TBMM Başkanı Bina Yıldırım imzasıyla 27. Yasama döneminin 600 milletvekiline dağıtılan ‘TBMM Milletvekili Kimlik Belgesi’nde, üç Hristiyan milletvekilinden biri olan HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in kartında yer alan din hanesine İslam diye yazıldı.
Kimlik belgesinin üzerinde imzası bulunan TBMM Başkanı Yıldırım’ın kendisinde özel olarak özür dilemesi gerektiğini ifade eden HDP’li Çelik, Meclis kimliğinde din hanesinin olmaması gerektiğine dikkat çekti. İmzasıyla kimlik belgesinin dağıtılması nedeniyle bu yanlışlığın düzeltilmesi konusunda Meclis Başkanına bizzat başvuruda bulunacağını belirten Tuma Çelik, “Bir yanlışlıktır, bir eksikliktir, fakat 600 milletvekili içerisinde şimdiye kadar hiç kimsenin İslam, Müslüman olan milletvekilinin kimliğinde Hristiyan yazıldığını görmedik. Şu anda görev yapan bilinen üç tane Hristiyan milletvekili var. Bu üç kişi içerisinde bir tane yanlışlık yapılıyorsa, bir dikkatsizlik ortaya çıkıyorsa demek ki ulusal hafızanın, yani devlet hafızasında Türkiye Cumhuriyeti Müslüman bir ülkedir anlayışı yatıyor” dedi.
Tuma Çelik, Meclis’in resmi kimlik kartında ortaya çıkan bu durumun ilk kez karşısına çıkan bir mesele olmadığını arka planını da dikkat çektiği T24’e değerlendirmeleri şöyle:
Hatayı kimlik kartına bakan arkadaşı farketti
Açıkçası kartı aldığımda dikkatimi çekmedi. Din hanesinde ne yazıyor ne yazmıyor çok ilgilendiğim bir şey değil. Kişinin dini inanıcının kişiyle inandığı alan arasında olduğunu düşünüyorum. Hiç kimse de kimsenin din alanına karışmaması gerektiğini düşünüyorum onun içinde bakmadım, görmedim. Bir arkadaşım merak etti sizin kimlikleriniz var mı dedi. Baktığında arkadaşım gördü. Gerçekten din hanesi var ve burada İslam yazıyor. Bunu görünce rahatsız oldum her şeyden önce. İslam dinine karşı bir alerjim oluşundan değil rahatsızlığım. Rahatsızlığımın nedeni, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi üyelerine verdiği 600 tane kimliktir, binlerce, milyonlarca sayı değil bu. 80 milyonluk bir ülkede, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine verdiği kimliklerinin bu kadar düzensiz yapılmış olması beni rahatsız etti.
“Türkiye Müslüman bir ülkedir yaklaşımı söz konusu"
Yazılı bütün belgelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğu içinde farklı dinlerin, inançların olabileceği ve bunların devlet nezdinde eşit olduğu yazar. Böyle bir devlette Türkiye Büyük Millet Meclisi kimliğinde böyle bir hanenin yer alıyor olması da aslında rahatsızlık verici doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum. Ben İslam değilim niye o zaman yazıldı sorusunu kendimle tartışmaya başladım. Sonra farkettim ki, bu aslında ilk kez karşıma çıkan bir mesele değil. Birçok yerde belki benim ailemle, kişiliğimle ilgili değil ama etrafımdaki Hristiyan, Süryani ailesinde bazen din hanesinde İslam yazıldığını gördüm. Bir dikkatsizlik olarak algıladık bunu ama bu dikkatsizliğin arka planında başka bir şey olduğunu farkettim. Devleti yönetenlerin, iktidarda bulunan yöneticilerin, Türkiye Müslüman bir ülkedir yaklaşımı söz konusu. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkeyiz derler sonra eğitim anlayışına bakıyorsunuz tamamen Müslüman bir anlayışla belirleniyor. Bütün ders kitapları, müfredat böyle bir bakış açısıyla hatta diğer dinleri anlatılırken mesela Hristiyanlık, Yahudilik bakış açısı da Müslüman-Sünni bakışın egemen olduğu anlayış çerçevesinde anlatılıyor ve bu toplumda bir hafıza oluşturuyor. Bu aslında Türkiye Cumhuriyeti Müslüman-Sünni bir ülkedir, bunun dışındaki kimlikler yok sayılır, eğitimde zaten yok sayılıyor. Yani devlet hafızasında Türkiye Müslüman bir ülkedir, Müslümanlardan başka kimse yoktur.
