi 16 milyon arkamızda.