T24 - Askeri Savcılık iddianamesinde İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı hazırladığı iddiasıyla tutuklanan Albay Dursun Çiçek’in TSK’yı hedef aldığı yer aldı. Ergenekon savcılarına göre ise hedef hükümet.
Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın Kurmay Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı öne sürülen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı belgeyle ilgili yaptığı soruşturma sonucunda hazırladığı iddianamede süpriz iddialar yer aldı. Askeri savcılık tarafından hazırlanan 53 sayfalık iddianamede “yazı” olarak nitelendirilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nı hazırladığı iddia edilen Çiçek’in, “Silahlı Kuvvetleri personelinin komuta kademesine yönelik güven hissini yok etmeyi, millet ile ordusunun arasını açmayı, milletin gözünde TSK’nın itibar ve güvenirliliğini azaltmayı amaçladığı” öne sürüldü.
Aynı belgeyle ilgili olarak Ergenekon soruşturmasını yürüten sivil savcılar tarafından hazırlanan iddianamede ise Çiçek’in “”Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs ettiği” iddia edildi.
Askeri savcı “6 yıl” istedi
Savcı Albay Yavuz Şentürk tarafından hazırlanan 12 Mayıs 2010 tarihli 53 sayfalık iddianameye göre, Çiçek belgeyi, üstlerinden izin almadan ve kendi başına hazırladı. 2007’deki Yüksek Askeri Şura’da terfi ettirilmeyen Çiçek’in, bundan duyduğu kırgınlık ve kızgınlık sonucu, bazı çevrelerin kışkırtma ve etkileriyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zor durumda bırakmak amacıyla belgeyi hazırlayıp, aynı amaçla hareket eden bazı kişi veya kişilere ulaştırıp onların aracılığıyla yazının yayımlanmasını sağlamış olabileceği savunuldu.
İddianamede, planın hazırlanma amacıyla ilgili de “Soruşturmada elde edilen deliller ve ülkemizde son dönemde yaşanan gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde, bu yazının tamamıyla milletimiz ile ordusunun arasını açmak, milletin gözünde TSK’nın itibar ve güvenirliliğini azaltmak amacıyla hazırlandığına ilişkin güçlü bir kanaat ortaya çıkmıştır” değerlendirmesi yer aldı.
Savcı, Çiçek için “Sabit olan eylemiyle şüphelinin, TSK personelinin, komuta kademesine olan güven hissini yok etmeyi amaçladığı ve bu suretle ‘Astlık-üstlük münasabetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ya da harekette bulunmak’ suçunu işlediği kanaatine varılmıştır” ifadesini kullandı.
‘Güçlü kanaat var’
İddianamede Çiçek’in Askeri Ceza Kanunu’nun 144. maddesindeki “görevi suistimal” ve Türk Ceza Kanunu’ndaki “görevi kötüye kullanmak” suçlarından 3 yıla kadar hapsi istendi. Çiçek’in ayrıca Askeri Ceza Kanunu’nun 95. maddesine göre “Astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak” suçundan da 6 aydan 3 yıla kadar hapsi de talep edildi.
Çiçek’in ordudan ihracı da istenen iddianamede Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları tarafından hazırlanan ve Erzurum 2. Ağır Ceza Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede sanık olarak yer alan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ve Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner de “mağdur” sıfatıyla yer aldı.
Müebbet istendi
Ergenekon soruşturması savcıları tarafından hazırlanan Çiçek’in “2 numaralı sanık” olarak yer aldığı 184 sayfalık “ıslak imza” iddianamesinde ise “İrticayla Mücadele Eylem Planı” hakkında “Ergenekon silahlı terör örgütünün ülkede kaos ortamı yaratmak suretiyle darbeye zemin hazırlamak için şüpheli Dursun Çiçek’e hazırlattığı ve bilahare uygulamaya konulan plan” değerlendirmesi yapıldı.
