Habertürk spor yazarı eski Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, 2002'de 'İddiaa'nın kurulmasıyla çökertilen ancak bugün korkunç boyutlara ulaşan illegal bahis çetelerini yazdı. "Belli bölgeler ağırlıklı olmak üzere ülkemizin her yanından, bazı ülkeler üzerinden oynanan oyunlardan, Türkiye bir kuruş vergi almıyor" diyen Atalay, "Devlet soyularak ve insanlarımız özellikle de gençlerimizin, hatta çocuklarımızın paraları başka ülkelere, yıkıcı-bölücü örgütlere akıyordu. Bu da tahmini olarak en az 2 milyar dolar (6 milyar TL) civarındaydı" ifadesini kullandı.
"Devletin çok sert kanunları varken, bakanlıkların ve kamunun gözleri önünde, her türlü suç işleniyor" diyen Atalay, "18 yaşından küçükler, yasak olduğu halde bahis oynuyor. Çünkü simsarların tek amacı, haksız kazanç elde etmek. Devlete vergi vermeden, kulüp isim hakkı ödemeden, kimseye pay dağıtmadan, direkt paralarla oynayıp kısa yoldan köşeyi dönüyorlar" diye yazdı.
Atalay'ın yazısından bazı bölümler şöyle:
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde illegal bahis problemi var. Ancak bazıları savaşıp çözmüş, bazıları da esiri olmuş. Türkiye, önce çözmeyi başarıp kazananlar sınıfına girmiş, sonra da esir olup kaybedenler kategorisinde yerini almış durumda... Büyük gelir kaybı yaşayan kulüpler, federasyonlar neden susuyor? Yoksa birileri bu çeteleri koruyor mu?
Halbuki çok fazla değil, daha 10 yıl önce illegali yasaklamış, hukuki altyapısını oluşturarak bunu çözmüş ve de “İddaa” oyununu başlatarak bunu da kazanç hanesine yazmış bir ülkeyiz. 2002 sürecinde göreve geldiğimizde, yıllarca Türk sporuna kaynaklık eden Spor Toto Teşkilatı, artık bitme aşamasına gelmiş, kendi personel maaşını bile ödeyemeyen, 32 milyon (o günkü parayla trilyon) borcu olan bir kurumdu. Oysa illegal bahis alabildiğine çıldırmış, ülkenin kaynakları, masum insanların paraları yurtdışına gidiyordu.
Belli bölgeler ağırlıklı olmak üzere ülkemizin her yanından, bazı ülkeler üzerinden oynanan oyunlardan, Türkiye bir kuruş vergi almıyor, devlet soyularak ve insanlarımız özellikle de gençlerimizin, hatta çocuklarımızın paraları başka ülkelere, yıkıcı-bölücü örgütlere akıyordu. Bu da tahmini olarak en az 2 milyar dolar (6 milyar TL) civarındaydı.
"2004'te ihaleyi yaptık"
Yola koyulduk. Dünyada geçerli olabilecek oyunları incelemeye aldık. “İddaa” oyununu keşfettik ve Türkiye’de uygulamak için adımları attık. 2004’te ihaleyi yaptık. Karamehmet Grubu’nun İnteltek firması kazandı. Her yıl çığ gibi büyüyen bir kaynak, sporumuzun, spor kulüplerimizin, federasyonlarımızın, gençlerimizin hizmetine sunuldu.
Hasılatın yüzde 50’si direkt iştirakçilere, 18’i KDV, 4’ü de şans oyunları vergisi olarak toplam yüzde 22’si devletin kasasına, yüzde 28’i de kulüplere isim hakkı ve spora kaynak olarak dağıtılmaya başlandı. Biz daha sonra Maliye Bakanlığı’mız ve devletin diğer kurumlarıyla birlikte yaptığımız sıkı pazarlıkla, sporun payını yüzde 38’lere çıkardık. Hem devlet kazanıyor hem kulüpler hem federasyonlar hem de tesis ve spor organizasyonları alabildiğine yapılıyordu.
İddaa’nın hasılatı, 1 katrilyonla başladı, her yıl katlanarak arttı ve 2015’te 10 katrilyona (bugün milyar) yaklaştı. Bunun 5 milyarı iştirakçilere dağıtılıyor, 2 milyarı devlete vergi olarak ödeniyor, 3 milyarı da kulüplere isim hakkı ve federasyonlar ile sporun diğer hizmetlerinde kullanılmak üzere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne aktarılıyor. Hukuki altyapısını oluşturduk ve devletin tüm imkânlarını seferber ederek mücadele ettik. Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin başkanlığında, Adalet, İçişleri, Maliye bakanlıklarımızla toplantılar yaptık, müthiş bir işbirliği başlattık ve büyük mesafe aldık.
