Gündem

'Hürriyet'in darbenin engellenmesini 'haksızlık' sayan bir okur kitlesi var'

Alper Görmüş, Yılmaz Özdil'in hapisteki subaylar ile Hürriyet okuru arasında mektuplaşma kampanyası başlattığı yazılarına gönderme yaptı

29 Ekim 2013 13:51

Gazeteci Alper Görmüş, Yılmaz Özdil'in hapisteki subaylar ile Hürriyet okuru arasında mektuplaşma kampanyası başlattığı yazıları hatırlatarak buradaki gizli mesaja dikkat çekti. Yılmaz Özdil’in yazısında gizli ana fikrin "Hürriyet’in, 'haksızlık' karşısında isyan eden, özgürlük âşığı bir okur kitlesi vardır!" olduğunu öne süren Görmüş, Hürriyet okurlarının, Nokta dergisinin basıldığı gün (13 Nisan 2007) gazeteye  gönderdikleri “oh olsun” yorumlarını hatırlatarak, "Hürriyet’in “haksızlık” karşısında isyan eden bir okur kitlesi yok, ordunun darbe yapma hakkının engellenmesini 'haksızlık' sayan bir okur kitlesi var" dedi.

Alper Görmüş'ün Türkiye gazetesinde (29 Ekim 2013) "Ben o Hürriyet okurlarını çok iyi bilirim" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

 

Ben o Hürriyet okurlarını çok iyi bilirim

 

Yılmaz Özdil, Hürriyet okurlarına seslenmiş, “Asrın iftirasına uğrayan Maltepe’deki arkadaşlarım size mektup yazmak istiyor, lütfen adınızı adresinizi gönderin” demiş.
... Ve Hürriyet okurları yağmur olmuş yağmış, dakikada 30 adres göndermişler “pîr”lerine... Kimi “kahramanlardan gelen mektubu mağazamın camına yapıştıracağım”, kimi “çocuklarıma göstermek için saklayacağım” diye yazmış.
Yılmaz Özdil’in uzun yazısının satır aralarındaki gizli ana fikir şu: Hürriyet’in, “haksızlık” karşısında isyan eden, özgürlük âşığı bir okur kitlesi vardır!
Ne var ki bana hiç inandırıcı gelmiyor bütün bunlar... Hele ki aynı gazetenin okurlarının, Nokta dergisinin basıldığı gün (13 Nisan 2007) gazetelerine gönderdikleri “oh olsun” yorumlarını hatırladığımda... 
Size de hatırlatayım...
Elli kadar polisin dergiyi basmasının (ki üç gün üç gece boyunca orada kalacaklardır) ilk şaşkınlığını atlattıktan sonra, “acaba basın bu haberi nasıl vermiş” diye internette dolaşmaya başladım. Siyasetin havası kurşun gibi ağırdı... Bir yandan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bir gün önceki (12 Nisan), iki hafta sonra muhtırayla taçlandıracağı “sözde değil özde cumhurbaşkanı” çıkışı, öte yandan Cumhurbaşkanı Sezer’in o gün Harp Akademilerinde yaptığı “şeriat” uyarısı: “Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman bu kadar büyük bir tehlike altında olmamıştı...”
Düşünün, bir yayın yönetmeni bir yandan internette devletin “zinde güçler”inin “balyoz” gibi inen çıkışlarını okuyup yorumlamaya çalışıyor, bir yandan da dergisini basan polislere laf yetiştirmeye çalışıyor... İşte o koşullarda okudum Hürriyet’teki “Nokta’ya baskın” haberinin altına girilen “okur yorumları”nı...
O gün, Hürriyet’in internet sayfasındaki haberin altına 43 “yorum” yazılmıştı ve bunlardan 37’si “oh olsun”lu, alaycı bir içeriğe sahipti. Düşünün, ortada sadece görevlerini yapan ve bu nedenle devlet baskısına maruz kalan gazeteciler var ve adı “Hürriyet” olan bir gazetenin okurları, üstelik de baskın ânında polise alkış tutuyor...
Birkaçını siz de okuyun:
“Hayırlı işler... Son nokta... Birileri Nokta dergisini tetikçi olarak kullanıyor ama kim?.. Bir icat olsa da hain arama detektörü geliştirilse, vatana, cumhuriyete, Atatürk’e ihanet eden o hainler tek tek açığa çıksa... Geç kalınmadı mı? İllaki genelkurmay başkanının bunları dile getirmesi mi bekleniyordu?.. Sayın Büyükanıt böyle diyorsa, Nokta dergisinin baş editörü ve bu yazının altına imzasını atan araştırmacı gazeteci şahsın sorgulanıp ciddi bir mahkûmiyete çarptırılması gerekmez mi?.. Nokta. Konu kapanmıştır. Yaşasın TSK... Bu adamların gökyüzünün rengini unutacak kadar içeri tıkılmaları gerekir... Nokta dergisine nokta operasyon yapılıyor, derginin bütün yöneticileri uzun bir hapis cezasını hak etti bence... Dün bir bugün iki, daha gelecek... TSK ile uğraşmak mı? Yanlış yoldasınız beyler... Şanlı Türk Ordusu’yla uğraşmaktan sonuç çıkmaz... Noktası mı kalmış, çivisi çıkmış çivisi!.. TSK ile uğraşan herkes artık çok olmaya başladı.”
İşte böyle...
Gördüğünüz gibi Hürriyet’in “haksızlık” karşısında isyan eden bir okur kitlesi yok, ordunun darbe yapma hakkının engellenmesini “haksızlık” sayan bir okur kitlesi var.
Adları “Hürriyet okurları”ymış, özgürlük âşığıymışlar ve “pîr”lerine göre “dünyanın en büyük ailesi”ni oluşturuyorlarmış!