13 Haziran 2019 11:18
Mazbatası elinden alınan CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, kentsel gelişim çözümlerini The Marmara Otel'de düzenlenen basın toplantısında açıkladı. İmamoğlu, İBB çalışanlarının dün yaptığı eylemin partizanlığın geldiği son nokta olarak değerlendirdi. İmamoğlu ulaşım sorununu çözecekleri enerjileri olduğunu belirtirken bu seçimle sadece yönetim değil, anlayış değişikliğinin yaşanacağını dile getirdi.
23 Haziran seçimlerinin önemine vurgu yapan İmamoğlu, “Herşeyden önce herkes bilmelidir ki, 23 Haziran seçimleri normal seçimler değildir. Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş haksızlıklarla, hak gaspıyla dolu anormal seçimlerdir. Çünkü normal seçimler 31 Mart’ta bitmiştir. Türkiye’deki diğer yerel yönetimler gibi 31 Mart gecesi seçim sonuçlanmıştır. Ama mesele ondan sonrasıdır. 31 Mart seçimlerini ne yazık ki, bu ülkeyi yönetenler bir türlü hazmedememiştir. Ondan sonra tüm milletin gözleri önünde alenen seçimler gaspedilmiştir. Bize mazbatayı vermeye yanışmayan bu ülkenin yöneticileri hukuku katletmişler. 16 milyonun hakkını gaspetmişlerdir. 23 Haziran için temel amaçları bu haksızlıkları, ülke tarihindeki en vicdansız adaletsizliği unutturmak ve sanki normal seçime gidiyormuşuz gibi bir algı oluşturmaktır.” dedi.
İmamoğlu, 6 Mayıs’ta Türkiye demokrasisine ihanet edildiğini ifade ederken hak, hukuk ve adaletin savunulmasının sadece bir partininin işi olmadığını söyledi.
23 Haziran seçimlerini değerlendiren İmamoğlu, İstanbul için projelerini anlattı. İmamoğlu, mevcut anlayışın, kente ilişkin bir öngörüsünün olmadığını savundu. İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hazırladığı Çevre Düzeni Planı'nın detaylarına ilişkin akademisyen, belediye başkanları, uzman ve halka en ufak bilgi verilmediğini altını çizdi.
İmamoğlu, bu anlayış nedeniyle 16 milyon insanın kaybettiğini söyledi. İmamoğlu, İstanbul'u 5 yıl içinde herkesin yaşamaktan mutlu olduğu bir kent haline getireceklerini belirterek, "Birlikte başaracağız. En başından beri söylüyorum akılla, bilimle, ayrımcılık yapmadan farklı görüşlere değer vererek, dinleyerek, sürecin içine katarak demokratik bir yaklaşımla; birlikte İstanbul’u ayağa kaldıracağız.
Ve İstanbul, bu Yaşanabilir Çevreye, çoktan unuttuğu bir kavramla kavuşacak.İstanbul’un tüm kesimleri ile birlikte, katılımcı, akılcı ve doğru planlama yaparak İstanbul’un Geleceğini Çizeceğiz. Bilimsel verilerle, uzmanlarla hızla bir durum tespiti yapacağız. İstanbul’un fotoğrafını çekip gerçekle yüzleşeceğiz. Sonrasında herkes taşın altına elini koyacak, kenti bir bütün olarak ele alıp, Stratejik ve Mekansal Planlarını yapacağız." dedi.
İmamoğlu afet toplanma alanlarına ilişkin, "İstanbul yarın deprem olacakmış gibi hazırlıklı olması gereken bir kent. Kaybedecek bir günümüz bile yok ama çok fazla zaman kaybettik, kaybetmeye de devam ediyoruz. Deprem haksız, hukuksuz YSK kararlarını beklemez. Yapacak çok işimiz var. Biliyorsunuz, birçok haberi de yapıldı. İstanbul’un Toplanma Alanları maalesef imara açılmış durumda. Bizim depremde sığınacağımız yerler, bir avuç insana rant kapısı olarak açıldı." sözlerini dile getirdi.
Afet ve Acil Durum Eylem Planını hayata geçireceklerini söyleyen İmamoğlu, "İlgili kurum ve ilçe belediyeleriyle koordinasyon içerisinde hızlıca hazırlayacağız. Bizzat hayatın içerisinde tatbik edeceğiz. İkinci olarak Beylikdüzü’nde uygulamaya geçirdiğimiz Afet Bilgi Sistemi’ni tüm İstanbul’da hayata geçireceğiz. İstanbul Hazır Uygulaması ile vatandaşımız, afet anında ne yapacağını, nerede toplanacağını, hangi konuda nereden destek alabileceğini bilecek. Oluşturacağımız yeni yeşil alanlar, meydanlar ve kamuya kazandıracağımız bölgeler olası bir afet anında Toplanma Alanları olacak." ifadesini kullandı.
Artık insanların kentsel dönüşümün adını bile duymak istemediğini dile getiren İmamoğlu, "Çünkü yapılanlar, vatandaşı dinlemeden yapılıyor. İnsanların yıllardır emek ederek, taş taş üstüne koyarak var ettikleri, komşuluklar edindiği mahallelere göz koyan bir avuç insan için değil. O mahallelerde yaşayanlar; sağlıklı, güvenceli, mutlu bir yaşam sürebilsin diye yol haritamızı acilen hayata geçirmemiz gerekiyor. Buradan söz veriyorum. Vatandaşımızın bu tedirginliğini ortadan kaldıracağız.
Halkımız şunu bilsin ki; biz İstanbulluya ‘Yerinde Yaşam Garantisi’ sağlayacak, İBB olarak kimseyi yalnız bırakmayacak, kentsel dönüşüm projelerinde garantör görevini üstleneceğiz.
