Hikmet Çetin, Türk jetinin Suriye'de düşürülmesinin ardından Genelkurmay'dan ve hükümetten konuyla ilgili gelen çelikili açıklamalarını değerlendirdi. Hikmet, "Türkiye’den tek ses çıkmalıydı. Tek bir kişi ya da kurum konuşmalıydı. Ama görüyoruz ki, başbakandan, Dışişleri’nden ve Genelkurmay’dan ayrı açıklamalar geliyor. İş beyanat verme yarışına döndü" dedi
Utku Çakıröz'ün Cumhuriyet gazetesinde "Hikmet Çetin: Krizi Yönetemediler" başlığıyla yayımlanan (13 Temmuz 2012) yazısı şöyle:
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hava kuvvetlerimize ait RF-4 uçağının 22 Haziran’da uluslararası hava sahasında Suriye tarafından vurulduğunu bir kez daha yineleyen açıklamasından hemen sonra Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada uçağın enkazından toplanan malzemelerde patlayıcı izine rastlanmadığı açıkladı. Genelkurmay açıklamasında yer alan “Suriye makamlarının kendileri tarafından düşürüldüğünü iddia ettikleri uçak” ifadesi, uçağın düşürülüp düşürülmediği bilgisinin dahi net olmadığı şüphesini yarattı.
Önceki gün yaşanan son olay, Ankara’da konuyla ilgili kurumlar ve yetkililer tarafından kamuoyuna yapılan çelişkili açıklamaların sadece sonuncusuydu. Son 20 gün içinde Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay İletişim Daire Başkanı tarafından yapılan açıklamalarını yan yana koyan birinin, iki pilotomuzun şehit olduğu bu hadisenin kim tarafından, nerede ve nasıl meydana geldiğini anlamasına imkân yoktur.
***
Hikmet Çetin, Türkiye’de TBMM Başkanlığı’na kadar yükselmesinin, Dışişleri Bakanlığı ve siyasi parti liderliği gibi görevler üstlenmesinin yanı sıra, NATO’nun Afganistan’daki en üst düzey sivil yetkilisi sıfatıyla uluslararası arenada da sorumluluk üstlenmiş bir isim. Başbakan Erdoğan ve hükümetine bağlı kurum ve yetkililerin iç ve dış kamuoyuna nasıl bir izlenim verdiğini sorduğumda, “Başbakanı, Dışişleri Bakanı, asker ve sivil kurumlarıyla bir bütün olarak hükümet, bu krizi gerektiği gibi yönetemedi. Büyük devlete yakışan bir görüntü yerine darmadağınık bir görüntü verdiler” dedikten sonra kriz anında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
1. Kriz masası: Bu tür olaylarda her şeyin başı kriz masasıdır. Genelkurmay, Dışişleri, İstihbarat ve gerekirse İçişleri o dakika bir araya gelerek bir kriz masası oluşturmaları gerekirdi. İş siyasi boyuta dökülmeden, kriz masasının eldeki tüm kanıtları ve her türlü senaryo olasılığını değerlendirmesi gerekirdi. Şu anda bile bir kriz masasının var olduğunu sanmıyorum.
2. Zamanlama ve üslup: Olayın nasıl olduğu konusunda kesin, başka bir olasılığa ihtimal bırakmayan bir kanaate ulaşmadan bakan ve başbakan düzeyinde açıklamalar yapılmaması gerekirdi. Son krizde bakan da başbakan da çok erken konuştu. NATO’ya brifing verdiler. Ama aradan 20 gün geçmiş şimdi belirsizliklerden bahsediliyor. Uçak üzerinde yanıcı madde izi yoksa dünyaya nasıl “Füzeyle düşürdüler” dersiniz? Bu belirsizlikler, kriz masasında değerlendirilmeli, kesin karara varılmadan bakan ve başbakana çıkarılmamalıydı. Böyle yapılsa Türkiye’yi bağlayıcı siyasi açıklamaların önüne geçilebilirdi.
3. Çokseslilik: Olay sonrasında Türkiye’den tek ses çıkmalıydı. Tek bir kişi ya da kurum konuşmalıydı. Ama görüyoruz ki, başbakandan, Dışişleri’nden ve Genelkurmay’dan ayrı açıklamalar geliyor. İş beyanat verme yarışına döndü. Her kurum kendi başına hareket ediyor görüntüsü hâkim.
***
Devletin en üst makamlarına erişmiş, uluslararası alanda prestijli görevler üstlenmiş deneyimli siyasetçi Hikmet Çetin, 22 Haziran’dan bu yana hükümetin kurumları ve yetkilileriyle bir bütün halinde krizi yönetemediği görüşünde. İtirazı olan var mı?..
Davutoğlu'na açık davet
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Cumhuriyet’e verdiği röportaj sonrasında bazı meslektaşlarımızın yazılarından, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sadece Suriye liderinin sözlerine değil, aynı zamanda röportajın yapılışına da tepkili olduğu izlenimi edindik. Prof. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminden tanıştığımız bir isim. Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız’ın bir yıl önce ilettiği ve dönem dönem tazelediğimiz kapsamlı mülakat talebimizi, Esad röportajına ilişkin değerlendirmeleri sonrasında danışmanları aracılığıyla yeniledik. Ankara-Şam ilişkilerinin yanı sıra, kendi yönetimindeki Türk dış politikasına yönelik eleştirilere karşı değerlendirmelerini okurlarımızla paylaşmasından memnuniyet duyacağımızı bir kez de buradan duyurmak isteriz.