Avrasya İş Konseyi Koordinatörlüğü'ne yeniden getirilen Tuğrul Erkin küresel krizde Avrupa'yla yaşanacak sorunların Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle aşılabileceğini söyledi. Erkin 'Rusya-Gürcistan savaşından sonra zorlaştığı düşünülse de Avrasya Ekonomik Birliği'nin kurulması sağlanmalı' dedi.
Türkiye'nin Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) olarak tanımlanan 14 ülkeyle ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde oluşturulan Türk-Avrasya İş Konseyleri'nin genel kurulları yapıldı. Türkiye'nin bu pazarlardaki etkinliğini artırması amacıyla kan tazeleyen iş konseylerinden Türk-Rus İş Konseyi Başkanlığı'na Cem Kozlu, Türk-Ukrayna İş Konseyi Başkanlığı'na Memduh Boydak seçildi. Avrasya İş Konseyi Koordinatörlüğü'ne ise yine Tuğrul Erkin getirildi.
Erkin, küresel krizde Avrupa'ya ihracatta yaşanacak sorunların BDT ülkeleriyle aşılabileceğini ancak Türkiye'nin bu ülkelere yönelik ciddi bir politika üretmesi gerektiğini söylüyor. Bugüne kadar ciddi hataların yapılmasına rağmen ekonomik ilişkilerin geliştiğini anlatan Erkin, "Sadece Rusya'da 35-40 milyar dolarlık iş yapıldı. İnşaat malzemeleri, ev tekstili, mobilya ihracatı arttı. Bir ekonomik birlik başladı. Rusya-Gürcistan savaşından sonra zorlaştığı düşünülse de Avrasya Ekonomik Birliği'nin kurulması sağlanmalı. Avrasya'daki potansiyel Türkiye'nin kolayca reddebileceği, sırtını çevireceği potansiyel değildir. Türkiye'de bunu kimsenin yapmaya da hakkı yoktur" dedi. Avrasya'nın Türkiye için önemli bir bölge olduğunu ısrarla vurgulayan Erkin, 1980'lerden beri yaşananlar ışığında bölgenin bir bilançosunu çıkardı.
Kurulduğundan beri içinde yer aldığınız Türk Avrasya İş Konseyi'nin Koordinatörlüğü'ne yeniden seçildiniz. Türkiye için bu ülkelerle ilişkiler nasıl başladı?
Türkiye ve Sovyetler Birliği ilişkileri 1980'lerde yeni bir boyut kazanmıştı. 1984'te doğalgaz anlaşması imzalandı. Aynı yılda yürürlüğe giren ekonomik ve ticari işbirliği programı ve 1986 tarihli SSCB ile daha kapsamlı işbirliğinin kurulmasıyla ilgili protokolle bu ilişkiler derinleşti. Ancak daha sonra Sovyetler Birliği'nde reformist gelişmeler başladı. Biz de bu ilişkilerin gelişmesi için ilk olarak Türk Sovyet İş Konseyi'ni kurduk. 1991'de ise Sovyetler Birliği dağıldı. Türkiye de Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kabul etti. Bunun üzerine biz de tek tek iş konseyleri oluşturduk. Sovyetler Birliği döneminde Gürcistan ve Azerbaycan ile temaslarımız başlamıştı. Ama esas faaliyet dağılmadan sonra başladı.
Bu iş konseyleri kurulurken beklentiler neydi? Neler oldu?
O yıllarda Rusya'nın bu kadar sorunlarını çözüp çıkışa geçeceğini beklemiyorduk. Ama Ukrayna'nın fevkalade büyük başarı göstereceğine inanıyorduk. O ülkeler arasında daha ziyade enerji, ağır sanayi, yüksek teknoloji alanında altyapısı olan bir ülkeydi. Azerbaycan bizim için önemliydi ama bu kadar doğalgaz çıkabileceği hesabını yapmıyorduk. Çünkü aksini iddia edenler de vardı. Gerçi Azerbaycan şu anda Kazakistan gibi, İran gibi olmadı ama yine de önemli rezervlere sahip stratejik konumu var. Yine üzerinde durduğumuz ülkeler Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan'dı. Özbekistan'la da ilişkilerimiz beklediğimiz düzeyde gelişmedi. Kapalı kaldı. Dışarıdan yapılan telkinlerin kendi iç yönetimine karşı olduğunu düşündü. Gerçi bunun doğru tarafı da vardı.
