Hong Kong’da on binlerce gösterici özerk yönetimin sınır dışı yasasında değişiklikler öngören tasarısını protesto etti. Barolar, insan hakları örgütleri ve yabancı ticaret odaları yasa tasarısı ile ilgili endişeli.
Hong Kong özerk yönetiminin, zanlıların dış ülkelere daha kolay teslim edilmesini öngören yasa tasarısı on binlerce kişinin katıldığı bir yürüyüşle protesto edildi. Ülkede son 15 yılın en kalabalık gösterisi olan eylemde protestocular, özel idari bölge statüsündeki Hong Kong'un Baş Yöneticisi Carrie Lam’ın istifasını talep eden sloganlar attı. Hong Kong’da faaliyet gösteren barolar, insan hakları örgütleri ve yabancı ticaret odaları da tasarıdan duydukları endişeyi dile getiriyor. Söz konusu tasarıya karşı çıkanlar, özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’ne teslim edilecek zanlıların, bu ülkede bağımsız olmayan, uluslararası standartlardan uzak ve muhalifleri takibat altına alan hukuk sistemi içinde haklarını aramak zorunda bırakılacağını dile getiriyor.
Özerk yönetim tasarıyı savunuyor
Hong Kong özerk hükümeti ise tasarıyı savunarak, hazırlanan tasarıya göre sınır dışı işlemlerinin sadece uzun süreli tutukluluk gerektiren ağır suçlarda uygulanacağını öne sürdü. Hong Kong’un 1997 yılında İngiltere tarafından Çin’e iade edilmesinden bu yana bölge özel idare adı altında özerk bir konuma sahip. Yaklaşık 7 milyon insanın yaşadığı Hong Kong’da, Çin Halk Cumhuriyeti’nin aksine basın ve gösteri özgürlüğü uygulanıyor.
Uluslararası Af Örgütü Çin’e teslim edilecek zanlıların bu ülkede işkence ve kötü muameleye maruz kalma ve haklarında görülen davaların adil olmama ihtimalinin bulunduğu uyarısını yaptı.
Dış dünyadan tepkiler
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kanada da tasarıdan duydukları endişeyi dile getirirken, tasarının Hong Kong’da yaşayan İngiltere ve Kanada vatandaşlarına olası etkisine yönelik çekincelerini ifade ettiler. Hong Kong’un son İngiliz Valisi Chris Patten de yasa tasarısıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, bunun uluslararası bir ticaret merkezi olan Hong Kong’un hukuk devleti kimliğine, istikrarına ve güvenliğine vurulmuş "korkunç bir darbe" olduğunu dile getirdi.