Gazetecilere dönük baskılar artıyor. 160’ın üzerinde gazetecinin cezaevinde olduğu koşullar ‘dışarıdaki gazeteciler’ için de bir tehdit anlamına geliyor. Gazeteciler bir yandan dava ve hapis tehdidi ile cebelleşirken bir yandan da Türkiye’deki hızlı haber akışına yetişmeye çalışıyor.
Journo’dan Filiz Gazi, Türkiye’de, hız çağında ve baskı altında habercilik yapmanın gazetecilik mesleğine yansımalarını uzman ve gazetecilerle değerlendirdi.
Psikiyatr Dr. İlker Küçükparlak, “İki gün içinde İzlanda’ya bir yıl yetecek kadar gündem oluşuyor” örneğinin verildiğini hatırlatarak, bu durumun Türkiye’nin istikrarsızlığını ortaya koyduğunu, istikrarsız bir ülkenin kaygıya neden olabileceğini ve insanların başına bir şey gelmeyeceğinden emin olamadığını söyledi.
Küçükparlak, öngörememe ve belirsizlik halinin haber alma ihtiyacını artırdığını, sosyal medyayı kullanan insanların daha mutsuz ve gergin olduğunu söylenebileceğini ifade etti ve ardından ekledi: “Aslında mutsuz ve gergin yapan sosyal medya değil, ülkenin gerçeği.”
İşimizi yapamaz hale geldik...
Gazeteci Mehveş Evin, Türkiye’de haber akışını takip etmenin zorluğunu yaşamanın dışında son yıllarda giderek daha fazla maruz kalınan “yalan haber furyasının” sonuçlarına dikkat çekti: “Okuduğunuz haberlerin içeriğindeki doğruları bir gazeteci olarak ayıklayabiliyorsunuz. Fakat devamlı olarak bu yalan makinesine maruz kalmak ve gazeteci olarak aslında öyle olmadığını anlatmaya çalışmak çok yıpratıcı bir şey.”
İktidar medyasında çalışan, son derece “rahat” gözüken gazetecilerin dahi “Acaba yanlış yaparsam ne olur” düşüncesiyle stres altında yaşadığını belirten Evin “İşini yapamaz hale gelip hâlâ bir şeyler yapmaya çalışmak elbette ki insanı sorgulatıyor. Fakat öte yandan bunun çaresi köşeye çekilmek, küsmek değil. Benim için değil. Kişisel hak anlayışım için yazmaya, haber yapmaya devam edeceğim” diye konuştu.
Bianet’in Kadın ve LGBTİ Haberleri Editörü Çiçek Tahaoğlu, son yıllarda takip ettikleri davalar içerisinde yakınen tanıdığı arkadaşlarının olduğunu, kimi vakit birlikte çalıştıkları hak savunucuları ve avukatların yargılanmalarını izlemenin etkilerini anlattı: “Belki akşam birlikte bira içmeye gideceğin bir arkadaşın gözaltına alınıyor. Haberini yapmaya adliyeye gidiyorsun. ‘Kız güzel bir poz ver de, habere düzgün bir resmini basayım’ dediğin arkadaşın üç saat sonra tutuklanıyor. Böyle bir kısır döngünün içinde yaşıyoruz.”