HDP ile AKP arasında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın taslak metni nedeniyle yaşanan yeni gerilim ve yaklaşan seçim, çözüm sürecinde yeni bir aşamaya girilmesine neden oldu. Hükümetten gelen suçlamalara karşı Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın arkasında duran HDP de, “AKP’ye rağmen müzakere”, “AKP’ye karşı sonuna kadar en sert mücadele, hükümet ve devletle müzakere” şeklinde ifade edilen yeni yaklaşımlar dile getiriliyor.
Cumhuriyet gazetesinden Erdem Gül’ün haberine göre, hükümetin kamu güvenliği koşuluna karşı Öcalan’ın “önce yasal güvence” diye ifade ettiği ve Kandil’in de tam destek verdiği taslak metni etrafında tarafların yürüttüğü tartışma çözüm sürecine yeni bakış açılarını da beraberinde getirdi. Siyasi kulislerde yaklaşan seçimlerin de etkisiyle ağırlıklı olarak HDP ve Kürt çevresinin sürecin yürütülüşü ve AKP’ye davranışında da değişiklikler de getireceği belirtilen yaklaşım farklılıkları konusunda şu noktaların altı çiziliyor:
Mühür AKP’de olduğu için
HDP’de, çözüm süreci için yürütülen görüşmeler nedeniyle AKP ile ortaklık ya da koalisyon gibi bir algılama bulunduğu tespiti yapılıyor. AKP’nin de çoğunlukla durumu böyle anlayıp, HDP’nin hem süreçte hiçbir farklı ses çıkarmamasını, hem de hükümet icraatlarını da eleştirmemesini istemesine yol açtığı, buna izin verilmeyeceği vurgulanıyor. AKP’nin asla bir ‘özgürlükçü’ ve ‘demokrat’ bakışı olmadığı tespiti yapılırken, güvenlik paketinin bunun en somut göstergesi olduğu belirtiliyor ve örneğin CHP’nin bu konularda AKP’den daha yakın hissedildiği cümleleri kuruluyor. AKP hükümet olduğu için sürecim onunla yürütülmesinin zorunlu olduğu da, ‘Mühür şu an iktidar olduğu için AKP’de. AKP ile görüşmenin başka türlü hiçbir anlamı yok’ denilerek ifade ediliyor.
AKP istese de istemese de: HDP’de yeni tespitler olarak ‘İktidar partisi olarak AKP ve devletle görüşmeler’ ifadesiyle AKP’nin yanısıra ‘devlet’ ile görüşmelere de vurgu yapılması dikkat çekiyor. Bu çerçevede artık sürecin sona erdirilmeyip yürütüleceği, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Osmanlıca’daki ifadesinden alıntıyla ‘AKP istese de istemese de’ ifadesiyle konuşuluyor.
CHP olmalı ısrarı
Hükümetin bir an önce yasası çıkan İzleme Kurullarını yasal olarak yönetmeliğini çıkarıp hayata geçirmesi isteniyor. HDP de ayrıca hükümet istemediği için bu zamana kadar sürecin şeffaflaştırılamadığı, bu andan itibaren şeffaflığın zorunlu hale geldiği, 3. Göz’ün gerçekleşmesinin de buna bağlı olduğu belirtiliyor. İzleme kurullarında CHP’ye yakın isimlerin de mutlaka yer alması gerektiği görüşünde ısrar var.
Çözüm bitmez, PKK silaha dönmez
Çözüm sürecinin 3. göz kapsamında AKP dışındaki kesimlerin de bilgi ve izlemesine açılması sürecin ‘AKP’siz de güvenceye alınması’ talebinden kaynaklanıyor. Böylesi bir genişlemeyle seçimden sonra ortaya çıkacak tabloda kim iktidar ya da muhalefet olursa olsun çözüm sürecinin başka aktörlerce de devam ettirilmesinin güvence altına alınmasının sağlanabileceğine inanılıyor. Gelinen noktada hükümetle tıkanma yaşansa da sürecin bitmeyeceği, çünkü artık PKK’nin bir daha süreç öncesindeki gibi silaha dönmeyeceği, mutlaka sonuç alma noktasında yeni partnerlerle de olsa görüşmeleri sürdüreceği belirtiliyor.
Taslak müzakere edilsin
HDP çevrelerinde Öcalan’ın taslağı konusunda hükümetin ‘önce kamu güvenliği’ koşulu seçim sürecine yönelik bir oyalama olarak değerlendiriliyor. Hükümetin bu görüşü, İmralı’da müzakereleri başlatıp, oluşacak masada savunması gerektiği tezi işleniyor. Hükümetin, kamu güvenliği koşulunu, ‘vitrine yönelik HDP ile bir polemik konusu olmaktan çıkarıp masaya getirerek, Öcalan ve masada yer alacak isimlerle müzakere etmesi gerektiği’ belirtiliyor.
Taslak HDP’nin seçim bildirgesi
HDP’de Anayasa Mahkemesi gündemindeki yüzde 10 baraj tartışması da izlenirken, seçime bu kez bağımsız adaylarla değil parti kimliğiyle katılınması görüşünün tartışması sürüyor. Parti kimliğiyle girilmesi halinde, Öcalan’ın hükümetle tartışma konusu olan taslağı HDP’nin seçimbildirgesinin ana gövdesini oluşturacak. HDP’de böylece seçimde Öcalan’ın taslağını oylatılması görüşleri de ifade ediliyor.