Mahallelerin önemli bir kısmının ana sorunu; arazilerin mülkiyetinin kendilerine devredilmemiş olması.
Tapu tahsisleri ellerinde, yıllardır bekleyen vatandaşlarımız var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendi sorumluluğunda olan Nazım İmar Planlarını yıllardır tamamlamadığından, bekleyen mahallelerimiz var. Plan yapılmamış, parselasyon yapılmamış, o veya bu gerekçeler... Bütün bunları ortadan kaldıracağız. Çok net: Tapu sorununu çözeceğiz! Kentsel dönüşüm fonu oluşturacağız" dedi.
Fonun içeğini dair bilgileri paylaşırken İmamoğlu, rant değeri yüksek yerlerdeki dönüşüm çalışmalarından, düşük olan bölgelere kaynak transferinin sağlanacağını anlattı.
İmamoğlu'nun açıklaması şöyle:
"Vatandaşlarımızın evsiz kalma ile sonuçlanan mağduriyetleri ortaya çıkmış durumda.
Biz vatandaşımızı bu şekilde ortada bırakamayız. Bu konu ile ilgili İBB’de özel bir masa kuracağız.
Vatandaşımız gelip bize müraacat edecek; hukuki, mali, imardan kaynaklı durumları birlikte analiz edeceğiz.
Ve biz bu riskli yapıların dönüşümü, yeniden yapılması için KİPTAŞ’ı devreye sokacağız.
KİPTAŞ güvencesi ile vatandaşımız başını sokabileceği evine bir an önce kavuşabilecek.
Oradaki imar koşulları ve yapılacak anlaşma gereği KİPTAŞ’a kalacak daireleri de, o mahallede yaşayanların barınma sorununu çözebilmek adına yine Kiralık Sosyal Konut olarak değerlendireceğiz.
Böylelikle, dar gelirli aileleler, işine yakın merkezi alanlarda, 500 ila 1000 lira arasında bir kira bedeli ile oturabilecekler. Böylelikle, İstanbul’un her noktasında İBB’nin sosyal konutları olacak
İBB’nin maalesef dar gelirlilere yönelik, somut bir konut politikası yok. Göreve geldiğimiz an, KİPTAŞ’ın önceliği bu şehirde yoksulların barınma sorununu çözmek olacak.
Nitelikli sosyal konut olgusunu geliştireceğiz. Sadece kentin dış bölgelerinde değil, merkezi bölgelerinde de sosyal konutlar inşaa edeceğiz. Tespitlerimizi yaptık.
İstanbul’un her iki yakasında, dar gelirlilerin konut edinebilmesi için Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetinde bulunan alanlarda hızlıca KİPTAŞ aracılığı ile 15 bin konut üreteceğiz.
Yapılacak yeni konutların yaklaşık %40’ı kiralık olarak üretilecek.
Böylelikle düşük kira bedelleri ile vatandaşın nitelikli konut edinmesi sağlanırken, bu bölgelerdeki kira fiyatları da makul seviyelere getirilecek. Ekonomik krizin en çok zorladığı kesimlerden biri de özellikle kentsel dönüşüm sonrası daireleri küçülen kalabalık ailelerimiz oldu. Ben bu aileleri iyi bilirim; örfüne adetine sahip çıkan cefakar ailelerdir onlar. Küçük metrekarelere sıkışmış, bu üç nesil bir arada yaşayan ailelerimize geniş alanlı sosyal konutlar inşa etmeye başlayacağız.
Sözün özü KİPTAŞ, bizim dönemimizde yapması gereken asli görevine dönecek ve dar gelirli İstanbulluya mahalle kültürü içerisinde; otoparklarıyla, sosyal alanlarıyla, afet toplanma alanlarıyla, yeşil alanlarıyla huzurlu ve nitelikli yaşam alanları üretecek. Bu konuda çok önemli bir diğer noktaya daha değinmek istiyorum. Kentsel dönüşümden nedeniyle yapılan bina yıkımlarında önümüzdeki 30 yılı etkileyecek çok ciddi bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıyayız.
Biliyorsunuz asbest maddesi kanser yaptığı gerekçesiyle 2010 yılından itibaren ülkemizde de yasaklandı. Ancak bu tarihten önce yapılmış olan binaların yıkımında havaya karışıyor ve sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor.
Çocuklarımız bu havayı soluyarak büyüdüğü için çok ciddi bir kansere yakalanma riski taşıyor. Uygulama aşamasında bir başıbozukluk hakim. İBB olarak, İlçe Belediyeleri ile koordine bir biçimde bu konuda etkili bir denetimi hayata geçireceğiz. Düzenli ölçümler yapacağız, yıkım esnasında gerekli önlemleri kesinlikle sağlayacağız. Çünkü halkımızın ve en çok da çocuklarımızın sağlığını korumak bizim için son derece önemli.
İstanbul’un yıllardır katmerleşen trafik çilesi de hızla çözümlememiz gereken bir diğer konu.
Biliyorsunuz, ulaşım alanı ile ilgili 31 Mart seçimleri öncesinde çözüm önerilerimizi içeren çok detaylı bir sunumu sizlerle paylaşmıştım. Burada bazı başlıkların altını tekrar çizmek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, ulaşıma yönelik çok sayıda proje gündeme geldi. Bunların başarılısı var, başarısızı var, gecikeni var, verimsizi var, israflısı var.
Ancak şu bir gerçek ki, İstanbul’un ulaşım sorunu her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Sokakta kime sorarsanız sorun, aynı cevabı alacaksınız. Çok şükür, İstanbul’daki ulaşım kaosuyla mücadele edecek enerjimiz var. Ekibimizin bu konuda bilgi birikimi ve deneyimi son derece yüksek.
