Hülya Karabağlı
T24/ANKARA
CHP Parti Meclisi Üyesi, Umut Oran, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 12 Ekim 2011’de İstanbul Üniversitesi’nin akademik yıl açılış törenine katılması sırasında şiddet uygulanarak gözaltına alınıp bırakılan üniversitelilerle buluştu.
Öğrenciler gözaltı sırasında, “Hakarete maruz kaldıklarını, iç çamaşırlarına kadar soyuldukları, astım hastası bir öğrencinin kafasının su dolu kovaya sokularak nefes almasının güçleştirildiği, ‘senin kafana sıkar seni kaybederiz, kimsenin haberi olmaz’ denildiği, bir öğrencinin kafasına silah kabzası ile vurulduğu, böbreğinden rahatsızlığı olan bir öğrencinin tuvalete çıkmasının engellendiği, yere düşürülerek tekmelendiklerini” anlattı.
Öğrencilerin anlattıklarını TBMM gündemine taşıyan Oran, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Başbakan Erdoğan’a, konunun araştırılması için İçişleri Bakanı’na talimat verip vermediğini soran Oran’ın önergesi şöyle:
-Bu iddiaların araştırılması amacıyla İçişleri Bakanlığı’na bir talimat verdiniz mi? İddiaların aydınlığa kavuşturulması için gerekli adli ve idari süreçleri harekete geçirmediyseniz bu durum, her ortamda dile getirdiğiniz “işkence’ye sıfır tolerans” politikası ile bağdaşmakta mıdır?
-2002 Kasım ayından, 2011 Kasım ayına kadar, kaç öğrenci hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ettikleri gerekçesiyle dava açılmış, bunların kaçı ceza almış, bu öğrencilerden kaç tanesi kötü muameleye uğradığını öne sürerek ilgili güvenlik görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunmuş, bu emniyet görevlilerden kaçı hakkında kötü muamele sebebiyle adli ve idari takibat yapılmış ve bunun sonucunda kaçı ceza almıştır?
-Ekim 2011’de açıklanan AB İlerleme Raporu’nda da orantısız şiddetin arttığı ve bu durumun endişe yarattığı belirtilmiştir. 2002 yılı Kasım ayından, 2011 yılı Kasım ayına kadar orantısız şiddet uygulayarak yetkilerini aştıkları gerekçesiyle kaç kamu görevlisi hakkında adli ve idari işlem başlatıldı? Bu kamu görevlilerinin kaç tanesi adli ve idari ceza aldı, kaçı beraat etti?
-Demokratik ülkelerde vatandaşların kendi iktidarlarını serbestçe protesto edebilmesi bir temel haktır. Gerçekte, vatandaşların kendi iktidarlarını protesto edemediği bütün ülkeler totaliter ülkelerdir. Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin mevcut kararları ışığında, öğrencilerin size karşı eleştirilerini sunması, bu yolla kamu denetimi görevini yerine getirmeleri, hükümetten belirli konularda beklentilerini ifade etmelerinin otoriter yöntemlerle bastırılmaya çalışılmasını doğru buluyor musunuz? Demokratik bir toplumun temel niteliklerinden olan bir hakkı kullandığı için öğrencilerin, Gerze’de görüldüğü üzere köylülerin, Tekel işçileri örneğinde emekçilerin kötü muameleye maruz kalmasını demokratik bir zihniyetle uyumlu bulmakta mısınız?
-Göreviniz, temel hak ve hürriyetlerin özgür bir şekilde kullanıldığı toplumsal atmosferi korumaktır. Yine Anayasa’nın 5. Maddesi ışığında bir başka göreviniz de bu ortamın önündeki sosyal, siyasal bütün engelleri kaldırmaktır. Dünyanın her tarafında demokratik bir hak olduğu kabul edilen toplantı ve gösteri hakkının kullanılmasına yönelik hukuki ve idari engellerin demokratik toplumların standartlarına ulaştırılması için tarafınızca bir çalışma başlatılmış mıdır?