Gündem

İbrahim Şahin: Evet, Kürt listesi vardı

Susurluk'un kilit ismi İbrahim Şahin, savcılık ifadesinde "Eğer ortada illegal bir yapı varsa bana değil gidin Mehmet Ağar'a sorun" dedi.

13 Ekim 2011 03:00


T24 - Susurluk'un kilit ismi İbrahim Şahin, savcılık ifadesinde "Eğer ortada illegal bir yapı varsa bana değil gidin Mehmet Ağar'a sorun" dedi.


Susurluk'u Ağar'a sorun

İbrahim Şahin (önde) ve Mehmet Ağar, Tansu Çiller hükümeti döneminde en güçlü iki polis yetkilisiydi. Şahin ve Ağar uzun süre birlikte çalıştılar.

Radikal gazetesinden Mesut H.Benli'nin haberine göre, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nce yürütülen faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında ifade veren eski Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Radikal’in ulaştığı ifadelerde Şahin, illegal bir yapı varsa bunun Mehmet Ağar ve kardeşine sorgulanması gerektiğini de belirterek, Ağar’ın kardeşi ile ünlü bir işadamının o dönem ortak olduğunu ileri sürdü.



Susurluk üzerime kaldı


Görev alanının Kayseri’nin öbür tarafı olduğunu söyleyen Şahin, faili meçhul cinayetlerle ilgisi bulunmadığını savunarak şöyle devam etti: “Susurluk olayı benim üzerime kalmış ve günah keçisi ilan edilmişimdir.


Susurluk olayına katılma sebebim Ömer Lütfü Topal olayında cinayet şüphelisi olarak gözaltına alınan özel harekât polislerini tutanak karşılığında Ankara’ya götürmem sebebiyle olmuştur.” Topal cinayetine karışan polislerin alınması için Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ’un emrettiğini de belirten Şahin, “Tuğ bana şahısların İçişleri Bakanı olan Ağar tarafından Ankara’ya getirilmesinin istenildiğini söyledi. Ağar beni arayarak ‘İstanbul’da özel timciler gözaltına alınmış, onları sana teslim edecekler. Ankara’ya getirdiğinde ifadelerini al’ dedi. Ankara’ya doğru yola çıktık. Ağar ‘ifadelerini al serbest bırak’ dedi. Şayet böyle bir illegal yapı varsa bunun benden sorulmaması gerekirdi. Bu konuda Ağar’ın ve kardeşlerinin sorgulanması gerekirdi” dedi.



SMS’teki şifreleri anlattı


Şahin, Ergenekon davası kapsamında tutuklu Fatma Cengiz’e gönderdiği SMS’nin detaylarını da anlattı: “Bu mesajda H. Çetin, Hikmet Çetindir. ‘H.A’ kısaltması Hanefi Avcıdır. ‘E.’ ise Mehmet Eymür’dür. Burada kastettiğim Cantürk, Hanefi Avcı ve Eymür’ün ABD’nin has adamı olduğu hususudur.”



Tarık Ümit, ‘Beni öldürecekler’ diyordu


“Benim bildiğim kadarıyla Tarık Ümit, MİT’e çalışırdı. Ben evine de gider gelirdim. Hatta bir ara bana ‘Abi beni öldürecekler’ dedi. Çelik yelek giydiğini söylemişti. Bizzat kendim de gördüm. Ümit ile en son görüşen kişiler Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu’ydu.


Ağar danışman olarak Eken’i aldı


Bilinenin aksine Ağar ile Eymür arasında sorun yoktu. İkili arasındaki bağlantıyı Korkut Eken sağlardı. Çok içki içmesi sebebiyle onu özel harekâtta istemedim. O zaman Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar da Eken’i yanına danışman olarak aldı.



Veli Küçük’ü tanımam


Veli Küçük’ün Mehmet Ağar ve Korkut Eken ile bir irtibatının olup olmadığını bilmiyorum. Ben hiçbir zaman Susurluk olarak adlandırılan illegal bir oluşum içinde olmadım. Hiçbir zaman yasalara aykırı bir şekilde yetkilerimi kullanmadım.



Sapanca ölüm üçgeni


4 Kasım 1993’te dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in İstanbul’da Holiday Inn Oteli’nde ellerinde PKK’ya haraç veren işadamlarının ve sanatçıların listesi olduğunu belirterek “Onlardan hesap soracağız” açıklamasının ardından Kürt işadamları öldürülmeye başlandı. O dönem Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Kocaeli Jandarma Alay Komutanı ise şimdi Ergenekon davasının tutuklu sanığı olan Veli Küçük’tü. 



Behçet Cantürk
 

Şoförü Recep Kuzu’yla birlikte cesedi 15 Ocak 1994’te Sapanca yakınlarında bulundu. Cantürk’ün, öldürülecek 67 Kürt işadamı listesinin ilk sırasında yer aldığı belirtildi.



Fevzi Aslan/Şahin Aslan


28 Mart 1994’te Şehremini’de bir kafeden polis olduklarını söyleyen 4 kişi tarafından alındılar. Ertesi gün cesetleri Hendek’te bulundu.



Savaş Buldan/Hacı Karay


3 Haziran 1994’te Yeşilköy Çınar Oteli’nden çıkarken ‘polis’ yazan yelekli silahlı kişilerce alıkonulduktan iki gün sonra Melen Çayı kenarında öldürülmüş halde bulundular.




Medet Serhat

 

Behçet Cantürk’ün avukatlığını da yaptı. 12 Kasım 1994’te Bostancı’daki evinin yakınlarında otomobili kurşunlanarak öldürülmüştü.



Elimizde KUM listesi vardı



“Ben kesinlikle Ayhan Çarkın’ın ifadelerini kabul etmiyorum. Kesinlikle Kürt işadamları bürokratlarına yönelik benim bildiğim bir ölüm listesi yoktur. Sadece şahsımda kimin getirdiğini bilmediğim, Kürt Ulusal Meclisi (KUM) üyelerine ilişkin bir liste bulunmaktaydı. Bu kapsamda yurtdışına giden PKK ile toplantı yapan kişileri belirtir bir liste vardı.”



KUM nedir?


PKK’nın kurumsallaşma çabalarından biri olarak 1992 yılında faaliyete geçen Kürdistan Ulusal Meclisi’nin (KUM) amacı iç ve dış kamuoyunu etkilemekti. KUM’da Selim Çürükkaya, Faik Candan, Osman Öcalan gibi isimler yönetici olarak faaliyet gösterdi. KUM, Avrupa’da da yoğun olarak faaliyetteydi. KUM daha sonra Sürgünde Kürt Parlamentosu adını aldı.


Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu'nun, İbrahim Şahin'in ifadesini değerlendirdiği yazısı...