28 Haziran 2018 22:49
Raj Pal*
Sağ kanat popülist liderler, modern politikanın ortaya çıkışından beri sahnedeler. Ancak 21’inci yüzyılda biraz daha beslenmiş görünüyorlar. Bu tür politikacıların günümüzdeki en önemli örnekleri ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’dir.
Bu yazıda Türkiye’de çok fazla bilinmeyen Hindistan’daki siyasi gelişmeler, özellikle de Erdoğan ile benzerlikleri olan Modi hakkında bilgiler vereceğim. Kanımca Erdoğan ve Modi’nin yükselişleri ve izledikleri politikalar muazzam bir vaka analizi oluşturuyor.
İstanbul’un eski Belediye Başkanı Erdoğan gibi Modi de ününü başarılı bir yönetici olarak kazandı. 2001’den 2014’e kadar Hindistan’ın Gujrat kentinde, Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) seçilmiş eyalet başkanı idi. Başbakan seçilene kadar üç seçim kazanmıştı. ‘Vikas’ adındaki ultra işveren dostu modeli sayesinde övgü topladı. Vergi indirimi ve bazı alanlardaki düşük fiyat uygulamaları ile büyük sanayi yapılanmalarının kurulmasına önayak oldu. Bu sırada Gujrati’deki çoğu Hintlinin geçim kaynağı olan tarım sektörü geriledi. Sağlık, eğitim, yoksulluk gibi konulardaki göstergeler de diğer eyaletlerle karşılaştırılınca kötüleşti. Buna karşın, bugün artık adından pek söz edilmeyen Gujrat modeli, başarılı bir medya kampanyasıyla parlatılarak Modi’yi ülkedeki herkes için büyüme ve gelişme getirebilecek bir lider olarak sundu. Böylece Modi’nin merkez-sol partilerden oluşan United Progressive Alliance (UPA) koalisyon hükümetinin yolsuzluklara batmış, gittikçe işlevsizleşen, yozlaşan 10 yıllık iktidarına son verebileceği düşünüldü.
BJP, 1980’de kurulduğunda, merkez-sol kongre, komünistler ve çeşitli bölgesel partilere karşı kurulmuş normal bir sağ parti olarak görülüyordu. Fakat BJP ‘normal’ siyasi ve ekonomik tartışmalarla oy kazanamayınca başka bir yüzü ortaya çıktı. Gerçi şu anda bile hâlâ BJP ve Kongre arasında ekonomi, savunma ya da dış politika gibi ana meselelerde temel bir fark yok.
BJP, Hindistan’daki diğer siyasi partilerden farklı olarak oldukça güçlü ve kararlı bir kadroya sahip. (Komünistler bunun istisnasıdır.) “Hinduva Projesi” olarak bilinen ve bu kadroyu bir araya getiren ideolojinin hedefi ise Hindistan’ı seküler (laik) bir toplumdan Hindu çoğunluklu bir cumhuriyete dönüştürmek. Bu kadro, (Türkiye’deki Gülen Hareketi’ne benzeyen) Rashtariya Swayam Sevak (RSS) tarafından yaratıldı ve eğitildi.
Aşırı Müslüman karşıtı bir organizasyon olan RRS ve diğer küçük Hindu organizasyonlar, son 25 yılda Hindistan’daki Müslümanları ‘içimizdeki düşman’ olarak tanımlayarak geniş bir kadro kurdular. Bu, 1992 yılında, BJP’nin ulusal liderleri tarafından yönetilen çeteler tarafından 16’ncı yüzyıldan kalma Babri Camisi’nin yıkılmasına kadar vardı. Bunu, Modi’nin liderliği altındaki Gujrat’ta zaten hassas durumda olan Müslüman halka ve ibadet yerlerine yapılan bir düzine saldırı takip etti. Bu saldırılarda Hindu çeteler, neredeyse iki bin Müslümana zulmetti. Yargı olana bitene sessiz kaldı. BJP’yi bir arada tutan yapıştırıcı Müslüman karşıtlığı. Böylece ülkenin yüzde 15’ini oy sisteminde kısırlaştırmayı hedefliyorlar.
