GİMDES Başkanı Büyüközer, “2 trilyon dolarlık helal sertifikalı ürün potansiyeli var. İmanın yanında parayı da düşünmeliyiz” dedi
Mehteran gösterisi, besmele ve Kuran okunmasıyla başlayan 2. Uluslararası Helal Gıda Konferansı, “Kursaklarımızdan helal gıda geçirmek üzere çaba gösteren insanlar bu konferansı tertip etti” sözleriyle açıldı.
İstanbul’daki Feshane Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansın sponsorları da Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, İslam Dünyası STK’ları Birliği, ASKON, TİM, MÜSİAD, EMAS, Ensar Vakfı, BELTUR, Kaanlar, Gülsan, Kervan, Ramazan Bingöl Et Lokantaları, Hilal Tv, Hamidiye Kaynak Suyu, Vakit gazetesi, Zirve, Aksu Vital ve Albayrak Grubu olarak sıralandı.
Konferansa davet edilen ancak katılmayan Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Tarım Bakanı Mehdi Eker, AKP milletvekilleri Güldal Akşit ve Selami Uzun ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş telgraf yolladı. Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Hüseyin Büyüközer, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, “Helal kelimesi insana ait bir kelime değil. Cenabı hakkın kurduğu İslam dininde tebliğ edilmiş Allah’ın kelamı” dedi.
‘Gaspedilmiş hakkımız’
Dünya üzerinde 60 ülkede birbirinden kopuk şekilde helal gıda sertifikası çalışması yapıldığını anlatan Büyüközer şunları söyledi:
“Madem ki biz 2 milyara yakın bir nüfusa sahibiz tek bir standarda sertifika yapamaz mıyız? Bu konferansta tek ses, tek yürek anlayışını hakim kılabilir miyiz, onu tartışıyoruz. Bu bir iman meselesi. Tamamen Müslümanım diyen insanın imanını yerine getiriyoruz. Bu bir ekonomik mesele. Dünyada 2 trilyon dolarlık helal sertifikalı ürün potansiyeli var. Bunun 10’da 1’i bile gerçekleşmiyor. İmanın yanında parayı da düşünmeliyiz. Parasız yaşanmıyor. Eğer azimliysek Allah bize bu yolları açacak. Biz Müslümanların gaspedilmiş hakkını kazanmak için buradayız. Kimse buna mani olamayacak.”
Helal gıdaya insan hakları meselesi olarak bakmak gerektiğini söyleyen İslam Dünyası STK’ları Birliği Türkiye Temsilcisi Ali Kurt, kişinin dinine uyan şekilde beslenmek istemesinin hakkı olduğunu belirtti.
ASKON Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koca, işadamları olarak tek yüreğe ve sese kulak vererek göreve hazır olduklarını söyledi. GİMDES Başkan Yardımcısı Muharrem Ayhan Kentbuğa, GİMDES’in Dünya Helal Birliği’ne katıldığını, ihracat yapan firmalara helal sertifikası vermeye başladıklarını kaydetti. Konferans bugün sona erecek.
Kudüs toplantısıyla aynı güne denk geldi, koltuklar boş kaldı
Eski Devlet Bakanı Hasan Aksay, helal sertifikası konusunda çok geri kaldıklarını belirterek şöyle devam etti:
“Ama çok iyi filiz veriyoruz. Şanssız-lığımız bu toplantıyla İstanbul’da düzenlenen Kudüs toplantısıya aynı güne denk gelmesi oldu. Kudüs toplantısında bir gösteri olarak vazife olarak oraya katılmayı uygun gördüler. Burası o yüzden dolmadı.”
Büyükşehir Belediye Başkanlığı danışmanı Erman Tunca da şunları söyledi:
“İstanbul bugün iki ayrı sempozyuma tanık oluyor. İçimizin çok yanık olduğu Kudüs hepimizin ortak meselesidir. Bir gün Kudüs’ü İslam düşmanlarından kurtulmuş olduğu günün özlemi içerisindeyiz. Tüketicinin inançlarına aykırı madde satılmamalı. Dünyadaki topluluklara bunu kabul ettireceğiz.”
‘Süt ve bal üç kez kaynatılmalı’
İslam Hukuku Profesörü ve GİMDES İlim Kurulu Üyesi Hayrettin Karaman toplantıya rahatsızlığını bildirerek katılmadı ancak hazırlamış olduğu sunumu bir GİMDES üyesi okudu. Sunumda şunlar yazıyordu:
“Kullanılan ürünlerin helal olması için şartlar vardır. Şarap dinde haramdır. Şarap dökülen yerde namaz kılmak namaza mani değildir. Süt, bal, yağ ve pekmez üç kere kaynatılınca temizlenir. Yağın kaynatılması şart değil. Tüyü rahat yolunsun diye sıcak suya batırılmış tavuk, tüyü yolununca temiz suyun altında tutulmalı. Pis su akıntısı bulaşan elbiselerle namaz kılmak caiz görülmüştür, onları yıkamak gerekmez. Çünkü yoldaki pisliklerden kaçmak zordur.”
