Söyleşi

İmam hatip liselerinde 28 Şubat'ın sürpriz sonucu ne oldu?

Gençlik, tüm dünyanın en güçlü dinamiğini oluşturuyor. Orta Doğu’daki...

10 Ağustos 2011 03:00



HAZAL ÖZVARIŞ - T24


Türkiye’deki gençler politik atmosferin baskısıyla özne olarak görülmek yerine bulundukları kurumların laik veya İslamcı duruşuyla eşleştirildi. Özellikle imam-hatip liseleri sık sık tartışma konusu oldu. Geçmişte, muhafazakâr kesimden bazı aileler “İHL dışındaki liselere giden çocukların uyuşturucu, fuhuş gibi bataklara saplanabildiklerini” düşünürken, laik kesimden bazı aileler “İHL’lerde İslami militanlar yetiştirildiğini” öne sürüyordu. Ancak son dönemde bu kutuplaştırıcı söylem duruldu. Peki bu süreçte İHL’lere ne oldu?

YÖK Genel Kurulu’nun 2010’un Mart ayında 0.3 ve 0.8’lik katsayı farkını daraltarak kendi alanı içinde seçimler için 0.15, alan dışı seçimlerde de 0.13’lik katsayı uygulamasına karar verdi. Böylece, imam hatip ve meslek liselilerin katsayı farkı binde 2’ye indi. Bu kararının ardından imam-hatip liseleri arttı ve  493 okul ile 2010-2011 eğitim/öğretim yılında en yüksek okul sayısına ulaştı. 2002’de 71 bin olan öğrenci sayısı MEB verilerine göre 2011’de 253 bin 639’a ulaştı.

1970’lerin sonundan itibaren farklı lise türleri hakkında çalışmalar yürüten Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Bahattin Akşit, son olarak Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Belma Akşit ve yardımcı araştırmacılar öğretim görevlisi Esra Köten Peker, araştırma görevlisi Seval Gülen ile birlikte “Türkiye’deki Sosyo-Kültürel Değişmeler Hakkında Liseli Gençlik ne Düşünüyor?” konulu bir araştırma yaptı. İstanbul Anadolu yakasındaki düz, Anadolu, özel, meslek ve imam-atip liselerinde okuyan 2 bin 356 öğrenciye anket uyguladılar. Çıkan sonuçlar şaşırtıcıydı.

Araştırmaya göre, imam-hatiplilerin yüzde 40’ı evrim teorisine inanırken tüm liseler arasında evrime inanç yüzde 53'tü. Vazgeçilmezleri arasında dini inanç 4. sırada yer alıyor. Gençlerin yüzde 48’i Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne katılmasını isterken, imam-hatiplilerin yüzde 63’ü “İslam Dünyası”na katılmayı tercih ediyor.

Prof. Dr. Bahattin Akşit ile Prof. Dr. Belma T. Akşit ile  www.t24.com.tr için sorduk:

Türkiye’de gençlik nereye gidiyor? Liseler arasında kutuplaşma var mı? İmam- hatiplere giden öğrencilerin profilleri nasıl değişti? İmam-hatipliler evrim teorisine inanırken, neden diğer liseliler arasında evrim düşüşte? Öğrenciler muhafazakârlaşıyor mu? Gençler arasında yüzde 91 oranında kullanım alanı olan Facebook muhalif bir ses olabilir mi? 28 Şubat kararlarının imam-hatip liselerinde sürpriz sonucu ne oldu? Gelecekte nasıl bir Türkiye bizi bekliyor?

İşte Prof. Dr. Bahattin Akşit ve Prof. Dr. Belma T. Akşit’in T24’ün sorularına verdikleri cevaplar: 

- Gençlik çalışmanızı neden bu dönem yeniden yapma ihtiyacı duydunuz?

Bahattin Akşit: Türkiye'de lise türleri çeşitlendi. Köy enstitüleri kapandıktan sonra bir yandan imam-hatipler açılırken diğer yandan klasik liseler, düz liseler, meslek liseleri ve özel liseler varlıklarını sürdürdü. Bu yelpazedeki çeşitlenmeyi zaman içinde "kadına karşı tutumdan AB'ye karşı tutum gibi konularda nasıl ayrışıyorlar, nerelerde birleşiyorlar"ı görmek için çalışmayı belli dönemlerde tekrarlıyoruz.

