19 Ocak 2012 02:00
T24 - Gazeteci Hrant Dink, öldürülüşünün 5. yılında anılıyor. Mahkeme kararını protesto eden binlerce kişi, Taksim Meydanı'nda toplandı.
FOTOGALERİ İÇİN TIKLAYINIZ
5 yıl önce Agos gazetesi önündeki silahlı saldırıda öldürülen gazeteci Hrant Dink için anma yapıldı. 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in arkadaşları, tüm duyarlı kesimleri Dink’in ölümünün 5’inci yıldönümünde sessiz yürüyüşe çağırdı. Saat 13.00’de Taksim Meydanı'nda başlayan yürüyüş, AGOS Gazetesi'nin önünde son buldu.
Taksim Meydanı’nda buluşan binlerce kişi, kısa bir süre sonra Şişli’ye doğru yürüşe geçecek. Yürüşte pankart açılmaması ve slogan atılmaması istendi. Ancak bazı kişilerin slogan attığı görüldü.
Yürüyüşte, en önde Hrant Dink'in eşi Rakel Dink ve çocukları yer aldı. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Şafak Pavey, sanatçılar, yazarlar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. Yazar Vedat Türkali ise tekerlekli sandalyesiyle kortejin en önünde "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" dövizi taşıdı.
Hrant Dink’in öldürüldüğü yer olan Agos gazetesi önünde, saatler tam 15.00’i gösterdiğinde saygı duruşunda bulunuldu.
Agos gazetesine dev bir Hrant Dink posteri asıldı. Posterde “Bu dava böyle bitmez” yazısı yer aldı.
Hrant Dink’in öldürüldüğü yere de karanfiller bırakıldı.
Beş yıllık yargılama süreci önceki gün bitti
Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de Agos Gazetesi önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmişti. Olayın ardından açılan dava ise önceki gün sonuçlanmıştı. Mahkeme kararı sonucu sanıklardan Yasin Hayal ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılırken, Erhan Tuncel ise beraat etmişti. Çocuk mahkemesinde yargılanan Ogün Samat ise 22 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmıştı.
Er Sevag'ın ailesi de yürüyor
Yürüyüşe Batman’da vatani görevini yaparken kaza kurşunuyla öldüğü açıklanan Jandarma er Sevag Şahin Balıkçı’nın ailesi de katıldı.
BDP'li Önder: Temyiz hiç önemli değil
Yürüyüşe katılan BDP'li milletvekili Sırrı Süreyya Önder, mahkemenin Dink davası ile ilgili kararını şu sözlerle eleştirdi:
''Demokratik haklarını savunmak için bir araya gelen öğrencilerden, doğasına, kurduna kuşuna sahip çıkan çevrecilere kadar herkesi bir örgüt torbasına koyma konusunda çok mahir olan bu devlet, devletin gizli açık bütün yapılanmalarının kol kola girip işlediği bir cinayet örgütün varlığını yansıtıyor. Hükümet kendini 'bu yargının tasarrufudur' deyip bunun dışına atamaz çünkü soruşturma izni hükümetten istendiğinde mesela MİT mensupları için vermedi. Bu statükonun, bu zalimliğin önemli bir parçası. Bu dediğim şeylerden örgüt çıkaran devlet bundan çıkarmıyorsa bu bir tek anlama gelir. Cinayeti devlet üstlenmiştir, katil de devlettir. Bundan sonraki temyiz sürecinden bahsedilmesi hiç önemli değil artık. Bu halkın vicdanında mahkum olmuştur. Temyiz hiç önemli değil.''
Karin Karakaşlı: Ayıptır, zulümdür, günahtır
19 Ocak bir anma günü değil. Hiçbir zaman da olmadı. Zaten bu topraklarda ayrı ayrı yaşatılmış ne kadar acı varsa, hiçbirinin anma günü olmadı. Herkes acısının yaşatıldığı o tarih geldiğinde, kendince, bir başına kahroldu.
Sonra 23 Ocak günü geldi. Bundan beş yıl önceydi. ‘Türklüğü tahkir ve tezyif’ten mahkûm edilen, Türk düşmanı ilan edilen bir Ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu. Çünkü Hrant Dink bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti. Onu güpegündüz, şimdi durduğumuz bu kalabalık Halaskargazi Caddesi üzerinde sırtından vurdular. Hepimizi de o cinayete görgü tanığı kıldılar.
O cenaze gününde 1915′i, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, tekmil faili meçhulleri, ihtilalleri, olağanüstü halleri, bitmek bilmez darbe girişimlerini buluşturduk. Kompartıman usulü ayrı ayrı yaşamamız buyrulmuş ne varsa, bir kıldık. Büyük oyunu onun birleştirici ruhuyla bozduk.