Hindistan'ın farklı dinlere mensup vatandaşlarının oranları
Hindu: % 80.5 (1,031,958,408)
Müslüman: % 13.4 (171,779,412)
Hristiyan: % 2.3 (29,484,526)
Sih: % 1.9 (24,356,782)
Diğer: % 1.8 (23,074,846)
Demokratik yollarla seçilen Modi gibi popülist liderlere göre basın özgürlüğü kontrolsüz güç kullanımına karşı ana denetim mekanizmalarından biri değil. Tersine, medyayı kontrol edilip denetlenecek bir rakip olarak görüyorlar. Doğrudan sansür uygulanmasa bile, kritik ve göz önündeki gazeteciler medyadan uzaklaştırılıyor.
Online Cobrapost Dergis’ine göre, büyük medya kuruluşları telaşlı bir şekilde BJP’nin lehine yayın yapıyor. Aynı zamanda uluslararası düzeyde tanınmış gazetecilere karşı bile yapılan ahlaksız sosyal medya saldırıları, fiziksel baskı ve hatta gazeteci cinayetleri bu durumu ağırlaştırıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in hazırladığı 2018 World Press Freedom Index'te Hindistan ‘işleyen demokrasi’ler arasında 138’inci sıraya geriledi. BJP’nin birkaç holdingin sahibi olduğu elektronik ve yazılı basını kontrol ediyor olması partinin başarısındaki önemli bir etken.
Hindistan’ın, -yetersiz ve yozlaşmış bile olsa-, neredeyse hiç bölünmemiş uzun bir demokrasi geleneği var. Ülke hiç askeri darbe görmedi. Bu nedenle yasama, yürütme, yargı organları, federatif yapı, seçim kurulları bağımsız ve güçlü kalabildi. Basın da kısmen özgürdü. BJP ve ideolojik önderi RSS’in iktidara geldiği günden bu yana beri değiştirmeye çalıştığı da bu durum.
Modi gerçekten güvenilmez bir adam. (Birçok Hindistanlı Modi’nin dış ülke gezilerinde yabancı liderleri kucaklamasını yalakaca buluyor.) Yöneticilerinin çoğu üst kastlardan olan BJP’de düşük kastlardan gelen az sayıda liderden biri olması Modi’nin otoriter ve toleranssız birine dönüşmesine sebep oluyor.
Hindistan’ın ilk Başbakanı ve seküler devletin mimarı Jawaharlal Nehru’ya karşı hissettiği nefret biliniyor. Sürekli olarak ülkenin iyiliği için Kongre Partisi’ni yok etmekten bahsediyor. Diğer partiler ve liderleri açılan davalar yoluyla taciz ve tehdit ediliyor. BJP'nin düzenli olarak muhalifleri hizaya getirmek için kullandığı bir taktik. Ülkede şiddet, korkutma ve toleranssız bir atmosfer hüküm sürüyor.
Delhi’nin popüler seçilmiş eyalet başkanı Arvind Kejriwal ve partisi Aam Aadmi (AAP) bütün bu taktiklerin iktidar tarafından kullanıldığını gördü. Bu durum ayrışmış ve motivasyonunu yitirmiş muhalefeti uyandırdı. Üstelik muhalif bloğu oluşturan partilerin çoğu, geçmiş zamanlarda BJP ile ortaklık yapmıştı. Şimdi varoluşsal bir sorunla ve demokrasinin ortadan kalkması tehdidiyle karşı karşıyalar.
Bu partiler, Hindistan’ın halen yürürlükte olan federal yapısında eyaletler ve vilayetlerin sahip olduğu büyük güçlerin bir siyasi parti ve hükümet tarafından azaltılmaya çalışıldığını, eyaletlerin sahip olduğu otonomilerin tehdit altında olduğunu fark ettiler. Bu farkındalık, Hindistan’ın en kalabalık eyaleti Uttar Pradesh’te iki büyük parti alışılmadık bir ittifak kurmasıyla sonuçlandı. İttifaktakilerden biri ulusal meclise en çok üye sokan taraf oldu. Dalitler ve diğer ‘alt kastlar’dan oluşan Samajwadi Partisi (SP) ile Bahujan Samaj Partisi (BSP) geçen yıl eyalet ara seçimlerinde tek bir ortak adayla katıldı.
İttifakın en zorlu iki koltukta beklenmedik şekilde zafere ulaşması muhalefetin moralini ciddi şekilde artırdı ve bir dizi başka seçim başarısı, yakın zamana kadar BJP’nin rahat bir şekilde galibiyet elde edeceği düşünülen gelecek yılki genel seçimler öncesinde ulusal muhalefet için katalizör oldu. BJP en çok oyu alsa da çoğunluğu kazanamadığı güneydeki Karanatka eyaletinde büyük bir kayıp yaşadı.
