13 Kasım 2009 02:00
T24 - Demokratik açılım için TBMM'de yapılan genel görüşmede partisi adına konuşan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetle işbirliği yapmayacaklarının güçlü işaretlerini verdi. Baykal, "İktidar Öcalan ile mutabakat içinde sınıra hâkim ve savcı göndermiştir. İktidar PKK'yı fiilen muhatap almıştır ve işbirliği içine girmiştir" dedi.
Atalay: Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu kurulacak
Türk: Silahlar üç ay içinde Türkiye'nin gündeminden kalkabilir
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada partisinin Kürt sorununa çözüm yolundaki önerilerini de dile getirdi. "Birbirimizin gfönlünü kazanmalıyız. Devlet etnik kör olmalıdır" diyen Baykal'ın çözüm önerileri "ekonomi ve eğitim" konularında yoğunlaştı. CHP lideri bölgede gördüğü en önemli sorunu vurgularken, Hz. Muhammed'in "İçki bütün kötülüklerin anasıdır" hadisini çağrıştıran bir ifade kullanması dikkat çekti. Baykal "İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır" dedi.
"Türkiye'de Arnavut var, Arnavutluk diye bir devlet de var. Türkiye'de Arap var Suriye devleti var. Türkiye'deki Kürtler Türk milletinin Kürtleridir" sözleri dikkat çeken Baykal'ın yaptığı konuşma şöyle:
"Kendi adıma ve CHP adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Tarihi bir oturum gerçekleştiriyoruz. 3.5 aydır süregelen bu açılım tartışmaları bugün İçişleri Bakanı'nın söylemleriyle resmileşmiş önerilere dönüşmüştür. İlk kez TBMM uluslaşma mücadelesini tersini çevirmeye yönelik açılımları hükümet eliyle gündemine taşımıştır. Bu elbette çok önemli bir kırılmadır.
Bahçeli: Hükümet terör örgütüne teslim oldu
Dinleyici locasında açılıma protesto
'Aldatmacanın göstergesi'
3.5 aydır, Polis Akademisi buluşmasından sonra pek çok toplantı gerçekleştirildi. Türkiye tarihi bir adım atacak duygusu yerleştirildi. Anaların gözyaşını dindirmek temel amaç olarak toplumun önüne konuldu. Peki bunu nasıl sağlayacaksınız? Kiminle yapacaksınız? Bunun kararını siz mi aldınız? Birileriyle mi müzakere ettiniz? Bu güven nereden geliyor?
Aklımızda bu sorularla süreci takip ettik. Sayın Cumhurbaşkanı 'tarihi fırsat kaçarsa bazı dış güçlerin bize dayatmalar yapacaklarını' söyledi. Ve TBMM'de yaptığı konuşmada can kaybı yaşamadan terörü sona erdirme kapasitesine ulaştığımızı açıkladı. Bu süreç çok gizli götürüldü. Ne yapacağını hükümet ustaca gizlemeyi başardı. Sadece temenniler ve iyi niyet ifadeleri bu yöntemin ana karakteristiği oldu. Bu sürecin ucu açık süreç olduğu söylendi. Yani sınırsız, her şey olabilir. Ne bekliyorsa birileri onların da mümkün olabileceği izlenimi verildi.
Sayın İçişleri Bakanı 'Anayasa değişikliği olmayacak' dedi. 2 gün sonra Başbakan çıktı, 'Anayasa değişikliği olacak' dedi. 'Masada, uzun dönemde konuşulabilir' dedi. Samimi olmayan, aldatmacaya yönelik bir süreç götürüldü. Başbakan dedi ki 'Hazmettire hazmettire yürüteceğiz.' Bu samimiyetsizliğin ve aldatmaca amacının en açık göstergesidir."
'Kandil'den elçi olarak geldiler'
"Peki bu süreci iktidar tek başına mı yönetiyor. Bir dayanışma aramadı mı? Böyle bir dayanışmayı kimlerle gerçekleştirdi? Kim onunla birlikte çalışacak? Bu bir türlü netlik kazanmadı.Ama bir süre sonra 19 Ekim'de yine bir oldu bittiyle Türkiye bu sürecin içinde nelerin kotarıldığını net olarak gördü. Kandil ve Mahmur'dan 34 kişi sınıra geldiler ve içeri girdiler. Bu önemli bir olay. Yıllarca Türkiye'ye karşı terör uygulayan birilerinin oradan ayrılmaları tabii ki olumlu. Ama buraya gelenler pişmanlık duyarak gelmediklerini gördük. Ellerinde mektuplarıyla, elçi olarak geldiklerini söylemişlerdir. Kendilerini Öcalan'ın gönderdiğini ifade etmişlerdir. Bu tablo karşısında çok enteresan bir manzara ortaya çıkmıştır. Devletin bütün önde gelen kadroları onları karşılamak üzere Silopi'ye gitti, ifadelerini almak ve derhal yargılayıp tahliye etmek üzere oluşturulmuş savcı ve hâkim kadrosu bu kişilerin ayağına taşındı. İktidar Öcalan ile mutabakat içinde sınıra hâkim ve savcı göndermiştir. İktidar PKK'yı fiilen muhatap almıştır ve işbirliği içine girmiştir."