Türkiye de bu süre içinde hatalar yaptı. Büyük ağabey rolüne soyundu. Bu nasıl yansıdı?
Türkiye, özellikle 'Türk kökenli soydaş' dediğimiz ülkelerin iç yöntimlerine etki yapmaya kalktı. Azerbaycan'da tatsız teşebbüsler oldu. Özbekistan'da da aynı hareketler oldu. Onların "suçlu" diye ilan ettiği kişileri biz teslim etmedik. Halbuki Orta Asya'da en önemli ülke bana kalsa Özbekistan'dır. Çünkü nüfusu çok fazla. Devlet düzeni son derece gelişkin. Taşkent Sovyetler'in üçüncü büyük kenti. Gürcistan'la hemen ilişkiler gelişti. Gürcistan'da bizim çabamıza bile gerek kalmadı. Çünkü Türkiye'de Kafkaslar'dan gelen 5 milyona yakın insan var. Sarp sınır kapısının açılmasıyla büyük patlama oldu. Aileler buluştu. Bugün ilişkilerimiz ne yazık ki sıcak değil. Moldova, Kırgızistan gibi ülkelerle de ilgilendik ama en büyük gelişme Rusya ile oldu.
Türkiye'nin Rusya politikalarını nasıl buluyorsunuz?
Rusya dağılmanın ardından çok ciddi sıkıntılar, büyük bir çöküş yaşadı. Gorbaçov'un politikalarının ardından Yeltsin geldi. Türkiye de bu dönemde önemli adımlar atabildi. Yeltsin döneminde büyük yolsuzluklar vardı ama krizi de o aştı. Putin'i hazırladı ve bugün Rusya artık gücünü ortaya çıkarmış bir ülke. Bu arada Rusya'yı kurtaran petrol fiyatlarındaki artış oldu. Bence ABD, Rusya'yı kurtarmak için, kaosu ortadan kaldırmak için fiyatların yükselmesini sağladı. Şimdi bu yapı içinde Türkiye ile Rusya arasında çok önemli gelişmeler oldu ama Türkiye, çok önemli bir yanlış yaptı...
Nedir o yanlış?
Türkiye 1980'lerde doğalgaz anlaşması yaparken bunun içinde öyle bir madde vardı ki biz onu değerlendiremedik, yanlış kullandık. Bürokrasimiz değerlendiremedi. Doğalgaz Türkiye'den mal karşılığı alınacaktı. Bu anlaşma yapıldığında Rusya'ya 5-6 kalem mal satıyorduk. Doğalgazı getirmeye karar verdiler, "nasıl ödeyeceğiz" sorunu çıktı. Bürokratlar geldi ürünleri gördüler. Arçelik'i de, ilaç, tekstil gibi fabrikaları da gördüler. Müteahhitleri gördüler. Müteahhitler 5-6 proje ile başladı, bugün 35 milyar dolarlık iş bitirildi. Anlaşmanın içine bir madde kondu ve doğalgaz ödemesinin yüzde 70'i mal ve hizmetlerle ödenecek denildi. Bu Türkiye'nin yepyeni ürünler satması için büyük bir adımdı. Ancak o sırada SSCB dağıldı, biz oradaki gelişmeleri göremedik. Bir yandan da aldığımız doğalgaz arttı. Böylece mal karşılığı satışı kaybettik. Unutuldu gitti.
Rusya ile ticaret hacmi içinde ihracatın payı az ve bu madde hala tartışılıyor. Yapılabilecek birşey var mı?
1998'de 10 milyar dolara gelmesi öngörülen ticaret ki kimse inanmıyordu, bugün 30 milyar doları geçti. 50 milyar dolar hedefleniyor. Bu maddeyi biz savunmayınca, Rus makamları da peşin para istemeye başladı. Gazprom diyor ki, "ben sana gaz satıyorum sen bana ayakkabı veriyorsun" bunu ne yapacağım? Bugün ticaretin 23-24 milyar doları Rusya'ya 7 milyar doları ise Türkiye'ye ait. Zaman zaman bu madde gündeme geliyor. Ama bürokrasi çözemiyor.