“Şimdiye kadar hiç Hristiyan yazıldığını görmedik”
Bir yanlışlıktır, bir eksikliktir, fakat 600 milletvekili içerisinde şimdiye kadar hiç kimsenin İslam, Müslüman olan milletvekilinin kimliğinde Hristiyan yazıldığını görmedik. Şu anda görev yapan bilinen üç tane Hristiyan milletvekili var. Bu üç kişi içerisinde bir tane yanlışlık yapılıyorsa, bir dikkatsizlik ortaya çıkıyorsa demek ki ulusal hafızanın, yani devlet hafızasında Türkiye Cumhuriyeti Müslüman bir ülkedir anlayışı yatıyor. Son dönemde gelişen dini yaklaşımların devlete egemen olmaya başlaması iktidarın zaten öyle bir söylemi çok gelişkin bir içimde söylüyor olması da bunun beraberinde getiriyor. Burada iki tane önemli nokta var, eğitim sisteminin sorgulanması gerekiyor, laik bir devlet ise bütün inanışları, farklı bir din, mezhep, farklı bir tarikat olabilir ve hepsine eşit yaklaşmak zorundayız, ayrım yapmaması gerekiyor, devletin nötr olması lazım.
“Son 15 yılda birçok eğitimde atılan adımın din temelli, din kaynaklı olduğunu görüyoruz”
Parlamento, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün yasalarını yapmakla mükellef, o iddiada olan bir kurum dolayısıyla dini benzeri kimliklerin ön plana çıkmaması gerekiyor. Laik bir devlette kimliklerde din hanesinin olmaması gerekiyor. Özellikle eğitim müfredatının ciddi bir biçimde ele alınması gerekiyor. Son 15 yılda birçok eğitimde atılan adımın din temelli, din kaynaklı olduğunu görüyoruz. İmam Hatip okullarının çok ciddi bir biçimde ortaokul düzeyine indi ve artış gösterdiğini görüyoruz.
Şu anda Türkiye’de var olan eğitimin, orta öğretimin yarısı kadar imam hatip haline geldi. Müfredattaki verilen derslerde bir çok felsefeden, din ve ahlak kültürüne kadar neredeyse fizik ve kimyaya girecek kadar dini bir bakış açısı İslam-Sünni temelli yapılıyor. Bunların ciddi bir biçimde ele alınması gerekiyor.
“Meclis başkanının benden özel olarak özür dilemesi gerekiyor”
Bunların dışında bu kimlikten dolayı Meclis başkanı olarak Binali Yıldırım’ın imzası var benim kartımın üzerinde onun özel olarak benden özür dilemesi gerekiyor. Birincisi dikkatsizlikten dolayı, ikincisi Meclis kimliğinde din hanesinin olmaması gerektiği konusunda bir düzenleme yapılması gerekiyor, ortaya çıkan bu yanlıştan dolayı da özür dilemesi gerekiyor. Düzeltilmesi konusunda direkt Sayın Meclis Başkanı Binali Yıldırım’a başvuruda bulunacağım.
HDP’li Tuma Çelik kimdir?
TBMM’nin sayfasında Tuma Çelik’in biyografisi şöyle yer alıyor.
1966 yılında Midyat'ın Yemişli köyünde doğdu. Aynı köyde başladığı ilkokulu, 1977 yılında İstanbul'da bitirdi. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkiler Bölümünde iki yıl okudu. Sonrasında Anadolu Üniversitesi AÖF İktisat Bölümünden mezun oldu. 1985 yılında itibaren İsviçre'de yaşamaya başladı. 2011 yılında tekrar Türkiye'ye geri dönüp Mardin'in Midyat ilçesinde yerleşti.
Halen Avrupa Süryaniler Birliği (ESU)'nun Türkiye Sorumluluğunu yürütmek olup şu ana kadar Mezopotamya Uygarlığında Süryani Tarihi, Umudumuz Başka Bahara Kalmasın, Mızrak Çuvala Sığmıyor, Turabdin'de Kalanlar ve Var ile Yok Arasında olmak üzere yayınlanmış 5 (beş) kitabı bulunmaktadır.
Ayrıca, 1990 yılından itibaren Süryaniler'in yaşadığı bütün ülkelerde Süryaniler arasında oluşturulan örgütlenme çalışmalarında aktif rol aldı. Bu süre içinde Süryanilerin Televizyonu (Suroyo TV)'de yönetici olarak görev yaptı. Aynı zamanda Avrupa'da yayın yapan Süryani dergisi Renyo Hiro'nun kuruluşunda ve daha sonra yönetiminde yer aldı. Şu anda Merkezi Midyat'ta bulunan ve 2012 yılında yayın hayatına başlayan Süryanice-Türkçe yayın yapan aylık Süryani gazetesi Sabro'nun genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır
Ana dili olan Süryanice'nin yanında, iyi derecede Almanca, orta derece İngilizce ile Kürtçe bilen Çelik, Evli ve 4 çocuk babasıdır.