Zaten, sorunu doğru tespit ederseniz, konuya bilimsel yaklaşırsanız, çözümleriniz de doğru olur.
Öncelikle, uzun zamandır ihmal edilen toplu ulaşımı destekleyecek ve geliştireceğiz.
İlk işimiz metro olacak. 2014’te "her yerde metro" dediler, ilave 260 km yeni hat vaat ettiler, peki ne oldu? 5 senenin sonunda ancak 30 km açabildiler.
2004 yılında İBB bütçesi ile yapılmış 45 km. raylı sistem var iken; 2019 yılına geldiğimizde, Bakanlığın bütçesi ile yapılmış Marmaray haricinde yapılmış toplam raylı sistem hattı 157 km. Yani 15 yıl boyunca yılda ortalama sadece 7,5 km. raylı sistem yapılmış.
Bu mu başarı, soruyorum size? Her seçim dönemi, aynı ilçelere metro vaadi vermeye sıkılmıyor musunuz? Biz israf etmeyeceğiz, metro yapacağız. 630 km metro hattı, 11 yeni füniküler hat ile bağlayarak; 5 yılın sonunda vatandaşlarımızın %90’ının evinden, işinden, okulundan yürüyerek bir metro durağına erişebileceği bir İstanbul olacak.
Yıllardır ihmal edilen Deniz Ulaşımı... Bakın her tarafı deniz olan bu kentteki payı % 8’lerden %3’lere düşmüş durumda. Deniz ulaşımını; Marmara Denizine paralel, hızlı araçlar ile destekleyeceğiz.
Atıl olan tüm iskelelerle birlikte, yeni iskeleler açacak ve bunları raylı sistemle entegre hale getireceğiz. Füniküler hatlarla İstanbul’un tepelerini deniz iskelelerine indireceğiz.
Yanlış yönetim politikaları İDO’yu neredeyse iflasa, İstanbul içindeki hatlarını iptal etme noktasına kadar götürdü. Ulaşımı para kazanmak için değil, halkın ihtiyaçlarını karşılamak, kamu yararı gözetmek amacıyla yeniden düzenleyeceğiz. İstanbul'un trafiğini rahatlatmak için kademeli saat uygulaması yapacağız.
Kentin trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde, kargo işleri haricinde mal yükleme-boşlatma işlemleri 22.00 - 06.00 saatleri arasında yapılacak. Pilot uygulama ile başlayıp, kentin genelinde yaygınlaştıracağız.
Göreve gelmemiz ile birlikte Boğaz köprüsünden geçişlerde taksi ve dolmuşlardan ücret alınmaması için adım atacağız. Köprüden geçtin, geçmedin derdi bitecek. Vatandaşımızın parası cebinde kalacak, özel araç kullanımı azalırken, taksici esnafımızın işleri artacak; trafik yoğunluğu ve çevre kirliliği de azalacak. 1 verip 5 kazanacağız. Şehir içinde kalan TEM gişelerinin kaldırılması için girişimde bulunacağız.
Artık şehir içi bir yola dönüşen TEM’de vatandaşlarımızın sabah-akşam ücret ödemesinin önüne geçeceğiz. Birileri krizi fırsata çevirip halkın sırtına yüklenecek yeni vergileri gündeme getiriyor olabilir, biz kriz koşullarında halkımızın yanında olacağız.
TEM otoyolunu toplu taşımayla, MEGABÜS’le güçlendireceğiz. Başakşehir, Bağcılar, Esenler, Sultangazi’den, Ümraniye, Sultanbeyli’ye kadar yaklaşık 3 buçuk milyona hizmet edecek.
TEM kuzeyinde ve güneyinde İstanbul Kart ile binilebilecek paratransit yani dikey, express servis bağlantıları ile vatandaşı Megabüs hattındaki Transfer Merkezlerine taşıyacağız.
Böylelikle, mevcut metrobüs hattına olan talep azalacak ve bütünleşik iki ana aksla İstanbul halkı kentin bir ucundan diğerine konforlu bir şekilde hızla ulaşabilecek. Megabüs hattında yerli ve temiz enerjili, hibrit teknolojisine uyumlu, yüksek taşıma kapasiteli araçlar kullanacağız.
Zamanını ve benzinini otopark yeri arayarak kaybeden vatandaşımıza da sözümüz var.
Öncelikle şunu söyleyelim, kimse kendi mahallesinde, sokağında İSPARK ücreti ödemeyecek.
Kamu kurumlarına ait otoparklar mesai saatleri dışında vatandaşın hizmetine sunulacak. Asansörlü otopark sistemleri ile otopark kapasitesini iki katına çıkaracağız.
Park et & devam et uygulamalarını yaygınlaştırıp, toplu taşımayla entegre edeceğiz. Aracını park eden herkes toplu taşımadan ücretsiz yararlanacak. Transfer merkezlerinde 100 bin araçlık yeni otoparklar yapacağız. İmar düzenlemeleri ile özel otopark olgusunu teşvik edeceğiz.
Yıllardır çözülemeyen otopark sorununu vatandaşlarımızın gündeminden çıkaracağız.
İstanbul'da toplu ulaşım gece gündüz, 24 saat devam edecek. Kimse, saat kaç olursa olsun, nereye, nasıl gideceğini dert etmeyecek" Akıllı sistemleri aktif biçimde ulaşımın hizmetine sunacağız.