Siz Gürcistan İş Konseyi Başkanı da oldunuz. Rusya ile Gürcistan ciddi bir savaş yaşadı. Türkiye'yi nasıl etkiler bu durum?
Gürcistan Sarp sınır kapısının restore edilmesiyle hızla gelişen bir pazar oldu. Gürcistan'ın bizim için çok başka önemi var. Türkiye'nin Avrasya'ya açılan en önemli kapısı. 700 milyon dolarlık KOBİ yatırımları var. İhracat 1 milyar dolar. Hacim büyük değil ama anlamı büyük. Gürcistan, Türkiye üzerinden dünyaya açılıyor. Türkiye ise Avrasya'ya. Türkiye'nin kritik kilit projeleri Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Hattı, Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Hattı bu ülkede. Büyük projelerin düğüm noktası. Bu düğüm noktasının korunması çok büyük önem taşıyor. Son savaş BTC hattına ilişkin enerjinin güvenliği tartışmalarını yeniden ortaya serdi.
Rusya da Gürcistan da Türkiye için önemli. Uygulanan politikaları nasıl buldunuz?
Türkiye savaşta taraf olmadı. İyi davrandı. Yanlış davransa Rusya ile ilişkiler bir günde sallantıya girebilirdi. Türkiye muhakkak ki bu ilişkileri uzun vadeli düşünmek zorunda. Bundan sonra ABD'nin oraya silahla müdahalesi olamaz. Gürcistan üzerindeki etkisini muhafaza etmeye çalışır. Zaten savaş sebebiyle itibarını kaybeden yönetimin tekrar devam etmesini sağlayarak bunu yaptı. Rusya yanlısı başkan gelmedi. Ancak Rusya satrancını bir sene için oynamaz, ekonomik şartlar da memnuniyetsizlik yaratacaktır. Gürcistan ve Ukrayna'daki ABD etkisini nötralize etmeye çalışacaktır.
Sizin Avrasya Ekonomik Birliği kurulması öneriniz vardı. Bu öneriniz hala geçerli olabilir mi?
Türk-Avrasya İş Konseyi'ne döndükten sonra Avrasya Ekonomik İş Birliği kurulmasını istedik. Yıllar içinde kabul de gördü. Bizim söylediğimiz Avrupa Birliği'ne alternatif birşey değildi. İhtiyatlı davrandık. Bu siyasi bir birlik değildir. Tamamen ekonomiktir. Bu ekonomik birliğin iki temel direği vardır. Biri Türkiye, diğeri Rusya. Ayrıca 16 ülkenin biraraya gelip imza atmasına da ihtiyaç yoktur. 3-5'i birleşir diğerlerini de içine alır. Avrasya'daki potansiyel Türkiye'nin kolayca reddebileceği, sırtını çevireceği potansiyel değildir. Türkiye'de bunu kimsenin yapmaya da hakkı yoktur. AB'yi küstürürüz ABD'yi küstürürüz gibi mazeretler uydurulmamalıdır. Bu birlik üzerine hala çalışılabilir, çalışılmalıdır.
Ekonomik kriz bu bölgedeki ülkeleri nasıl etkileyecek?
Global kriz özellikle petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle bu ülkeleri etkileyecek. Özellikle de Rusya'yı etkileyecek. Ekonomide daralma olacak. Ama nereye gider ne kadar etkileniriz belli değil.
Uzun yıllar enerjiyi de izleyen birisiniz. Petrol ve doğalgazda neler olur?
Petrol 150 dolara çıktığında çok şişti demiştim. Çünkü çeşitli tahminleri okumuştum. Kimisi 200 dolara da çıkar diyordu ama ben daha ziyade düşeceğini düşünmüştüm. Özellikle doğalgaz öyle bir ürün ki, hiçbir maliyet unsurunu gözönüne almadan kar belirlersiniz. 3-4 dolara en fazla 20 dolara mal olan doğalgaz 100 dolara satılabilir. Fiyat oluşumu yapay. Bu krizden sonra ABD'nin davranışları petrol ve doğalgazı etkileyecektir. ABD dış ticaretinde büyük açıklar verirken, bu işe müdahale edecektir. En büyük üreticiler de ABD'nin kontrolündedir.