'Hukuk sistemi çadırda katledildi'
"20 Ekim günü Bayın Başbakan 'Dün Habur'da yaşananlar karşısında umutlanmamak mümkün mü? Türkiye'de güzel şeyler oluyor' demiştir. Ve o gün akşama doğru milletin infiali ortaya çıkınca bu defa Sayın Başbakan DTP yöneticilerini suçlamaya başlamış, şov yapıldığını söylemiştir.
Türkiye'nin hukuk sitemi resmen katledilmiştir. 25 bin kişinin katili bir kişinin mesajını getirdiğini söyleyerek Türkiye sınırına dayanan kişileri bizim hukuk sistemimiz nasıl olur da çadır kurarak yargılar ve hüküm verir? Demek ki ortada bir müşterek çalışma var. Çalışmanın bir ayağında iktidar, bir tarafta İmralı var. İşbirliği içinde gidiyorlar. PKK ve hükümet dirsek teması içine girmişlerdir. Peki bu işbirliğinin şartı olarak mesela PKK'nın silahtan vazgeçmesini kanıtlayarak dünyaya böyle bir şeyi açıklaması mı düşünülüyor? Hayır. Böyle bir şey yok. PKK açık açık mücadelelerinin meşru olduğunu iddia ediyor. Bu insanlara tutuklanmayacakları sözü verilmiştir ve bunun gereği de yerine getirilmiştir.
'Barış isteniyorsa PKK silah bırakmaya çağrılsın'
"Elbette şenlik yapacaklar. 25 yıl mücadele etmiş, sonra geliyor sen kapıda karşılıyorsun. Tabii sevinç duyacak. Senin verdiğin imkânlardan dolayı sevinç duyuyor. Bu süreç ne sevinç tablosu dolayısıyla, ne de kılık kıyafetten dolayı yanlıştır. İşin özü yanlıştır. Elinde silah olanla, terör yapanla hiçbir ülke müzakkere yapmaz. Dünyada hiçbir ülke bunu yapmamıştır. İngiltere, İspanya bunu yapmamıştır. Şimdi dünyada ilk kez bir hükümet kendisine silah doğrulttuğu ve doğrultmaya devam edeceğini ilan ettiği halde onunla müzakere yürütmektedir. Yanlış olan budur. Terörle mücadele edilir, terörle müzakere edilmez. Barış isteniyorsa PKK'ya derhal silah bırakması çağrısı yapılmalıdır."
'İmralı'dan gelen yol haritası nerede'
"Yine bu süreçte ortaya çıkan PKK'nın siyasi hedefinin değişmemiş olduğudur. Bir süre önce demokratik hak istiyoruz anlayığı oturtulmaya çalışılıyordu. Proje aynıdır. Hedef Türk milleti içinden yeni bir millet çıkarmaktır.
Uzun süre İmralı'dan gelecek yol haritası beklendi. Yol haritası sonunda geldi. Ama biz o haritayı görmedik. Ne var onda? Yıllarca terörle mücadelede evlatlarını şehit vermiş aileler merak etmiyor mu? Bu adam Türkiye'den ne talep ediyor, ne istiyor diye? Çıkın söyleyin ne isteniyor?
Bu manzara artık milletimiz tarafından tespit edilmiştir. Bu tepki karşısında hükümet çok şaşırtıcı bir biçimde tepki sahiplerini sindirmeye girişmiştir. Hükümette bir bayrak alerjisi ortaya çıkmıştır. Meclis'in kapısından bayraklar içeri sokulmamıştır. Bunlar üzüntü verici tablolar.
Türkiye bu iktidara teslim edildiği zaman hemen hemen önemini kaybeden bir terör tablosu vardı. Ve bu açılım süreci başladığından beri 2002 yılında verdiğimiz şehit sayısının 4 katı şehit verilmiştir. Terörle mücadelede zafiyet gösterenlerin bu mücadelede başarılı olması mümkün değildir.
