Gündem

Hüseyin Gülerce: Türk okullarını kapatma, gayri milliliğe savrulmadır

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, hükümetin dershanelerin ardından Türk okullarını da kapatma girişimini 'gayri milliliğe savrulma' olarak niteledi

09 Nisan 2014 19:31

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, “Sayın Başbakan belki farkında değil ama “paralel yapı”nın kökünü kazıyacağız derken, önce dershanelerin, şimdi de yurtdışındaki Türk okullarının hedef seçilmesi, çok açık söylüyorum, bu tavır, gayri milliliğe savrulmadır” dedi.

“Türk okullarına kıymayın. Öfke ile kalkan zarar ile oturur. Türk okulları, cemaat okulları değildir, Türkiye’nin okullarıdır” diyen Gülerce, “Türkçe Olimpiyatları’nda statları, salonları dolduran milyonlar, bir cemaati desteklemek için değil, Türkiye’nin değerini, gururunu, alkışlamak, devletler yarışında biz de varız demek için geliyorlar” ifadesini kullandı.

Hüseyin Gülerce’nin “Kılıçdaroğlu’na saldırı…” başlığıyla (9 Nisan 2014) Zaman gazetesinde yayımlanan yazısı şöyle:

 

Kılıçdaroğlu’na saldırı…

 

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na Meclis çatısı altında atılan yumruklar, hepimizi bir daha düşündürmelidir.

Bu provokasyonun, kişisel ya da planlı bir saldırı olması o kadar önemli değil. Huzur adına kaygıları artırması önemli. Türkiye çok gerildi. Hatta 30 Mart seçimleri ile toplumsal ve siyasi tansiyon düşeceği yerde daha da arttı. Dört ay sonra cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacak olması, görülüyor ki gerilimi ve kutuplaşmayı daha da artıracak. Seçimlerle ilgili şaibe iddiaları, seçim sonuçlarını tartışılır hale getirme, YSK’nın, AYM’nin, başka anayasal kurumların da bu hengâmenin içine çekilmesi/girmesi sadece toplum katında değil, devlet katında da yeni sıkıntıların, problemlerin oluştuğunu anlatıyor.

Türkiye bu strese dayanamaz, böylesine yüksek tansiyonla yoluna devam edemez. Teenni, sağduyu, itidal, mutabakat arayışı devreye girmezse ülkemiz çok yara alacak. Mesela, hükümet-cemaat meselesinde de iş çığırından çıkıyor. Bir goygoycu takım var. Maalesef, hiçbir özellikleri, kabiliyetleri, müktesebatları olmadığı halde sadece ve sadece tetikçilik vasıfları ile medyada köşe edindiler, ekranları tuttular. Ha bire yangına benzin döküyor, körük sallıyorlar. Hele bir takımı var, alenen “ne oldu hani paralel yapının üzerine gidecektiniz, ne o yoksa korkuyor musunuz, bak çok fena olur” diye hükümeti sıkıştırıyorlar. Kan kokusu almış -adını demeyeceğim- azgın saldırganlar gibi koşturuyorlar. Türkiye ne kaybedermiş, toplumda nasıl bir sarsıntı olurmuş hiç umurlarında değil. Sadece yüksek ücretlerinin, avantalarının kaybolmasından endişe ediyorlar…

Sayın Başbakan belki farkında değil ama “paralel yapı”nın kökünü kazıyacağız derken, önce dershanelerin, şimdi de yurtdışındaki Türk okullarının hedef seçilmesi, “tabandaki masumları ayıracağız, hukuk içinde mücadele edeceğiz” derken, sınırları zorlamanın ötesinde vicdanları çiğneyip geçiyor… Türk okullarına zarar vermenin, tarihe, “Türk okullarını kapatmakla uğraşanlar” diye geçmenin vebali de sorumluluğu da ağır olur. Çok açık söylüyorum, bu tavır, gayri milliliğe savrulmadır. Kimileri haset etse de, kötülese de kalp kafa bütünlüğü ile yeni bir nesil geldi. Milletin, yüz binlerce tertemiz evladı bunlar. Onlara dokunmak, Türkiye’nin geleceğine dokunmaktır.

Türk okullarına giden öğretmenler, belletmenler, idareciler, bu okullara destek veren işçiler, memurlar, işadamları, esnaf hiç abartı değil, Çanakkale’deki fedakârlığı günümüze taşıdılar. Onlar, yapılan muameleyi asla hak etmiyorlar. Bu yapılanlar onlara reva mıdır?

Türk okullarına kıymayın. Kıyanları ne millet affeder, ne tarih affeder. Öfke ile kalkan zarar ile oturur. Türk okulları, cemaat okulları değildir, Türkiye’nin okullarıdır. Türkçe Olimpiyatları’nda statları, salonları dolduran milyonlar, bir cemaati desteklemek için değil, Türkiye’nin değerini, gururunu, alkışlamak, devletler yarışında biz de varız demek için geliyorlar.

Sayın Dışişleri Bakanı “mektuplar yazdılar, hükümeti şikâyet ettiler” gibi bir mazeretin, ikna edici olmadığını, geçerli olmadığını bilecek bir insan. Kim yazmış, kime yazmış, ne yazmış? Velev ki, bir idareci, bir heyet böyle bir yanlışı yapmış. Tasvip edilemez, savunulamaz. Bir fatura kesilecekse onlara kesilir. Bağcının hatası yüzünden salkım salkım üzümlerle gözleri dolduran, gönüllere inşirah veren asmalar yerle bir edilemez, bağlar bostanlar yıkılıp yakılamaz. İş çığırından çıkmadan bir daha düşünülsün…