Modern Sinyalizasyon Sistemleri, Erken Yönlendirme sistemleri, Otopark Yönetim Sistemlerinden kentin tamamında bütüncül bir sistem olarak yararlanılacak. Taksi, servis, otobüs, dolmuş gibi, taşımacılık sektörünün bütün kesimleriyle birlikte, sorunları ortak akıl ile çözeceğiz.
İlk işimiz; İBB bünyesinde ‘Özel Taşımacılar ve Odalar Müdürlüğü’ kurmak olacak.
Aylar öncesinden; ‘tahdit tehdit olmayacak’ demiştim.
UKOME kararıyla bir kısım düzenlemeler yapıldı. UKOME yani Ulaşım Koordinasyon Merkezinde alt komisyonlar ve kurullar oluşturulacak, herkes dinlenecek, sektörün tüm temsilcilerine komisyonlarda söz ve yetki hakkı vereceğiz. Eğitim desteği de vereceğiz, uyaran, yönlendiren bir belediyecilik yapacağız. Sözün özü; işletmeciler de mutlu olacak, yolcular da.
Yaya yollarıyla, kaldırımlarıyla, bisiklet akslarıyla İstanbul, erişilebilir bir kent olacak.
Toplu ulaşımı tamamen engelli erişimine uygun hale getireceğiz. Engelli vatandaşlarımız evlerinden çıkıp kentin her yerine güvenle seyahat edecek, herkes gibi İstanbul’un güzelliklerinden dilediğince yararlanabilecek. Yeşil alanlarla bütünleşik, toplu ulaşım ile entegre toplam 500 km uzunluğunda bisiklet yollarımız olacak.
İstanbul’a kazandıracağımız yeni Yaşam Vadileri, aynı zamanda insanların yürüyerek ya da bisikletle bir yerden bir yere güvenli bir şekilde erişebileceği doğal parkurlar olacak. İstanbul’un beton yığınları içerisinde yeşile hasret kalmasına izin vermeyeceğiz. İstanbul’un kuzey ormanlarını, Validebağ gibi mevcut korularını, Aydos, Park Orman gibi kent içinde kalan büyük orman alanlarını, park alanlarını kesinlikle el değmeyecek şekilde muhafaza edeceğiz ve yeni alanlar kazandıracağız.
İstanbul’a kazandıracağımız 15 yeni Yaşam Vadisinden bahsediyorum. Beylikdüzü’nde başardığımızı, İstanbul’un tümüne yaymaktan bahsediyorum. Maalesef, İstanbul’un birçok ilçesinde kişi başına düşen yeşil alan miktarı 1 m2’nin altında. Örneğin Esenler, örneğin Bağcılar! İstanbul’daki yeşil alan miktarını derhal dünya standartlarına yükselteceğiz. Sadece 15 Yaşam Vadisi ile 20 milyon metrekare yeni yeşil alanı bu kente kazandıracağız.
Bu alanlar ile aynı zamanda, kentin imara açılmış Deprem Toplanma Alanlarını yeniden İstanbul’a kazandırmış olacağız. İstanbul'un kuzeyinde 70 km.lik bir yeşil koridor oluşturacak, böylelikle hem İstanbul'un akciğerlerini koruyacak, hem de kazandıracağımız yeşil alan miktarını 30 milyon metrekareye çıkaracağız
Kentte işlevini kaybetmek durumunda kalan havalimanı, askeri alan, taş ocağı gibi bölgeleri, bütüncül bir plan dahilinde, katılımcı bir tasarım süreci ile orman, yeşil alan ve park fonksiyonu ağırlıklı olmak üzere İstanbul halkına kazandıracağız. Mahalle içerisinde atıl kalan uygun alanları mahallelinin çoluk çocuk bir araya gelebileceği, nefes alabileceği Cep Parklara dönüştüreceğiz.
Tüm bunlarla birlikte İstanbul’da kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarını 15 m2ye çıkaracağız. Bu bir hayal değil. İnanın, başaracağız! Çevre kirliliğinin bütün türleriyle mücadele edeceğiz.
Dünyanın bütün kentleri çevresel bir yıkıma doğru giderken, bu konuyu kesinlikle öteleme şansımız yok.
Havamız, suyumuz, toprağımız temiz olacak. İklim değişikliğinin etkilerini minimuma indirecek, İklim Değişikliği Eylem Planını hayata geçireceğiz. Bahsettiğim iklim değişikliği planı, afet esnasında toplanılacak yeni yeşil alanların oluşturulması, risk azaltma yaklaşımı ile İstanbul'un 'kentsel dayanıklılık' faktörlerini arttıracağız.
Görüyorsunuz, İBB yine bizim paralarımızla metroda, üstgeçitlerde seçim reklamları yapmaya devam ediyor. Diyor ki, İstanbul atık sularının %90’ından fazlasını arıtılıyormuş. Keşke doğru olsa! İstanbul’un maalesef doğru dürüst, çağdaş bir arıtma sistemi yok. Sorunlu deşarjlardan dolayı Marmara Denizi ölüyor.
Tuzla, Ataköy, Haramidere yani Beylikdüzü ve Avcılar ilçelerimizde pis koku sorunundan artık insanlarımız ilallah etmiş durumda. Göreve gelir gelmez, ‘İstanbul Atık su Yönetimi Eylem Planını’ hazırlayıp, yürürlüğe sokacağız. İleri düzey biyolojik arıtma merkezlerimizle Marmara denizini gönül rahatlığıyla yüzülebilir temiz bir deniz haline getireceğiz.
Biyolojik çeşitlilik artacak, Marmara yeniden canlanacak. İstanbul yeniden denizle buluşacak.
