T24 - Küresel ısınmaya karşı tarihin en büyük iklim zirvesi dün “bilim adamlarının küresel ısınma ile ilgili verileri abarttığını” gösteren çalıntı e-postaların yol açtığı skandalın gölgesinde başladı. BM yetkilileri İngiliz İklim Enstitüsü bilim adamlarının bilgisayarlarından, parayla tutulan Rus korsanlarca çalınan e-postaların Türkiye’deki bir bilgisayar üzerinden dünyaya yayıldığını söyledi. Bir diğer iddiaya göre de skandalın ardında Rusya’nın gizli servis var.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ/ FOTOGALERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da küresel iklim değişikliğini tersine çevirerek dünyayı bir felaketten kurtarmak amacıyla dün tarihi bir zirve başladı. Ama dünya hâlâ “İklimgate” skandalını tartışıyor.
‘Sofistike bir plan’
Skandal, iklim değişikliği konusunda dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biri olan İngiliz East Anglia Üniversitesi’ne bağlı İklim Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Profesör Phil Jones’un bilgisayarlarına sızan korsanların onun özel maillerini çalmasıyla açığa çıkmıştı. Jones çalınan e-postalardan birinde, “Sürekli küresel ısınma büyük tehlike deyip duruyoruz. 2001 yılından beri dünyanın neden ısınmadığını gösteren araştırmayı halka anlatamayız, gülünç duruma düşeriz” diyordu.
Birleşmiş Milletler yetkilileri ise söz konusu e-postaların zirveyi baltalamak amacıyla parayla tutulan Rus hacker’ların (bilgisayar korsanları) işi olduğunu öne sürdü. Yetkililere göre Rus korsanlar, bilimsel verileri ve özel e-postaları ilk olarak 12 Kasım’da gönderdi. Bunlar, önce küresel ısınmaya inanmayanların sitelerinde yayımlandı. 17 Kasım’da ise popüler bir iklimbilim sitesi olan “realclimate.org” adlı web sitesi Rus korsanlarca ‘hack’lendi. Korsanlar ardından çalınan tüm e-postaları Türkiye’deki bir bilgisayar üzerinden bu web sitesine yükledi. Web sitesi durumu fark edip dakikalar içinde kapanınca bu kez Suudi Arabistan’daki bir bilgisayarı kullanan Rus hackerlar, “Air Vent” adlı blog sitesine link postaladı.
‘Bu bir korsangate’
BM İklim Değişikliği Üzerine Hükümetlerarası Panel Başkan Yardımcısı Jean-Pascal van Ypersele, konuyla ilgili açıklamasında, “E-postaların ilk olarak Rusya’daki bir bilgisayardan gönderilmesi bu iş için para ödendiğinin en önemli göstergesi. Çünkü Rusya’da bilgisayar korsanlarına bu tür hizmetler için para ödenmesi yaygın bir durum. E-postaların nasıl dikkatlice seçildiğine bakılırsa bu, karmaşık ve detaylı bir planın sonucu. Çünkü bunlar 13 yıllık veriler ve herkes onları bu kadar dikkatle seçip alamaz” diye konuştu. BM Çevre Programı Başkanı Achim Steiner de, “Bu İklimgate falan değil, düpedüz ‘korsangate’ Çünkü bunun için para ödendiği belli” ifadesini kullandı.
‘Gizli servisin eseri’
BM yetkilileri skandalın parayla tutulan korsanların işi olduğunu söylese de İngiliz Independent Gazetesi, iklim bilimcilerin e-posta yazışmalarının Rusya’nın Tomsk şehrindeki bilgisayardan çalındığına dikkat çekerek, “Skandal Rus gizli servisinin elinin altından çıktı. Özel bilgilerin sızdırılması yeni iklim anlaşması imzalamak istemeyen Rusya tarafından organize edildi” iddialarını aktardı.
Zirve amacına ulaşacak mı
* AMAÇ – Bütün ülkelerin karbon gazı seviyelerini 1990 yılı seviyesinin altına çekmek konusunda mutabık kalması, 2020’ye gelindiğinde 1990’a oranla atmosfere yüzde 40 oranında daha az karbon gazı salması.
* İYİMSER SONUÇ – Kopenhag’dan Kyoto’dakine benzer yasal olarak ülkeleri bağlayan bir anlaşma çıkacağını düşünenlere saf gözüyle bakılıyor. En iyimser sonuç zengin ülkelerin ağzından birkaç söz duymak olacak.
* KÖTÜMSER SONUÇ – Aynı Doha’da olduğu gibi Kopenhag’ın da yıllar yılı sürecek ve hiçbir yere varmayacak, ölme eşeğim ölme tarzı konferansların başlangıcı olması.
Ülkeler masaya ne koydu
* ABD – En iyi ihtimalle karbon salınımını 2020’ye kadar yüzde 14 düşürmüş olacağız diyecek ama kesin değil.
* ÇİN – Bu konferansta kullanılan tanımlar da önemli. Örneğin Çin “Biz karbon yoğunluklu ekonomiyi yüzde 40 azaltacağız” diyor. Bu ne demek? 2020’ye gelindiğinde Çin bugünkünden yüzde 40 daha fazla karbondioksit yayacak demek.
