İstanbul, Büyükada'da gözaltına alınıp tutuklanan 10 insan hakları aktivistlerinin içinde bulunan Alman vatandaşı Peter Stuedtener nedeniyle Türkiye ile Almanya arasında ilişkiler bozuldu. İki ülke arasında ilişkilerin bozulmasının ardından İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Erdoğan konuyla ilgili değerlendirmede bulundu. Türkdoğan "Birileri kendi arasında kavga ediyor. Arada da insan hakları savunucuları ezilmek isteniyor. İnsan hakları savunucuları üzerinden bir kavga yapılmak isteniyor. Bu da bizi rahatsız ediyor" dedi.
Evrensel gazetesi'nden Eylem Nazlıer'in haberine göre, Aralarında İnsan Hakları Aktivisti Peter Steudtner’ın da olduğu hak savunucularının tutuklanması Almanya ile süren gerilimi tırmandırdı. Alman vatandaşı Gazeteci Deniz Yücel’in tutuklu olması nedeniyle iki ülke arasında yaşanan gerilime Peter Steudtner’ın tutuklanması da eklendi. Türkiye’de hükümet medyası bu iki isimi ‘ajan’ olarak servis ediyor ve Türkiye’de kaos yaratmak istediklerini öne sürüyor. Türkiye hükümeti ve Alman hükümeti karşılıklı restleşirken hükümet hak savunucularının peşini de bırakmıyor. Hükümet medyası Sabah gazetesi, Büyükada’da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan hak savunucusu dört isim için yakalama kararı çıkarıldığını yazdı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser ve aynı örgütten Veli Acu, Helsinki Yurttaşlar Derneği’nden Özlem Dalkıran, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Ali Garavi ve Hivos üyesi Peter Steudtner tutuklanırken, Nalan Erkem, Şeyhmus Özbekli, Nejat Taştan, İlknur Üstün ‘adli kontrol’ şartıyla serbest bırakılmıştı. Sabah’tan Dilek Yaman’ın haberine göre Erkem, Özbekli, Taştan ve Üstün hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Evrensel'e konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan hak savunucuları üzerinden Almanya ile yaşanan gerilimi gazetemize değerlendirdi.
Türkdoğan, “Birileri kendi arasında kavga ediyor. Arada da insan hakları savunucuları ezilmek isteniyor. İnsan hakları savunucuları üzerinden bir kavga yapılmak isteniyor. Bu da bizi rahatsız ediyor" dedi.
Maksatlı haberler yapılıyor
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, gözaltının ilk gününden itibaren hükümet medyasının haberlerini hatırlatarak bu haberlerin maksatlı olduğunu söyledi. Tek bir amaca hizmet ettiğinin açık olduğunu söyleyen Türkdoğan “Yapılan haberlerle hak savunucularının iktidara karşı yeni bir kalkışma yapacağı, bunun planı yapıldığı gibi bir dil kullanılıyor. Bu da meselenin politik olarak önceden kurgulandığını gösteriyor. Yandaş medyanın bu haberleri aslında arkadaşlarımız üzerinden oynanmak istenen oyunu da gösteriyor. O dil hep aynı şeye hizmet ediyor. Bu iddia hukuki ve fiili olarak imkansız bir iddia. Çünkü, Türkiye’nin bütün telekomünikasyon alt yapısı MİT’in kontrolündedir. Dolayısıyla hiç kimse gizli iletişim kuramaz. Anında istihbaratın haberi olur. MİT’in bu konuda yetkileri var. Bu insanlar insan hakkı savunucu. İyi bilinen insanlar. Bütün hayatları açık, kamuoyu tarafından biliniyor. Bu insanlara böyle bir suçlama yöneltmek hayal sınırlarını zorlar. Bu komployu kim kurmak istiyorsa, yanlış bir hedef seçti kendisine. Bunun karşılığı yok. Büyük bir yanlışlık yapılıyor” dedi.
Devlet kavga ediyor arada hak savunucuları kalıyor
Türkdoğan şöyle devam etti:
"Türkiye NATO müttefiki ise, bugüne kadar Almanya ve Amerika desteği ülke güvenliğini sağlamışsa şimdi ne oluyor da Almanya ve Amerika üzerinden insan hakları savunucuları kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bu soruya iktidarın cevap vermesi lazım. Almanya ve Amerika desteğini Türkiye’den çekerse Türkiye kendi ülke güvenliğini bile sağlayamaz. Böyle ciddi bir konuda Türkiye’nin ağız dalaşına girmesini anlayamıyoruz. Türkiye’nin o zaman müttefiki kim? Türkiye’yi yönetenler bunu açıklasınlar. Bu olay şunu gösteriyor: Devlet içinde bir kavga var. Birileri kendi içinde kavga ediyor. Arada da insan hakları savunucuları ezilmek isteniyor. Bu olayda da kullanılmak isteniyor. Bu bizim, insan hakları savunucuların dışında gelişen bir olay. İnsan hakları savunucuları üzerinden bir kavga yapılmak isteniyor. Bu da bizi rahatsız ediyor."