Aynı zamanda atıkların ve atık suların geri kazanılmasını, potansiyel enerji kaynağı olarak kullanılmasını sağlayacağız. Atık Yok Kazanç Var projemizle sıfır atığı teşvik edecek, geri dönüşüm ve paylaşım yöntemleri ile toprağımızı, çevremizi ve suyumuzu koruyacağız. Daha önceden de sözünü vermiştim. Yine tekrar ediyorum.
5 yıl içerisinde İstanbullu hemşehrilerim musluktan tertemiz su içebilecek. İSKİ bugün bunun mümkün olduğunu iddia ediyor. Peki ben de buradan soruyorum sizlere. Hanginiz bugün suyu musluktan içiyor, diğer Avrupa’nın büyük kentlerinde olduğu gibi?
Biz bunu başaracağız ve 4 kişilik bir ailenin haftada iki damacana su tüketttiğini varsayarsak, yıllık yaklaşık 1000 lira tasarruf etmesini sağlayacağız. Temiz enerji Büyükşehir Belediyesinin bugüne kadar gündemine almadığı bir konu. Bizim önceliğimiz olacak. Yenilenebilir Enerji yatırımlarımızı arttıracağız. Büyükşehir Belediyesi kendi elektriğini üretecek, diğer kurumların, kooperatiflerin yenilenebilir enerji yatırımlarını ise teşvik edecek.
Örneğin atıl durumdaki Atatürk Olimpiyat stadını, hem çalışan bir spor merkezi hem de bir güneş enerjisi santraline dönüştürme projemizi ilgili kurumların gündemine sunacağız.
Biliyorsunuz değil mi, plansızlıktan, programsızlıktan 200 milyon dolar harcanıp da yapılan çürümeye terk edilen, hiçbir müsabaka yapılamayan Olimpiyat stadını, basına yansıdığı kadarıyla, 120 milyon dolar harcayıp da yenilemeyi planlıyorlar. E bu israf değil midir, iş bilmezlik değil midir? Yazık değil midir, milletimizin parasına?
Tribünlerin üzerine yerleştireceğimiz güneş panelleri ile işlevsiz durumdaki stadyum, haftanın yedi günü elektrik üreten bir güneş enerjisi santrali olacak. Otoparklarımızda araçların üzerini güneş panelleri kapatacak dolayısıyla otoparklar da birer güneş enerjisi santraline dönüşecek.
Sokak aydınlatmalarını, Aydınlatma Eylem Planı Çerçevesinde güneş enerjisiyle çalışan hava ve gürültü kirliliğini tespit eden, ücretsiz wifi sağlayan bir yapıya dönüştürecek ve güvenlik sorunu yaşanan sokaklarda kameralı olacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz.
Daha önce de söyledim; İstanbul’umuzun güzide 3 kulübü varken yeni bir futbol kulübü kurayım, buna paralar, ihaleler, sponsorluklar aktarayım gibi bir derdimiz olamaz.
Biz mevcut kulüplerimizle dayanışma içerisinde amatör sporcularımızın yetişmesi için her türlü altyapı imkanını sağlamakla mükellef görüyoruz kendimizi. Beş yıl içerisinde 30 yeni yüzme havuzu, 30 kapalı spor salonu projelerini, öncelikle bu hizmetlerden yoksun olan mahallelerimizden başlayarak hayata geçireceğiz. Biliyorsunuz; eski stadyumlarımızda atletizm pistleri olurdu, stadyumlar yenilenirken bu pistleri kaybettik. şu an İstanbul’da atletizm pisti yok denecek kadar az.
3 yeni atletizm pisti projemizi de hızla hızla hayata geçirecek, bu en temel spor branşını İstanbul’un gençleri arasında yaygınlaştıracağız.
İstanbul, olimpiyat sporcularının yetiştiği bir merkez haline gelecek. Önce sporcuyu yetiştireceğiz, olimpiyat oyunları kendiliğinden gelecek zaten, göreceksiniz. Biliyorsunuz gençlerimizin yoğun ilgi duyduğu yeni bir spor dalı var. Yeni nesil arasında E-spor giderek yaygınlaşıyor.
E-spor merkezleri kurarak, gençlerimize gerekli altyapı imkanlarını sunacağız. Kuracağımız E-spor ligi ile her kesimden gençlerimizin bu alandaki yeteneklerini geliştirmesini teşvik edeceğiz.
Özellikle imkanı olmayan gençlerimizin İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak her zaman yanlarında olacağız. Mobil uygulamalarla İstanbullunun hareketli bir yaşama kavuşması, sporu bir yaşam biçimi hale getirmesi için teşviklerde bulunacağız. Belediyenin hizmetlerinden ücretsiz yararlanabilmelerini sağlayacağız. İstanbul büyük, talepler daha da büyük ve çeşitli. Hizmetlerimiz de büyük ve çeşitli olacak merak etmeyin.
İstanbul’un kültür ve sanat politikalarını bizzat bu alandaki insanlarla birlikte oluşturacak, İstanbul Kültür - Sanat Meclisini kuracağız.
Şehir Tiyatrolarının durumu ortada, kent iki kat büyüdü ama Tiyatro salonları yerinde saydı. Mevcut 11 adet Şehir Tiyatrosunu, iki kat artırıp 22’ye çıkaracağız.
Gezici Tiyatro ile tiyatro sahnesini İstanbul’un her mahallesine ulaştıracağız.
Kadın ve çocuklar için gündüz ücretsiz gösterimler olacak.
Hasanpaşa gibi, Zeytinburnu, Dolmabahçe, Yedikule vb. gazhaneler, endüstri mirasımızın korunması ve İstanbulluların sosyal ve kültürel gereksinimleri doğrultusunda etüt edilerek değerlendirilecek.