Onu bir kez de öldürmediler sevgili canlar. Önce Sabiha Gökçen haberi üzerine Genelkurmay’ın bildirisiyle öldürdüler. İstanbul valiliğinde MİT mensuplarınca tehdit edilirken öldürdüler. Hrant Dink’i, barış yolunu gösteren yazılarından cımbızladıkları, cümlelerle Türk düşmanı” ilan ederek öldürdüler. Her yazıya, her söyleşiye nefes tüketir, kendini izaha mecbur hissederken öldürdüler. Agos’un önünde “Hrant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir” diye bağırırlarken öldürdüler. Mahkemeden mahkemeye koşturtur, bilirkişi raporuna rağmen ısrarla mahkûm ederken ve o mahkûmiyeti onaylamakta beis görmezken öldürdüler. Kendisi yetmezmiş gibi oğlunu ölümle tehdit ederken ve kimbilir daha ona, bizlere hiç söylemediği neler neler yaşatırken öldürdüler.
Gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Silinen telefon görüşmeleri, karartılan deliller, gizlenen bilgiler, imha edilen raporlar, başlatılmayan ya da kapatılan soruşturmalar, zamanaşımından aklanan istihbarat memurları birbirini izledi.
Başta Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz olmak üzere Ergenekon sanığı pekçok ismin daha Hrant Dink sağken, mengeneye dönüşen yargı süreci ve linç kampanyalarını hazırladıkları biliniyordu. Derken Kafes eylem planı da ortaya çıktı. Gel gör ki, bu davanın Ergenekon ile bağlantısı bir türlü kurulamadı.
Dört yanımızdan yalanlarla sardılar sarmaladılar bizi. Tam beş yıldır böyle bu. En sonunda iki kişi verdiler elimize. Bununla yetinin dediler. Yeter de artar hepinize.
Ortada zaten silahlı terör örgütü olmadığına göre onun yöneticisi ve üyeleri de yok. Ve beraat eden Erhan Tuncel’in hemen o akşam tahliyesi öyle büyük bir aciliyet ki, telaşta bir sanıkla ilgili hüküm kurmayı unutmuşlar. Tuncel şimdi ilim irfana adanmak üzere taze bir üniversite adayı. Böyle gözümüze baka baka, yangından mal kaçırır gibi verdiler bu kararı. Müdanaasızlığı da onun arkasındaki devasa korkuyu da gördük. Devlet çıplak dedik. Devlet çıplak.
İyelik eki kolay kullanılmıyor. Burası benim ülkem de bu devlete benim devletim diyebilir miyim? Cumhurbaşkanım, Başbakanım, Bakanlarım, Hükümetim, Muhalefetim, Meclisim… Böyle diyebilmek için tek bir seçeneğim var. Bu kepazeliğe bir son verin artık. Yargıtay, cinayete giden süreçteki rolüne inat, bir kez de adalet adına temyiz mekânı olsun. Bunları yapmak borçtur, yükümlülüktür, şarttır. Çünkü bize yaşatılan ‘ayıptır, zulümdür, günahtır.’
Hrant Dink’i hepimiz kaybettik ama biz Ermeniler için onun kaybı takdir edersiniz ki başka bir yoksunluk. 1915′te Anadolu’da kafilelerce insan aç-susuz çölün ortasına sürülmeden önce bir Nisan günüyle 250′ye yakın Ermeni aydın Haydarpaşa Garı’ndan trenlere konup Ayaş’a sürgüne gitti. İçlerinden sadece birkaçı geri dönebildi.
Anlayacağınız önce sesimizi aldılar elimizden. Bu insanlar Osmanlı Meclisinde mebustu, yazardı, gazeteciydi, çevirmendi, doktordu, avukattı. Ermeni halkına hizmet kadar Osmanlılığa inanır, Meşrutiyet sonrası bayram geleceğini sanırdı. Öyle olmadı.
Bugün burada içlerinden birkaçının adını anacağım. İsmi çağrılan duyar, gelir, ‘Burada’ der: Rupen Sevag, Siamanto, Taniel Varujan, Diran Kelekyan, Yerukhan, Rupen Zartaryan, Hampartsum Boyacıyan, Sımpad Pürad, Khyan Parsekhyan, Krikor Zohrab… Hrant Dink bu aydınların son halkasıdır. O yüzden de 2007, 1915′e geri ışınladı hepimizi. Demek hâlâ hakkıyla Ermeni ve bir o kadar da yurtsever olan bir insanı öldürmek bu kadar kolaydı. Bu kadar mübahtı.
Tarihi inkâr ede ede geldik bu noktaya dayandık. Şu kaldırıma dikilen taş, Hrant Dink kadar diğer bütün susturulmuş aydınların ve isimsiz mezarsız kurbanların da simgesi olsun.
Bu son kararla birlikte şimdi bir kez daha 19 Ocak 2007 cinayet günündeyiz. Hrant Dink operasyonlarla daraldığımız, komplolarla bunaldığımız bugünlerde özellikle yanyana görmek isterdi hepimizi. Anlaşılan o ki koca bir devlet böyle bir Ermeni vatandaşının yaşamıyla da ölümüyle de ne yapacağını bilemedi. Şimdi biz ona öğreteceğiz hep birlikte demek ki.