* AB – En açık davranan AB ülkeleri. 2020’ye kadar zengin ülkeler dünyanın geri kalanı yeşil ekonomiye adapte olabilsin diye 100 milyar Euro versin diyor. Karbon salınımlarını da yüzde 10 azaltacaklarını vaat ediyor.
* JAPONYA – Konferanstan “Dünyanın en yeşil ülkesi biziz” sloganıyla ayrılmak istiyor. Karbon salınımını yüzde 25 düşüreceğini söylüyor.
* HİNDİSTAN – Önce zengin ülkeler konuşsun, fedakarlık yapsın, biz şu anda hiçbir söz veremeyiz diyor.
Türkiye başrolde değil
Türkiye’de kişi başına düşen karbon gazı salınımı ABD, Çin veya AB ülkeleri baz alındığında devede kulak kalıyor. Yine de Çevre ve Orman Bakanlığı salınımı 2020’ye kadar yüzde 11 oranında düşürmeyi taahhüt ediyor. Kyoto Protokolü’nü bile ancak geçen sene imzalayan Türkiye çevre konusunda sözü geçen bir aktör de değil. Yine de Türkiye delegasyonunun ilk kez İklim Konferansı’nda ofisi var. Bakan Veysel Eroğlu ve İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın önümüzdeki hafta Kopenhag’a gitmesi bekleniyor.
Umutların bağlandığı zirvenin ucu gözükmüyor
Kopenhag’da BM İklim Değişikliği Konferansı’nın yapıldığı Bella Center’da dünyanın her yerinden binlerce kişi toplandı. Ama bir acayiplik var! Obama’nın konferansın son günü teşrif etmesinden başka Kopenhag’dan bağlayıcı ve faydalı bir kararın çıkması için umut verici bir gösterge yok. İşte siyasi güç gösterisinin detayları ve konferans alanının “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirten ironileri. Örneğin ulaşım, yemek, elektrik derken konferansın Danimarka’ya maliyetinin yaklaşık 41 bin ton karbondioksit olduğunu söyleyebiliriz.
Bush’tan farkı güzel sözleri mi
George W. Bush başkanlığı boyunca küresel ısınmayla ilgili toplasanız üç kelam etmiştir. Ama Obama “yeşil başkan.” Nobel Barış ödülü almasında Kahire’de İslam dünyasına seslendiği konuşma kadar çevreci kimliğinin de etkisi var. Fakat retorik bir yere kadar, dünya artık eylem görmek istiyor, sera gazları salınımıyla ilgili bir söz duymak istiyor. Maalesef olmuyor. Obama’nın sera gazlarını azaltmak için bulduğu formülün adı “cap and trade.” Özü şu: Amerikan halkının enerji kaynaklarını daha tutumlu kullanması için bu kaynakları mümkün olduğunca erişilmez hale getirmek.
Çok ironik bir konferans
* Sloganı Hopenhagen olan (İngilizce umut ve Copenhagen kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş) konferansa bırakın umut vermeyi insanın içini karartan bir sanat eserine bakarak girmek zorundasınız.
* Burada yaklaşık 15 bin katılımcı var. Büyük bölümü uçakla Kopenhag’a geldi, bu da yüklü bir karbondioksit faturası demek. Ayrıca konferans alanı Bella Center’a 5500 bilgisayarlı çalışma istasyonu, 8 bin paltoluk vestiyer alanı oluşturuldu. 100 şef 200 bin öğünlük yemek, 50 bin adet sandviç hazırlayacak, 200 bin bardak organik kahve de cabası. Uçak seyahati ve tüm bu detayları alt alta koyduğumuzda konferansın Danimarka’ya maliyetinin yaklaşık 41 bin ton karbondioksit olduğunu söyleyebiliriz. E bravo!
* Konferans alanı bütün delegeleri ve basın mensuplarını dokümana boğmaya kararlı. Dolap dolap broşürler, kallavi kitapçıklar, dosyalar... Özellikle “Ormanlarımız yok olmasın” başlıklı kağıt yığınları ironinin sözlük karşılığı. Bella Center’da her şey çok net: Biz dünyayı kurtaralım derken bile iç ediyoruz!
Hepimizi yeşillendirmek çok pahalı
Sera gazlarının 1990 yılı seviyesine çekilmesi gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir yenilenme ve adaptasyon süreci demek. Bunun için de finansal desteğe ihtiyaç var. AB’nin tespitine göre 2020’ye kadar 150 milyar dolar gerekiyor. Peki büyük güçler bu miktarı gelişmekte olan ülkelere verecek mi?
Rusya’dan soğuk şakalar
Dünyanın sonu geliyor diyorlar. Ama Rusya’ya ne gam! Kopenhag zirvesini en ciddiye almayan hatta “Küresel ısınma mı? Demek ki artık Sibirya’da da donmadan oturabileceğiz!” gibi soğuk şakalar yapan bir ülke Rusya... Buradaki asıl hesap şu; kutuptaki buzullar erimeye devam ederse Kuzey Buz Denizi’nden petrol çıkarma işlemine başlayabilecekler. İşin yaman tarafı Rusyasız bir iklim anlaşması da manasız, daha doğrusu mümkün değil. Ama hal tavır bu minvalde olunca nasıl ikna edilecekler, bir muamma.