Zirve Yayınevi davasında bir numaralı sanık olarak örgüt liderliği ile suçlanan Eski Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon katliamın kendisiyle bir ilgisinin olmadığını arkasın “paralel yapı”nın bulunduğunu iddia etti.
Ergenekon Davası'nda müebbet hapis cezası alan ancak uzun tutukluluk nedeniyle bu davadan tahliyesine karar verilen, Zirve Yayınevi katliamı davasında da tahliye kararı verilmesinin ardından cezaevinden çıkan Tolon, “Cinayetleri olaydan saatler sonra duyduğunu ve ilk anda 3 turistin öldürüldüğünü sandığını” söyledi.
Habertürk gazetesinden Kübra Par’a konuşan Hurşit Tolon’un söyleşisinin ilgili bölümü şöyle:
Zirve yayınevi cinayeti emrini sizin verdiğiniz iddia ediliyor...
Bu menfur cinayet 18 Nisan 2007'de işlendi ve failleri olay yerinde suçüstü yakalandı. Yargılandılar ve hüküm giydiler. Olaydan üç buçuk yıl sonra, günümüzde artık yaptıkları deşifre olmuş bir grup Emniyet ve Yargı Mensubu; kırk ayaklı Ergenekonkumpasının bir ayağını da Malatya'ya taşıyıp, beni somut hiçbir delil olmamasına rağmen, bu menfur cinayet ile irtibatlandırmaya çalıştılar.
Cinayetlerin işlendiği gün neden Malatya'daydınız?
Olaydan yaklaşık bir ay önce Prof. Fatih Hilmioğlu aradı ve üniversitede konferans vermem için Malatya'ya davet etti. Daha önceden tanışmıyorduk, konferans içeriğini belirlemek üzere birkaç kez kendisi ile telefonda konuştuk. Konferansı 18 Nisan'da yapmamızı teklif etti, ben de kabul ettim. 17 Nisan 21:30'da eşimle birlikte Malatya havalimanına indim. O sırada ordu komutanı olan Hasan Iğsız ve Malatya Üniversitesi Rektörü eşleri birlikte bizi havalimanında karşıladılar.
Cinayet saatinde neredeydiniz?
Dakika dakika anlatayım... Havalimanından ayrıldıktan sonra akşam yemeği için Orduevine gittik. 6 kişilik yemeğin fotoğrafları mevcut. Sonra istirahate çekildik, Orduevi'nden hiç ayrılmadım. Sabah Hasan Iğsız ve eşiyle birlikte yine Orduevi'nde kahvaltı ettik. Hasan Iğsız, askeri teamüller uyarınca Ordu Karargahındaki karşılama törenine hazırlanmak için yanımızdan 5-10 dakika erken ayrıldı. Ben de, peşinden ordu karargâhına gittim. Karşılama töreninden sonra şeref defterini imzaladım. 1 saat kadar sohbet ettikten sonra konferans için üniversiteye gittim. Önce yemek yedik sonra saat 14'te konuşma için kürsüye çıktım. Saat 16.30'da konuşmam bitti. Kampüs içindeki yemek salonuna geçtik. Hasan Iğsız, kurmay başkanı ve eşlerimiz geldi. Hep birlikte yemek yedik. Akşam 20.00 gibi bizi havalimanına uğurladılar. Savcı bu cinayeti önceden bildiğimi, olayı yerinde izlemek için Malatya'ya gittiğimi öne sürüyor...
Cinayet saati kaç?
Dosyadan anladığım kadarıyla öğlene doğru işlenmiş.
Siz saat kaçta duydunuz?
Saat 18 civarı akşam yemeği esnasında duydum.
O saate kadar duymamanız biraz garip değil mi?
Üniversitedeydim. Akşam yemeğinde rektör " Üç yabancı öldürülmüş" dedi. Biz, ilk etapta üç turist öldürüldü zannettik.
Peki 3 buçuk yıl sonra ne oldu da, cinayetlerden sorumlu tutuldunuz?
Cinayet 18 Nisan 2007'de işlendi. 24 Aralık 2010'da bir gizli tanık Zekeriya Öz'e ifade verdi. Kod adı Deniz Uygar, asıl adı İlker Çınar olan bu şahıs, Hurşit Tolon tarafından TUSHAD adında bir teşkilat kurulduğunu ve yönetildiğini, kendisinin de bu teşkilatta çalıştığını iddia etti.
TUSHAD'ın açılımı nedir?
Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi'ymiş.
Kendisi nasıl katılmış?
Güya Kara Kuvvetlerine gizli belgeler getirip götürüyormuş. Kara Kuvvetlerine gittiğinde böyle bir gizli teşkilatın kurulacağını duymuş, müracaat etmiş, hemen kabul etmişler. İlker Çınar isimli bu şahıs, her ifadesinde bambaşka şeyler anlatıyor. "Ordudan atılmadım" diyor, atıldığı ortaya çıkıyor. "Hapis yatmadım" diyor, yattığını kanıtlıyoruz. Üstelik sözde TUSHAD isimli gizli teşkilat için çalıştığını iddia ettiği dönemde hapiste olduğu da anlaşıldı. Ayrıca Ergenekon olarak bilinen davanın sanıklarından Levent Ersöz'ün Güvercinlik'te kendisini misyoner olarak eğittiğini iddia etti. Oysa, Jandarma Genel Komutanlığı'nca dosyaya gönderilen resmi yazıya göre Levent Ersöz Güvercinlik'te hiç görev yapmamış. Askeri mahkeme dosyasında, sicil raporuna bu adamın yalancı, sahtekar, menfaatçi olduğunu kaydeden Mahir Akça isimli bir bölük komutanı yeni mahkeme tarafından dinlendi, "45 yıllık askerlik hayatımda böyle problemli bir adam görmedim" dedi. Bir de yakın arkadaşının defterine yazdığı "Biz uzaydan kovulmuş birer uzaylıyız aklımız her türlü muzur işe çalışır, gün gelecek uzaylı dostlarımız bir UFO gönderip bizi alacak" gibi saçma beyanları var! Bu güne kadar birbiriyle çelişen 15 farklı ifade verdi. Hepsi düzeltmeler ve çelişkilerle dolu. Aldığı bilgiler ve kendisine öğretilenlerle, her seferinde bir önce verdiği ifadedeki açıkları kapatmaya, çelişkileri gidermeye çalıştı. Bu adam tedarik edilmiş bir müfteri! Önce gizli tanık, sonra tanık, şimdi de sanık oldu.