Düşünebiliyor musunuz, İstanbul gibi önemli bir kentin uluslararası ölçekte marka değerine sahip bir festivali bile yok. İstanbul’u bir festivaller kenti yapacağız. Müzik, Sinema, Tiyatro gibi sanatın her dalından, gastronomi vb. kültürel alanlar, dijital ve teknoloji konulu yeni trendlere kadar çok sayıda festivali ilgili kurumlarla işbirliği içerisinde kente kazandıracağız.
Uluslararası kültür ve sanat festivalleri, uluslararası müzik festivalleri, spor etkinlikleri, marka festivalleri, dijital festivaller, uluslararası e-spor etkinlikleri, tiyatro ve sinema festivalleriyle İstanbul, sadece yakın coğrafyamız için değil, tüm dünya için gerçek bir çekim merkezine dönecek.
İstanbul dünyanın en çok ziyaret çeken ilk 3 metropülü arasına girecek. Doğa turizmi, Spor turizmi, Kongre turizmi gibi alternatif turizm türlerini destekleyeceğiz. Turistlere özel İstanbul Kartla, yabancı misafirlerimiz, kent içinde kolayca hareket edebilecek ve ulaşım, kültür, sanat vb. tüm hizmetlerden gönül rahatlığıyla yararlanabilecekler. 15 yeni müze kazandıracağız İstanbul’a. Doğa tarihi müzesi, Müzik Müzesi, Hemşehri Müzesi, Mimar Sinan Mimarlık Müzesi bunlardan sadece birkaç tanesi.
Gezi rotaları oluşturacağız.
Düşünebiliyor musunuz, Mimar Sinan gibi bir değerimizin İstanbul’umuza kazandırdığı eserleri gezmek isteyenleri yönlendirecek bir rotası, bir rehberi bile yok bu kentin.
Daha nice sanatçımız, şairimiz, yazarımız var.
Bu kentin kültürünün, sanatının, müzelerinin, restoranlarının tadını alacak ve insanlarımızın hoşgörüsüne, misafirperverliğine hayran kalıp öyle dönecek ülkesine.İstanbul’u tarihle ve denizle yeniden buluşturacağız. Haliç, Harem ve Küçükçekmece gölünde yapacağımız düzenlemelerle; yeni aktivite alanlarıyla, hem İstanbul halkı, hem de bu kenti ziyaret eden her yerden insanın denizi ve tarihi en güzel şekilde hissedeceği alanlara dönüştüreceğiz.
Tarihi Yarımadayı yaşamın canlılığından koparmadan, turizme kazandırırken; mutlaka ama mutlaka koruyacağız. Koruma amaçlı imar planı yeniden üretilecek, İstanbul Tarihi Silueti Koruma Planı yapılacak.
Tarihi Yarımada’daki Sultanahmet, Beyazıt, Aksaray gibi meydanlar; Surlar, Hendekler, Sur kapıları, Sirkeci Garı, Süleymaniye, Hanlar Bölgesi gibi birçok özel ilgi alanları, çağdaş yaklaşımlarla düzenlenecek. Kültürel mirasımızı koruyacak, turizmi hak ettiği noktalara taşıyacağız.
Böylelikle istihdam artacak, esnaf kazanacak.
Ekonomimiz büyüyecek. Turizm sektörünün yanı sıra, İstanbul’un sektörel gelişme bölgelerini yerleşim yerleri ile ilişkilendirerek topyekûn bir kalkınma sağlayacağız. İstanbul’da belirlediğimiz Turizm, Tarım, Ticaret ve Hizmet, Sanayi, Finans, Lojistik, Enerji sektörlerinde uzmanlaşmış bölgeleri yerleşim alanları ile birlikte ele alacak ve bu bölgelerde gerekli altyapı yatırımlarını yaparak bu sektörleri destekleyeceğiz.
Özellikle imar planlarından kaynaklı istikrarsızlıkları, belirsizlikleri derhal ortadan kaldıracağız.
Böylece İstanbul’u mutlu insanların kenti yapma hedefimizde istihdam sorununu çözeceğiz.
İki gün önce yapmış olduğum sunumda belirttiğim gibi, İstanbul’un 150 kırsal mahallesi yani eski adıyla köyleri organik tarım üretiminin ve aynı zamanda doğa ve kıyı turizminin merkezi olacak. Silivri, Çatalca, Eyüp, Şile ve Büyükçekmece ilçelerimiz İstanbul’un belki de en değerli yerleşimleri olacak.
Aynı atılımı sanayide ve özellikle yüksek teknolojiye dayalı üretimde de sağlayacağız.
Verimli yatırımlarla hem ekonomiyi güçlendirecek hem istihdamı arttıracağız.
Katma değeri yüksek sektörler önceliğimiz olacak.
Özellikle ileri düzey teknolojiyle, inovasyona dayalı, AR-GE ve bilişim vadileri ile kirletici olmayan sanayiyi destekleyecek, yerel ekonomiyi güçlendirerek, İstanbul’un küresel rekabet gücünü arttıracağız.
Kartal ve Gaziosmanpaşa'da yapacağımız Bilişim ve Üretim Vadileri ile buradaki mevcut sanayi tesislerini inovasyonla destekleyecek, uluslararası düzeyde gelişmesini sağlayacağız.
Kadıköy yaratıcı endüstrilerin yoğun bulunduğu bir ilçe. Burada kuracağımız Yaratıcı Endüstriler Merkezi ile bu potansiyeli açığa çıkaracağız.