Yüksek Mahkeme’nin uygun zamanda müdahalesi ve muhalefetin farklılıklarını bir kenarda bırakarak ortaya çıkan şansı kullanması BJP’nin planlarını bozdu. Bütün olan bitenin önde gelen televizyon kanallarında canlı yayınlanmış olması BJP’nin saygınlığını daha da göçerterek onun da yozlaşmış ‘büyük para’ partilerinden biri olduğunu gözler önüne serdi.
Büyüme eşitsizdi ve çoğunlukla büyük iş çevrelerine yarar sağladı. İstihdam yaratmaya dair büyük sözlerin yerine getirilmesinde başarısız olundu. BJP’nin azınlık karşıtı politikalarının oylarını artırdığına şüphe yok. Ancak büyük bir zaferle kazandığı 2014 seçimlerindeki zirvede bile oyların sadece yüzde 31’ini almıştı. Bu oyların çoğunluğu da Hintçe konuşulan kuzey eyaletlerden gelmişti.
Muhalefetin birleşmesiyle birlikte oyların bu bölümü son anketlerde düşüş gösterdi. Bu, bir ölçüde muhalefetin bir araya gelmesinden kaynaklandı. Ama aynı zamanda Hindistan’ın büyüme rakamlarına rağmen refah konusundaki sözlerin yerine gelmemesi Modi’nin çekiciliğini azalttı. Şiddetli mezhepçilik ve onun sonucu olan linç kültürü ile Müslümanlar ve Dalitlerin öldürülmesinin yer yer yasaların ve diğer federal yetkililerin kontrolü altındaki kurumların desteğiyle teşvik edilmesiyle yıllar süren BJP yönetimi, kadın düşmanlığı ve kadınlara yönelik şiddeti barındıran bir kültürü serbest bıraktı. Hali hazırda yaşanan ve çocuklara da yönelik olan tecavüzler, muhalifleri kontrol altında tutmak için bir araç olarak kullanıldı ve artık şaşkınlık yaratmamaya başladı. Bu arada Hindistan kadınlar için güvensiz bir yer haline geldi.
BJP gelecek aylarda iki önemli kuzey eyaletinde de zorluklarla karşılaşacak gibi duruyor. Modi gelecek yılki genel seçimlere giderken bir anda kendisini korumasız bulabilir.
Keskin gözlü okuyucular, “Erdoğan ve Modi’nin yükselişleri ve izledikleri politikaların muazzam bir vaka analizi oluşturduğunu” söylememe karşın Türkiye’den ve Erdoğan’dan hemen hemen hiç bahsetmediğimin farkına varmışlardır. Ben "Az, çoktur" özlü sözüne inananlardanım ve sizin zekânıza hakaret etmektense bir sonuca varmayı size bırakıyorum.
Türkiye, tarihindeki en önemli ve gelecek nesillerin kaderini etkileyecek seçimde kararını verdi. Muhalif liderlerin en önemlilerinden birinin kampanya çalışmasını hapishanedeki hücresinden gerçekleştirdiği, medyanın iktidardaki partiyi desteklediği, gazeteciler ile siyasetçilerin düzenli olarak cezaevine atıldığı ve iktidardaki partinin birçok ayrıcalıktan yararlandığı bir ülkede Erdoğan’ın kazanması şaşırtıcı değil. Muhalifleri için olabilecek en kötü şey Erdoğan’ın destekçilerini bir kenara atmak olur. Onların kaygı ve sorunlarının anlaşılması, gündeme alınması gerekir. Bu, üstesinden gelinemeyecek bir boşluk değil. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Eski Cumhuriyet Gazetesi muhabiri ve artık HDP İstanbul milletvekili olan Ahmet Şık’ın da birkaç ay önce özgürlüğüne kısmen kavuşmasının ardından cezaevi kapısında söylediği gibi:
“Mafya saltanatı sona erecek!”
Gerçekten ilham verici sözler.
* Asian Rationalist Society ile Kalaboration projeleri danışmanı, kültür ve çeşitlilik konularında çalışan Raj Pal’ın ([email protected]) T24 için kaleme aldığı yazı, Derin Koçer, Sertuğ Çiçek ve Gonca Tokyol tarafından Türkçeleştirilmiştir.
© Tüm hakları saklıdır.