04 Temmuz 2018 14:12
İdam cezasını kaldıran ülkeler sıklıkla dünya basınında haber olur. Fakat bunun tersini görmek kolay değildir.
Türkiye ise idamı kaldırdıktan sonra geri getirmeyi tartışan az sayıdaki ülkeden biri konumunda.
Tartışmalar 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında başlamış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Temmuz sabahında Atatürk Havalimanı'nda yaptığı konuşma "İdam isteriz" sloganlarıyla kesilmiş, Erdoğan sonraki günlerde TBMM'nin idam cezasına yönelik bir yasa çıkarması halinde kendisinin bunu onaylayacağını açıklamıştı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin de idam konusunda "AKP hazırsa MHP dünden vardır" demesi üzerine idam cezası tartışma tüm ülkenin gündemine girmişti.
O dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile MHP'nin TBMM'deki sandalye sayılarının toplamı böyle bir değişikliği gerçekleştirmeye yeterli olmasa da, bu teklifi referanduma götürmek için yeterliydi. Fakat partiler böyle bir adım atmadı.
Bugün ise bu iki parti, idamı geri getirmeyi referanduma sunabilecek sandalye sayısına sahip değil. Bunun için başka bir partinin desteğini almaları gerekiyor. CHP ve HDP idamın geri getirilmesine uzun süredir karşı çıkarken Ekim 2017'de kurulan İYİ Parti'nin lideri Meral Akşener de 24 Haziran'daki seçimlerden dört ay önce "İdam çözüm değil. İdam meselesi gündem değiştirmek için ortaya atılıyor. Kalıcı caydırıcılık olmalı" açıklamasında bulunmuştu.
İYİ Parti, CHP veya HDP'den birinin bu konudaki pozisyonunu değiştirmemesi durumunda idamın geri gelmesi mümkün gözükmese de son dönemde basında yer alan çocuk istismarı ve cinayeti haberlerinin artışı sonrasında AKP Sözcüsü Mahir Ünal, 3 Temmuz'da "Çocuk istismarına karşılık yeni dönemde idam ve hadımı düşünüp tartışacağız" demesiyle konu tekrardan gündeme geldi.
Londra merkezli insan hakları kuruluşu Amnesty International'ın (Uluslararası Af Örgütü) idam karşıtı kampanyasının danışmanı Chiara Sangiorgio, tüm ülkelerdeki idam cezası uygulamalarını inceleyen bir uzman.
Sangiorgio, örgütün kurulduğu yıl olan 1961'den beri, idam cezası konusunda dünyadaki yasaların değişimi hakkında geniş bir bilgiye sahip.
İdamı cezasını kaldırdıktan sonra geri getiren bir ülke olup olmadığını sorduğumuz Sangiorgio, bunu yalnızca altı ülkenin yaptığını anlattı.
Brezilya'da idam cezası 1882'de kaldırılmıştı. Askeri darbe sonrası 1969'da geri getirilen ceza, ülke diktatörlükten kurtulduktan sonra 1988 yılında hazırlanan yeni anayasa ile askeri suçlar hariç tutularak tekrar kaldırıldı.
Arjantin'de de benzer bir süreç yaşandı. Askeri darbenin ardından 1976'da yürürlüğe konan idam cezası, cunta dönemi sonrası 1984'te askeri suçlar dışında, 2008'de ise tamamen kaldırıldı.
Askeri darbe ile idam cezasını geri getiren bir diğer ülke ise Gambiya oldu. 1993'te idamı kaldıran ülke, 1994'teki darbeden bir yıl sonra cezayı geri getirdi. Gambiya'da ölüm cezası hâlâ uygulanıyor. Cunta yönetiminin geri getirdiği idamın sonrasında kaldırılmadığı tek ülke de Gambiya.
Gambiya'yı 1994'teki askeri darbeden beri aralıksız olarak yöneten Yahya Jammeh, 2016 sonunda düzenlenen genel seçimi kaybetmesine rağmen koltuğu bırakmak istememiş, fakat komşu ülkelerin birlikte düzenlediği askeri operasyonun sonunda görevini seçimi kazanan Adama Barrow'a teslim etmek zorunda kalmıştı. Barrow 2018 başında idam cezalarının infazlarını durdurduğunu açıkladı ve idamın kaldırılmasına yönelik bir Birleşmiş Milletler anlaşmasını da imzalayarak hedefinin idamı tamamen kaldırmak olduğunu söyledi.
Brezilya, Arjantin ve Gambiya askeri yönetimle idam cezasını yasallaştırırken, 3 ülkede ise sivil yönetimler bu yolu izledi.
Bunlardan biri Nepal. 1985 yılında idam cezasını yasallaştıran Nepal, 1990'da idamı tekrardan kaldırdı.
1987'de idam cezasını kaldıran Filipinler, 1993'te idamı geri getirip, 2006'da tekrar yasakladı.