Bu dönemde de Türkiye demokratikleşme çabalarına Orta Doğu için model olarak gösteriliyor. Gelecekteki 20-30 senede de bunun taşıyıcıları bu gençler olacaklar. Onlar dünya hakkında ne düşünüyor?

Bunu 2011'in Mayıs ayında yapmak çok önemliydi; çünkü bizim planlarımızın dışında olmasına rağmen YGS şifre skandalları dolayısıyla lise gençliğinin tam da politikleştiği bir ortam oluştu. Bu, bir açıdan iyi oldu; çünkü bu anket sonuçlarında çıkanlardan daha apolitik ve ilgisiz bir gençlik profili ortaya çıkabilirdi. Eğitim sistemini eleştirenlerden, diğer konulara daha eleştirel yaklaşan ve gelecek vadeden bir gençlikle karşılaştık.  

Belma Akşit: Bu çalışmaya ilk defa bu sene bulaştığım için bu soruyu dışarıdan cevaplıyayım. İstanbul'da yaptık ve İstanbul'un ve burada yaşayan gençlerin farklı bir duruşu var. Anadolu ve Avrupa yakasındaki gençlerin de farklılıkları var. Ben liseliler arasında ciddi anlamda kutuplaşmalar bekliyordum. Ancak o kadar çok çıkmadı. Örneğin, özel liseler ve imam-hatipler arasında büyük benzerlikler var.  

Bahattin Akşit:
 "İstanbul çok özel" dememek lazım. Her ilden göçmenler var ve küçük bir Türkiye sunuyor. Ayrıksı, zengin kesimi temsil eden bir örneklem değil. Babalar arasında ortaokul mezunu ve altı yüzde 53, annelerde ortaokul mezunu ve altı yüzde 67. Bu yüzdeler örneklemdeki öğrencilerin Türkiye ortalamasından çok farklı olmadığını gösteriyor olabilir.    


‘İmam-hatipliler evrimci görüş ile yaratıcı görüş arasındaki ayrımın farkında değil’
 

- Araştırmanızın ortaya koyduğu en ilginç sonuçlardan biri evrim sorunuza gelen yanıtlar. İmam-hatiplilerin yüzde 40'ı evrime inanırken tüm liseliler arasında evrime inananların oranı yüzde 53 olarak görünüyor...  

Bahattin Akşit:
 Bu insanların dikkatini çekmiyor. Nasıl olur da özel liselerin yanıtı yüzde 58'de kalır? Anadolu liselilerin yüzde 40'ı nasıl olur da evrim kuramını çok sert olmayan bir şekilde ifade eden bir cümleye katılmaz?

Belma Akşit:
 Burada benim canımı sıkan bir konu var: Benim evrim kavramımla, o çocukların kafasındaki ne? Her birimiz farklı anlamlar yüklüyoruz. Bu soruların cevabı belirsiz. 

Bahattin Akşit:
 Orası doğru, ancak yaratıcı görüş (creationism) ile evrimci görüş ayrımı vardır... İmam-hatipli öğrenciler belli ki böyle bir ayrımın henüz çok farkında değil. Evrim ve anti-evrimcilik Hristiyanlığın içerisinden çıkmış bir şeydir. Türkiye’ye ve İslam dünyasına Batı’dan gelmiş bir yaklaşımdır.

- İmam-hatiplilerin evrim teorisinin dini yaklaşıma aykırı olduğunun farkında olmadıklarını mı söylüyorsunuz?

Bahattin Akşit:
 Bence evrim, dini inançlara ters olarak algılanmayabilir. "Çamurdan yaratıldınız" gibi ayetler evrime işaret ediyormuş gibi algılanabilir. Oysa biz, öğrenciler bilimsel yaklaşımı ne dereceye kadar benimsiyorlar, onu görmek istedik.   

Belma Akşit:
 Burada niteliksel araştırmaların önemi de ortaya çıkıyor.

