Gündem

Hukukçular, Özok ve AİHM’i örnek verdi, eski vekilin AYM’ye üye atanmasını eleştirdi

“AİHM, üst düzey bürokrat atamasını bile uygun görmüyor”

25 Ocak 2019 14:16

Gökçer Tahincioğlu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine, “bürokrat” kontenjanından atanan Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı Yıldız Seferinoğlu’nun, aynı zamanda eski AKP milletvekili ve aktif bir siyasetçi olması, hukukçuların ve siyasetin tepkisini çekti.

Seferinoğlu, 1969 Rize Ardeşen doğumlu. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.  23 yıl serbest avukatlık yaptı. AKP Bayrampaşa ilçe teşkilatının kurucusu, 2 dönem ilçe seçim işleri başkanlığı, 2009 yılından itibaren AK Parti İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyeliği, Seçim İşleri Başkan Yardımcısı görevlerinde bulundu. 2011 seçiminde İstanbul 2.Bölge seçim kurulu merkezi başkanlığını yürüttü. 2014 yerel seçiminde ise AKP Genel Merkez seçim kurulu merkezi başkan yardımcılığı yaptı. 26. Dönemde İstanbul’dan milletvekili seçilen Seferinoğlu, 2018’deki genel seçimde de aday gösterildi ancak seçilemedi. Seferinoğlu, bir süre sonra Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı görevine atandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa bir süre bu görevde bulunan Seferinoğlu’nu, dün Osman Paksüt’ten boşalan üst düzey bürokrat kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atadı.

Bu atama, Seferinoğlu’nun aktif bir siyasetçi olması nedeniyle eleştirildi. Haziran 2018 seçiminde aday olan, AKP’de aktif siyaset yapan Seferinoğlu’nun sosyal medya hesabında, CHP’ye yönelik eleştirilerden, OHAL sürecinin yerindeliğine, dokunulmazlıkların kaldırılmasının hukuken doğru olduğundan, 'FETÖ' davalarının hukukiliğine kadar birçok konuda net görüşleri yer alıyor. Hukukçular, Anayasa Mahkemesi’nin zaten eleştirilerin odağında yer aldığına dikkati çekerken, son atamanın ne anlama geldiği konusunda şu yorumları yaptı:

Prof. Dr. Yaman Akdeniz: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üyeleri seçilirken, üyeleri belirlemekle görevli komite sıkı bir inceleme yapar. Üye seçiminde sadece siyasi bağlantıya da bakmaz, üst düzey bürokratsa bile komite üyelik başvurusunu reddediyor. Başka bir aday gösterilmesini talep ediyor ilgili ülkeden. Bunun gerekçeleri açık. Türkiye’de maalesef böyle bir süreç yok. Zaten Cumhurbaşkanı kendisi üyeyi belirliyor. Burada açık ve net bir şekilde aktif bir siyasetçi ve Adalet Bakan Yardımcısı, üst düzey bir bürokrat Anayasa Mahkemesi’ne atandı. Zaten Türkiye’de genel olarak yargının ve Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığı sorgulanırken, artık bu hamle çok düşündürücü. Dengeleri ve karar mekanizmalarını etkileyecektir. Başkan seçimini de takip ediyoruz. Bu seçim süreci bile siyasetten kopuk gözükmüyor. Kendi yaptığımız başvurular açısından, ifade özgürlüğü ile ilgili başvurular açısından bakarsak, zaten hükümeti rahatsız edecek nitelikte başvurular bir türlü karara bağlanmıyor. Bakılmıyor bile. 2015’ten bekleyen dosyalar var hala. İfade özgürlüğü konusunu yakından takip ediyoruz. Ara sıra bir pırıltıyla bir ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü kararı veriliyor ama hükümeti rahatsız etmeyecek seviyedeki başvurularda oluyor. Onun dışındakilere gelince karar bir türlü çıkmıyor. O dosyalar bekledikçe AİHM süreci de başlamıyor. Tıkanmış bir süreç söz konusu. Bu da üyelerin ve mahkemenin yapısının sorgulanmasına yol açıyor zaten. Bu atama da aynı nitelikte maalesef.

Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez: Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, rahmetli Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’u Anayasa Mahkemesi üyeliğine atadığında, sadece CHP üyesi olmasını gerekçe göstererek Özok, üyeliği reddetmişti. Oradan geldik buraya. Bir siyasi parti ile üyeliği bile anılan TBB Başkanı, AYM üyeliğini bir rütbe olarak düşünürseniz bir hukukçunun erişebileceği en üst rütbelerden birini geri çevirdi. Şimdi ise unvan ve rütbeler verilirken sadece siyasi parti üyesi olması dikkat edilerek yapılıyor artık. Kabul edenle ilgili bir sorun yok, atama ile ilgili bir sorun var. Reddedecek insanlar zaten atanmıyor buralara. Reddetme noktasında hiçbir itirazda bulunamayacak insanlar seçiliyor. Yargının siyasallaştığı giderek daha somutlaşan bir olgu. Bu da son örneği sadece. Son olmayacak. Devamının geleceğini düşünüyorum. Yargı siyasallaşıyor ve yürütmenin yargının siyasallaşması amacına hizmet eden bir yargı da var. Yürütme bunu amaçlayabilir ama yargıçların bundan çekinmesi, rahatsızlık hissetmesi lazım. AYM, Yargıtay, Danıştay’ı görüyorsunuz. Tarafsızlık algısına hizmet eden bir mahkeme görüntüsünden çoktan uzaklaştı Anayasa Mahkemesi zaten. Sadece bir üyenin atanması tasarrufu değil. Halkalardan birini oluşturuyor bu atama. Belli bir partiye yakınlığı esas alınan insanlar seçiliyor, net bu zaten. Artık ben yargısal organ olarak bile göremiyorum kişisel olarak. Bütün anayasalar kendini koruyacak mekanizmalar ve maddeler içerirler. Ancak Anayasa Mahkemesi, bu koruyucu maddeleri etkisiz kılacak yorumlar yapıyor. Yeni değil, 367 kararından bu yana böyle yapıyor. Böyle de sürüyor.

Dr. Avukat Serkan Cengiz: Anayasa Mahkemesi, ulusal bir mahkeme. Bugüne değil, 2010 referandumundan sonra gerçekleşen yasal değişikliğe, paralel olarak Anayasa Mahkemesi’nin uğradığı değişime dikkat etmek lazım. Yoksa zaten 12 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Bu yetki verilmiş durumda.