İddianameye göre “bu plan uygulamaya konularak kaos ortamı oluşturulacak ve darbe yapılarak hükümet devrilecekti.” İddianamede, mağdur müşteki olarak da AK Parti adına Genel Sekreter İdris Naim Şahin, Genel Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Tanrıverdi yer aldı.
Albay Çiçek’in kamuoyunda “AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı” olarak da adlandırılan bu planı “Hükümeti ortadan kaldırmak” için hazırladığını öne süren Ergenekon savcıları, Çiçek’in ağırlaştırmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.
‘Aynı suçtan 3 ayrı yargılama mı olur?’
“İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı belgeye ilişkin görülen davanın dünkü duruşmasında tutuklu sanık Çiçek, Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde hakkında açılan dava kapsamında 20 Temmuz Salı hakim karşısına çıkacağını belirterek, “Bir sanık, aynı suçtan 3 ayrı yerde yargılanır mı? Fiil olması için Erzurum’a da götürüldük. Yargıtay’daki Cihaner dosyasında ismimiz geçiyor. 3 haftadır da buradayız. Askeri mahkemede yargılanmamız başlayacak. Aynı soruların cevabını vereceğiz. Yargıtay’a, gerekirse uzaya gideceğiz.Yetkili mahkeme kimse, orada bir kez anlatalım” dedi
Yaklaşık 3 haftadır duruşmaları izlediğini ifade eden Çiçek, “Siz de hissediyorsunuz. Birlikte yargılandığımız sanıklarla herhangi bir temasımın olmadığı huzurunuzda bir kez daha tescillendi” dedi.
İDDİANAMEDEN AYRINTILAR...
‘Askeri mahkeme önce reddetti, sonra kabul etti’
İddianame Askeri Savcılık tarafından tamamlandıktan sonra Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme, bu iddianameyi “ihbarcının kimliğinin araştırılmamış olması” gibi 6 maddelik gerekçeyle reddetti. Bunun üzerine askeri savcılık, üst mahkeme konumundaki Hava Kuvvetleri Mahkemesi’ne itiraz etti. Hava Kuvvetleri Mahkemesi de bu itirazı kabul ederek, iddianamenin kabulüne karar verdi. Böylece Genelkurmay Askeri Mahkemesi de iddianameyi kabul etmek zorunda kaldı. Davanın ilk duruşması 20 Temmuz’da görülecek.
9 subay ifade verdi
Askeri savcılığın soruşturması kapsamında ihbarcı subayın mektubunda suçladığı ikisi general, 9 subayın “şüpheli” sıfatıyla ifadeleri alındı. Subayları hakkında “suç delillerini yok etmek, gizlemek veya değiştirmek” suçlamalarından “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi. İddianamede 4’ü general olmak üzere 35 üst düzey subay ve astsubay 12 sivil memur ve 6 erin de “tanık” olarak verdikleri ifadelere yer verildi.
İfade veren askerler ve sivil memurların büyük bölümü, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”ndan haberdar olmadıklarını ve bununla ilgili herhangi bir belge imha ve bilgisayar temizleme işlemine katılmadıklarını söyledi.
İddianamede, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı belgenin imza bulunmayan ilk üç sayfasında yapılan kriminal inceleme sonucu 43 adet parmak izi ve 5 adet avuç izi tespit edildiği, 43 parmak izinden 34’ünün inceleme yapan personele ait olduğu, 9 adetinin ise gerek Otomatik Parmak İzi Teşhis Sistemi gerek Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Otomatik Parmak İzi Tanıma Sistemi (AFIS) bünyesinde kime ait olduğunun tespit edilemediği belirtildi.
İddianamede Dursun Çiçek’in soruşturma kapsamında farklı tarihlerde alınan üç ayrı ifadesine de değinildi. Çiçek’in ifadesinde, “Amiralliğe terfi edememesi nedeniyle TSK’ya kızgın veya küskün olmadığını, soruşturmanın askeri savcılık tarafından yapılmasından memnun olduğunu söylediği” belirtildi. İddianamede, Çiçek’in terfi ettirilmediği için TSK’ya “kızdığı ve kırıldığı” bu nedenle de TSK’yı “zor durumda bırakmak amacıyla” bu belgeyi hazırladığı iddia ediliyor.
