Ekonomi

İhracat geriledi, Ocak'ta düşüş yüzde 28

Türkiye'nin 2009 yılı Ocak ayı ihracatı, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 28 düştü 7 milyar 51 milyon 818 bin dolar oldu.

02 Şubat 2009 02:00

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin 2009 yılı Ocak ayı ihracatı, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 27,91 düşüşle 7 milyar 51 milyon 818 bin dolar oldu. Son bir yıllık ihracat ise ocak ayı itibariyle 124 milyar 768 milyon 977 bin dolarda kaldı.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ocak ayı ihracat rakamlarını, Hatay'ın İskenderun ilçesinde düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Büyükekşi'nin açıklamasına göre, Türkiye'nin 2009'un ilk ayındaki ihracatı, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 27,91 düşüşle 7 milyar 51 milyon 818 bin dolar oldu.

‘20 yıllık egemen paradigma çöktü’

Mehmet Büyükekşi, ABD'de başlayan krizin etkilerinin tüm dünyada hissedildiğini belirterek, "2009 yılının kayıp yıl olacağı şeklindeki yorumlar çoğalmaya başladı" dedi.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ocak ayı ihracat rakamlarını açıkladığı Hatay'ın İskenderun ilçesinde düzenlediği basın toplantısındaki konuşmasında, herkesin Türkiye'nin global krizin neresinde olduğunu sorduğunu, kendilerini ise global krizi başı ve sonu olan bir süreç olarak değil, bir tür sarmal olarak gördüklerini, Türkiye'nin de bu sarmalın tam ortasında olduğunu bildirdi.

Büyükekşi, "Sarmalın ortasından baktığımızda tüm çıplaklığıyla gözüken gerçek şudur; gelişmiş ülkelerin ekonomi yönetimine son 20 yıldır egemen olan paradigma çökmüştür. Varlık yönetiminin reel ekonominin yönetiminin önüne geçtiği birikmiş sermayenin kendini çoğaltmaya ve büyütme isteğinin kuralları belirlediği ve bunun için değer sistemini aşındırdığı bir dönem çökmüştür" dedi.

Çok fazla kar etme döneminin kalmadığını vurgulayan Büyükekşi, şöyle devam etti:

"(Kazandıklarımla hiçbir şey yapamadan üretmeden daha çok kazanacağım finansal manipülasyonlar ve suni değer artışlarıyla bir birim olan paramı 10 birime çıkaracağım) dönemi bitti ancak, biterken tüm değerler ve değerler sistemini alt üst etmiş, tüketici güvenini dibe sürüklemiş ve ekonominin küçülmesine yol açacak bir daralmaya neden olarak bitmiştir.

Biz yıllardır TİM olarak şunu söylüyoruz; üretim, hayatın ve insani var oluşun bir temelidir. Tüm ülkeler üretimleri ve üretme enerjileri kadar büyüktür. Yüksek faiz, yatırım iştahını iş yapma arzusunu ve tüm girişimcilik enerjisini bitirir. Dünya spekülatif bir ataklar zincirinin sonunda bu hale geldi. Yani küresel kriz sadece bir ekonomik krizi değil, aynı zamanda bir değerler sistemi krizidir.

Teknik olarak bugünkü manzara şu IMF dünya için beklediği 2009 büyümesini yüzde 0,5'e indirdi. IMF, 2009 yılında gelişmiş ülkelerin yüzde 0,5 büyüyeceğini öngörüyordu, bu rakamı yüzde 2 küçülme olarak revize etti."

‘2009 ve 2010 öngörüsü’

TİM Başkanı Büyükekşi, "2009 yılının kayıp yıl olacağı şeklindeki yorumların çoğalmaya başladığını" belirterek, "Dünya ekonomilerinin 2010 yılının başlarından itibaren toparlanmaya başlayacağı öngörülüyor" dedi.