Esenler Teknokent projesi; bir diğer önemli üretim ve gelişim noktası. İstanbul’a değer katacak, istihdamı arttıracak, gelir düzeyini yükseltecek bütün bu projelerle biz İstanbul halkının refahını yükselterek gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracağız. Türkiye son 5 yılda, yüksek teknolojiye dayalı üretimde 133 milyar dolarlık ithalat yapmasına rağmen, sadece 25 milyar dolarlık ihracat yapabildi.
Bu durumu tersine çevirmek zorundayız. İstanbul’u bir dijital üretim merkezi haline getirip, dijital bir seferberlik başlatacağız. Üniversitelerimiz var, İstanbul’da ve dünyanın birçok başka yerinde ikamet eden yetişmiş insan gücümüz var.
Bu seferberliği başlatarak ve İstanbul’u yaşanabilir bir kent kılarak; yaşadığımız coğrafyada yetenekli, birikimli insanların gelip çalışmayı ve yaşamayı tercih ettiği bir kent haline gelebiliriz.
Gençlerimiz kendi özgün markalarını yaratabilir, küresel şirketlerle işbirliği sağlayabilir.
İstanbul gerçekten küresel bir kent, katma değer yaratan bir çekim merkezi haline gelebilir.
İşte biz bu seferbeliği, tam da Esenler’den, Esenyurt’tan, Kartal’dan, Gaziosmanpaşa’dan başlatacağız.
Kent Enstitülerini tam da bu yeni iş gücünün kapasite olarak gelişebilmesi için kuracağız.
Evet değerli konuklar; Bugün sizlere burada sunduğum çözümler ve projeler birbirinden bağımsız, rastgele sıralanmış konular değil.
Biz bu hedefleri, bu projeleri bir gelecek öngörüsüyle ortaya koyuyoruz. Şunu çok iyi biliyoruz ki, vizyonu olmayan bir kentin herhangi bir hikayesi olamaz.
Hedefi olmayan kentler, geride kalır, spekülasyona açık hale gelir; buralarda eşitsizlik, yoksulluk, israf ve kayırmacılık ön plana çıkar.
Böyle bir gidişatın bizi ileri götüreceğini düşünmek, kendimizi kandırmak olur. İstanbul için elbette 2030 – 2050’ye dair vizyonlarımız ve ilkelerimiz var. Ve Gelecek Tahayüllünü toplumun tüm kesimleriyle paylaşıp, katılımcı bir şekilde geliştireceğiz.
Peki tüm bunları nasıl başaracağız?
Elbette ki, tüm İstanbullularla birlikte gerçekten katılımcı bir demokrasiyi bugünden inşa ederek!
Demokrasisi gelişmemiş bir kentin bugünün koşullarında sorunları doğru bir şekilde çözmesi, ekonomik ve teknolojik kalkınmayı sağlaması mümkün değildir.
Demokrasisi gelişmemiş, şeffaf yönetime sahip olmayan, hesap vermeye yanaşmayan bir kente ne yatırımcı gelir, ne turist gelir.
Mahalleden başlayarak kentin tamamına yönelik katılım süreçlerini işleteceğiz.
Muhtarlarımız ve Mahalle Meclislerimizle o mahallede hangi yatırıma öncelik verilecek, hangi planlar, hangi projeler gerçekleşecek; birlikte karar vereceğiz.
İBB Mahalle Yönetişim Müdürlüğü’nü kurup bu alanda ciddi bir koordinasyon sağlayacağız.
Bölge Masaları kuracağız ortak sorunları olan ilçelerde, ortak çözümler geliştireceğiz.
Katılımcı İstanbul Belediyesi (KİB) mobil ve online platform ile tüm İstanbul halkının karar süreçlerine katılımını sağlayacağız.
Herkesin bu kent üzerinde söz hakkı olacak. Hem yüz yüze ilişkilerin gelişebileceği kamusal alanları oluşturacağız, hem de teknolojik iletişim olanaklarıyla halkımıza katılım imkanı sunacağız.
Görüyorsunuz ya, geleceğe ilişkin ortaya koyduğumuz vizyonu gerçekleştirmek için de bugünden adımlarımızı atmak zorundayız. İstanbul maalesef çok vakit kaybetti. Ama bizim enerjimiz, birikimimiz, inancımız ve coşkumuz yerinde! Açığı hızla kapacağız. 16 milyon İstanbullu ile başaracağız.
Tüm bunları hayata geçirebilecek, her geçen gün büyüyen ekibimiz, uzman kadromuz var.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deneyimli personel kadrosu var. Yeri gelmişken söyleyeyim.
Daha önce Belediye personelinin zorla mitinglere götürülmeyeceğini söylemiştim.
Ama duyuyoruz ki, bırakın mitingi, İBB personeli seçim çalışması yapmak üzere ev ev, sokak sokak görevlendiriliyor. İBB'nin iştiraklerine bölge bölge görevler verilmiş, İSBAK Bayrampaşa'ya BİMTAŞ Beyoğlu'na seçim kampanyası yapmak üzere görevlendirilmiş.
İBB’ye bağlı pek çok kurumda çalışanların mesaisi seçim mesaisi olmuş durumda. Devletin makam araçları, şirket araçları hepsi sahada.
İnanın, bu kadar ileri gidebileceklerini gerçekten tahmin etmemiştim. Dün İBB çalışanlarına yaptırılan basın açıklamasına baktığınızda, bu ülkede partizanlığın geldiği noktaya bakıyorsunuz ve bu ülkede yapılanlar adına utanıyorsunuz… Merak etmesinler, biraz daha sabır göstersinler.
Benim yönetime gelmemle birlikte onlara da söz veriyorum; herkes artık kendi yeteneği ve mesleği gereğince sadece işini yapacak. Görevi, sadece 16 milyona ve İstanbul’a hizmet etmek olacak
Bir avuç insana değil, kirli bir israf düzenine değil, 15 milyon İstanbulluya eşit ve adil hizmet...
