ABD Dışişleri Bakanı olarak Türkiye'ye ilk ziyaretini bugün gerçekleştiren Hillary Clinton'ı takip eden medya ordusunda bir kişi var ki, o Clinton haberlerini kendi blog sitesinde an be an yazıyor.
Sabah gazetesi Dış Haberler Servisi'nden Bilge Eser, yaklaşık 5 aydır internette blog yazıyor ve kendisinin Hillary Clinton takibi için neden seçildiğini medyatava.com'a şöyle anlatıyor:
“ABD Dışişleri Bakanlığı, bir blogger gazetecinin online olarak Hillary Clinton'un gezisini an be an aktarmasını istiyordu. Bunu da bana önerdiler. Cuma gecesi havaalanından indiği andan itibaren gidene kadar Sayın Clinton'la her dakika birlikte olacağım. Sadece söyleşi için değil, tüm gün! Yaşananları, söylediklerini, çektiğim fotoğrafları blog'uma koyacağım. Tüm haber siteleri, blog'dan kulis arkalarını ve yaşananları takip edip, blog'a atıfta bulunmak şartıyla kendi sitelerine alabilirler. Bu Türkiye'de bir ilk ve ben de çok heyecanlıyım.”
Bilge Eser'in blog'unun adresi ise:
http://bilgesdiary.blogspot.com Bilge Eser'in, Hillary'nin gelişini anlattığı 'Ve güller sahibini buldu' başlıklı yazısı şöyle:
Hillary Clinton geldi… Tüm günü bu üç sözcükle de özetleyebilirim ama hayır… Cuma 21.00’da başlayan koşturmaca uçağın gece 2 buçuk sularında Esenboğa’ya inmesiyle sona erdi. Bu yaklaşık 7 saatlik olayımı özetliyorum: endişe, heyecan, koltuklarda uyuyan yetkililer… Gecenin sorusunu da ekleyeyim: “Blogger da ne?”
Önce küçük bir brifing aldım. Clinton’un programı, benim özgürlüklerim, sınırlarım, kurallar üzerine. İlk söylenense şuydu: “Yarın rahat ayakkabılar giy çünkü koşacağız!!!” Yani durum şudur: Konvoyda olacağım için Hillary indikten sonra arkasından hemen toplantıya girecek o çıkıp ilerlerken de hemen aracımıza koşacağız. Tüm söylenilenlere tamam deyip havaalanının yolunu tuttuk. Uçağın iniş saati ise geciktikçe geçikti. Gece yarısını çoktan geçmiştik. Koltukta uyuyan yetkililer vardı. Çünkü herkes cumartesi gününün koşturmacasına hazır olmak istiyordu. Eee fırsat varken kapayacaksın gözünü! Kural budur...
Elçilik çalışanları beni geri kalanlara, güvenlikçilere tanıştırdı. Kısa bir merhaba ve ilk başta sözünü ettiğim cümle: “Affedersin ama tam olarak ne iş yapıyorsun?”
Gazeteciyim diye özetlemek çabalarım boşa gitti. Herkese teker teker yazdıklarımı, nasıl buraya geldiğimi anlattım. “Mmmmm, çok ilginçmiş.” Evet benim hayatım hep ilginç zaten☺
Ben insanlarla konuşurken “üsttekiler” de köşelerde fısırdaşıyordu. Bu ortamları seviyorum. Çok önemli bir gündem olduğunda tüm hazırlıkların sorunsuz yaşanması için sürekli planlar yapılır; çoğunluğu da gizli! Ellerde blackberry’ler, kulaklarda telefonlar... Yorgun gözler...
Sonunda saat 2 buçuğa doğru Hillary Clinton’un uçağı göründü. Süper bir iniş, ardından kıvrak bir dönüşle önümüzdeydi. Ne yazık ki Clinton’un inerken fotoğrafını çekemedim. Çünkü Hillary ile sürekli seyahat eden diğer gazetecilerle konvoya katılacaktım. Yani koşmaya başlayacaktım.
Kortejle geçen ilk tecrübe, yanıp sönen mavi tepe lambaları ve kapaılmış yollar... Yorucu ama gerçekten keyifli bir günün bizi beklediğini hissediyorum.