Ayrıca, dinciler/dindarlar, “innovation" kavramını Türkçeleştirince  bulunan "yaratıcılık" kavramına sıcak bakmıyorlar. Çünkü onlara göre “yaratıcılık Allah'a mahsus”tur. Buna saygı duyuyorum, ama bizim orada kullandığımız yaratıcılık ayrı bir şey.


‘Liselerde evrim yeterince öğretilmiyor’

- Genel olarak liselilerin evrim teorisine inançlarının düşük olmasını nasıl açıklıyorsunuz? Eğitim süresince evrim iyi öğretilmiyor mu?

Bahattin Akşit:
 Evet, ben artık bu yönde düşünüyorum. Anladığım kadarıyla imam- hatiplerde anti-evrimci bir ideoloji çok fazla işlenmiyor. Öte yandan diğer liselerde biyolojinin önemli bir konusu olan, dünya bilimsel cemaati tarafından benimsenmiş olan evrim yeterince öğretilmiyor.

Belma Akşit:
 Evet, bu çok açık. Evrim, eskiden bizim nesilde öğretildiği gibi öğretilmiyor.


‘Düz liselilerin dini inancı çok yüksek’

Bahattin Akşit: Benzer bir soru olan "Fen bilimleri kadar din bilgisi de gereklidir"e verilen yanıtlara bakalım. İmam-hatipliler yüzde 86 ile evet diyorlar. Burada Anadolu liseliler farklılaşıyor, yüzde 57'ye düşüyor. Özel liseliler de öyle.  

Belma Akşit:
 Başka bir bilgi de vazgeçilemeyecekler sorusuna verilen dini inanç cevabı. Düz lise ve meslek lisesinde yüzde 60, özel liselerde yüzde 53. İmam hatiplerle diğer liseler aradaki fark çok fazla, ama düz liselerin dini inancı da çok yüksek. Özel liselerdekilerin de en az yarısı için dini inanç, vazgeçilemeyecekler şeyler arasında.  

Bahattin Akşit:
 Diğer vazgeçilemeyeceklerin başında 1. Arkadaşlık, 2. Müzik, 3. İnternet var. Dini inanç, 4'üncü sırada geliyor. Çoğu müziği ve arkadaşı, dini inancın önüne koyuyorlar diye düşünülebilir, ancak tersinden bakınca... 

Belma Akşit:
 Bu ilk sıradakileri yaparken bunlara nasıl yaklaştığı da önemli. Öğrenci, hangi bilgilerle donanıyor, neye inanıyor?

Bahattin Akşit:
 Vazgeçilmezler arasında kitaba bakarsak yüzde 39'la kim bilir kaçıncı sırada, ama imam-hatipliler yüzde 52 ile birinci… Çünkü özel bir anlamı var.  

Belma Akşit:
 Kitap deyince akıllarına Kuran-ı Kerim geliyor. Gördüğünüz gibi, niteliksel araştırmaya gereksinim var. Alt anlamları ortaya çıkartmak ve daha derinden anlamak için.  

- Geçmişe kıyasla okullarda dini değerler yükselişte mi?

Belma Akşit:
 Bu, Türkiye olarak bir gerçekliğimiz.

Bahattin Akşit:
 Tarhan Erdem de açıkladı: Türkiye’nin yüzde 61’i her zaman oruç tutuyor. Yüzde 16 civarında sık sık oruç tutuyor, yüzde 15 ara sıra oruç tutuyor, bu durumda hiç oruç tutmayan yüzde 8’lik bir kesim kalıyor.


‘Öğrenci sayısı azalınca imam-hatiplerde kalite arttı’

- 30 yılı aşkın süredir imam-hatip okullarını çalışan bir akademisyen olarak, bugün imam-hatip liselerine giden öğrencilerin profilini nasıl çizersiniz?

Bahattin Akşit:
 97'de 8 yıllık zorunlu eğitime geçişten sonra imamhatiplerin ortaokulları kapatıldı. Katsayı sorunun aşılmasının ardından öğrenciler bu yıldan itibaren imam-hatip liselerini daha çok tercih eder hale gelebilirler. Bu sebeple, bu yıl kritik. İmam-hatip öğrencilerinin en az olduğu senelerden biri herhalde geçen yıl ve bu yıldır. 97'de ortaokul kısımlarının kapatılmalarının ardından azaldı ve 2002'den itibaren biraz çoğaldı. Bundan sonra tekrar öğrencilerin sayısı artabilir. Ancak, şimdiye kadar öğrenci sayısının az olması, eğitim kalitesinin ciddi biçimde artmasına neden oldu. Sınıflar 50-60 kişilik değil, 20-30 kişilik. İlginç bir şekilde çok iyi öğretmenlerin ders verdiği bir yer haline geldi. Fark bundan sonra ne olur, bunu çok iyi bilemiyorum.


