Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle üniversitelerden atılan akademisyenler yaşamlarını devam ettirebilmek mücadele veriyor. Görevden uzaklaştırılan akademisyenlerden "Öğrenci hayatıma geri döndüm" diyen de var, avukatlık stajına başlayan da ya da arabasını satan da.
Birgün'den Demet Sargın'ın haberine göre, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen barış akademisyeni Emre Tansu Keten “Her yeni KHK’de ismimi arıyordum artık. Zaten isimlerimizin gönderildiğini önceden haber almıştık” dedi.
Keten, “Akademideyken zamanımın büyük kısmı okulda geçiyordu. Bolca okuma yapabiliyorduk. Sonrasında gelişen süreç oldukça yoğundu. Eylemler, açık dersler, toplantılar. İlk zamanlar kitap okumaya bile zaman bulamadım” ifadesini kullandı.
Eğitim Sen’in desteğiyle ayakta kalabildiğini söyleyen Keten, ekonomik anlamda nasıl geçindiğini ise şöyle ifade ediyor: “Eğitim Sen aylık ekonomik destek veriyor. Çeşitli kuruluşlar, topluluklar ve arkadaş gruplarımız da kendi aralarında bir dayanışma ağı oluşturdu. Bir şekilde böyle yaşıyoruz ama tabii ki belirli bir şekilde hayat standartlarımı düşürdüm, öğrenci hayatıma geri döndüm.”
İstanbul Dayanışma Akademisi’ni kurduklarını anlatan Keten, sözlerini şöyle noktalıyor: “İstanbul Dayanışma Akademisi kurduk. Çalışmaları sürüyor. Muhtemelen Eylül ayında düzenli olarak yoğun bir şekilde birçok disiplinde dersler başlayacak.”
Sigortalı bir iş bulmalarının önü tıkalı
‘Yeni hayatını’ konuşmak için buluştuğumuz bir başka isim de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden ihraç edilen Aysun Gezen. Gezen, iş bulmak konusunda oldukça sorun ve sıkıntı çektiğini söylüyor. “Herhangi bir yere başvuru yaptığım durumda ihraç edildiğime dair bir uyarı çıkıyor. Sigorta girişi yapılacağı zaman bu uyarı da bize iş verebilecek olanlarda tereddüt yaratıyor çünkü yoğun bir devlet baskısıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu baskıyı da kolay kolay göze alamıyorlar. Dolayısıyla da bizim sigortalı bir işte çalışma ihtimalimiz azaltılmış oluyor” diyen Gezen, kendisi gibi ihraç edilen çoğu arkadaşının da çeşitli projeler içerisinde yer alarak, anket çalışmalarına katılarak, alan çalışmalarına yönelerek düzensiz de olsa gelir bulmaya çalıştıklarını belirtiyor.
İş umudunu yitirdi…
Kamu kurumu statüsünde çalışmalarının da yasaklanması nedeniyle milletvekilliği danışmanlığı da yapamayan Gezen, uzun süre iş aradığını ama bulamayınca umudunu yitirip iş aramayı bıraktığını söylüyor. Gezen, birçok vatandaşlık hakkının da ellerinden alındığını, AKP’nin kendilerini ‘açlıkla terbiye etme’ gayretinde olduğunu ama bunu başaramayacağını ifade ederek sözlerini sonlandırıyor. Gezen’in de maddi anlamda en büyük destekçisi Eğitim Sen.