‘Halifeliği getirin, arkanızdayız’
Kaliforniya İslami Eğitim Merkezi Müdürü ABD’li Dr. Ahmad Sakr, önce Allah’a sonra organizatörlere teşekkürlerini sunarak başladığı konuşmasında, fıkh, şeriat ve kimya konularında bilgi sahibi olduğunu belirtti. Sakr, “Helal gıda İslam’ın şartıdır. Tartışılamaz. Türklerle bir arada olmaktan çok mutluyum, bu ülkeyi seviyorum. Osmanlı’nın halifeliğini inşallah getirisiniz, biz de arkanızdayız” dedi. Bu sözler salonda coşkuyla alkışlandı.
‘Domuz eti helal etle yan yana’
George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Merve Kavakçı şöyle konuştu:
“ABD’de helal olmadığı için kullanmadığımız çoğu ürünün burada tüketildiğini gördük. Çoğu ürünün içinde helal olmayan katkı maddeleri var. Yıllık 3 milyon kilo domuz eti üretilen bir ülke Türkiye. 2004’te 11 ilde kaçak domuz çiftliği bulunmuş. Bu domuz etleri kıyma olarak kullanılıyor. Bazı marketlerde domuz eti ile kırmızı et yan yana bulunuyor.”
‘Helal gıdayı laikler engelliyor’
GİMDES Teknik Bilim Kurulu Üyesi Prof. Mustafa Nutku, devletin laik olduğu içi domuz etini yasaklayamadığını ancak ferdin laik olmadığını ve domuzun ferde haram olduğunu söyledi.
Nutku, Peygamber’in, “Öyle bir devir gelecek ki insanoğlu aldığı şeyin helal mi haram mı olduğuna aldırmayacak” dediğini belirterek şunları söyledi:
“Biz bu devirdeyiz. Arızalarda yaşı-yoruz. Kıyamet yaklaştı. İmtihanımız ağırlaştı. Müslüman tüketiciyle helal gıda arasında bazı engeller var. Müslüman tüketicilerin helal gıdaya ulaşması laikler tarafından engelleniyor. Devlet laik olduğu için helal gıda sertifikası veremiyor.”
Gıda güvenliğinde yeni boyut: Dini inançlar
Evrensel bir sorun olan gıda güvenliği sorunu, son yıllarda kültürel-dinsel yeni bir boyut kazandı.
Aslında gıda sektöründe dinsel kökenli ilk girişim, 2004 yılında İsrail’in ‘koşer’ adıyla yayınladığı sertifikayla başladı. Dünya genelinde ‘helal gıda’ sertifikası veren ilk ülke ise Malezya... Malezya'yı Müslüman nüfusun ağırlıkta yaşadığı Avrupa ülkeleri izledi. Almanya, Fransa, Belçika ve Vietnam da ‘helal gıda’ sertifikası veren ülkeler arasında yer alıyor.
Malezya'da başlayıp ABD ve Avrupa'da yaygınlaşan ‘Helal Gıda Standardı’, son olarak Kırgızistan'da da uygulanmaya başladı. 20 civarında ülke sertifika düzenlerken, ‘Dünya Helal Konseyi’ adlı örgüte üye olan kuruluş sayısı 60 civarında. ‘Helal gıda’ uygulamasının yapıldığı Müslüman ülkelerde, ürünün ‘helal’ olup olmadığına ‘İslam Ulema Meclisleri’ karar veriyor.
‘Helal Gıda’nın dinsel kaynakları
Besin maddelerinin helal ve haram olduğuna ilişkin değerlendirmeler, İslam dinindeki inanışlara dayanıyor. İslam dininde Müslümanların domuz eti yemeleri ve alkollü madde kullanmaları haram sayılırken; sığır gibi yenmesi serbest hayvanların da kesimlerinin dini kurallara göre yapılması istenir. Besmele çekilmeden ve elektirikli testerelerle kesilen sığır vb, hayvanların etleri Müslümanların inancına göre mundar sayılıyor ve bu etlerini yenmesi haram kabul ediliyor.
Aslında, İslamiyetteki helal ve haram gıdalara ilişkin bu inanışlar, Kuran’a değil, kulaktan kulağa söylene söylene bu günlere kadar gelmiş hadislere dayanıyor. Bu yüzden de çeşitli ülkeler ve mezhepler arasında farklı uygulamalara rastlanıyor. Örneğin, İslamiyet’in bir mezhebi olan Aleviler, dişisi adet kanaması (menstürasyon) olduğu için tavşan eti yemezken, Sünni mezhebinde tavşan serbest. Yine Orta Asya Türkleri yüzde 5 oranında alkol içeren kımızı içebilirken, Türkiye’de kımız haram. Hatta Kefir içeceğinin bile ancak hekim tavsiye ederse kullanılması uygundur deniyor.
Alkolün niçin yasak olduğuna ilişkin hadisler bile ülkelere göre değişiyor. İran’da anlatılan hadis de, alkol içen birisinin peygamberin devesini öldürmesinden sonra alkollü içkilerin yasaklandığına inanılırken, bizde başka bir hadis anlatılıyor. Bu tür inanışlar, tıpkı sakızın, ruj sürmenin orucu bozup bozmadığının tartışılması gibi, belirsiz hadislere dayanan yorumlardan kaynaklanıyor ve yorumlayan kişiye göre değişebiliyor.