‘İmam-hatipliler şu an kutuplaşma içinde değil’

- Bugünkü siyasi aktörler arasında Başbakan Tayyip Erdoğan gibi 50'li yaşlarına varmış imam-hatip mezunları olduğu düşünülürse, onlarla şu anda 15 yaşındaki İHL'liler arasında fark nedir?


Bahattin Akşit:
 Siyasi kutuplaşma bağlamında, o dönemki imam-hatipliler sağ kesimdeki partilere yöneliyorlardı. Şimdi yine öyledir diye düşünsem de, bu seferki çalışmamızda parti sorusu sormadık. Siyasi görüşlere girmedik. Sosyo-kültürel konularda kalmayı tercih ettik. Ama benim görüşüm, şu anda imam-hatiplilerin kutuplaşma içinde olmadığı. Geçmişte de belki çok büyük bir kutuplaşma yoktu, ama 70'lerin sonuna doğru Türkiye’de yaşanan kutuplaşma, bütün liselerde olduğu gibi imam-hatiplerde de kendini gösteriyordu.


Bana göre liselerden çok Türkiye'nin içindeki atmosfer liseleri kutuplaştırıyor. Kendi hallerine bırakıldığında, liseler kendi çeşitlilikleri içerisinde çoğalıyorlar. Ama yeterince de değil… Çünkü ben daha çok kalite açısından çeşitlenmelerini isterdim. Bazılarının matematikte, bazılarının fende, bazılarının mesleki olarak teknolojik yenilikler sunabilmesini isterdim. Artık küresel dünyada ülkeler bu yaratıcılıklarına göre ileriye veya geriye gidecekler. Bu iyi mi kötü mü? O da ayrı bir şey.


‘Din öğretimi ile sorgulayıcı eğitim nasıl dengelenecek?’

- Daha önceki çalışmalarınızda İHL'ler ile Kuran kurslarının sayıları arasında doğru orantı olduğunu ve doğru orantılı bir artış gösterdiklerini belirtmiştiniz. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "12 yaş altına Kuran kursu yasağını kaldıracağız" dedi. Gelecekte yine böyle bir oranla mı karşılaşacağız?

Bahattin Akşit
: İller düzeyinde baktığımız zaman, illerdeki imam-hatip öğrencileri oranlarıyla Kuran kursu öğrencileri oranları arasında doğru orantılı bir korelasyonun olduğunu belirtmiştim. Din eğitiminin ve din öğretiminin hangi yaşta ve hangi okullarda ne şekilde yapılması gerektiği çok tartışılan bir konudur. Dünyadaki toplumların ve devletlerin benimsedikleri laiklik yaklaşımlarına göre, bu konu değişmektedir. Bazı toplumlarda dinler konusunda bir eğitimin okullarda verilmesi ile yetinilmekte, bazılarında ise dinler konusunda eğitimle yetinilmemekte ve okullarda bir dinin öğretimi de yapılmaktadır. Kuran Kursları bir dinin öğretiminin yapıldığı, bir inancın gereklerinin öğretildiği kurumlardır. Bu kurumlarda Kuran okunması öğrenilmekte ve sureler ezberlenmektedir. İlköğretim ve ortaöğretimdeki eğitimin ve öğretimin temeli ise beceri ve bilgilerin sorgulayarak ve akılcı bir şekilde öğretilmesidir. Maalesef Türkiye’de ilk ve ortaöğretimdeki  birçok ders ezberletilerek öğretilmektedir. Oysa modern toplumlarda beceri ve bilgiler hızla değişmekte olduğu için sorgulayıcı bir şekilde öğretilmek durumundadır. Bir dinin öğretimi ise, bunun tam tersi olmak durumundadır. Kuran kurslarına çocukların hangi yaşta gidebileceği sorusu şu konuyu dikkate almalıdır:  Sorgulayıcı ve eleştirel olarak öğrenilmesi gereken bilgi ve beceriler ile inanca dayalı ezberlenerek öğrenilmesi gereken bilgiler ve beceriler arasındaki denge nasıl kurulacaktır? Hâlihazırda Türkiye’deki durum inanca dayalı olmayan alanda da ezbere dayalı öğretimin yapıldığı yönündedir. Bunun bir an önce değiştirilmesi için eğitim reformu yapılmak zorundadır.  


