Spor

Hotel Trabzonspor

Trabzonspor'un Burundili oyuncusu Faty Papy, Trabzonspor Dergisi'nde futbola başlangıcını ve ülkesindeki Huti-Tutsi savaşınının buna etkisini yazdı.

15 Mayıs 2009 03:00

Tempo24

Papy, Trabzonspor Dergisi'ne verdiği röportajında Tutsi ve Hutu iç savaşında yaşadıklarını ve futbola nasıl başladığını anlattı...

* Burundi'de yaşanan kabileler savaşı had safhadaydı

* Hutu ve Tutsi kabilelerinin savaşında annem neredeyse bütün ailesini kaybetmişti

* Hutu ve Tutsi kabileleri arasında aklınızın alamayacağı bir savaş vardı. Hatta bu nedenle çoğu kez ligi yarıda kesmek zorunda kalıyorlardı.


2004 Akademi ödüllü, Terry George imzalı bir film Hotel Rwanda... 
Bir iç-savaşı, insan hikayesinbden yola çıkarak anlatmayı seçen Terry, Tutsi ve Hutu olan karı-kocanın yaşama mücaledesini ana konu olarak seçmiştir... Bu film gerçekte hayattan uyarlanmıştır ve 1994 yılında Ruanda'da yaşanan ve 800 bin Tutsi'nin, Hutular tarafından katledilmesini konu almaktadır...

Papy'nin hikayesi

Bu önemli filmin anlattıklarını birebir yaşayan isimlerden bir tanesi de Trabzonspor'un yeni transferlerinden biri olan Faty Papy'dir... Papy, Trabzonspor Dergisi'ne verdiği röportajında hem o dönem savaşa dair yaşadıklarını ve futbola nasıl başladığını anlattı...

Papy, futbola 6 yaşında başladığını belirterek, "Mahalle arasında kauçuktan yaptığımız toplarla arkadaşlarımla birlikte futbol oynuyorduk. Ömer Kabuz isimli bir antrenör vardı. Altyapı antrenörüydü. Mahallenin büyükleri onun gözüne girebilmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Çünkü Ömer Hoca mahallede beğendiği oyuncuları kulüple irtibat kurarak altyapıda denenmelerini sağlıyordu. Bir gün arkadaşlarımla toplandık ve Ömer Hoca'nın yanına gittik. (Kendi aramızda bir takım kuralım ve sen de bizim hocamız ol) dedik. O da birkaç gün içinde kabul etti ve turnuvalara katıldık" dedi.

Bu çalışmaların yaklaşık 2 yıl kadar sürdüğünü ifade eden Faty Papy, "Daha sonra bizi ilk kez ben 9 yaşındayken bir turnuvaya götürdü. O turnuvayla birlikte futbol hayatım başlamış oldu. 1999 yılıydı ve 9 yaşındaydım. Ömer Kabuz'un takımıyla birlikte minikler liginde oynamaya başladık. O yıl şampiyon olduk. Takımın en küçüğü bendim. Bu nedenle beni güçsüz rakiplere karşı oynatıyordu. Oynatıldığımda kendimi parçalarcasına oynuyordum. Çünkü büyükler arasında kendimi göstermem gerekiyordu. Ertesi yıl takımımızdan ayrılan birçok oyuncu oldu. Biraz daha deneyim kazanabilmek için takımda kaldım" diyekonuştu.

Bu süreçten sonra annesiyle anlaşmazlığının olduğunu kaydeden Papy, şöyle devam etti:

"Annemin 'futbolla bir gelecek inşa etmemin mümkün olmayacağı' yönündeki serzenişleri üst seviyedeydi. Bu tartışma giderek ciddi bir hal almaya başlayınca annem, (Sana hakkımı helal etmem, bir daha bu evin kapısından giremezsin) dedi. Bu sözler benim futbola iki yıl ara vermeme neden oldu. Annem haklıydı aslında çünkü Burundi'de yaşanan kabileler savaşı had safhadaydı. Hutu ve Tutsi kabilelerinin savaşında annem neredeyse bütün ailesini kaybetmişti. Babamla annem ayrı olduğu için evin bütün işleri anneme kalıyordu. Dolayısıyla benim yardımıma ihtiyacı vardı. Futbola karşı zaafım ise dayanılmazdı."



Faty Papy, iki yıl sonra semt takımında yeniden oynamaya başladığını anlatarak, şunları kaydetti:

"Katıldığımız turnuvanın birinde Maniema Fantastique Kulübü yöneticilerinden biri beni izlemiş. Yaklaşık 4 yıl önceydi. Milli takıma alınmam yönünde teklif verildi. 2007 yılında 3. ligde bir takımda oynuyordum. Daha önce savaş yaşamış ülkelerin katıldığı bir turnuva düzenlendi. Tanzanya, Etyopya, Somali, Ruanda, Kongo gibi ülkeler vardı. 17 yaş altı milli takımlar katılabiliyordu. Burundi'den bu turnuvaya katılacak olan takımı belirlemek için 60 dolayında futbolcu belirlendi. Bu 60 kişinin arasında ben de vardım ve 18 kişinin kalacağı bir eleme yapılacaktı. Umudum yoktu. Çünkü ben 3. ligde oynuyordum ve diğer bütün sporcular 1. ligdendi. Ama ben 18 kişi içerisine seçildim. Tanzanya'da yapılan turnuvada finalde ev sahibine yenildik. Aynı turnuva Burundi'de de düzenlendi. Bu kez milli takıma aday 75 kadar sporcu vardı ve ben yine seçildim. Tanzanya'daki müsabakada oynayamamıştım. Ama Burundi'de yapılan müsabakada oynadım. İlk maça yedek kulübesinde başladım. 25. dakikada hoca beni oyuna aldı. Yaşımın diğerlerine göre daha küçük olması ve 3. ligden gelmem dolayısıyla milli takım hocaları oldukça eleştirildi. Ama hoca beni turnuvanın bütün maçlarında oynattı. Şampiyon olduk.

