Gündem

Hükümete 'Zarrab davası' çağrısı: Türkiye'ye ceza kesilirse, o bakanların mal varlığına el konarak ödensin!

"Kararın toplantıda kalmamasını temenni ediyoruz"

14 Aralık 2017 16:54

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, ABD’deki Reza Zarrab davasında Türkiye’nin bir ceza ile karşı karşıya kalması halinde, bu cezanın eski bakanlardan Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’ın mal varlığına el konarak ödenmesini, bunun yetmemesi durumunda Zarrab'ın el konulan mal varlıklarının da değerlendirilmesi önerisinde bulundu.

Sputnik'te yer alan habere göre CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündeme ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu. Altay, şunları söyledi:

“Ancak bu vesileyle söylemek isterim ki Zarrab davasından yani ambargoyu delmek ve kara para aklamak suçlamasından dolayı Halkbank üzerinden Türkiye’ye bir fatura bir ceza kesilirse bizim altına imza koyduğumuz ikili ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde bu parayı ödemek gerekirse burada da muhalefet olarak hükümete bir tavsiyemiz olacak. Türkiye bir ceza ile karşı karşıya kalırsa ki bu bir ihtimal olarak karşımızda duruyor, hükemete buradan çağrı yapıyorum. Senin bakanlarının rüşvet alarak kurdukları bu kirli ilişki BM ve ABD’nin İran’a yönelik ambargosunun bir şekilde delinmesi sebebiyle ABD hükümetinin uğradığı zararın tazmininde milletin kesesine dokunmayın, milletin asgari ücretine dokunmayın, milletin alın terine dokunmayın. Bu parayı ödemek gerekirse ne yapacağız? Şöyle yapacağız; Zafer Çağlayan’ın, Muammer Güler’in ve Egemen Bağış’ın kendilerinin ve birinci derece yakınlarının malvarlıklarına el koyacağız, bunu hükümete bir tavsiye olarak söylüyorum, buradan bu ceza ödenekçe ödenecek. Cezanın ödenmesi için milletin kesesine el uzatırsanız o eli kırarız. Zarrab’ın mal varlığına el konuldu. Bu üç bakanın mal varlığı bu cezayı ödemeye yetmezse Zarrab’ın el koyduğunuz malvarlıklarını da satın paralarını değerlendirin ve bu cezayı ödeyin. Bu cezayı millet ödememeli.”

Altay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘sen bittin’ şeklindeki açıklamasıyla ilgili soruyu da yanıtladı. TBMM Genel Kurulu’nda cumartesi günü İçişleri Bakanlığı’nın bütçesinin görüşüleceğini hatırlatan Altay, “Cumartesi kendisiyle TBMM’de hesaplaşacağız” dedi. 

"Kararın toplantıda kalmamasını temenni ediyoruz"

İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nin Kudüs kararından büyük bir memnuniyet duyduklarını kaydeden Altay, “Kararın İstanbul’da yapılan toplantı salonunda kalmamasını özellikle ve öncelikle temenni ediyoruz” dedi. 

ABD Başkanı Trump’un Kudüs kararını ‘densiz karar’ olarak nitelendiren Altay, TBMM olarak da 6 Aralık’ta bu karara tepkiyi net bir şekilde ortaya koyduklarını  söyledi. İİT toplantısı devam ederken de TBMM’de üç parti olarak Doğu Kudüs’ün bağımsız Filistin devletinin başkenti olarak tanımaya davet ettiklerini hatırlatan CHP’li Engin Altay, şöyle konuştu:

“İİT’nin kararı bir parça içimize su serpti, bizi bir rahatlattı. Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden de beklentilerimiz var, hem bizim var hem Müslüman dünyasının var. Şimdi an itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’nin Tel Aviv’de bir büyükelçiliği var, Doğu Kudüs’te de bir konsolosluğu var. Burada hükümetin her vesileyle ‘Ey İsrail, ey İsrail’ diye esip gürlemek yerine ‘Ey Amerika, ey Amerika’ diye esip gürlemek yerine atacağı çok somut bir adım var. Şimdi Türkiye derhal  vakit kaybetmeden Doğu Kudüs’te Filistin Büyükelçiliği’ni açmalıdır. Hemen bugün açmalıdır. Kudüs ile ilgili hamaset yapmakla Kudüs ve Filistin’le dayanışmış olunmaz.” 

Türkiye-ABD ilişkilerini de değerlendiren CHP’li Engin Altay, iki ülkenin çok eski iki müttefik ülke olduğunu belirtti. Altay, şu değerlendirmede bulundu:

“Türkiye, ABD’nin coğrafyamızdaki  jandarması değildir. Türkiye, ABD’nin Ortadoğu’daki maşası değildir. Türkiye, ABD’nin bölgedeki askeri ve siyasi üssü ve karargahı değildir. Türkiye, ABD ile müttefiktir. Böyle bakarak bu ilişkilerde her iki tarafın çıkarlarının eşitleneceği ve önceleneceği ilişkileri Türkiye, ABD ile yürütmek zorundadır. Bunu yaparken bu kadim müttefiklik ilişkisini iç siyasete malzeme yapmanın da bir alemi yoktur. Türkiye’de varolduğu bilinen anti Amerikancı sosyolojik iklimi işine geldiği zaman kullanıp ondan sonra da ‘hiç bu kadar yakın olmamıştık’ diye fotoğraf yayınlatmanın da bir alemi yoktur. Yani Sayın Cumhurbaşkanı bir karar verecek; ‘dostum Trump’ mı diyecek ‘ey Trump’ mı diyecek.  Bir gün ‘ey Trump’ bir gün ‘dostum Trump’ ile Türkiye-ABD ilişkileri olumlanamaz. Bir gün ‘ey Trump’ bir gün ‘dostum Trump’ Türkiye’nin bölgedeki ve Türk-ABD ilişkilerine sadece zarar verir."