Ekonomi

Herkes zenginleri seviyor

Davos‘ta zenginleri buluşturan toplantılar medyada boy boy yer alırken, fakirlerin Brezilya’da yapılan toplantıları medyada çok az yer buluyor.

30 Ocak 2009 02:00

"Davos‘ta zenginleri bir araya getirmek için her yıl yapılan Forum’a alternatif olarak, aynı günlerde fakirler de toplanıyor. Davos toplantılarıyla ilgili haberler dünya ve Türkiye medyasında büyük yer alıyor. Ne yazık ki fakirlerin şu günlerde Brezilya’da süre gelen toplantılarıyla ilgili haberler medya da ya çok az yer bulabiliyor ya da hiç bulamıyor."

Alternatif Davos Brezilya’da toplandı

Prof. Güngör Uras'ın Milliyet gazetesindeki (30.9.2009) yazısından alınan bu satırlar, küresel boyutta önemli etkiler yaratacak tutumları ve uygulamaları hayata geçirenler kadar, bu tutum ve uygulamalardan doğrudan etkilenenlerin de seslerini küresel çapta duyurma hakkı olduğuna vurgu yapıyor. Uras'ın bu satırları, medyanın olması gereken gerçek işlevini yerine getirmediğine dikkat çekerken, küresel refahı ve barışı da etkileyecek ortak çözümlerin, ancak tüm tarafların seslerini duyurduğu platformlardan çıkabileceğini söylüyor. Sivil toplumun önemini ve medyanın hem gücünü hem de önemini bir kez daha sorgulatıyor.

Bu kayıtsızlığı, medyanın müşterisi olan insanların, fakirlerin derdiyle ilgilenmemesine ve insanların genel olarak zengini seven bir tutum içinde olmasına bağlayan Uras, yazısında AntiDavos toplantısını ve Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendiriyor. İşte Güngör Uras’ın söz konusu yazısının tam metni:

Fakirlerin Davos’u ilgi görmüyor

Davos‘ta zenginleri bir araya getirmek için her yıl yapılan Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına alternatif olarak, Davos toplantıları ile aynı günlerde fakirler de toplanıyor.

2001 yılında Brezilya’nın Porto Alegre kentinde başlayan bu toplantıların adı “Dünya Sosyal Forumu”.

Hafta başından bu yana her gün Davos toplantılarıyla ilgili haberler dünya ve Türkiye medyasında büyük yer alıyor. Ne yazık ki fakirlerin şu günlerde Brezilya’da süre gelen toplantılarıyla ilgili haberler medya da ya çok az yer bulabiliyor ya da hiç bulamıyor.

Başka bir dünya mümkün

Çünkü medyanın müşterisi olan insanlar fakirlerin derdiyle ilgilenmiyor. İnsanlar zengini seviyor. Zenginlerin parası azalmasın, zenginlerin canı sıkılmasın da fakirler, açlar ne yaparlarsa yapsın.

Liberal küreselleşme politikasına alternatif politikalar oluşturmak amacıyla 2001 yılından bu yana düzenlenen Dünya Sosyal Forumlarının (WSF/DSF) dokuzuncusu, bu yıl 27 Ocak-1 Şubat tarihleri arasında “Başka Bir Dünya Mümkün” sloganıyla Brezilya’nın Amazon Yağmur Ormanları Belem (Para) kentinde yapılıyor.

Foruma barış yanlıları, topraksız köylüler, sendikacılar, öğrenciler, çevreciler, kadınlar, adil ticaret yanlıları katılıyor.

Davos toplantılarına Türkiye’den her yıl olduğu gibi geniş katılım var. Devlet adamlarımız, işadamlarımız ve medya kuruluşlarımız Davos’ta. Ama Brezilya’ya kimlerin gidebildiğini duyamadım. Öğrenemedim. Öğrenebildiğim, gazeteci Ulus Atayurt’un toplantıyı izlemek üzere Brezilya’da olduğu. İşte o kadar.

Güven duygusu yok oldu

Hükümet krize müdahale konusunda geciktikçe IMF ile anlaşmak için yola çıktıktan sonra on aydır anlaşamayınca) içeride ve dışarıda sadece hükümete değil, Türk ekonomisinin geleceğine yönelik beklentiler kötüleşiyor: Güven yok oluyor. İşte çok hem de pek çok önemli 2 örnek:

- Yurtdışından bavulla para getirme kanunu işlemedi.
Hükümet yurtdışında parası olanların paralarını Türkiye’ye çekmek için özel bir kanun çıkardı. “Yurtdışındaki paraların bavulla yurda taşınacağı” beklentisi başladı. Yurtdışından para gelmedi. 15 Ocak 2009 tarihinde Maliye Bakanı Sayın Unakıtan beyanat verdi. ”Bu fırsat değerlendirilsin. Son gün 2 Mart. Bu tarihe kadar parası olan Allah aşkına getirsin. Getirilen paraya herhangi bir soruşturma, inceleme yapmayacağız” dedi. Ama para gelmiyor.

- Körfez sermayesinin yolunu açma bahanesiyle çıkarılan faizsiz (gelir paylı) tahviller satılamadı.
Faizsiz bankacılık adı altında katılım bankaları nasıl ki (gelir payı ödemesi) adı altında faizli bankacılık yapıyor ise, hükümet de “gelir payı ödemeli” adı altında yüksek faizli tahvil satışını denedi. Bu ön satışın başarılı olması halinde Körfez ülkelerinde benzer tür tahvillerin satışıyla Hazine’nin para toplaması bekleniyordu.

Türkiye’de bankalar dolara yıllık yüzde 2 dolayında net faiz öderken (ABD’de tahvil faizleri yüzde 1-2 dolayında dolanırken), yüzde 6 dolayında net faizle satışa sunulan Hazine tahvilleri ilgi görmedi. Satışa 1.9 milyar YTL değerindeki tahvil çıkarıldı. 421 milyon YTL’lik ve 49 milyon dolarlık satılabildi.

Bunlar çok hem de çok kötü işaretler. Güven bunalımının boyutunu gösteriyor.