Takım için büyük bir başarıydı. Herkes tarafından takdir edilmiştik. Turnuvadan elde ettiğim bütün parayı götürüp anneme verdim. Yaklaşık 2 bin avro gibi bir paraydı ve bu para Burundi'de büyük bir bakiye oluşturuyordu. Bu kadar parayı bir arada görmek çok zor. Çünkü şöyle düşünün ki Afrika'da en üst düzeydeki bir bakan bin avro maaş alıyor. Anneme (Bu parayı senin oynamamı istemediğin futbol sayesinde kazandım) deyince onun da bakış açısı değişti. Futbolla da hayatımı kazanabileceğime inandı ve zorluk çıkarmamaya başladı."


Savaşın nedeni

Savaşın nedeninin ırkçılık olduğunu belirten Faty Papy, "Hutu ve Tutsi kabileleri arasında aklınızın alamayacağı bir savaş vardı. Hatta bu nedenle çoğu kez ligi yarıda kesmek zorunda kalıyorlardı. Burundi'de futbol bu nedenle diğer Afrika ülkelerinden geri kaldı. Daha öncesinde, Belçika ve Hollanda liglerinde oynayan oyuncular vardı. Ancak şimdilerde yok. Ülkenin dışarıyla bağlantısı tamamen kesilmiş durumda. Hutular Tutsiler'e, Tutsiler de Hutular'a egemen olmak istiyorlardı. İki kabile de ülkenin kendilerine ait olduğunu ileri sürüyorlardı" dedi.

Yakın dönemdeki bu savaştan daha vahim olanının 1972 yılında yaşandığını dile getiren Faty Papy, o dönemi şöyle anlattı:

"Bu savaşta 1 milyon insan öldü. Son dönemde yaşananlar bunun bir tekrarı gibi ancak ülke yeni yeni huzura kavuşmaya başladı. Hutiler ve Tutsiler'i fiziki yapılarıyla birbirinden ayırmak mümkün. Bir grup uzun, diğeri yuvarlak ve kısa burunlu. Kısa burunluların kabileleri yakınlarında uzun burunlu biri gördüğünde sokak ortasında benzin döküp yakmaya kadar varan bir vahşet yaşanıyordu. Buna ister ırkçılık deyin, isterseniz kabile savaşı. Ülkenin geri kalmasında bu savaşın büyük etkisi var. Burundi Milli Takımı güvenlik yetersizliği nedeniyle ileriye gidemiyor. Belçika'da, Hollanda'da ve İspanya'da oynayan bazı oyunculara davet gönderiliyor ancak onlar gelmek istemiyorlar. Hatta genç oyuncular henüz küçük yaşlarda diğer ülke vatandaşlıklarına geçiyorlar. Yani Burundi'den bir kaçış var. Teklifler genç oyunculara cazip geliyor. İspanya ya da Belçika vatandaşı oluyorlar ve oradaki milli takımlarda oynuyorlar. Böyle olunca da ülke futbolu hep geride kalıyor."

Faty Papy, Burundi milli takımının Afrika Kupası'na bir kez bile katılamadığını vurgulayarak, "Ruanda ve Tanzanya'dan teklifler geldi turnuva sonunda. Ancak ben ülkede kalıp kendimi geliştirmeyi tercih ettim. Bunun için de ülkenin en geleneği sağlam olan takımlarından İnter Star'ı seçtim. Birçok kişi dışarıda bir ülkeye neden gitmediğimi sorduklarında ise 'İnter Star'a küçüklükten beri duyduğum hayranlığı' gerekçe olarak söyledim. Orada oynamak istiyordum. Ayrıca oranın benim için bir avantajı daha vardı. O da, daha önce farklı ülkelerde oynamış birçok oyuncunun İnter Star takımında olmasıydı. Onların tecrübelerinden de yararlanabileceğimi düşündüm. Ülke dışına çıkmadan önce bu bilgilerin benim için faydalı olacağını düşündüm. Geçen yıl Burundi liginde o oyuncularla birlikte şampiyon olduk. Daha sonra kendimi futbola verebilmek için okulu bıraktım" diye konuştu.

21 yaş altı milli takıma seçildiğini, oradan da A takıma yükseldiğini vurgulayan Faty Papy, "Sonrasında buraya geldim. Kendi adıma ilginç olan benim burada olmamı sağlayan Ahmet Hoca'nın bugün teknik direktörlüğümüzü yapıyor olmasıdır" dedi.