Papua Yeni Gine ise sivil yönetim altında idam cezasını kaldırdıktan sonra geri getiren ve daha sonra kaldırmayan tek ülke. Ülkede, 1970'te kaldırılan idam cezası 1991'de geri getirilse de, ABD'deki Cornell Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin Dünya Çapında İdam Cezası Araştırma Merkezi verilerine göre 1954'ten beri Papua Yeni Gine'de kimsenin ölüm cezası infaz edilmiyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün 2017 verilerine göre bugün dünyada 106 ülkenin yasalarında idam cezası bulunmuyor. 7 ülkede yalnızca askeri suçlar gibi suçlarda idam cezasını düzenleyen yasa var. Yasalarında idam cezası olan 29 ülke ise en az 10 yıldır infazları durdurmuş durumda.
Bu da idam cezasının uygulanmadığı ülkelerin sayısını 142'ye çıkarıyor. İdam cezasının uygulandığı ülke sayısı ise 56.
Türkiye'de idam cezası en son 1984'te infaz edildi. Ardından önce infazlar durduruldu, sonra barış döneminde idam cezası uygulaması kaldırıldı, son olarak ise savaş döneminde de bu uygulamanın terk edilmesi kabul edildi.
Bugün Türkiye idamı yasaklamaya yönelik iki uluslararası anlaşmaya imza atmış durumda.
Bunlardan biri, Avrupa Konseyi üyelerinin imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 13 numaralı protokolü. Bugüne kadar hiçbir Avrupa ülkesi bu protokolü imzaladıktan sonra imzasını geri çekmedi.
Bir diğeri ise, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerden 86'sının imzaladığı Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 2 numaralı protokolü. Bu protokolü imzalayan ülkelerin imzasını geri çekmesine yönelik bir mekanizma yok.
Başka bir deyişle, bu protokolü imzalayan bir ülkenin bir daha idam uygulamasını geri getirmesinin hiçbir yolu bulunmuyor. Protokolü imzaladıktan sonra tekrar idam cezasını getiren bir ülke, bu anlaşmadan çekilme hakkı olmadığı için uluslararası anlaşmaları ihlal etmiş sayılıyor.
Bugüne kadar Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ni imzaladıktan sonra, sözleşmeden geri çekilmeye çalışan tek ülke Kuzey Kore oldu. Kuzey Kore 1997 yılında BM'ye, 1981'de imzaladığı sözleşmeden geri çekileceğini bildirse de BM ülkeye böyle bir hakkı bulunmadığını iletti. Bu yüzden Kuzey Kore BM nezdinde halen imzacı sayılıyor.
Uluslararası Af Örgütü Danışmanı Chiara Sangiorgio, Türkiye'nin de bu protokolden çekilme hakkının bulunmadığını, idamı geri getirmeye çalışması durumunda uluslararası toplumun göstereceği tepkinin boyutunu önceden kestirmenin zor olduğunu söylüyor.
Sangiorgio, BM'nin böylesi bir durumda Türkiye'ye karşı harekete geçeceğini düşünüyor.
Peki bu durumda Türkiye, idam cezasını geri getirmek istemesi halinde, bunu nasıl yapabilir?
Bu soruyu idam tartışmalarının tekrar başladığı 2016'da hukuk profesörü, AKP İstanbul Milletvekili, partinin Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan Mustafa Şentop'a sormuştuk.
Şentop, idam cezası ile ilgili sorulara prensip olarak cevap vermediğini, ancak bir yol haritaları olduğunu söylemiş ve idamın "Vakti gelince konuşulacak" bir konu olduğunu belirtmişti.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Cem Duran Uzun ise uluslararası alanda sorunlar yaratsa bile Türkiye'nin gerekli değişiklikleri yaparak idam cezasını geri getirebileceğini düşünüyor.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde de araştırma görevlisi olarak çalışan Uzun, "Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler idamla ilgili çeşitli engeller çıkarıyor. Ama iç hukuk açısından bir Anayasa değişikliği ile idam getirilebilir, bu açıdan bir sıkıntı yok" diyor.
Uzun'a göre uluslararası alanda Birleşmiş Milletler'den çok Avrupa Konseyi ile sorun yaşanabilir:
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi idam cezasına imkan vermiyor. İdamı getirmek için bu sözleşmeden çekilmenin, Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nden ayrılmasına kadar varan çeşitli sonuçları olabilir".
İdam cezasını getirmenin yurtdışında bulunan ve darbeye karıştığı iddia edilen Gülen yapılanması üyelerinin iadesini imkansız kılma ihtimalini sorduğumuzda ise Uzun, Türkiye'nin diğer ülkelerle imzaladığı suçluların iadesi anlaşmalarının iadeye imkan tanıdığını söylüyor:
"Ancak suçluların iadesi süreçlerinde yalnızca hukuki değerlendirmeler değil bir takım siyasi gerekçeler ve uluslararası ilişkilerdeki dengeler de göz önünde bulunduruluyor. Bu bakımdan idam bu ülkeler nezdinde bir bahane oluşturabilir".
