Özel Dosya

Hedef uyuşturucu mu askeri kontrol mü?

Kokain ülkenin kuzeyi, güneydoğusu ve güney batısında And Dağları boyunca üretiliyor.

05 Ağustos 2010 03:00

HİLMİ HACALOĞLU / T24 

“Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir”. Uyuşturucuyla mücadele için inşa edilen Kolombiya Planı’nı düşününce akla ister istemez William Blake’in bu sözü geliyor. Plan, 1999’da dönemin ABD Başkanı Bill Clinton tarafından uygulamaya kondu. Kolombiya’da narko-trafiği yönlendiren komünist gerillalarla (FARC) mücadeleyi de amaçlayan plan kapsamında 5 milyar $’dan fazla para aktarıldı. Sonuç mu? “ABD’de kokain fiyatı hala ucuz, bunu onların araştırmaları gösteriyor”. 

Bu sözlerin sahibi Güney Amerika Toplumsal İttifakı Genel Sekreteri Enrique Daza, yıllardır serbest ticaret anlaşmalarına ve Kolombiya Planı( KP)’na karşı mücadele ediyor. Elinde kalem, Kolombiya haritası üzerinde askeri üsleri işaret ediyor. İngilizce biliyor ama sorulara bir şeyleri atlamaktan korkarcasına tane tane İspanyolca yanıt veriyor. “ KP yürürlüğe girdiği günden bu yana üç milyon kişi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Bugün ‘terör azaldı deniyor, topraklar güvenli deniyor’ Ama o insanlar topraklarına dönemiyor, onların geri dönmesi için bir tek peso bile harcanmadı” diyor. 


Kolombiya kokain ve türevlerinin üretiminde dünya başkenti 

Kokain ülkenin kuzeyi, güneydoğusu ve güney batısında And Dağları boyunca üretiliyor. Kolombiya asker/polis/paramiliter destekli ABD güçleri havadan ilaçlayarak yerden ateşe vererek binlerce hektar kokain tarlasını onlarca kokain üretim laboratuarını işlevsiz kıldılar. Ancak FARC kendi kontrolündeki bölgede yeni alanlar açarak kokain üretimini hep sürdürmüş. 2007’de 500-600 milyon dolar kazandığı iddia ediliyor.

Tabii yalnız komünist gerillalar değil muhaliflere göre, hükümet ve paramiliter destekli uyuşturucu lordları da halen aktif.  Paramiliter güçlerin bazı liderleri tutuklandı, üyeleri üniforma çıkardı ama kırsalda hala güçlerini koruyorlar. Bu sözler Enrique Daza’ya ait.” Her şeyi göze alıp baba ocağına gidenler de paramiliterler ve uyuşturucu baronları tarafından öldürüldü. Kokain üretimi artmasa bile azalmadı. Demek ki KP hem narko-trafiği hem de diğer problemleri çözemedi”.

Kolombiya hala dünyanın, açık ara, en büyük kokain üreticisi.

Üstelik Kolombiya’ya yapılan operasyon sonucu kokain ticareti Meksika’ya da sıçradı. Bugün ABD’nin güney komşusu da kokain denince ilk akla gelen ülkelerden biri haline geldi. Meksika’da 2006’dan bu yana uyuşturucuya bağlı şiddetten yaklaşık 25 bin kişi öldürüldü.
KP, uyuşturucu üretimini ve şiddeti azaltmak bir yana yaygınlaştırıyor gibi görünüyor.

Geçen yıl Kolombiya Planı kapsamında hükümet altı askeri üssü meclis kararına ihtiyaç duymadan ABD Ordusu’nun kullanımına açtı. Amaç, elbette uyuşturucu ve  terörle mücadele.

Lakin hem parlamenter hem toplumsal muhalefet bu keyfiyetin anayasaya aykırı olduğu gibi ulusal egemenliğin devri anlamına geldiğini savunuyor. Hatta Danıştay bile parlamentoda müzakere edilmesini salık verdi.

Ancak değişen bir şey yok. Amerikan Ordusu, istediği gibi üsleri kullanıyor.


Kolombiya Planı’nın kolonyal izleri 

Bu mücadelede en öne çıkan isim senatör Jorge Enrique Robledo. Mihmandarımız Nadja, güç bela sabahın köründe, saat 8’de bize randevu vermeye ikna ediyor. Sol muhalif Polo Democratico’ya mensup siyasetçi, Başkan Uribe tarafından vatana ihanetle suçlanıyor, her muhalif gibi. Askeri üs anlaşmasının “kolonyal karakter” taşıdığını söyleyen Robledo, “ Amerikan paralı askerler ve müteahhitler ülkemizde anayasaya aykırı olarak çalışıyor. Ne yaptıklarını kimse bilmiyor. Üstelik diplomatik dokunulmazlıkları var. Tolemeida’da bir Amerikan askeri 14 yaşındaki bir kıza tecavüz etti ancak ülkemiz yasalarına göre yargılanmadan kaçırıldı. Amerikan emperyalizminin vardığı nokta işte bu. Ne utanç”. 