Ekonomik tedbir için arabasını sattı
Yaşadıklarını BirGün’e anlatan diğer bir ihraç mağduru akademisyen ise Ali Yalçın Göymen. Göymen, Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde görev yapıyordu. 686 nolu KHK ile atılan Göymen de şimdilik destek ve burslarla devam ettirdiği hayatını şöyle anlatıyor: “Maddi olarak Eğitim Sen’in desteği bizi biraz rahatlatıyor. Onun dışında Sosyal Araştırmalar Vakfı’ndan (SAV) burs alıyorum. Oradan aldığım destekle şu ana kadar yarım kalan çalışmalarımı devam ettirme şansı buldum.” “Kiranı nasıl ödüyorsun?” diye sorunca: “Yaşadığım ev aileme ait ve bu büyük bir avantaj sağlıyor” cevabını veriyor Göymen ve ekliyor: “İhraç edileceğimi anlayınca tedbir amaçlı arabamı sattım ve kendimi bir süreliğine maddi anlamda güvenceye almaya çalıştım.”
‘ADA ile daha özgür bir akademi çabasının içinde olduğumuzu düşünüyorum’
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nden ihraç edilen Nuray Türkmen ise işsiz kalmanın kendisine maddi yönden çok rutin dışı kalmak olarak yansıdığını söylüyor. Aile ve dostlarının desteğiyle ekonomik olarak ayakta kalan Türkmen, “Uzun süredir varlık alanımın sınırlandığı yer olan akademinin dışına çıkmanın hem hakikaten özgürleştirici, atikleştirici ve coşkunluk veren bir dönüşümü hem de 13 yıldır ‘rutin-içi’ olmanın rahatsız edici kafa karışıklığını aynı anda yaşıyorum” diyerek anlatıyor yaşadığı süreci. Ankara Dayanışma Akademisi’ni (ADA) kurarak ülkenin en çok ihtiyacı olan şeylerden birini yani ‘gerçek bir akademiyi’ inşa etmeye çalışan ADA Meclisi'nde yer alan Türkmen'in şu sıralar büyük zamanı ADA'da geçiyor. Türkmen bu süreci “ADA’lı biri olarak 3 aydır neredeyse her gün gerçek bir akademi çabasının içinde hissediyorum kendimi” diyerek anlatıyor.
Fona katkı yaparken katkı almaya başladı
Ankara Üniversitesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesiyken işsiz kalan bir diğer akademisyen Cenk Yiğiter ise şimdilerde avukatlık stajını tamamlamaya çalışıyor. Yiğiter de ekonomik olarak dayanışmayla ayakta kalanlardan. Yiğiter, özellikle Eğitim Sen ödeneğinin ihraç edilen akademisyenler için büyük bir destek kaynağı olduğunu ama bu desteğin artan ihraçlarla azaldığını şöyle anlatıyor: “Bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu bilmiyoruz. Çünkü ihraçlar arttıkça paylaşan sayısı artıyor ve bir yandan da fona katkı yapan kişi sayısı azalıyor. Mesela ben de ihraç edilmeden önce ihraç edilen arkadaşlarımız için oluşturulan fona destek veriyordum. Destek verirken bir anda desteğim kesildiği gibi ben de para almaya başladım.”
Hukuk fakültesini bitirince akademik çalışma yapabilmek için staj yapmak istemeyen ve şimdilerde geri dönerek avukatlık stajı yapan Yiğiter, stajını da 12 Eylül döneminde atılan bir akademisyenin yanında yapıyor ve bu durumu şöyle anlatıyor: “Stajıma Metin Günday’ın ofisinde başladım. Metin Hoca da 1402’lik yani 12 Eylül’den sonra 1402 kapsamında ihraç edilmiş bir hoca.”
‘Öğrencilerim, meslek üstatlarım oldu’
Öğrencileriyle adliyelerde karşılaştığını ve hepsinin kendisine hâlâ ‘hocam’ diye hitap ettiğini aktaran Yiğiter, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Adalet Bakanlığı da hâlâ stajımı iptal etmek için uğraşıyor. Ben de öğrencilerimle staja gidip geliyorum. Çoğu öğrencim mesleğini icra etmeye başladı ama ben stajyer avukatım. Yine de adliyelerde karşılaşınca bana ‘hocam’ diyorlar, aslında meslek üstatlarım.”