Uzun, idamın hangi suçlara gelebileceğini öngörmenin güç olduğunu ancak mevcut tabloda 3 temel konuda idamın tartışıldığını aktarıyor:
"Bunlar anayasal düzeni ihlal, terör suçları ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar, cinayetler gibi suçlarda olabilir. Bu konularda toplumda bir talep oluştuğunu görüyoruz".
İdam cezasının insanları suç işlemekten caydırıp caydırmadığı, dünya çapında tartışılan bir konu.
Cem Duran Uzun, "Türkiye'de idam cezasının getirilmesi daha çok toplumdaki adalet duygusunu gerçekleştirme amacına yönelik gözüküyor. Suçluları vazgeçirmekten ve caydırıcı olmaktan öte adalet duygusunu tatmin etme ihtiyacı var" diyor.
Uluslararası anlaşmaları Türk kanunlarından üstün tutan anayasanın 90. maddesinin kaldırılması gerekip gerekmediğini de sorduğumuz Uzun, "90. maddenin kaldırılması veya yeniden düzenlenmesi gerekebilir. Öte yandan mahkemeler farklı bir yorumda da bulunabilir. İdam cezası anayasaya eklenirse, mahkemeler '90. maddenin uluslararası anlaşmaları kanunlardan üstün tutarken anayasadan üstün tutmadığı şeklinde bir yorumla' idam cezasının uygulanmasını sağlayabilir" diye düşünüyor.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden KHK ile ihraç edilen ve 24 Haziran'da CHP İstanbul Milletvekili seçilen Prof. İbrahim Kaboğlu ise 90. maddeye yönelik bu yoruma katılmıyor:
"90. maddenin yorumlanması özgürlükler lehine bir yorumu beraberinde getiriyor: Haklar ve özgürlükler lehine daha güçlü bir düzenleme varsa o uygulanmalı anlamında.
"Hele ki böyle bir yaşam hakkı söz konusu olduğu zaman yaşam hakkını değil de normlar hiyerarşisinin en tartışmalı yönünü öne çıkarmak, insan haklarına dayanan rejim anlayışına yabancı olmak anlamına geliyor."
Kaboğlu, yasalara dair bu tartışmalardan önce tartışılması gereken başka şeyler olduğunu düşünüyor.
Türkiye'de idamın, aşamalı olarak Bülent Ecevit'in 1999'da kurduğu DSP-MHP-ANAP hükümetiyle kaldırılmaya başladığını ve 2002'de iktidara gelen AKP döneminde tamamen kaldırıldığını hatırlatan Kaboğlu, "Öncelikle sorgulanması gereken husus, Türkiye'nin bu kazanımları bir anda elinin tersiyle itip itemeyeceği olmalı" diyor.
Kaboğlu, idam cezasının geri getirilmesi durumunda, Türkiye'nin uluslararası alandaki saygınlığını elinin tersiyle iteceğini, kendisini büyük ölçüde tecrit ederek uluslararası yükümlülüklerinden uzaklaştıracağını düşünüyor:
"Türkiye bu günlerde uluslararası topluma açıkça ve diplomatik olmayan bir dille meydan okuyor. Oysa 1980 darbesinden sonra bile Avrupa Konseyi Türkiye'nin üyeliğini askıya almayı tartışırken, askeri yönetim 'Biz olağan yönetime geçeceğiz' dedi ve Türkiye, Konsey'in üyesi olarak kaldı.
"Askeri yönetimin bile sergilemediği bir tavrın bugün sergileniyor olması tabii ki üzerinde çok yoğun biçimde durulması gereken bir husus.
"Acaba gerçekten Batı, Türkiye'ye haksız bir şekilde yüklendiği için mi Türkiye Batı'ya bu kadar diplomatik olmayan bir dille meydan okuyor, yoksa Türkiye yöneticileri bir eksen kaymasını bilinçli olarak göz önüne alıp, kriz ortamını değerlendirip Batı'yla mesafeyi genişletip o eksen kaymasını Doğu'ya doğru tamamlamayı mı tasarlıyor?"
İdam cezasının referanduma götürülmesi ihtimalini de değerlendiren Kaboğlu, "Temel hak ve özgürlüklerin, hele hele yaşam hakkı temelindeki bir hakkın referanduma sunulmasının sakıncalarını insan hakları öğretisi sürekli işliyor" diyor ve ekliyor:
"Halktan bir talep olduğunu varsaysak bile yöneticiler kendilerine lider sıfatı veriyorsa, halk istese bile kendileri idam cezasını savunmuyorsa, 'Benim çağdaş, insancıl anlayışım idam cezasıyla bağdaşmamaktadır, darbe girişimcilerine hukuk devletinin en ağır yaptırımlarını uygulayacağız ama idam olmamalıdır' diyebilmelidir. Halka güvenen liderler bunu söyleyebilirler".
© Tüm hakları saklıdır.