Büyükekşi, "IMF'nin 2009 yılında ABD ekonomisinin yüzde 1,6, Avro bölgesinin ise yüzde 2 küçüleceğini öngördüğüne" dikkati çekerek, "Bu rakamlar ihracatın yarısından fazlasını gelişmiş ülkelere yapan Türkiye için kuşkusuz iyi haberleri yansıtmıyor" diye konuştu.

Dünyada bu olumsuz hava sürerken, artık bazı politikalarda ısrar etmenin anlamsızlığının net bir şekilde ortaya çıktığının" altını çizen Büyükekşi, şunları kaydetti:

"Bunun sebebi, dünyada krize neden olan spekülatif atağın bizde yüksek faiz biçiminde cereyan etmesi ve bunun faturasının son 8 yıldır Türkiye'nin ihracatçısı tarafından günü gününe ödenmiş olmasıdır. Türkiye'nin ihracatçısı bu faturayı ödemiştir. Türkiye'nin üreticisi, yatırımcısı bu faturayı ödemiştir. Daha az üreterek ödemiştir, istihdam üretemeyerek karsız bir şekilde ihracat yaparak öz kaynakları tüketerek borç imkanlarını sonuna kadar zorlayarak ödemiştir."

‘Bu krizde övüneceğimiz en önemli şey bankacılık sistemi’

Büyükekçi, "Bu krizde övüneceğimiz en önemli şeyin bankacılık sistemimiz olduğunu söyledik, bizim bankalarımız dünya yatırım bankacılığı krizini yaşamadılar" görüşüne yer verdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunun temel nedeni ülkemizin iç piyasasının faiz açısından çok ama çok doyurucu olmasıdır. Dünyada krize neden olan spekülatif atak bizde yüksek faiz biçiminde cereyan etmiştir. Yüksek faiz reel sektörden finans sektörüne kaynak aktarmaktır.

Biz, son 7 yıldır izlenen ekonomi programı ve para politikasıyla menkul varlıklara çok iyi paralar kazandırdık. Yerli ve yabancı varlık sahipleri çok ciddi karlar yaptılar. Nereden geldi bu para? Bu karın kaynağı nedir? Bu karın kaynağı Türkiye reel sektörüdür. Son 7 yıldır Türkiye'nin reel sektöründe başta ihracatçımız olmak üzere finans sektörüne çok ciddi bir kaynak aktarımı yapılmıştır. Şimdi sıra ihracatçımıza ve reel sektörümüze kaynak aktarmanın sırasıdır."

Bankalar reel sektöre güvenmiyor, kriz garanti fonu oluşturulmalı’

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, bankaların reel sektöre güvenmediğini, 24 milyar TL nakit bulunmasına rağmen kredi veremediklerini savunarak, "TİM olarak, kriz garanti fonu oluşturulmasını" önerdiklerini bildirdi.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ocak ayı ihracat rakamlarını açıkladığı Hatay'ın İskenderun ilçesinde düzenlediği basın toplantısındaki konuşmasında, piyasada büyük bir güven sıkıntısı yaşandığını söyledi.

Bankaların reel sektöre güvenmediğini, dolayısıyla reel sektörün yeni kredi bulma konusunda büyük sıkıntılar yaşadığını ifade eden Büyükekşi, bunları kaydetti:

"Bizim bu noktada, güven bunalımını aşmak amacıyla, 1 milyar dolar sermayeli bir kriz garanti fonunun kurulması ve bu fonun 5 milyar dolara kadar kefalete imkân vermesi şeklinde bir önerimiz var. Bu fonun kaynağının 500 milyon dolarlık kısmını devlet hazine kâğıdı olarak koyabilir. Bankacılık kesimi de 500 milyon dolarlık bir katkı sağlayabilir."

Büyükekşi, bu şekilde oluşturulacak bir fonun reel sektördeki güven bunalımının giderilmesinde büyük rol oynayabileceğini belirterek, "Çünkü, bankaların kasalarında 24 milyar TL nakit bulunmasına rağmen kredi veremiyorlar. Eğer, bu fon hayata geçirilirse Eximbank'a gelemeyen firmalar da cesaretlenerek, kredi kanallarının açılması mümkün olacak" diye konuştu.