Belma Akşit:
 Din sosyolojisi çalışmadığım için ahkâm kesmek istemiyorum. Bunu sıradan birisi olarak cevaplayabilirim. Çocukların sorgulamayı öğrenmeden bu eğitimi almasını çok erken buluyorum. Bu tür eğitimler de elbette ki verilebilir, ama çok erken verilmesini doğru bulmuyorum.


‘Sanal alemde binlerce çiçek de açabilir, Norveçli Brevik de çıkabilir’

- Son araştırmanıza geri dönersek, internet kullanımı ve Facebook açık ara farkla öne çıkıyor. İnternet yasaklarına karşı gençlerin bu mecrada örgütlenip sokağa çıktığı hatırlanırsa, Facebook, Orta Doğu’da olduğu gibi Türkiye’de de muhalif bir ses olabilir mi?  

Bahattin Akşit:
 Radyo ve gazete modern ulus devletinin temel iki aracıdır. Homojenleştirici bir kurum olarak eğitimin yanında gazete ve radyoyla bu pekiştirilir. Gençler için bu artık geçerli değil. Olayları televizyon ve internetten takip ediyorlar. Küresel dünyanın araçlarını kullanıyorlar. 

Diğerlerinin tek-tipleştiriciliğine karşılık bu heterojen, insanları bir araya getiren iletişim aracı olabilir mi? Farklı dini, etnik grupların bir arada yaşayabildiği çoğulcu bir dünya oluşabilir mi? Önümüzdeki 50 yılın cevaplandıracağı soru bu: Homejenleşecek miyiz yoksa kutuplaşmadan farklılıkların bir arada yaşanabildiği çoğulcu toplumlar olabilecek miyiz?  

Belma Akşit:
 Şunun altını çizmeliyiz. Homojenleşme tek tip ve gazete okuyunca bir mesaj alıyorsunuz, ancak sanal alemde binlerce kanaldan bilgi geliyor ve bu interaktif ortamda her kişi bu kanalları anında etkileyebilecek konumda. Bu durum heterojenleşmeyi geometrik olarak arttırıyor. Bu hem çok yararlı hem de çok tehlikeli.  

- Neden çok tehlikeli? 

Belma Akşit: Kontrol lafını çok sevmem, fakat sanal dünya, tamamen kontrolsüz bir ortam. İnsanları galeyana getirecek şeyler oluyor. Burada oluşabilecek nefret söylemi beni ciddi biçimde ürkütüyor. Bu elbette herkese, her kesime, her etnik gruba ya da topluma, ülkeye yönelebilecek bir durum…

Bahattin Akşit: 
Sanal alem ikili ilerliyor. Nefret söylemi içinde aşırı uca giden Norveçli Brevik de çıkabiliyor, 1960'larda Mao'nun "Binlerce çiçek açsın" dediği gibi binlerce fikrin çıkabileceği bir zenginlik de yaratabilir. Facebook muhalif bir ses olabilse de nefret söylemine açık bir ses olur. Nefret söylemi için oluşturulmuş web siteleri var. Bundan 4-5 yıl önce kendisini gazeteci olarak gören birisi Avrupa Birliği'nden proje almış, AB ile öğrenci değişimlerinde rol almış bütün öğretim üyelerini AB’ye satılmış olarak niteleyip hedef gösteriyordu. Bu yüzlerce değerli bilim insanını bir hamlede gözden çıkarmak anlamına gelebiliyordu. Böyle bir şeyi düşünebiliyor musunuz? Nefret söylemi her gruba yönelebilir. Etnik ve dini gruplara, aydınlara, farklı cinsel tercihi olanlara… Ama ben yeni medyanın nefret söylemi için değil dayanışma ve özgürlük için kullanılacağını ümit etmek istiyorum. Bu araştırmadaki gençler Facebook’u bu yönde kullanıyorlar, arkadaşlık için, sorgulamak için kullanıyorlar.   


