1915 yılında 24 Nisan’dan itibaren Osmanlı Ermenilerinin “tehcir” edilmesi kararının ardından 107 yıl önce yaşanan katliamda yaşamını yitirenler anılıyor. İnsan Hakları Derneği 24 Nisan açıklamasında, "1915 soykırımından bu yana bu topraklar gün yüzü görmedi. Yeni soykırımlar, kanla bastırılan direnişler, darbeler, savaşta yitirilen canlar, cezaevlerinde ağır insan hakları ihlalleri, hukukun ve demokrasinin her dönemde ayaklar altına alınması, ekonomik çöküntüler, derin yoksulluk, insanların açlıkla sınanması, bunların hepsi, bu toprakların soykırım ve inkârlarıyla lanetlenmesinin sonucu." değerlendirmesini yaptı.
Açıklamada, "Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin verilerine göre Osmanlı İmparatorluğu’nda yaklaşık 2 milyon Ermeni yaşıyordu. Kent, kasaba, mahalle, köy olarak batıdan doğuya, kuzeyden güneye, Küçük Asya’nın her yerinde tam 2925 Ermeni yerleşimi bulunuyordu. Buralarda yaşayan Ermeni cemaatlerinin 1996 okulu, 173.000 erkek ve kız öğrencisi, 2538 kilise ve manastırı vardı. 1915’te başlayan soykırım ve sonrasında, hatta cumhuriyet dönemindeki politikalar sonucunda yerleşim yerlerinden geriye hiçbiri kalmadı. Kalanlar da artık Ermeni yerleşimi değildi. 60 bin civarında olduğu tahmin edilen bugünkü Ermeni nüfusu, en yoğun olarak İstanbul olmak üzere, büyük çoğunlukla üç büyük şehre dağılmış olarak yaşıyor. Devlet Ermenileri imha etmekle kalmadı, izlerini de sildi. Kişiseler sadece doğa koşullarının tahribine bırakılmakla kalmadı, topa tutularak, dinamitlenerek yıkıldı. Anadolu’daki okulların hiçbiri artık yok." ifadesi kullanıldı.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Soykırımda sadece insanlar kitleler halinde katledilmedi; okulları, kiliseleri, mezarlıkları, manastırları, iş yerleri ile tüm toplumsal doku yok edildi.
"1915’te başlayan süreçte Anadolu’nun diğer Hıristiyan halkları, Süryaniler, Pontoslu ve Küçük Asyalı Rumlar da soykırıma uğratıldı. 20. yüzyılın başında bugünkü Türkiye sınırları içinde her beş kişiden biri yani nüfusun yüzde 20’si Hıristayan, Yahudi ya da Ezidi gibi farklı dinsel inançlara sahipti. Bugün bu oran binde birin altında.
Soykırım yalnızca tüyler ürperten katliamlardan, nehirlerden ölülerin akmasından, vadilerin parçalanmış insan bedenleriyle dolmasından ibaret değil. Soykırım, ölümün tercih edildiği, ölümün kurtuluş olduğu insanın insanlıktan çıkarıldığı korkunç bir sürgünden, yollarda saldırıya uğrama, açlık, hastalık ve tecavüzden, kuşaktan kuşağa aktarılan derin bir yaradan, tarif edilemez, telafi edilemez, bağışlanamaz bir zulümden ibaret de değil. Soykırım aynı zamanda soygun, yalan, yağma, muazzam bir hırsızlık. Hırsızlık soykırım kurbanlarının, değeri hesaplanamayacak bu boyutlardaki taşınmaz mallarıyla, işlikler, bağlar, bahçeler, tarlalar, konaklar, evler, hastaneler, manastır ve kilise arazileriyle de sınırlı değil.
Bu en bilinen boyutuna ek olarak hırsızlık, üzerine az konuşulan, az bilinen bir şeyi, düpedüz katledilen Ermenilerin bankalarındaki hesaplarına, değerli eşya kasalarına el konulmasını da içeriyordu. Soygunun bu boyutunun tutarı 1915 yılının parasıyla 22 milyon dolar olarak hesaplanıyor.
Ermeni Soykırımı 107 yıldır inkar ediliyor. İnkarın, insanlığa karşı işlenmiş bu akla hayale sığmaz suçun gizlenmesinde bu büyük hırsızlığın da payı var.
Biz, insan hakları savunucuları diyoruz ki, soykırım bir politika, bir diplomasi, bir uluslararası ilişkiler konusuna indirgenemez. Soykırım her şeyden, ama her şeyden önce devlet eliyle gerçekleştirilen en kitlesel insan hakları ihlali olduğu unutulamaz. İnkar en kapsamlı, en etkili, en kalıcı, en yaygın insan hakları ihlalidir; çünkü çarpan etkisiyle çoğalan sayısız insan hakları ihlaline kaynaklık eder, teşvik eder, cesaretlendirir.
Soykırım sonucu anayurtlarından kopartılıp dünyanın dört bir yanına dağılmış Ermenilerin uğradıkları, hesaba da, sayıya da gelmeyecek kadar büyük kayıplarının telafisine yönelik taleplerine de yanıt verilmelidir. İnkar böyle bir telafi ve adaletin yerine gelmesi sürecinin de önüne engeldir.
Bu yüzden, soykırımın 107. Yıl dönümü olan 24 Nisan 2022 günün İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak bir kez daha “Soykırımı tanı, af dile, tazmin et!” diyoruz."