T24 - Milletvekili seçildikleri halde tahliyeleri reddedilen tutuklu vekillerle ilgili HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’dan çarpıcı bir açıklama geldi: Ben olsam tahliye ederdim. Çünkü belli oy almışlar, vekil seçilmişler, görüşlerini parlamentoda ifade etmeleri sağlanmalıydı.
CHP’den seçilen tutuklu vekiller Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, MHP’den seçilen Engin Alan ve BDP’nin desteklediği 5 KCK’lının tahliye taleplerinin reddedilmesinin yankıları sürüyor. Bu krizin gölgesinde yapılacak yemin töreninden bir gün önce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK) ilginç bir yorum geldi. Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı’yken hakim ve savcıların oylarıyla HSYK üyesi ve ardından hakim ve savcıların atama kararnamelerinin hazırlandığı 1. Daire Başkanı olan İbrahim Okur, bir çalıştay sırasında NTV’ye yaptığı açıklamayla dikkatleri üzerine topladı. Okur, gazetecilerin tahliye edilmeyen milletvekillerine ilişkin olarak, “Siz olsaydınız ne yapardınız?” sorusu üzerine, şu anda bu durumda bulunan 9 kişi olduğunu, bu kişilerden Hatip Dicle’yi ayrı, diğer 8 kişiyi ayrı değerlendirmek gerektiğini belirtti. Okur, diğer 8 kişi ile ilgili Anayasa’nın 83. ve 14. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde bu kişilerin milletvekili seçilmiş olmasının tahliyeyi gerektirmediğini belirterek, şunları söyledi:
Ama arkadaşlar da doğrusunu yaptı“Doğrudan tahliye edilmeleri sonucu doğurmuyor, çünkü dokunulmazlık kapsamı dışında bu suçlar. Burada mahkemelerin takdiri söz konusu. İlgililerin tutuklu kaldıkları süre, delillerin toplanıp toplanmadığı, tüm bunları değerlendirerek mahkemenin, hakimlerin bir değerlendirme yapması gerekiyor, takdir haklarını kullanması gerekiyor, nitekim mahkemeler bunu yapmıştır. Diyarbakır’daki mahkemeler, oy birliği ile -İstanbul ’daki mahkemeler sanıyorum bir tanesi oy çokluğu ile diğeri oy birliği ile- kararlarını verdiler. Hem muhalefet hem çoğunluk görüşünün doğru olduğunu düşünüyorum çünkü hakimlerin takdiridir bu. Kişisel olarak ben o dosyanın hakimi olsaydım, açıkçası tahliyeden yana oy kullanırdım. Çünkü aday olmuşlar, belli bir oy almışlar, milletvekili seçilmişler, görüşlerini parlamentoda ifade etmelerinin imkanı sağlanmalıydı. Benim kişisel görüşüm bu, ama arkadaşlarımızın yaptığının kesinlikle doğru olduğunu düşünüyorum. Vicdani kanaatlerine göre karar vermişlerdir, herkes bu noktada kendi kanaatini ortaya koymuştur.”
Yargıya müdahale değil, kişisel görüşümBir gazetecinin “Ben olsam tahliye ederdim dediniz, bu yargıya müdahale ya da talimat gibi algılanırsa” demesi üzerine Okur, bu konuda kişisel kanaatini ifade ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Bunu bir soru üzerine söyledim. Ben o mahkemenin hakimi olsaydım, böyle bir dosyada nasıl davranırdım sorusuna cevap olarak verdim, yoksa hakim arkadaşlarımızın yaptıkları davranış ve verdikleri kararlar doğrudur, muhalefet de doğrudur, çoğunluk görüşü de doğrudur. Çünkü vicdani kanaatlerine göre hareket etmişlerdir. Hele hele itirazın görüşüleceği bir günde benim bu açıklamamın bu şekilde anlaşılması beni de üzer arkadaşlarımı da üzer. Asla ben onlara yönlendirme, onlara herhangi bir şekilde nasıl davranmaları gerektiği konusunda bir şey söylemem mümkün değil. Kişisel görüşüm sorulduğu için bu beni kişisel görüşüm. Ben orada olsaydım o şekilde davranırdım. Arkadaşlarımızın yaptıkları da son derece normal çünkü dosyayı, içeriği onlar biliyorlar.”
‘Dicle kararı seçimden önce verilmeliydi’İbrahim Okur, Hatip Dicle’yi ise diğer tutuklulardan ayrı tuttu: “Bir tanesi (Hatip Dicle) ile ilgili YSK’nın aldığı kararın, doğru bir karar olduğunu düşünüyorum ancak geç alınmış bir karar. Geciken adalet adalet değildir, keşke bu konuda haberleri oldukları zaman, seçimden önce bu karar alınmış olsaydı. Çünkü seçilmesine engel şekli de olsa bir durum söz konusu.”
‘AYM’ye başvuramaz’Hatip Dicle ile ilgili YSK kararının Anayasa Mahkemesine taşınıp taşınmayacağına ilişkin bir soru üzerine Okur, Anayasa’nın 85 maddesi ile ilgili Anayasa Mahkemesine başvuru yapılabileceğini ancak Anayasa’nın bu başvuruyu belli hallerle sınırlı tuttuğunu hatırlattı. Okur, “Yani bu halle ilgili başvurulamayacağını düşünüyorum. Bu durumla ilgili başvurulamaz, Anayasa ’nın 85. maddesindeki fıkralar çok açık” dedi.
Mazbata verilmemeliydiOkur, Hatip Dicle’ye mazbata verilmesinin başlangıçta hatalı bir uygulama olduğunu belirterek, “YSK’nın elinde böyle bir dosya varken, YSK’nın incelemesi devam ederken mazbata verilmemeliydi. Kamuoyunda tepki çeken hususlardan birisi de bu oldu. YSK ’nin kararı kesinleşmeden il seçim kurulunun mazbata vermesi, kanımca yanlış oldu” dedi. Dicle yerine AK Parti milletvekili adayı Oya Eronat’ın milletvekili olmasının doğru bir uygulama olup olmadığı sorusuna ise Okur, bunun seçim kanunlarından kaynaklanan bir düzenleme olduğunu söyledi.