Dosya kapandı diyorlar bize. Kapandı mı bu dosya? Hrant Dink dosya değil ki kapatasın, o bir yara… Artık köprüden önceki son çıkıştayız. Oradan hakkıyla geçmeden tamamlanacak ödeşme, kurulacak düş, inanılacak adalet, yaşanacak memleket yok. Öbür türlüsü sadece yalan olur ve bir gün başımıza yıkılır. Altında kalırız hep birlikte.
O yüzden gün, sadece söz söylemek değil söz vermek zamanı.
Söz verelim mi birbirimize? Bu dava daha bitmedi.
Söz verelim mi birbirimize? İnsanlık daha ölmedi.
Söz verelim mi birbirimize? Devlet daha hesabını vermedi.
Sözümüz söz olsun. Bu adaletsizlikle yaşamak hepimize haramdır. Aksi için uğraşan hepimize helal olsun.
'Türkiye Hrant için bir araya geldi'
T24 Başyazarı Aydın Engin:
Biz bitti demeden bu dava böyle bitmez. Bugünün en anlamlı sloganı başka söze gerek bırakmıyor. Bize ‘Siz kimsiniz’ diye soruyorlar. Biz işte bu alanda toplanan on binleriz. Bu sadece bir kuru kalabalık değil. Burada Türkiye’nin mozaiği Hrant için bir araya geldi.
Ahmet Hakan: Duyarlılık devam ediyor
NTV yayınına katılanlar ise şu mesajları verdi:
Gazeteci Ahmet Hakan:
“Soğuk havaya rağmen katılım yüksek. Bu yürüyüş bir duyarlılığın devam ettiğini gösteriyor. Bu cinayet milliyetçilik duygusu kabarmış iki çocuğun yapabileceği bir şey değil. Tüm olanlar örgütsel bir yapıya işaret ediyor.”
Gülten Kaya: Türkiye'nin vicdanılı insanları
Sanatçı Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya:
"Buradaki insan sayısının Türkiye’deki tüm vicdanlı insanları temsil ettiğini düşünüyorum. Türkiye bir kırılma noktasından geçiyor. Buraya gelen insanlar, diğer tüm kimliklerinden soyutlanarak bir kardeşleri öldürüldüğü için buraya geliyor. Ben bunu çok önemsiyorum."
Agos önünde anma hazırlıkları
Yürüyüşün sona ereceği Agos Gazetesi önünde geniş güvenlik önlemleri alındı. Dink'in vurulduğu yere karanfiller bırakılırken gazete binasına asılan "5 yıl değil 95 yıl da geçse, bu dava böyle bitmez" yazılı afiş asıldı.
Kaldırım taşı değiştirildi
Öte yandan, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, 5 yıl önce katledilen Hrant Dink'in öldürüldüğü yere Ermenice ve Türkçe "Hrant Dink burada öldürüldü. 19 Ocak 2007 saat 15.05" yazılı bir kaldırım taşı döşetti.
Sabahın erken saatlerinde Dink'in katledildiği yer olan Agos Gazetesi önünde de yüzlerce kişi toplanmaya başladı. Gazete binasının camlarına üzerinde Dink'in fotoğrafını bulunduğu "5 yıl değil 95 yıl da geçse bu dava böyle bitmez" yazılı pankart asıldı.
Dink'in katledildiği noktaya gelen yurttaşlar, burayı mumlarla çevirerek, karanfiller bıraktı.
Harant’ın Arkadaşları’nın çağrısı şöyle:
19 Ocak 2007'de Hrant Dink'i öldürdüler.
Tam 5 yıl oldu!
Bütün deliller iki-üç kişinin planlayıp işlediği bir cinayetle yetinmemize izin vermeyecek kadar açık.
İşaret edenler de, tehdit edenler de, öldür diyenler de, pusu kurup erkete bekleyenler de bu işten yakayı sıyırdı.
Görüldü ki, 5 yıldır acımızla alay eden, savsaklayan ve adaletin tetikçilere verilecek cezayla sağlanacağına başından hükmetmiş bir mahkeme yaramıza merhem olmayacak. Korku ve nefret coğrafyasında büyüyen çocukların yaşamını kolaylaştırmayacak.
Başbakan "Hrant Dink cinayetini aydınlatmak namus borcumuzdur" dedi.
5 yılda önümüze konanlara bakıyoruz; alacaklıyız!
Vicdanı olan herkes 5 yıldır içinde her gün gitgide büyüyen bir yumruyla yaşıyor.
Unutulmasına göz yummak arkadaşımızı bir kez daha öldürecek.
Yeni cinayetlerin kapısını aralamayı bekleyen "karanlıkta yaşayanlar"ın hevesini artıracak.
Biz hakikat anlatıcımızı anmak, bu ülkede vicdanıyla yaşayan insanların varlığını göstermek, "biz bitti demeden bu dava bitmez" demek için bir araya geliyoruz.
5 değil, 95 yıl geçse de,
Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz.
19 Ocak Perşembe saat 13.00'te Taksim'den Agos'a vurulduğu yere yürüyoruz!
© Tüm hakları saklıdır.