İşsizliğin sosyal patlamaya dönmemesi için acil tedbirler alınmalı

Büyükekşi, herkesin de yakından takip ettiği üzere kriz yüzünden istihdamın giderek daha da azaldığını, işsizliğin artmasının bir sosyal patlamaya dönmemesi için istihdamın teşviki ve korunması için acil tedbirler alınması gerektiğini savunarak, şöyle devam etti:

"Bizim bu noktada şöyle bir önerimiz var, biz kısa çalışma ödeneği yerine vergi ve SSK pirim borcu olmayan firmaların işçi çıkarmamak koşuluyla SSK ve muhtasarlarının yüzde 25'inin 2009 yılı için bir yıl süreyle işsizlik fonundan ödenmesini öneriyoruz.

Eğer bu önerimiz hayata geçirilirse firmaların istihdamlarını korumalarını teşvik ederiz. İnanıyoruz ki; devlet - özel sektör, işçi - patron, şirket - müşteri el ele vererek bu kriz sürecini en az hasarla atlatacağız. Tüm Türkiye olaak gerekli önlemleri en kısa sürede hayata geçirerek, bu bunalımdan daha güçlenmiş bir Türkiye olarak çıkacağımıza inanıyorum."

Merkez Bankası hedefi 12’den vurdu

Büyükekşi, konuşmasında, Merkez Bankası'nın politikalarını da yakından takip ettiklerini belirterek, "Faiz konusunda önemli gelişmeler yaşanıyor. Merkez Bankası 3 ay ara arkaya faiz indirimine giderek gecelik faizleri yüzde 16,75'ten yüzde 13 seviyesine çekti. Gerçekleştirdikleri radikal faiz indirimleri dolayısıyla Merkez Bankası başkanı ve ekibini yürekten kutluyoruz. Çünkü, Merkez Bankası peş peşe yaptığı ve gerekirse yapmaya devam edeceği faiz indirimleriyle hedefi 12'den vurmuştur" dedi.

Merkez Bankasının eski yönetimi ile yeni yönetimi arasındaki büyük anlayış fakını görmezden gelemeyeceklerine dikkati çeken Büyükekşi, "Bakış açısı fakının sebebi, Sayın Durmuş Yılmaz ve ekibinin tavrını büyüme ve ihracattan yana koymalarıdır. Faizlerin indirilmeye başlamasını ihracatçılar olarak son derece önemli buluyoruz ve devamının gelmesini bekliyoruz." dedi.

İhracatçılar olarak, bundan sonraki süreçte Merkez Bankası ile maksimum işbirliği yapmanın yol ve yöntemlerini arayacaklarını belirten Büyükekşi, şöyle devam etti:

"Yüksek faiz lobisi karşısında tavrımız bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her zaman Merkez Bankamızın faiz indirimlerini destekleme doğrultusunda olacak. Bu amaçla Merkez Bankamızla ortak bir çalıştayı yapmayı ve ihracatçımızla Merkez Bankamızı bir araya getirmeyi planlıyoruz."

‘Yüksek faiz düşük kur bizi hiçbir yere götürmez’

Büyükekşi, geçmişte izlenen politikaların yanlışlığını gözler önüne serdiğini belirterek, "Gelinen nokta yüksek faiz düşük kur politikasının bizi hiçbir yere götürmediğini ispatlamıştır. Bu konuda TİM'in senelerdir yaptığı uyarının ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Artık bu politikalarda ısrarcı olmamak gerekiyor" dedi.