Petrol ve doğalgazda dünyada fiyatlar düşüyor. Bu düşüş tüketiciye yansır mı?
Türkiye uzun bir süre, 4 yıl fiyatlara zam yapmadı. Büyük bir açık biriktirdi. Dışarda fiyatlar düşmedi, içerideki de artmadı. Botaş'ın alış ve satışı arasında büyük bir marj oldu. Bu durum IMF'yi rahatsız etti. Şimdi kapatmaya çalışılıyor. Bu arada petrol fiyatlarının düşmesi, doğalgazı da düşürecektir. Ama bunun tüketiciye hemen yansıması olacak mı emin değilim? Çünkü zaten ciddi açık var. Bu zamlar Botaş'ın beklentilerini karşılamadı. Botaş'ın beklentileri karşılandıktan sonra ancak düşüş olur.
TÜRKİYE'DE ÖNEMLİ BİR ENERJİ KAYNAĞI YOK
Enerji Bakanlığı'nda çalıştınız. Kömür İşletmelerinde yöneticiydiniz. Türkiye'de enerjinin çeşitlendirilmesi çabalarını nasıl buluyorsunuz?
Bunun için tüm dünya hareket geçti. Ben 1970'den beri enerjiyi takip ediyorum. İlk planlama çalışmalarında Enerji Bakanlığı'nda bütün kaynaklar değerlendirilmeye kalkıldı. O yıllarda yerli kaynakların devreye girmesi şartlandırılması altındaydık. Ancak ufukta Türkiye'nin gelişmesini sağlayacak bir kaynak yoktu. Kanunlar değişti. Son derece liberalize edildi. Buna rağmen büyük bir kaynak çıkmadı. O yıllardan beri de çıkmadı. Büyük kaynaklar bulundu, kapatıldı iddialarına aklım yatmıyor. O hizmeti verenlere haksızlık. Türkiye'nin su, rüzgar ve güneşle artan enerji ihtiyacını karşılaması mümkün görünmüyor. Türkiye'de zengin kaynakların olmamasının nedeni ise deprem hattında olmamız.
DOĞALGAZDA HENÜZ REKABET BAŞLAMADI
Botaş'tan doğalgaz kontratı alan dört şirketten biri olan Bosphorus Gaz'ın yöneticisisiniz. Özel şirketlerin girmesiyle rekabet başlayacaktı başlayabildi mi?
Bosphorus Gaz doğalgaz ithalatı yapmak üzere kurulmuş bir şirket. Gazprom hakim ortak. Şen ailesinin şirketi. Yasaya göre bir şirketin piyasanın yüzde 20'sinden fazlasına sahip olmaması gerekiyor. Bu da Botaş'ın kontrat devretmesini gerektiriyordu. sonunda bu gerçekleşti. Dört şirket kuruldu. Süreç çok yavaş ilerledi. Şu anda 4 milyar metreküp doğalgaz dört şirkete geçti. Yılbaşından itibaren uygulanır hale geldi. Ancak bu sürede Botaş'ın uyguladığı fiyatlarla piyasadaki fiyatlar arasında büyük fark oluştu. Şirketlerin zararları oldu. Otomatik fiyatlanma başladı. Bundan sonra fiyatlarda düşüş veya yükselişler yansır. Ancak henüz gerçek fiyatlara gelemedi piyasa. Bundan sonra fiyatlar otomatik olacak. Şimdi kent dağıtıcılarıyla ilgili bir sıkıntı var. İtirazlar var. Çözüm bekliyoruz.
TUĞRUL ERKİN KİMDİR
1937'de İstanbul'da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi 1961 mezunu. İş yaşamına Almanya'da sanayi kuruluşlarında ihtisas yaparak başladı. 1965'de Türkiye'ye dönerek Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu'nda proje dairesi müdürlüğü yaptı. 1983'de Erkin, Alarko Topluluğu Başkan yardımcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği gibi görevlerde de bulundu. 1994'den beri özel şirketlerde çalışan Erkin, halen Bospforus Gaz'da yöneticilik yapıyor.