'Devlet etnik kör olmak zorundadır'
Türkiye olarak biz bu konuyu aşabilmek için terörle hiçbir şekilde müzakere etmemeyi temel bir politika haline getirmeliyiz. Ama Türkiye'de bir sorun, sıkıntı varsa ona da çare bulunmalıdır.
Biz CHP olarak 20 yıl önce kamoyunun önüne bir raporla çıktık. O rapor bir iddiayı ortaya koyuyordu. O zaman bir insanın 'ben Kürdüm' demesi yasal olarak mümkün değildi, Kürtçe konuşmak yasaktı. 'Ben Çerkezim' demek, Çerkezce konuşmak mümkündü. Bu gerçek karşısında bunu çıktık ilan ettik. Dedik ki 'Türk devleti bir ırk devleti, kafatası devleti değildir. İnsanların ana dillerini konuşmak haklarıdır, kimse onların ana dilini konuşmasını, kimliklerini ifade etmesini engelleyemez' dedik, bu raporu yazdık ve 1991 yılında TBMM'de ilk kez benim ve diğer 38 arkadaşımın imzasıyla Kürtçe'nin önündeki yasal engelin kaldırılması için kanun teklifi verildi. Bunlar tarihi gerçekler. Biz o zaman çıkmışız demişiz ki, kimsenin etnik kimliğine yasak koyamazsınız, ayrıca demişisiz ki devlet vatandaşının etnik kimleğini göremez, etnik kör olmak zorundadır, kimsenin etnisitesine karışmamalıdır. Etnik konuları ona mensup insanlara bırakın gerisine de karışmayın zarar verirsin demişiz. Her etnik kesim kendi televizyonun kursun demişiz ama devlet eğitim işine, etnik eğitim işine karışmasın demişisiz. Bunu yaptığımız zaman biz DGM'ye verildik. Siz o kanunlarla ülkeyi bölüyorsunuz, dedik biz. Bir insanın kendini ifade etme hakkını nasıl yasaklarsın, dedik bunun mücadelesini 20 yıl önce verdik."
'Çerkes'ten, Arnavut'tan daha ayrıcalıklı kimliğe sahibiz, deniyor'
"Biz ne diyorduk? Türkiye'de bir Çerkes hangi haklara sahipse Kürt de ona sahip olmalıdır. Değişikler oldu ama bu hukuki düzenleme hâlâ tam olarak benimsenmedi. Şimdi geldiğimiz noktada bazıları 'yetmez' diyor. Bizi ayrı bir millet olarak kabul edeceksiniz. Biz ayrı bir millet olarak bir Çerkes'in, Arnavut'un sahip olduğunun daha ayrıcalıklı bir kimliğe sahip olacağız. Bu yanlıştır. O istikamete girdik mi ne olacağımızı görmek için Irak'a bakınız.
Şiddetle milli ayrıştırma kabul edilemez. Elbette herkes kendi kimliğine sahip olacak, ama o kadar. Bizim bir devletimiz var, adı Türk devleti, milletimiz var adı Türk milleti. 'Burada bir etnik dayatma var' deniyor. Bunu milyonlarca Kürt hissetmiyor, ama PKK hissediyor diye dayatma altında kalmak zorunda mıyız?
'Buradaki Kürt Türk millletinin Kürdüdür'
"Burada Arnavutlar yaşıyor Arnavutluk diye de ayrı bir devlet var. Türkiye'de Araplar var, Suriye diye bir devlet var. Bu konuda haksızlıkların yapıldığı doğrudur ama biz onları kaldırmak için 20 yıl önce mücadele vermişiz. Ama şimdi geldiğimiz noktada milli ayrıştırma isteniyor. Türkiye'de yaşayan Arnavut Türk milletinin Arnavut'udur. Türkiye'de yaşayan Kürt Türk milletinin Kürt'üdür. Ayrı bir mille devlet kurmak kimsenin yararına olmaz. Demokraside hiçbir milli devlet kendi içindeki milli ayrışmalara izin vermez. Bunlar bizi ayrıştırır.
Bu hükümetin getirdiği projelerin içerisine bütün bunlar birer mayın olarak yer almıştır. Bu bölgede yapılması gereken şay herkesin kimliğine saygı göstermektir, devletin bu saygı göstermesini güvence altına almaktır. Türkiye'de 'ben Kürdüm' diyebilmek o insanların şerefidir, şanıdır, onurudur. Bunu yaşatmak, ana dilini özgürce kullanmak hakkıdır. Türkiye'de diğer etnik kesimler hangi haklara sahipse Kürtler de o haklara sahip olacaktır. Ama bu demek değildir ki biz ayrıyız, analar ağlıyor, benim istediğimi ver, gel ayrışalım. Yok böyle bir şey."