İhracatçıyı, üretici ve sanayiciyi teşvik edici politikalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu, global krizin etkilerinden kurtulmanın yolunun sadece üretmek ve ihracat yapmak olduğunu savunan Büyükekşi, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu kriz bize ihracat pazarlarımızda başlamış olan çeşitlenmeyi süratle artırma arzusunu kazandırdı. Alternatif pazar arayışlarına hız vermemiz lazım. Çünkü, dünyanın her bölgesi krizden aynı oranda etkilenmiyor. 2009 yılı için gelişmiş ülkelerin yüzde 2 küçülmesi beklenirken, gelişen ülkelerin krize rağmen yüzde 3,3 büyümesi bekleniyor. Örneğin Afrika pazarı yeni yeni canlanıyor, Orta Doğu ülkelerine olan ihracatımız gittikçe hız kazanıyor. Türk ihracatçıları bu pazarda büyük oyuncu olma yönünde önemli mesafeler katediyor.

Yine lojistik avantajımıza rağmen bugüne kadar gereken önemi vermediğimiz yakın komşularımızla olan dış ticaretimiz ivme kazanıyor. Diğer taraftan krizin getirildiği bir takım koşullar doğrultusunda fırsatlar mevcut.

Eli hızlı olanın kazandığı bir devreye girdik. Biz çok iyi bir kısa mesafe koşucusu olduk. Mesela kriz sonrası dönemde az stok tutmak ve bu stoku hızlı bir şekilde çevirmek ön plana çıktı. AB ülkeleriyle bu yüzden kaliteli malı kısa sürede teslim edebilmesi nedeniyle Çin ve Uzak Doğu'daki siparişlerini Türkiye'ye yönlendiriyor. Bu bizim için iyi bir avantaj bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Farklı pazar arayışlarına hız verirken diğer taraftan da kriz anında farklı satış yöntemlerine yönelmek farklı üretim tekniklerine odaklanmak daha dikkat çekici pazarlama kampanyaları uygulamak bize avantaj sağlar. Bu şekilde kriz olabildiğince az hasarla atlatılırken diğer taraftan da kriz sonrası döneme hazırlanmış oluruz.

Unutmayalım ki kriz bir gün sona erecek. Kriz sonrası dönemde en avantajlı olacak olan kriz döneminde bunun hazırlığını yapmış ülkeler olacaktır. Temennimiz o ki, Türkiye de o ülkeler arasında yer alacak. ihracat iç in belirlediğimiz 500 milyar dolarlık hedefe koşar adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz."

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)Başkanı Mehmet Büyükekşi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel gezisinde gündeme getirildiği "muhalefetin AB sürecini zorlaştıran yaklaşımını ve mecliste AB konusunda işbirliği sağlanamamasını önemli bir sorun olarak gördüklerini" belirterek, "TİM olarak, AB hedefimizin siyasi anlaşmazlıkları aşan bir eksene oturtulmasını bekliyoruz" dedi.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ocak ayı ihracat rakamlarını açıkladığı Hatay'ın İskenderun ilçesinde Mustafa Yazıcı Devlet Konservatuvarı Kongre Merkezi'ndeki basın toplantısında, AB'nin, Türkiye'nin değişim ve gelişim programının temel meselesi olduğuna dikkati çekti.

Büyükekşi, "Başbakanın Brüksel gezisinde gündeme getirildiği muhalefetin AB sürecini zorlaştıran yaklaşımını ve mecliste AB konusunda işbirliği sağlanamamasını önemli bir sorun olarak gördüklerini" belirterek, şunları söyledi:

"TİM olarak, AB hedefimizin siyasi anlaşmazlıkları aşan bir eksene oturtulmasını bekliyor ve bu konuda toplumsal mutabakat çağrımızı her vesileyle dile getiriyoruz. Ancak, demokrasilerde yönetime talip olana siyasi partiler eylemlerinin ya da eylemsizliklerinin sorumluluğunu da üstlenir. Dolayısıyla reform sürecinin yavaşlamasının ve tekrar canlandırılmasının nihai sorumluluğunun da iktidarda olduğunu düşünüyoruz."