İddianamede, Erzincan dosyasında gizli tanıkları Munzur ve Efe’nin “Çiçek’in Erzincan’a gittiği yönündeki iddialarının da araştırıldığı ancak THY, orduevi, iletişim kayıtları, baz istasyon bilgileri, Genelkurmay Karargahı elektronik giriş çıkış kayıtlarına göre Çiçek’in iddia edildiği gibi Ocak-Şubat 2009 tarihlerinde Ankara’da bulunduğu, hiçbir şekilde Erzincan’a gitmediği belirtildi.
İhbarcı ve cunta
İddianamede söz konusu belgeyi Ergenekon savcılarına gönderen “ihbarcı subay” hakkında da ilginç değerlendirme ve tespitler yer aldı. Askeri savcının değerlendirmesine göre ihbarcı subay Bilgi Destek Şubesi’nde görev yapıyor ve “birçok arkadaşıyla birlikte cuntanın içerisinde...” Askeri savcının bir diğer ilginç tespiti ise ihbarcının verdiği bilgilerle ilgili. Savcıya göre ihbarcı, “ancak özel bir araştırma ve çalışma sonucu tespit edilebilecek, normal koşullarda değil bir subayın, komuta makamlarında bulunan komutanların dahi tamamına sahip olmasının mümkün olmadığı ayrıntılı bilgilere sahip.”
Savcılık “İrticayla Mücadele Eylem Planı”yla ilgili yaptığı değerlendirmesinde de bu evrakın taşıdığı şartlar bakımından teknik olarak “belge” sayılamayacağını, hukuki olarak bir değer taşımadığı, bu yüzden iddianamede bu evraktan “yazı” olarak bahsedileceğini belirtti. Savcının değerlendirmesine göre bu “yazı” askeri yazışma usullerine uymuyor ve savcı bu “yazı”nın ekinde yer alan “Bilgi notu”nda da “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en deneyimsiz personelinin yapamayacağı” hatalar olduğuna dikkat çekiyor.
‘Hem sanık hem mağdur’
Askeri savcılığın iddianamesinde, Erzurum Özel yetkili savcıları tarafından hazırlanan ve Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede “sanık” olarak yer alan 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ve Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve davanın diğer sanıkları da “mağdur” olarak yer alıyor. “Cihaner Dosyası” olarak da bilinen bu dosya 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Dursun Çiçek’in yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki (ıslak imza) davasıyla birleştirilmiş, yapılan itirazlar üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmişti. Ceza Genel Kurulu, bu iki dosyanın birleştirilmesini uygun görürse Cihaner ve Berk aynı konuda sivil mahkemede sanık, askeri mahkemede mağdur olacaklar. Askeri savcılık iddianamesinde “Şüpheli Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek’in ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ başlıklı yazıda öngörülen hususları Erzincan’da görev yapan asker veya sivil kamu görevlileriyle irtibatlı olarak uygulamaya koyduğuna ilişkin bir delil bulunmadığı sonucuna varılmıştır” deniliyor ve Berk ile Cihaner’in “mağdur” oldukları ifade ediliyor.
Başbuğ ‘Polis servis etti’ demişti
Belgenin 12 Haziran 2009’da Taraf gazetesinde yayımlanmasının ardından 26 Haziran 2009’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesini “kağıt parçası” olarak nitelendirmişti ve “Nisan 2009’da hazırlandığını kim tespit etti. Belgenin üzerinde hiçbir tarih yok” demişti. Başbuğ, temmuz başında da Star TV Grup Başkanı Uğur Dündar’ın Arena programında, “Malum gazetede, bu irtica ile eylem planı çıktı. Orada da tabii ilginç bir nokta var. Bu planın gazeteye polis tarafından servis edildiği açık, soruşturma açılıyor çünkü. Soruşturmanın da ne olduğunu merakla bekliyorum. 2009’a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir” demişti.