Gündem

İmam hatipli sayısı 11 yılda 10 kat arttı

Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı: Bugün dini eğitimin ağırlığı daha da arttı. 19. Milli Eğitim Şurası da bunun üzerinde odaklaştı

19 Aralık 2014 13:35

Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın hazırladığı ‘Gençlerin Potansiyeli ve Din Eğitimi: İmam-Hatipler ve Din Dersleri’ raporuna göre, 2002 yılında Türkiye’de 450 imam hatip lisesi ve bu okullarda 71 bin 100 öğrenci vardı. 2013’te ise imam hatip ortaokul ve liselerinin sayısı 2 bini buldu. İmam hatiplerin öğrenci sayısı 10 kattan fazla artarak 714 bin 135’e ulaştı.

Hürriyet gazetesinden Gönül Koca’nın haberine göre, PISA 2012 verilerinden yola çıkılarak hazırlanan raporun çarpıcı sonuçlarından bazıları şöyle:

- Eğitime erişim en temel sorun.

- Ortaokuldan liseye geçiş ve üniversiteye girişteki sınavlarda diğer akademik ders konuları gibi din derslerinden de sorular soruluyor. Dini eğitimin ağırlık kazandığı, genel ve mesleki eğitimin yerini aldığı bir eğitim sisteminin bilgi üretebilen, donanımlı yeni nesiller yetiştirmesi zor.

- Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002’de Türkiye’de 450 imam-hatip lisesi ve 71 bin 100 öğrenci vardı. 2013 verilerine göre sayıları 2 bini bulan imam-hatip ortaokul ve liselerinde 10 katın üstünde bir artışla 714 bin 135 öğrenci eğitim görüyor.

- İmam hatip okullarının dışında genel eğitimde (ilkokuldan lise son sınıfa kadar) verilen din dersleri bütün öğrenciler için zorunlu. Milli eğitimimizde önce sadece ilkokullarda seçmeli olarak verilen din bilgisi dersi, giderek eğitimin temel öğelerinden biri haline geldi. 1970’lerden itibaren giderek yerleşen bu durum, bugün hiçbir gelişmiş ülkede söz konusu değil. Bazı gelişmiş ülkelerde de din dersleri var ancak bunlar çoğunlukla genel eğitim kurumlarında değil kilise okullarında veriliyor.

- 4+4+4 ile birlikte bütün sınıflardaki zorunlu ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ dersine ek olarak ortaokul ve liselerde ‘Kuranı Kerim’, ‘Hz. Peygamberimizin hayatı’ ve ‘Temel Dini Bilgiler’ seçmeli ders olarak okutulmaya başlandı. Bu derslerin her biri haftada iki saat. Toplam seçmeli ders sayısı da haftada 6 saat olduğuna göre bütün seçmeli dersleri dinî dersler olarak almak mümkün. 

- Lise giriş sınavlarında din bilgisi soruları soruluyor. Bu durumun iki doğal sonucu olabilir. Birincisi bu konularda daha fazla bilgisi olan imam-hatip ortaokulu öğrencilerine haksız avantaj sağlanıyor. Diğeri de öğrencileri din içerikli seçmeli dersleri almaya teşvik etmesi. 

- Din ve ahlâk kavramlarını lâyıkıyla kavrayabilmek, ancak soyut düşünce kapasitesiyle mümkün. Çocuğun zihinsel gelişmesinde soyut düşünce, analitik ve eleştirel, sorgulayıcı yaklaşım 12 yaş ve üstü devrede oluşur. Daha küçük yaşlarda verilen dinî bilgiler ancak somut yasaklar (dogma) şeklinde algılanır.      

 

Erdoğan: 15 kat arttı

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kasım ayında yaptığı açıklamalarda, imam hatiplerde eğitim alan öğrenci sayısının 15 kattan fazla arttığını belirterek, “2002-2003 öğretim yılında, Türkiye genelinde 440 imam-hatip lisesinde, 64 bin 500 öğrenci eğitim-öğretim alıyordu. Şu anda, ortaokul ve lise kısmıyla 2 bin 638 okulda, 983 bin öğrenci eğitim-öğretim alıyor. Yani, öğrenci sayısı 15 kattan fazla arttı” demişti.

 

5 yaş grubunda okullaşma azaldı

 

Prof. Dr. M. Ali Alpar - Bilim Akademisi Başkanı

Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) incelemelerine göre, 4+4+4 sistemine geçildikten sonra okul öncesi eğitimde 5 yaş grubunda okullaşma yüzde 20 azaldı. Öteden beri eğitim sistemimiz ezbere dayalı, sınavlara indeksli olmakla maluldü. Daha fazla akla, dünya bilgisine ve beceriye yönelmek yerine ezber ağırlıklı din adamlığı meslek eğitiminin genel eğitim sisteminde başat bir yer alması çocuklarımızı ve gelecekteki toplumumuzu bu dünya için iyi hazırlayacak mı? Sağduyu sahibi dindar vatandaşlar çocuklarının kendi becerileri ile ayakta duran, kendi aklını kullanan insanlar olarak yetişmelerini istemezler mi?

 

Dini eğitimin ağırlığı arttı

 

Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı- Bilim Akademisi Üyesi

Bugün dini eğitimin ağırlığı daha da arttı. 19. Milli Eğitim Şurası da bunun üzerinde odaklaştı. Halbuki raporda da belirttiğim gibi Türkiye’de eğitimin sorunu kalite sorunudur. Özellikle de insan kaynağını geliştirmek istiyorsak, dünya ile ekonomik gelişme bakımından rekabet etmek istiyorsak, dil ve matematik becerilerinin çok geliştirilmesi, desteklenmesi lazım. Aynı şekilde fen bilgilerine ağırlık verilmesi gerekiyor. Türkçe bir dünya dili değil ama kaliteli bir Türkçe eğitimi ile birlikte, bir dünya dilinin de iyi öğretilmesi şart. Bu da bugün İngilizce’dir. Eğitime erişim epeyce arttı ancak 4+4+4’ten sonra örgün eğitimden çıkmaların çoğaldığı da biliniyor.