Senatöre göre KP askeri ve narkotik içeriği kamuflaj. Arka planda Kolombiya’nın sosyo-ekonomik şekillenmesi var. Robledo, buna kanıt olarak anlaşmanın yirmi sayfasının ekonomi içerikli olmasını gösteriyor. “ 1990’da 1 milyon ton gıda ürünü ithal ederken bugün 20 milyon ton satın alıyoruz. Çünkü insanlar tarım alanlarında yaşayamıyor. Serbest ticaret anlaşmasıyla tarım ekonomimizi tarumar ettik. Ancak onların uygun gördüğü ürünleri üretiyor ve ihraç ediyoruz ”. 

Sendikaların tüm ölümlere rağmen mücadeleyi sürdürdüğü ülkede demokratik kitle örgütleri de ziyadesiyle etkin. Hayat ve Adaleti Koruma Örgütü, uzun yıllardır toplumsal muhalefet yapıyor. Askeri üs anlaşmanın durdurulması için İdare Mahkemesi’ne yapacakları başvuru öncesi buluştuğumuz başkanları Lilia Solana, Bogota Üniversitesi’nde insan hakları dersi veriyor. Solana’ya “siz sivil toplum örgütleri” diyecek oluyorum. Şiddetle itiraz ediyor, “biz sivil toplum örgütü değiliz, burada sivil toplum örgütleri Amerika tarafından fonlanır, biz bağımsız demokratik kitle örgütüyüz” diyor. 


Askeri ve mali güç Kolombiya siyasetini şekillendiriyor

Solana, KP’yi ve ABD’yle süregiden ilişkileri yerden yere vuruyor.” Bütün ülke harabeye döndü. Kolombiya hükümetleri, Washington’ın ve ulus ötesi şirketlerin çıkarlarından başka bir şeye hizmet etmedi. Halk demokrasi ve barış istiyor onlarsa silahlanma”.

“Peki insanlar Santos’u neden seçti ?” diye soruyorum. Solana beklediğimden de hazırcevap. “Bütün diktatörlüklerde olduğu gibi burada da halk güçsüz. Gücü elinde tutanlar büyük şirketler, medya ve paramiliterler. İş hayatı, para ve silah onların kontrolünde. Bu da halkın kararını etkiliyor”. 


Clinton’dan seçim öncesi destek ziyareti

Seçimlerden hemen önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Bogota’ya yaptığı ziyaret sırasında oradaydım.  Clinton, Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen basın toplantısında KP’nin başarılarını anlattı. “Washington yönetiminin KP’ye inancının sürüyor, Başkan Obama da aynı kanaatte. Biz askeri üsleri üçüncü ülkeler için bir tehdit olarak görmüyoruz. Üsler, uyuşturucu ve terörle mücadelede kullanılıyor, kullanılacak”.

Clinton, hemen yanıbaşındaki Başkan Uribe’yi de demokratikleşmeye yaptığı katkılar nedeniyle övdü.  Dışişleri Bakanı’nın bu sözleri her ne kadar o günün başkan adayı Santos’a yönelik destek olarak algılansa da bir sonraki seçimde yeniden aday olması mümkün olan Uribe’ye yönelik yatırım olarak da görülebilir.

Yeri gelmişken ben ve diğer gazetecilerin ısrarla soru sorma isteğine “soru soracakların önceden belirlendiği” yanıtı verildi.


Askeri üsler üçüncü ülkeler için tehdit mi?

Kolombiya’daki üslerin menzili Arjantin’e kadar ulaşıyor. Bu da başta Ekvador olmak üzere Bolivya ve Brezilya’yı tedirgin ediyor. ABD Dışişleri Bakanı’nın verdiği güvence ülkedeki barış gönüllüleri için yeterli değil.

Yeniden Enrique Daza’ya kulak verelim. “ABD daha önce kıta ülkelerine defalarca müdahale etti. Bu üslerden kalkan uçaklar bırakın Güney Amerika’yı Afrika’ya ulaşabiliyor. Tabii bu da Latin Amerika ülkelerini ürkütüyor. Ülkemizle ilişkilerde sıkıntı yaratıyor. Tüm bunların Obama’nın “barış ve değişim” dediği bir zamana gelmesi de ona olan inancı azaltıyor.”

Bugün Kolombiya-Venezuela arasında yaşanan krizin büyümesinde üsler meselesinin rolü büyük.

Unutmamak gerek, ABD destekli Kolombiya Ordusu, 2008 yılında Ekvador sınırını aşarak FARC gerillalarına operasyon yapmış ve aralarında sivillerin de bulunduğu 24 kişi öldürülmüştü.

Her ne kadar cumartesi günü görevini devredecek Başkan Uribe, “gündemimizde savaş yok” dese de Kolombiya’nın Ekvador sicili hala hafızalarda tazeliğini koruyor. 


Yarın: La Violencia-FARC-Paramiliterler