MHP’nin meclise sunduğu yasa teklifinde uyuşturucu, gasp, dolandırıcılık gibi suçlar af kapsamına girerken, siyasi suçlar kapsam dışında bırakıldı. Hukukçulara göre, MHP’nin teklifi Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı. Öte yandan teklif uygulanırsa Türkiye’de mafyaya yeni kan pompalanacağı endişeleri mevcut.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Alaattin Çakıcı’nın tahliyesi için gündeme getirdiği "kısmi af teklifi”nin ayrıntıları sonunda netleşti. TBMM Başkanlığı’na sunulan “kısmi af teklifi”, içerdiği yeni düzenlemelerle tartışmaya neden oldu.
19 Mayıs 2018 tarihine kadar işlenen suçları kapsayan teklifte uyuşturucu, insan ticareti, gasp, dolandırıcılık gibi pek çok suç af kapsamına girerken, "devlete karşı işlenen suçlar” olarak tanımlanan siyasi içerikli suçlar kapsam dışında bırakıldı.
Hukukçulara göre, toplumun büyük kesiminin onay vermediği yasa teklifi, mevcut hâliyle Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı.
Beş yıl indirim yapılacak
Bahçeli’nin talimatı ile hazırlandığı için MHP kurmayları tarafından “Devlet indirimi” olarak da anılan teklifte, suçluların aldıkları toplam cezadan şartlı indirim yapılarak erken tahliyelerinin önü açılıyor.
Toplam yedi maddeden oluşan teklifle tabi olunan infaz hükümlerine göre çekilmesi gereken toplam cezadan bir defaya mahsus olmak üzere beş yıl indirim yapılması öngörülüyor.
163 bin kişi faydalanacak
Türkiye'de 20 Eylül 2018 tarihi itibarıyla 194 bin 404’ü hükümlü olmak üzere, yaklaşık 254 bin kişi cezaevlerinde bulunuyor. MHP’nin söz konusu yasa teklifinden yararlanacak tutuklu ve hükümlü sayısının ise 163 bin olacağı hesaplanıyor. Bu sayının büyük çoğunluğunu ise uyuşturucu, hırsızlık, yağma, gasp ve dolandırıcılık suçlarından cezaevine girenler oluşturuyor.
Bununla birlikte cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, çocukların cinsel istismarı, kasten adam öldürme, işkence, casusluk, Atatürk aleyhine ve devlete karşı işlenen suçlar ise kapsam dışında tutulmuş durumda.
"Daha iki yıl önce af çıkarıldı”
MHP’nin af teklifini değerlendiren İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer’e göre, söz konusu düzenleme Türkiye’nin son dönemde çok tartışılan adalet sistemi açısından pek çok tehlikeyi içinde barındırıyor.
TBMM’nin hem genel hem de özel af çıkarma yetkisine sahip olduğunu, ancak bu yetkinin kullanılması için parlamentonun 5'te 3 çoğunluğunun onayına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Sözüer, "Son yıllarda, bu ezici çoğunluğun oluşmasına bakılmaksızın adına ‘af’ demeden af düzenlemeleri yapılıyor. Bu son teklif de onlardan biri” diyor.
Hükümetin son olarak Ağustos 2016’da çıkardığı bir KHK ile 15 Temmuz sonrası cezaevlerindeki doluluğu azaltmak için kısmi af çıkardığını hatırlatan Sözüer, "Zaten o dönemde 30 binden fazla insan ‘denetimli serbestlik' adı altında serbest bırakıldı” diye konuşuyor.
"Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı”
1987 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu ve 1999’daki "Rahşan Affı” sonrasında ortaya çıkan af tartışmalarına da işaret eden Sözüer’e göre, Türkiye’de af sistemi artık “istisna değil kural” olmuş durumda.