Büyükekşi, AB sürecinin başta hükümet olmak üzere hep birlikte sahiplenilmesi ve destek olunmasının arzulanan ivmenin yakalanmasını sağlayacağını belirterek, şöyle devam etti:

"İnanıyoruz ki; AB üyelik hedefi doğrultusunda siyasi ve ekonomik reforma hız veren demokrasi ve insan haklarında somut ilerlemeler sağlayan uyum sürecine dört elle sarılan bir Türkiye, üyelik yolundaki engelleri birbir aşacak ve 2010'lu yıllarda AB üyeleri arasında hak ettiği yeri alacaktır."

Başbakan’ın Davos’taki tavrına sahip çıkıyorum

Büyükekşi, Başbakan Erdoğan'ın, Davos'taki tutumuna da değinerek, bu konuda şunları söyledi:

"Davos'ta son derce kötü ve haksız bir biçimde yönetilen oturumu terk eden Türkiye Cumhuriyetinin başbakanıdır, Patagonya Cumhuriyeti Başbakanı değil. Sayın Tayyip Erdoğan, bizim başbakanımızdır, tabii ki onu uluslararası arenada destekleyeceğiz ve tavrına sahip çıkacağız. Bunu aksini düşünemeyiz.

Öte yandan diplomatik davranmak, diplomatların görevidir. Başbakan diplomatik bir hata yaparsa ki biz yaptığını düşünmüyoruz diplomatların görevi yaygara yaparak başbakanı eleştirmek değil, sessizce gereğini yapmaktır. Dışişleri ve diplomasi bunun için vardır."

"Bizim kuşağın tüm hayatı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin İsrail'in saldırgan savunma politikasına karşı aldığı kınama kararlarını dinlemekle geçti" diyen Büyükekşi, şöyle devam etti:

"Değişen bir şey oldu mu? Hayır, dünya diplomasisi -İsrail'i caydırabildi mi? Hayır. Yanı başımızda süren ve savunma gerekçesiyle meşrulaştırılan ağır saldırıların yarattığı mağduriyete tanık oluyor ve dolaylı bir duygusal travma yaşıyoruz. Bu koşullar altında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanın Filistin meselesinin bir kangrene dönüşmesine yol açan birisi tarafından sözlü taciz edilmeye 'hayır' demesinden daha doğal bir şey olamaz. Bu çerçevede başbakanımızı yürekten destekliyoruz."

En fazla ihracat hazır giyim ve konfeksiyonda

Konuşmasının sonunda, 2009'un ilk ayının ihracat rakamlarına değinen TEM Başkanı Büyükekşi, ocakta ihracatın geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 27,91 gerileyerek, 7 milyar 51 milyon dolar olarak gerçekleştiğini, geriye dönük bir yıllık ihracatın ise yüzde 14.29 artışla 124 milyar 769 milyon dolar olduğunu bildirdi.

Büyükekşi'nin açıklamasına göre, Ocak ayında en fazla ihracat yapan sektör 1 milyar 153 milyon dolar ile hazır giyim ve konfeksiyon sektörü oldu. Bunu, 1 milyar 4 milyon dolar ile otomotiv ve yan sanayi, 965 milyon dolar ile demir çelik sektörleri takip etti.

Tarım grubu sektörlerinin ihracatı, Ocak ayında yüzde 5,25 gerilerken, toplam ihracat içerisinde ise yüzde 16,02 pay aldı.

Ocak ayında toplam ihracatın yüzde 81,76'sını gerçekleştiren sanayi grubunda ise ihracat yüzde 31,08 gerilerek, 5 milyar 766 milyon dolarda kaldı. Sanayi sektöründe geriye dönük bir yıllık ihracat ise 108 milyar dolar oldu.

Madencilik ürünleri ihracatı ise Ocak ayında yüzde 30,05 azalarak, 156 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Sektör, son bir yılda ise 3 milyar 191 milyon dolar ihracat yaptı.