Gündem

“İhlaller kayıt altında, görmek isteyene!”

Mine Gencel Bek: Bu görsel kayıtlar elbet bir gün insan hakları ihlallerinin kanıtı olarak, diğer kanıtlarla birlikte gösterilecektir...

07 Haziran 2017 22:54

*P24


Marmara Üniversitesi yönetimi, bir kadın öğrencinin maruz bırakıldığı cinsel saldırıya karşı, “Elimizde kanıt olarak görüntü vs bir şey olmadığı için bir şey yapamayız” açıklaması yaptı. Savcı da “Hanginize inanacağımı bilemiyorum” diyerek, tacizde bulunan erkeği korudu.
 
Bu haberdeki ‘’resmî’’ görevlilerin açıklamaları, Türkiye’yi bilmesek, adaletin tecelli etmesindeki tek engelin görsel kanıt eksikliği olduğunu sanmamıza yol açabilirdi. Eğer görsel kanıt isteniyorsa Cebeci’deki öğrencilere satırla, silahla saldıranların görüntüleri ortada, oradaki sorumlular cezalandırılabilir. Bir kadın öğrenciye uygulanan şiddet ve polisin ‘’zevkten bağırıyor’’ ifadelerinin kayıtlarına da bakılabilir. Kanıt olarak görüntülerin bulunduğu onlarca vakada, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Dilek Doğan, Kemal Kurkut ve nicelerinin ölümüyle gördüğümüz gibi, yıllardır orantısız güç uygulayan ve hattâ yargısız infaz gerçekleştiren polislerin ve diğer ‘’güvenlik’’ görevlilerinin ‘’korunmasına’’ devam ediliyor.
 
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın onlarca kez sürüklenerek gözaltına alınmasını da, onlar hapsedildikten sonra aynı taleple, ihraç edilenlerin işlerine dönmeleri talebiyle eylemi sürdüren Acun Karadağ’a ve Veli Saçılık’a inanılmaz ölçekte şiddet uygulanmasını da hepimiz gördük. Tanığız. Bu hafızamıza kazanan imgelerle de yaşamımızı sürdürüyoruz.
 
Bugün yarın kanıt olarak kullanılmasa bile bu görüntüler tarihe not düşüyor bir yandan. Geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları Derneği, 1 Haziran 2017 tarihli adlî raporda kaydedilenleri sosyal medyada yayınlanan video ve fotoğraflarla birlikte değerlendirdiğinde Veli Saçılık’a uygulananın işkence suçu olduğunu ortaya koymuş ve sorumluların cezalandırılması çağrısında bulunmuştur:

1. Videolarda çok sayıda kolluk görevlisinin Veli Saçılık’ı doğrudan hedef alarak atış yaptıkları, yere düştükten sonra da atışa devam ettikleri, atışların isabeti ile gaz açığa çıktığı, fotoğraflarda Veli Saçılık’ın sırt ve bacak arka kısımlarında ciltten kabarık, etrafı normal cilt renginde orta kısımda kırmızı renkli kenarları düzenli daire şeklinde cilt irritasyonu (tahriş) ve sert bir cismin çarpma etkisi ile uyumlu cilt dokusunun tahriş ve ezik yaralanması gözlendiği, adlî raporda sırttaki her iki kürek kemiği üzerinde birer adet, kürek kemikleri ortasında iki, bel bölgesinde 4 ve sol uyluk arka kısımda 3 adet olmak üzere toplam 11 adet 1,5 cm çapında, ekimoz ile bel kısmında 6x10cm boyutunda kızarıklık tanımlandığı dikkate alındığında, adlî raporda ekimoz olarak tanımlanan 1,5 cm çaplı 11 adet yaralanmanın fotoğraflarda da gözlenen cilt dokusundaki tahriş ve ezik yaralanmalarına uygunluk gösterdiği ve videolarda görülen atış ve isabet sonrası açığa çıkan gaz görüntüsü ile birlikte göz yaşartıcı kimyasal içeren bilye atışları ile yüksek düzeyde uyumlu olduğu, 

2.Videolarda çok sayıda kolluk görevlisinin Veli Saçılık’ı doğrudan hedef alarak ve yakın mesafeden atış yaptığı, yere düştükten sonra da atış yapmayı sürdürdükleri ve vücudunda 11 adet göz yaşartıcı kimyasal içeren bilyenin isabeti sonucu tahriş edici ve çarpmaya bağlı ezik oluşturmuş yaralanma meydana getirdikleri, yoğun kimyasal kullanımının yaşamsal tehlikeye yol açacak nitelikte olup Dünya Sağlık Örgütü Hastalık Sınıflandırma Kılavuzu ICD10’ da yer alan “diğer kötü muameleler” başlığı altında “resmi görevli” tarafından gerçekleştirilen ve Y.07.3 kodu ile tanımlanan “işkence” tanısı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.  
Video sadece yaşanan adaletsizlikleri göstermekle ve buna tepki vermeye ve protestolara yol açmakla kalmayıp, işlenen suçun kanıtı olarak sorumluların cezalandırılması için kullanılmaktadır.
 
İnsan haklarını korumak ve savunmak için video ve teknoloji kullanımını yaygınlaştırma amacıyla etkinlik gösteren  WITNESS web sitesinde bu konuda erişime açık çeşitli kılavuz kitapçıklar ve videolar yayınlandı. Bu malzemelerde videonun kanıt olarak nasıl kullanılacağı, nasıl korunup paylaşılacağı, var olan videoların doğruluğunun nasıl teyid edileceği pek çok uygulama tanıtılarak ve yaşanmış örnekler analiz edilerek açıklanıyor. Konuyla ilgili pek çok önemli ipucu veriliyor: Örneğin, mutlaka zaman ve yer gibi bilgilerin doğruluğuna dikkat edilmesi, sadece ihlalin ya da mağdur edilenin değil de ihlali gerçekleştirenin de görüntüsünün ve mümkün olduğunca (yaşanan şiddetin mağduru olma olasılığını da hesaba katarak) farklı açılardan, ölçeklerden, farklı kamera hareketleriyle çekilmesi; olaydan sonra meydana gelen etkileriyle birlikte olay yerinin de çekiminin yapılması; mümkünse olay yerinde yaşananı tanımlamak üzere röportajların gerçekleştirilmesi ve bu sırada görüşülen kimsenin mağdur edilmemesine, tehlikeye atılmamasına ve bilgilendirerek rızalarının alınmasına dikkat edilmesi; etik meselelere duyarlı olunması gibi…
 
Ana akım medyanın ve gazeteciliğin yok olduğu Türkiye’de tüm bunların bilinmesi ve uygulanmaya çalışılması büyük önem taşıyor. Hâli hazırda zaten henüz hapsedilmemiş az sayıda alternatif medya çalışanı ve aktivist, yaşanan insan hakları ihlallerini kayda almaya çalışıyor.
 
Bu görsel kayıtlar elbet bir gün ulusal ya da uluslararası mahkemelerde insan hakları ihlallerinin kanıtı olarak, diğer kanıtlarla birlikte, gösterilecek ve sorumlular cezalandırılacaktır.  O güne kadar da yaşanan adaletsizliklerin, bunlara karşı gösterilen sınırlı direnişin, bu direnişe uygulanan orantısız şiddetin ve görüntülerinin kaydı hafızalarımıza işleyecektir. Bu da ‘’bize neden böyle oldu?’’ diye sızlanırken cevap bulamadığımızda işimize yarar belki.

Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.