Bu benim projelerimin, vaatlerimin temelidir, özüdür, ruhudur. İstanbul'un kentsel gelişimine sağlıklı bir yön verecek, bu kenti yaşanabilir hale getirecek olan anlayış budur.
24 Haziran'dan itibaren yalnızca bir yönetim değişikliği değil, büyük bir anlayış değişikliği yaşanacak İstanbul'da. İnsana saygıyı, kente özeni temel alan bir anlayış İstanbul'da hayatın her alanında hakim olacak.
Konuşmama başlarken de söylediğim gibi, bu mücadelede Ekrem İmamoğlu’nun yanında olmak demek; doğrunun, hakkın ve haklının yanında olmak demektir.
Etnik kökeni, inancı, sosyal, ekonomik ve politik konumu ne olursa olsun herkesin bu oyunu bozması gerekiyor.
AK Partili, MHP’li, CHP’li, İyi Partili; HDP’li, BBP’li, SP’li, DSP’li, Vatan P’li ayrımı olmaksızın 16 Milyon İstanbullu bu oyunu bozduğu zaman kazanan CHP olmayacak… Kazanan Ekrem İmamoğlu olmayacak… Kazanan 16 milyon İstanbullu olacak… Kazanan demokrasi olacak… Kazanan hak, hukuk, adalet olacak… Kazanan tüm Türkiye olacaktır."
(Kürtçe festival olacak mı, bütçe ayrılacak mı?) Hangi kültür yaşıyorsa kültür merkezlerimizde yer bulacaklardır. Biz İstanbul'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın talebini karşılayacak birikime ve anlayışa sahibiz.
(Sandık güvenliği) 31 Mart seçimlerinin sonrasında üretilen gerekçesiz gerekçelerle ilgili fikrimizi belirttik. Her sandıkta sıkı takibi elden bırakmayacak bir eylem planımız var. Diğer siyasi bileşenlerin de çok ciddi destek verdiğini görüyorum.Biz her şeyimizle hazırız. Riske sıfıra getirecek şekilde her alanda denetim yapacağız, tedbir alacağız. Biz belki devletin yapması gereken tedbirler konusunda da sıkı uyarı yapmıştık. Kötü niyetli insanların eline fırsat vermeyeceğiz.
(Ordu Valisi'ne söylenen söz) Ben ne söylediğimi biliyorum. Ne söylediğimi net olarak ifade ettim. Bizim anlattığımız projeleri insanlara ulaştırmanız. Arkadaşlarımızın tarif ettiğine göre yok sayıyorsunuz. Bu konuda hassasiyet gösterirseniz önemli olduğunu düşünüyorum.
( Tapu meselesi, Demirtaş) Tapu konusu belediyenin halledebileceği bir konudur, eksik bilginiz var. Bazen devreye Hazine gibi kurumlar girebilir. Hukuka ve kanuna uygunluk söz konusudur. Sahada süreci yöneten İBB yetkilidir. 20-25 yıldır bu konu ihmal edildiği için 100 binlerce aile bu sorunu yaşamaktadır. Beş yılda sadece ilçe belediyesi yetkileri ile on binlerce insana tapu dağıtmış bir belediye başkanıyım. Demirtaş konusunda da televizyon programlarında uzun uzun anlattım. Arşivleri inceleyebilirsiniz.
(Bilgi sistemi) Seçimlerde aynı sistemimiz var. Güvendiğimiz bir ajansın çalışma yaptığını duyuyoruz. Ne yazık ki görevini yapamayan ve rezilliğe imza atan Anadolu Ajansı'ndan ziyade bu ajansın doğru bilgi aktaracağına inanıyoruz. Kendi sistemimiz mutlak sonucu oluşturacak.
(Erdoğan açıklaması) Her zaman tavsiyem başta sayın Cumhurbaşkanına kendi süreçlerine ve işlerine yoğunlaşmalarını talep ediyorum. Uluslararası ilişkilerinden teröre, ekonomiye yoğunlaşmaları gerekmektedir. Biz İstanbul'u hiç merak etmesinler keyifle yönetiriz. Demokrasi her şeyin ilacıdır, hiç endişeleri olmasın.
(Cumhurbaşkanlığı adayı) İBB adayıyım. Keyifle başkanlık yapmak istiyorum. Israrla soru sorsa gazeteci ne derseniz? Milletçe kullanırız "Allah bilir" deriz. Size de ancak bunu söyleyebilirim.
(Oy hedefi) Vatandaşlar bilmelidir ki, devletin verdiği hiçbir şey bir lütuf değil, sahibi olduğu şey. Oy hedefim şudur, bana kalsa herkes bana oy vermeli. Herkese eşit, hiç kimseye ayrımcılık yapmayan bir anlayışım var. Bilgi kirliliğinin bulanıklığını bizim suyumuz temizler. 31 Mart öncesi neyi vaat ettiysem bugün de aynı şeyleri anlatıyorum. Kimseye de tabii değilim. Beni yönlendiren bir irade yok. Birileri öyle midir değil midir bilemem. Ülkede bir irade ile görevden alınan veya istifa ettirilenleri biliyorum.
(Anket) Yüzüme bakarsanız anketlerin ne söylediğini anlarsınız. Sonuç açıklamak gibi bir düşüncemiz yok.
(Kent konseyi) Uygulanamayan ya da keyfî bir anlayışa kalan kent konseyi anlayışının dışına çıkan bir uygulama ile kent konseyini hayata geçireceğiz.
© Tüm hakları saklıdır.