"Kulüpler de destek verdi"
O dönem Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Başbakanlık Müsteşarımız Prof. Dr. Ömer Dinçer, DPT, polis, istihbarat ve tüm ekiplerin çabası önemli sonuçlar verdi. Yurtdışına para akışı durdu, bu para ülkemizde kaldı ve hasılat yükseldikçe yükseldi, bugünkü rakamlara ulaştı. Başta Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş olmak üzere kulüplerimiz, illegal bahis firmalarıyla anlaşmış ve göğüs reklamı yapmaya başlamıştı. İyi de paralar kazanıyorlardı ama devlet olarak kulüplerimizden ricacı olduk, hepsi de anlayışlı davrandı ve taşıdıkları reklamı kullanmaktan vazgeçti. Devletin teminatı, isim hakkı olarak kazançlarını garanti ederek ve illegalden kaynaklanan kayıplar olmayacağının garantisini vererek kulüplerimizin haklarını da koruma altına aldık.
O güne kadar hukuki eksikliklerden yararlanmak isteyen kötü niyetlilerin önüne geçmek ve hiçbir açık kapı bırakmamak için Spor Toto Teşkilat Başkanlığı Kanunu’nda değişiklik yaptık ve çok geniş yaptırımlar getirdik. 22 Şubat 2007’de çıkardığımız 5583 sayılı kanunla, sporda müşterek bahsin sadece Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’ne bağlı Spor Toto Teşkilat Başkanlığı eliyle yürütüleceği, bunun dışında kimsenin bahis oynatamayacağı çok net bir şekilde ifade edilmişti: “Kanuna aykırı davrananların, bahis oynayan, oynatan, para transferi yapan, yardım eden, destek olan herkes, bu kanuna göre yargılanır. 2 yıldan 5 yıla kadar hapis, 10 bin güne kadar adli para cezası. Adli para cezası, kazandığı miktarın 3 katından az olmamalıdır...” Son derece caydırıcı cezalar bunlar. İllegal bahisçi 5 yıl hapis yatmakla kalmayacak, 1 milyonluk kazanç elde etmişse, en az 3 milyon para cezası ödemek zorunda kalacak.
"Şimdi her yer çetelerle doldu"
Devletin çok sert kanunları varken, bakanlıkların ve kamunun gözleri önünde, her türlü suç işleniyor. 18 yaşından küçükler, yasak olduğu halde bahis oynuyor. Çünkü simsarların tek amacı, haksız kazanç elde etmek. Devlete vergi vermeden, kulüp isim hakkı ödemeden, kimseye pay dağıtmadan, direkt paralarla oynayıp kısa yoldan köşeyi dönüyorlar. Pek çok sporcu, antrenör ve eşini kullanarak, birilerini menfaatlendirerek, birilerine muhtemelen sus payı olarak rüşvet vererek ve göz yummalarını sağlayarak elini kolunu sallayıp halkı soymaya devam ediyor. Tabii ki hasılattan hiç kimseye pay ödemedikleri için iştirakçilere yüzde 80-90’lara kadar pay ödüyorlar. Devletin ödediği yüzde 50’lerde kalınca bu yüksek oran iştirakçilere daha cazip geliyor, bu da illegal bahisçilerin işine yarıyor.
"Çok ocak sönüyor"
Kayıp, yaklaşık 2 milyar dolar (6 milyar TL). Bu, devletin kasasından kaçırılan para. Adı üstünde illegal, kayıtdışı olduğu için kesin rakamları bilmek zor. Ancak tahminde bulunulabilir. Bunun için de acilen bir çalışma yapılmak zorunda. Aynı zamanda sporun payından da gidiyor. Kısa yoldan zengin olmak, bir anda köşeyi dönmek için ailelere ve özellikle de gençlere musallat olan insanlar, para kazanıyor, lüks içinde yaşıyor. Paralarını kaptıran aileler ise kâbus yaşıyor, çocuklar kumara alıştırılıyor, gençler bunalıma giriyor, aile huzuru bozuluyor, toplum dejenere oluyor.
İllegalın arkası genelde terör örgütleri tarafından doldurulur, onlar tarafından teşvik edilir ve korunur. “Böylesine bir soyguna rağmen dinamiklerin harekete geçememesinde acaba bu örgütler mi var ve yıllık hasılatın ne kadarına hâkimler?” sorusunu akla getiriyor.
Kim koruyor, arkasında kim var?
Terör örgütlerinin yanı sıra illegal bahis mafyasını koruyanlar olduğuna dair kuşkularımız var. Kim veya kimler nasipleniyor? Devletten de koruyanlar var mı? Ne karşılığında göz yumuyorlar ve kimlere sus payı veriyorlar?
"İllegal varsa şike eksik olmaz"
Yeter ki kararlı olun ve yeter ki bitirmeyi göze alın. Hiç kimse devletten daha büyük değildir ve bu güce karşı kimse direnemez. Hırsızın evin içinde olmadığı durumlarda, mücadele çok kolaydır. Asla taviz verilmemelidir. Devletin bütün kurumları ve özellikle de bakanlıklar, deneyimlidir ve idmanlıdır. Bize göre de suçlular biliniyordur ve istenirse 1 dakikada susturulur. Sonra da sıra sistemi susturmaya ve şebekeyi çökertmeye gelir. Kararlı olun ve bu soygunu durdurun.