'İşsizlik bütün kötülüklerin anası'
"Hükümet PKK'ya bakıyor, PKK'yla işbirliği yapmaya çalışıyor. Çıkmaz yoldur, hiçbir yere götürmez. Yapacağınız açılım PKK açılımı değil Kürt açılımı olacaktır. Orada çok büyük ekonomik ve sosyal reformlara ihtiyaç var. Orada büyük bir işsizlik var. İşsizlik bütün kötülüklerin anası. Bölgeye çok ciddi bir ekonomik program uygulamak lazım. Sırf bu iş için büyük bir kaynak ayırarak o bölgeyi kalkındırmak için atılımlar yapmak lazım."
'Devlet zarar ederse etsin, fabrika kurun'
"Orada teşvik uygulamasıyla ekonomik yapıyı değiştirmek mümkün değildir. Teşvik, yolsuzluğu finanse eden bir sistemdir. Yapılması gereken doğrudan devleti oraya sokmaktır. İtalya bunu uygulamıştır. Orada fabrikaları kuracaksınız. O bölgenin madenini işleteceksiniz, ürünlerini değerlendireceksiniz. Oradaki insan iş sahibi olacak. Devlet zarar ediyor, deniyor. Zarar ederse zarar etsin. Bu bir barış projesi mutlaka uygulayacaksınız."
'En başarılı okullardan oraya kurulmalıdır'
"Ayrıca bölgeye çok ciddi bir eğitim hamlesi yapmaya ihtiyaç var. O bölgeye ciddi bir eğitim projesiyle girmek lazımdır. Türkiye'nin en başarılı okulları, en değerli öğretmenleri her birisi o bölgede ikişer üçer tane kurulmalıdır. O bölgedeki çocukların gelecekte söz sahibi olacakları güveni kendilerine verilmelidir."
'Anaların gözyaşına son vermek istiyorsan iş ver'
"Anaların göz yaşına son vermek istiyorsanız iş vereceksiniz, çocuklara sahip çıkacaksınız. Sosyal güvenlik sistemini oturtarak onların devletlerine güvenmeleri için çok ciddi kaynak ayıracaksınız. Bütün bunlar kaçınılmaz temel ihtiyaçlar olarak gözüküyor."
'Kandil yollarını kim denetliyor?'
"PKK'yı etkisizleştirmek lazım. Irak'la işbirliği olanaklarını seferber etmek gerek.
Kuzey Irak'ın Türkiye'ye yönelik yapması gereken bir şey yok. Bizim Kuzey Irak ve Irak'tan istediğimiz bir şey yok mu? Mesela PKK'yı bir terör örgütü olarak ele almasını sağlayamaz mıyız? Amerika suçlu ilan etti, uyuşturucu suçuyla ilgili, bari bunları alamıyor muyuz? Bölge ülkelerini ziyaret ediyorsunuz. Kandil'e ulaşmak mümkün değil, ama Kandil'e giden yolları tutmak mümkün değil mi? O yolları kim denetliyor? Bu sağlanabilmiş diyebilir miyiz? Bizden bir şey isteniyor yapıyoruz, biz de bir şey isteyelim. Türkiye'nin gücünü oraya koyarak bunu sağlayın."
'Dünya şartları PKK'nın Irak'ta devamını imkânsızlaştırıyor'
"PKK'yla biz anlaşırız, diyorsanız burada bir yere varmak mümkün değil. Dünya şartları PKK'nın orada kendini devam etmesini imkânsız kılacak şekilde değişiyor. Ama PKK'yı pazarlık amacıyla kullanan güçler var."
'Acıların tümüne saygı gösteriyorum'
Türkiye'nin terörle mücadelesini başarıya ulaştıracak temel unsur o bölgenin insanını kazanmaktır. Oradaki insanları dışlanmışlık duygusundan çıkarmak gerekir. Kimse kimseyi dışlamamalıdır. Herkesin duygusuna, düşüncesine, acılarına saygı gösterilmelidir. Birbirimizin gönlünü kazanmak durumundayız. Bin yıllık bir tarih içinde yaşanmış acıların tümüne saygı gösteriyorum. O acıları yaşayan insanların duygularına, acılarına saygı gösteriyorum. Artık biz gücümüzü geleceğe yönelteceğiz."
© Tüm hakları saklıdır.