Bu düzenlemenin Türkiye’nin hukuk sisteminde yeni yaralar açacağını kaydeden Sözüer, şöyle konuşuyor:
“Ağzına kadar dolan cezaevlerini af yasalarıyla boşaltmaya çalışmak yerine, ‘Cezaevleri neden bu kadar doldu?' diye sormak gerekiyor. Bu düzenleme ile yasa dışı bir örgüte üye olan ama hiçbir eyleme katılmamış bir çocuk cezaevinde kalmaya devam edecek. Ama binlerce uyuşturucu satıcısı serbest bırakılacak. Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olan bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nden geri döneceğini düşünüyorum.”
Çakıcı tahliye edilecek mi?
MHP’nin af teklifine ilişkin en çok merak edilen konulardan biri, 90’lı yıllarda siyaset-mafya ilişkilerinde adı sıkça geçen suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın tahliye edilip edilmeyeceği.
Teklifi hazırlayan isimlerden biri olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yılmaz, düzenlediği basın toplantısında Çakıcı’ya ilişkin gelen sorular üzerine, “Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz ya da benzer arkadaşlar için kanun çıkmaz. Kanun kapsamındaysa bu arkadaşlar da elbette yararlanır. Ama işi Çakıcı, Yılmaz’a getirirsek bu çok uygun olmaz” açıklamasında bulundu.
"Mafya yeniden dirilebilir”
1996 yılında siyaset-mafya-emniyet ilişkilerini gün yüzüne çıkaran Susurluk kazası sonrasında başlattığı “Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık” eylemi ile kamuoyunda büyük etki yaratan avukat Ergin Cinmen, MHP'nin teklifini, “Bu düzenleme, Türkiye’de mafyanın yeniden dirilmesine yol açabilir” sözleriyle eleştiriyor.
Cinmen, 2000 yılında çıkarılan “Rahşan Affı”na gönderme yaparak, “Bu dönem de Çakıcı affı olarak hatırlanacak” diyor.
Çakıcı ve benzeri suç örgütü liderlerinin “Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık” eylemi sonrasında oluşan kamuoyu desteğiyle yakalanıp yargı önüne çıkarıldığını söyleyen Cinmen, şöyle konuşuyor:
"Bu af düzenlemesi, özünde Çakıcı ve onun gibi çevreleri kurtarmak için hazırlandı. Çünkü bu insanlar MHP’nin aktif kadrolarıydı. Ayrıca MHP, şimdilerde bir kısmı BBP ile de anılan bu isimleri yanına çekerek BBP tabanına da ulaşmaya çalışıyor. Bu af düzenlemesi bu hâliyle uygulanırsa, Türkiye’de mafyaya yeni kan pompalamaktan başka işe yaramayacak.”
"Genel af için toplumsal talep var”
Peki, Türkiye’de daha geniş kesimleri içine alacak ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun bir af düzenlemesi yapmak mümkün mü?
Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, bu soruya “Geniş çaplı bir af konusunda toplumsal talep var. Ama bunun için siyasette uzlaşma ve diyalog sağlanması gerekiyor” diye yanıt veriyor.
Özmen’e göre, af tartışmasındaki en önemli kırılma MHP lideri Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Revep Tayyip Erdoğan arasındaki görüş ayrılığında kendini gösteriyor.
Bahçeli’nin Çakıcı gibi şahıslar üzerinden ve vatandaşlara karşı işlenmiş suçların affını istediğini, ancak Erdoğan’ın bugüne kadar yaptığı açıklamalarda “Devlet ancak kendine karşı işlenen suçları affedebilir” görüşünü dile getirdiğini hatırlatan Özmen, şöyle konuşuyor:
“Önümüzdeki dönemde Meclis çatısı altında, aile içi şiddet ve cinsel suçlar gibi bazı özel suçları dışarıda bırakarak, geniş bir alanda af düzenlemesi gündeme gelebilir. Ben en azından bunun çok ciddi bir toplumsal talep olduğunu düşünüyorum. Ama bu toplumsal talebin gereğini yapmak biz hukukçuların değil, siyasetçilerin işi.”