Çekirgenin sindirim sistemini ezberledik ama ne işimize yaradı?’ 

- Sonuçlar arasında eğitim sistemine dair fikir belirtmeyen yüzde 20'lik bir kesim var.  

Belma Akşit:
 20’nin üzerinde… Hatta neredeyse 4'te biri. Bu beni etkileyen bir bilgi oldu. Ezberci ve sorgulamayan, öğrencileri çok dar kalıplar içerisine sokan bir eğitim sistemden geçiyoruz. Çekirgenin sindirim sistemini ezberliyoruz ama bundan bana ne? Hepimiz ezberledik ama, hayat boyu ne işimize yaradı bu?  


Bahattin Akşit:
 Ben yüzde 25'ten fazla bekliyordum cevap vermemeyi. Bazı okul türlerinde, örneğin imam-hatip liseli öğrenciler arasında cevap vermeme yüzde 10 civarında. Liseli gençlik benim endişeli bir şekilde tahmin ettiğimden fazla bir şekilde ankete cevap vermiş. Bu ümit verici bir durum.

- Vazgeçilmezlerden arasında "arkadaşlık" birinci sırada geliyor. Bu arkadaşlık, kapalı mı yoksa liseler arası da olabilen açık bir arkadaşlık mı?  

Belma Akşit:
 Bu araştırma sonuçlarını değerlendirirken aynen “evrim” gibi “arkadaşlık” da beni rahatsız eden bir kavram oldu. Arkadaşlık ne? Facebook'ta arkadaşlık... Göz teması olmadan, birlikte olmadan vakit geçiriyorlar. Bu ne kadar samimi/gerçek bir arkadaşlık? Sanal dünya beni ürkütüyor. Kuşkusuz, gerçek dünyada kendimizi bir parça gizleyebiliriz ama “sanal alemde kendini gizleme” ile arasında büyük bir farklılık var. Bu insanı uzun erimde ne kadar tatmin eder? Bu da ayrı bir sorun. Diğer yandan benim bu gece sizinle çıkacağımı dünya alemin bilmesini ne kadar gerekli?

- Araştırmanızın ardından gelecekteki Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?

Belma Akşit:
 Buna cevap vermek de oldukça zor. Bir kere toplum bilimci olarak önceden daha rahatça ahkâm kesebiliyordum, ancak küreselleşmenin bu kadar hızlandığı, interaktif dünyanın iyice şişmanlamaya başladığı dönemde önümü pek de göremiyorum. Bizim ömrümüze çok şey sığdı ve projeksiyon yaparsak sizlerin ömrüne neler sığacağını hayal dahi edemiyorum. 

Bahattin Akşit
: Gelecekteki Türkiye bugünkü lise öğrencilerinin yetişkinler olarak taşıdıkları veya inşa edip oluşturdukları bir Türkiye. Bir toplumdaki yapıları, kurumları, ilişkileri “taşımak”la “inşa edip oluşturmak” arasında önemli farklılıklar vardır. Eğer insanlar sadece taşıyıcı oluyorlarsa o zaman kurumlar, yapılar, pratikler başka güçler, etkenler, dinamikler tarafından oluşturulmakta ve insanlara dikte edilmektedir, insanlar bir araç düzeyine indirilmektedir. Eğer insanlar kurumları, ilişkileri, bilgileri ve teknolojileri  “inşa edip oluşturuyor”larsa dünyadaki güçleri, dinamikleri onlar yönetmektedir;  amaçları  ve araçları onlar oluşturmaktadır. Türkiye’nin geleceğinin ikinci tür olmasını diliyorum. Olmaması için bir neden yok. Yeter ki lisedeki geçlerin eleştirdikleri eğitim sistemimizi, gerçekleri görerek ve daha bilinçli ve akılcı bir şekilde bir an önce değiştirelim. 




Türkiye’deki Sosyo-Kültürel Değişmeler Hakkında Liseli Gençlik Ne Düşünüyor?