Ekonomi

Hürriyet yazarı: 'Varlık Barışı' tasarısıyla, vergi ödemeyenlere 'altın bir aklama anahtarı' veriliyor

"Tasarıyla yurtdışında bulunan ve vergisi ödenmemiş kazançlar soruşturmaya uğramayacak"

02 Temmuz 2016 14:51

Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Meclis’teki torba yasaya sürpriz bir şekilde eklenen yurtdışındaki varlıkların Türkiye’ye getirilmesini amaçlayan maddeyle ilgili olarak, "Tasarı ile yurtdışında bulunan ve vergisi ödenmemiş ya da yasa dışı nitelikli kazançlar, beyan edilerek vergi soruşturmasına uğramayacak" dedi. "Fazlası; ne gümrük, ne kaçakçılık, ne sermaye piyasası yasalarına göre de kovuşturma yapılamayacak. Üstüne üstlük, veraset ve intikal vergisi de olmayacak" ifadesini kullanan Gürses, "Yıllarca kazancını dışarıda tutup, masrafını yurtiçinde deftere yazan ve vergi ödemeyenlere ‘altın bir aklama anahtarı’ veriliyor" diye yazdı.

Uğur Gürses'in, "Varlık barışı değil aklama mütarekesi" başlığıyla yayımlanan (2 Temmuz 2016) yazısı şöyle:

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin Meclis komisyonunda torba yasa içinde yer alan 'varlık barışı' maddesine dair konuşmasının bir bölümündeki sözlerini duyunca dehşete düşmemek elde değil.

Bankacılık sistemi üzerinden nereden geliyorsa gelsin Offshore dahil bankalardaki paraların hepsinin ‘legal para’ olduğunu söylüyordu. Bakan Canikli’nin bakış açısına göre, bankacıların; örneğin üçüncü bir ülkeden transfer edilerek, ne bedeli olduğu bilinmeyen bir fonun ülkemizdeki bir bankadaki hesaba gelmesini ‘legal’ olarak görmesi gerekiyor, MASAK’a falan da bildirmelerine gerek yok. Bu para rüşvet parası mı, uyuşturucu parası mı, terör finansmanı için gönderilen bir para mı? Canikli, ‘sistem üzerinden gelen’ her paranın ‘legal’ olduğunu düşünüyor. Bu açı, akıllara durgunluk veriyor.

Bankalar üzerinden gelecek bir paranın ‘kayda girdiğini, kaynağını sormaya gerek olmadığını’ söylüyor Bakan Canikli. 

Oysa durum öyle değil; kayıt altındaki bir mecradan geçen her para legal olmaz, yani her para değil. Bankacılıkta ilk kural şudur: Müşterini tanı. Hesabına para transferi yapılan müşteri kimdir? Hangi işi yaparak mevcut banka işlemlerini sağlayabilmektedir? Hesabındaki para hareketleri; yaptığı işle, şirket bilançosu ya da kişisel geliri ile uyumlu mu? Fon akışları normal yollardan mı yapılmaktadır? Paranın geldiği yer ‘muteber’ işlerin yapıldığı, hukukun işlediği, kara para kurallarının sıkı işletildiği bir yer midir?

Kara para ve yolsuzluğa bulaşan politikacıların en çok sevdikleri yol tabii ki nakit hareketleridir. Ancak, hukukun üstünlüğünü kaybeden ya da kara para ve suç gelirleri meselesini hafife alan, önemsemeyen, normalleştiren ülkelerde de bal gibi bankacılık sistemi tıkır tıkır işlev görebiliyor.

Bakan Canikli’nin yanlış bildiği ve hafife aldığı şu; kara para, rüşvet parası, terör finansmanı da bankacılık sistemi üzerinden, sistemde bulunan fonlarla yapılıyor. Sorun, bunların nitelikleri ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmayan, önlem almayan siyasetçiler, bürokratlar, ilgili otoriteler ve bankacılar olmasında.

Ne getiriliyor?

Torba yasa ile bireyler ya da şirketlere ‘yurtdışında varlıklarım var’ beyanında bulunma ve bunların geniş bir kapsamda soruşturulmaması garantisi sağlanıyor.

Tasarı ile yurtdışında bulunan ve vergisi ödenmemiş ya da yasa dışı nitelikli kazançlar, beyan edilerek vergi soruşturmasına uğramayacak. Fazlası; ne gümrük, ne kaçakçılık, ne sermaye piyasası yasalarına göre de kovuşturma yapılamayacak. Üstüne üstlük, veraset ve intikal vergisi de olmayacak.

Yıllarca kazancını dışarıda tutup, masrafını yurtiçinde deftere yazan ve vergi ödemeyenlere ‘altın bir aklama anahtarı’ veriliyor.

Yasaya başka bir örnek de şu olabilir; kamu gücünü kullanarak birilerine özel kazanç sağlayan bürokrat ya da siyasetçiler, ‘rüşvetin belgesi mi olur?’ ruhuna uygun biçimde aldıkları ve yurtdışında bankalarda tuttukları ‘komisyonları’ çocukları ya da aile efradı üzerinden beyan ederek aklayabilecekler. ‘Ben paramı getirip aklayayım da, soruşturabiliyorsanız soruşturun’ konforu veren bir yasa fotoğrafı.

Yasa tasarısı öyle bir ‘aklama’ getiriyor ki; uygulama için bir tarih, bir ‘milat’ bile konmadığı için, ‘varlık barışı’ demek bile haksızlık olur. ‘Yüzyılın aklaması’ demek daha doğru; birincisi, yine ve yeniden kayıt içinde dürüst biçimde işini yapıp kurallara uyanlar, uymayanlara sağlanan haksız bir avantajla rekabette ‘sopa yemiş’ oluyorlar. 

Tasarının kendisi, gelecekte de paraların yurtdışında tutulmasını teşvik ediyor. İkincisi, gelmiş geçmiş tüm rüşvet ve yolsuzluk bedelleri aklanmasına, ‘resmiyete’ kavuşmasına kapı açılıyor. Üçüncüsü, kara para aklaması için uygun bir pencere açılıyor.

Bu yasa tasarısı ile tam bir ‘kevgir’ ortaya çıkıyor. Altı aylık bir ‘kapı aralığı’ sağlayarak, Türkiye’yi uluslararası arenada etiketleyecek basamağa taşınmanın bedeli ilerde ağır olabilir.

İyi bayramlar diliyorum.Düzeltme: Çarşamba yazımda reform ajandasının sekretaryası olarak Kalkınma Bakanlığı’nı işaret etmiştim. Doğrusu; sekretarya Başbakan Yardımcılığı’na bağlı.