Peki, orduda böyle gizli daireler var mıdır normalde?
TSK'da hiçbir zaman gizli daire olmaz çünkü her kuruluş Genelkurmay Başkanlığı'ndaki Plan Harekat dairesindeki kuruluş defterine kayıtlıdır ve Genelkurmay Başkanının onayıyla kurulur. Hem Genelkurmay bilmeyecek, hem Kara Kuvvetleri bilmeyecek, hem Özel Kuvvetler bilmeyecek, mümkün değil.... Tüm resmi makamlar ve MİT TUSHAD diye bir kuruluş olmadığını mahkemeye defalarca bildirdi. Ayrıca bir ayrıntı söyleyeyim; TSK'da adı Türkiye ile başlayan hiç bir alt birim olmaz; çünkü kuruluş kanununa aykırıdır. Hareket Dairesi de olmaz. Bunlar, uydurma isimler.
İlker Çınar'ın Zirve Cinayeti ile ilişkisi nedir tam olarak?
Bu şahıs, ordudan atıldıktan sonra Hristiyan olmuş ve Efes'teki bir papaz okuluna gitmiş. Tarsus'ta 10-15 kişilik bir kilise kurmuş. Sonra Türkiye'deki Hristiyan faaliyetlerini yürütenlerle arasında bir problem doğmuş ve onlardan kopmuş. 30 Ocak 2005'te Hulki Cevizoğlu'nun programına başında bir kese kağıdıyla çıkmış, Türkiye'de misyonerlik yapanlara verip veriştirmiş. O programdan sonra Tarsus'ta kimliği açığa çıkmış. Jandarma bu adamı para karşılığı haber elemanı olarak kullanmış. Hristiyan olduğu bilindiği için Malatya'daki cinayetten sonra bilgisine başvurmak için çağırmışlar, "hiç kimseyi tanımıyorum, bilgim yok" demiş ama 2010'da Zekeriya Öz'e gidip malum ifadeyi vermiş.
Cinayet emrini, o mu vermiş?
Hayır, Malatya'daki jandarmaların, onları etkilediğini ileri sürüyor.
Asıl amaç neymiş?
Bu şahsın iddiasına göre menfur cinayeti işletenlerin esas amacı AK Partiyi karalamak, Fethullah Gülen Cemaati'yle ilgili olumsuz düşünce yaratmak ve Ramazan Akyürek'i suçlamakmış. "6-7 Eylül olaylarından başlayarak Türkiye'deki tüm toplumsal olayları, Çorum, Kahraman Maraş, Gazi mahallesi, 1 Mayıs Taksim, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok gibi faili meçhul cinayetleri, Eşref Bitlis suikastı bu çok gizli teşkilat yaptı. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve E-muhtıra... Hepsi teşkilatın işidir. Bu Ergenekon örgütüdür" diyor.
Zirve Cinayetinin arkasında paralel yapı vardı
Peki, sizce Zirve cinayetinin arkasında kim vardı?
Çok net, paralel yapı vardı. Dış mihraklı grupların da destek verdiği inancındayım.
Cinayet günü, Malatya olmanız tesadüf mü? İleride sizi bu olaya dâhil etmeye göre ayarlanmış olabilir mi?
Bu bir soru işareti olarak ortada duruyor. O gün orada olacağımı bildikleri için cinayeti o güne denk getirmiş olabilirler. Çünkü, benim o tarihte Malatya'da konferans vereceğim aylar öncesinde yerel basında ve üniversite kampüsünde duyurulmuştu.
Özel yetkili mahkemeler kapatıldı. Yeni yargılama sürecinin adil olacağına inanıyor musunuz?
Umutlu olmak istiyorum. Adalete olan inancın derinden sarsıldığı bir dönemde, mahkemenin ülkemizde hâlâ sağ duyu sahibi, fikri hür, vicdanı hür yargıçların olduğunu bizlere ve tüm kamuoyuna kanıtlamasını temenni ediyorum.
Balyoz, Ergenekon, Zirve... Sizce bütün bu davalarda zihniyetler mi yargılandı yoksa darbeler mi?
Hanımefendi, darbe olsaydı kokusu elli bin defa çıkardı. Balyoz denilen davada 350 kişi yargılandı, aralarında tek bir kişi çıkıp "evet, maalesef biz de hata ettik" dedi mi? Darbe girişimi olsaydı pişmanlıktan yararlanmak için mutlaka derdi! Düzmece bir senaryo ve yapay delillerle, TSK'nin şerefli emekli ve muvazzaf askerleri ile ülkemizin aydınları, gazetecileri, sivil toplum temsilcileri ve siyasileri karalanarak; toplum sindirilmeye çalışıldı.